- 3734 Okunma
- 87 Yorum
- 0 Beğeni
HEM GÜL HEM DÜŞÜN ! : GÜLDÜŞ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Fıkra dediğimiz yazın türünde, başta bilge bir kişilik olan Nasreddin Hoca olmak üzere, pek çok Anadolu ereni tarafından, güldürürken düşündüren olaylar anlatılmıştır. Bazen bir fıkranın içeriği, bir romandan bile fazlasına karşılıktır desek, abartmış olmayız.Nedense benim de canım bu gün biraz aklımda kalmış fıkralardan anlatmak istedi.
Bu arada GÜLDÜŞ sözcüğünü de kafamdan türettim, tutar mı tutmaz mı bilemem ama Nasreddin Hoca gibi ’Ya tutarsa ! ’ deyip, o göle çalmış, ben de dile bir maya çalayım.
Efendim , Bin dokuz yüz seksenli yıllardı, Ankara’daydım;kardeşim Bindörtyüziki sayılı kanun ve fıkraları gereğince tutukluydu ve üç kez idam cezasına mahkûm olmuştu,üstelik isnat edilen suçun da faili olmamasına rağmen.O nedenle ben de kardeşimin avukatlık işleriyle ilgileniyordum.Ülkemizin yetiştirdiği, çok saygın bir kişilik ve değerli bir hukukçu olan sayın Av.Halit Çelenk’in bana anlatmış olduğu bir fıkra ile başlıyayım.
İkinci Dünya savaşı sırasında, Adolf Hitler, Yahudilerin Almanya’dan kovulmasından, Goebels ise kalmasından yana tavır almaktayken,Hitler’in düşüncesi Alman’ların ’ ÜSTÜN VE ZEKİ ’ olma savına dayanıyordu.
Goebels ise bunun tam tersini savunarak Hitler’e; ’ Ben, isterseniz Yahudi’lerin, Almanlar’dan daha zeki olduğunu ispatlarım’ ’ der.
Hitler; ’İspatla!’ deyince,
Goebels; ’ Gelin şimdi sizinle çarşıya alışverişe çıkalım,bakalım bir Alman Mağazasına , bir de Yahudi Mağazasına uğrayalım.Hangisinde sol el için yapılmış kahve fincanı olduğunu soralım.’
Hitler bu teklifi kabul eder ve birlikte çarşıya çıkıp, önce bir Alman Mağazasına uğrayıp,
’Sizde sol el için yapılmış kahve fincanı bulunur mu ? deyince ,mağazadaki adam
’ Hayır efendim, fabrikalarımız henüz öyle bir fincan yapmadılar ! ’ yanıtını verir.
Oradan çıkıp bir de Yahudi Mağazası’na uğrayan Hitler ve Goebels, aynı soruyu yöneltirler; ’Sizde sol için yapılmış kahve fincanı bulunur mu?
Tezgahtar ; ’ Var efendim, yalnız fabrikamız daha yeni yaptı, henüz ambalajından çıkarmadık, siz bir kaç dakika şöyle buyrun oturun, ben içeriden ambalajından çıkartıp geleyim !’ der ve içeri giderek bir tepsinin üstüne kahve fincanlarını sol el ile tutulacak biçimde çevirilmiş olarak dizer ve
’ Buyrun efendim,fabrikamızın yeni imal ettiği fincanlar ’ deyince,
Goebels Hitler’e döner ;
’ Gördünüz mü ,kim daha zeki ? ’ sorusunu yöneltir.
’Bunu üstüne Hitler ; Bununla mı ispatlıyacaksın Yahudilerin zeki olduklarını, bizim fabrikamız yapmış olsaydı, bizim vatandaşımız da satardı ! der...
Eh ,ne diyelim, bazen işte ulusları böyle aptal insanlar da, hem de en üst düzeyde temsil yetkisini ellerinde tutarak, ülkelerini ve dünyayı görülmemiş ateşlerin içine atıp, dehşetli yangınlara sürükleyebiliyorlar.Böyle bir afet umarım başımıza gelmez, Tanrı hepimizi korusun !
Söz Almanlar’dan açılmışken, bir tane daha Alman’larla ilgili güldüş anlatalım.
Almanlar bir inşaat yapımı sırasında bir dağın tepesinden taş taşımaktadırlar ve hem de sırtlarında taşımaktadırlar.İnşaat dağın en altındadır.Olacak bu ya, taş taşırken işçilerden birinin sırtındaki taş yere düşer düşmez yuvarlanmaya başlar ve yuvarlana yuvarlana ta dağın eteğindeki inşaatın yanına kadar varır.
Bunu farkeden birisi ’ Biz bu işi şu saate kadar yanlış yapmışız, gelin bu işin doğrusunu yapalım der ve işe koyulurlar yeniden.
Ne yapsalar beğenirsiniz?!
Taşımış oldukları bütün taşları aşağıdan yüklenip sırtlarına ,ta yukarıya çıkarıp,
oradan aşağıya yuvarlamakta bulurlar doğru çözümü.
Şaka bir yana ,Alman’ların iş ve çalışma prensiplerinde ne kadar sert, katı davrandıklarını açıklayıcı olması açısından son derece çarpıcı bir örnektir bu. Kendi yanlışlarını bu denli affetmez olan bir ulus, elbette bu gün dünya ekonomisinde önemli bir güç olacak ve sağlam adımlarla geleceğe yürüyecektir.En küçük yolsuzluğa , haksızlığa tahammülleri yoktur, kendi rejimleri içerisinde bu insanların.En küçük kara para, yolsuzluk ,rüşvet iddiaları istifa gerekçesidir kamu görevlileri açısından ve bilinçli kamu oyu derhal kitlesel muhalefet yapar, eyleme geçer.
Belki büyük önderimiz Atatürk’ün de ’ Bizde zeki insandan daha çok ,çalışkan insana ihtiyaç var! ’ sözünün altında yatan gerçek de buydu.
Hepinize mutlu bir hafta sonu dilerken, gülücükleriniz yüzünüzden eksik olmasın efendim.
Sizlerin de ’GÜLDÜŞ’lerinizi sayfalara beklerim efendim.
Saygımla hoşça kalınız !
Şaban AKTAŞ
19.07.2008
YORUMLAR
FIKRA
Zengin bir kadın petshopa gider. içerdeki papağan
-Hoşgeldin o...pu der
Kadın kızar ve sahibine
...
-Bu papağanı terbiye et yarın 5 katı para verip alcam der.
ve kadın gidince Adam papağanı kafesten çıkarıp kafasını su dolu kovaya sokar
-o kadın gelince ne söyliceksin der
papağan
-hoşgeldin o...pu
Deyince adam papağanın kafasını tekrar suya sokar, bu defalarca böyle devam eder ve papağan en sonun da terbiye olur. ertesigün kadın gelir
papağan
- hoşgeldin hanımefendi der
kadın
- aferin
diyerek papagana sorar.
-ben evime bir adamla geldiğimde ne dersin
papağan
-hoş geldin hanımefendi ve beyfendi
kadın
-2 adamla gelirsem
papağan
-hoş geldin hanımefendi ve beyfendiler
kadın bu cevaplardan memnun olur ve tekrar sorar
- 3 admla gelirsem .
papağan bağırır
- recai kovayı getir anam avradım olsun bu kadın o...puu
:D:D:D
Örnek Evlilik
Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde:
– “Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar.
“Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder:
– “Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.”
Dinleyenlerden biri:
– “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş.
Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş.
Genç gülümsemiş;
– “Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım, demiş.”
Şaban Aktaş (Homerotik) tarafından 10/22/2020 12:51:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
EVET SEVGİLİ DOSTLAR GÜLDÜŞÜN YENİ EKVATOR ÇEMBERİ İUMARIM DEĞERLİ KATKILARINIZLA GÜLDÜŞ-II sayfasında devam edecek.Bu sayfayı isteyenler döne döne yine keyifle okuyacaklar umarım.hepinize selam sevgi saygılarımla.
YENİ SAYFAYA BEKLİYORUM GÜLDÜŞ'lerinizi.
Şaban Aktaş tarafından 7/25/2008 10:43:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
EVET DOSTLAR HARİKASINIZ,DEDİM ya
il dışındayım, bu sayfa her kırk yorumda yeni uzun sayfa açmadığı için uzadıkça uzuyor ekvator gibi çevirmek gerekiyor baştan sona gelene dek...Akşam eve gelince ikinci bir Hem gül hem düşün:GÜLDÜŞ Yazısı ekleyeceğim. oradan devam ederiz.Her yüz GÜLDÜŞten sonra (10 deste gül demektir) yeni Güldüş sayfasına geçeceğiz.Yüzünüz gülsün bakalım, güldüşleriniz bol olsun...Sevgiyle kalınız...
Şaban Aktaş tarafından 7/22/2008 1:35:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Güzel kardeşim;
Gülmek illaki dalga geçme anlamında algılanmaz, gülerken düşündürmektir maksadı değil mi?
Yabancılardan verdiğimiz örneklerin sonrasında o ülkelerdeki alınan önlemlerle, verilen tazminatlar ne kadar bunu biliyormusun?
Tekrar okumanı tavsiye ederim incelikleri ve farkları daha net görebilmen açısından.
Sonra yabancıların bu günkü koşullarını irdele bir daha bakalım, "..(JAPONLAR...VAY BEEE)" demişsin ya hani...
Temel' i yaratan biz değil miyiz? Hangi karadenizli gülmüyor buna? İnsanımızın hoşgörüsü,"mandanın söğüt dalına yuva yapması" türküsü ile yıllar öncesinin başlangıcı değil mi?
Nasrettin hocamızla dalga geçebilmek değil Türkün, feriştahının haddine olamaz. O düdüğü bizlerin kulağına değil, meyesızlara öttürür hocamız.
Sen kaç büyüğümüzü şehidimizi gördün kalkıp kanlarına ihanetimizden hesap sorup bizi toprak eden?
Bu Vatanın topğrağında doğupta ona hizmet etmeyenlerdir kendini toprak edecekler! ATALARIMIZDAN, büyüklerimizden kötü muamele asla görmeyiz bizler öğretimiz gereği. Almayı bilemediysek zaten öderiz hesabımızı başımıza geleceklerle...
Bazılarının kemiksiz oluşu yaşarken sızı duymamasından ileri geldiğindendir ölmüşlerimiz için "kemikleri sızlıyordur" deyimi. Zekilik ne bize ne başka dünya ülkeleri insanına ait bir olaydır değil mi? Aptallık ise bizlerin çoğunda Nesin hocamızın dediği gibi...Çalışmamak ve miras yedicilikle günü kurtarmak dünyanın başka neresinde bizde olduğu kadar? Bak atom bombası yiyen ülke ile Almanya örneği karşımızda değil gözümüzün içinde. Kim kimin uşağı?
Bütün bunlara daha ekleyecek çok söz var bende fakat, öncelikle dostumuzun sayfasındayım ve benimde yazdıklarım var, kimseye hakaret ve aşağılama olmadığı yerde ahkâm kesmekte bana kalmaz.
Önerim tekrar baştan almanızdır sayfanın ve yazılanların özünü.ATALARIMIZA, VATANIMIZA ve BAYRAĞIMIZA edilecek lafın altında kalmayacağımız gibi tepeleriz de adamı!
Kişilere laf edilirse versinler cevabını, avukatlıkları bizlere kalmadı.
Büyük yazılarla yazmanızı ise hakaret kabul etmiyorum bile...
Herkesin kültürü belli.
Hayırlı sabahlar diliyorum tüm okuyanlara ve eğer kırıldıkları bir konu geçtiyse şimdiden özür diliyorum dostlarımdan.
Marko ve Roberto de Solisa adlı iki kardeş, birbirleriyle pek iyi geçinemiyorlardı.
Roberto'nun sık sık kendisiyle dalga geçmesine dayanamayan Marko, kardeşini, kafasına sıktığı tek kurşunla öldürdü.
Bu basit bir cinayet.
Ancak gerçek öyle değildi.
Çünkü Marko ile Roberto aynı dolaşım sistemini paylaşan yapışık ikizlerdi.
Roberto'nun ölümünden 5 dakika sonra, kan dolaşımı duran Marko da öldü.
(ÜZGÜNÜM, BU İKİZLER TÜRK DEĞİL!)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Komboçya'da 2 asker, patlamamış mayınla futbol oynamaya kalkınca hayatlarını kaybetti.
Olayı ilginç kılan,parçalanarak can veren 2 askerin, Kamboçya ordusunun "en iyi mayın uzmanları" arasında yer alması..
(KAMBOÇYA BİZE UZAK, APTALLIĞIN BİZDEN SİRAYET ETME İHTİMALİ HİÇ YOK)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Alabama eyaletinde 25 yaşındaki bir asker tükürme alışkanlığının kurbanı oldu.
Pencerenin kenarına oturarak, tükürüğünü, büyük bir tencere şeklindeki sokak lambasına isabet ettirmeye çalışan asker, dengesini kaybedip 11. kattan düştü..
(ARTVİN'DE, KARS'TA İSTANBUL'DA DEĞİL,...ALABAMA'DA..)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""
New Hempshere eyaletinde 10 yaşında bir çocuk, kolasını çiviyle açmaya çalışırken hayatını kaybetti. Kolanın içindeki gaz basıncıyla fırlayan çivi, çocuğun boğazına saplandı ve çocuk yaşamını yitirdi.
(YAZIK TABİ.. AMA BU ÇOCUK DA MARDİN'İN MİDYAT'INDAN DEĞİL.)
""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Amerikalı bir genç, bunalıma girerek 10. kattan aşağıya atladı.
Aynı binanın 9. katında, gencin, birbirleriyle sürekli kavga eden anne ve babası oturuyordu.
8.katta ise intihar eden gencin hayatını kurtarabilecek çelik bir ağ vardı.
Gencin intihara kalkıştığı sırada, 9. katta anne ve babası yine kavga ediyordu. Eşine iyice sinirlenen baba, elindeki av tüfeğinin tetiğine bastı. Anne kendini yere atarak hayatını kurtardı, ancak tüfekten çıkan saçmalar, o sırada 9. katın hizasında bulunan gencin başına isabet etti.
(HADİ BUNU BİZİM ZAMAN TV'NİN BEŞİNCİ BOYUTUNDAKİ HİKAYELERLE İLİŞKİLENDİRDİK DİYELİM:)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""
* Arizona'lı adam kelepçelerle oynarken kendini kelepçeledi ve anahtarbulamadI.
Kendisini kurtarmak için çilingir çagIrmak yerine polisi arayınca OLAN OLDU.
Onu kelepçeden kurtaran polisler, ödenmemiş bir kefalet
borcu bulundugunu belirlediler ve yeniden kelepçelediler!
(ARİZONA DA TÜRKİYE'NİN BİR EYALETİ DEĞİL)
""""""""""""""""""""""""""""""""""
Gillette sirketi 1902 yılında
jilet satmaya basladığında yüzlerce erkek bu jileti satın aldı.
Sonra da bu jiletlerin
sakallarını kesmedigini söyleyerek onları çöpe attılar.. Gillette yetkilileri,
mutsuz müşterilerin traş olmadan önce jiletin sarıldığı kağıdı çıkarmadıklarını fark ettiler!
(ALİ DESİDERO, DAHA AKILLI DEĞİL Mİ)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Chevrolet, yeni model arabasi için ‘Nova’
ismini buldu ama sonra arabayı Latin Amerika’da satamayacağını anladı..
(ÜZGÜNÜM,ÖNCE BULDU, SONRA ANLADILAR!)
Çünkü ‘Nova’, Ispanyolca’da ‘GİTMEZ’ anlamına geliyordu…
BURSA'DAKİ TOFAŞ YAPSA, NE KADAR ÇOK AZİZ NESİN'LİK MALZEME ÇIKARDI DEĞİL Mİ..VE NE KADAR ÇOK GÖNÜLLÜ A.NESİN SIRAYA GİRERDİ!:)
"""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
1971'de toprak kaymalarını incelemek
isteyen Japon bilim adamları, büyük bir yağmur fırtınası efekti yapmak için bir tepeyi yangın hortumlarıyla suladılar.
Bu yüzden tepenin çökmesi sonucu meydana gelen heyelanda, dört bilim adamıyla 11 izleyici hayatını
kaybetti..(JAPONLAR...VAY BEEE)
.
.
.
DÜNYA
APTALLARLA
GERİZEKALILARLA
DOLUYKEN
ÜLKEMİN
İNSANLARININ
"ÜLKEMİN İNSANLARINCA"
BU MANASIZ APTALLIK YARIŞINDA
DAHA DA
ÖNE
İTİLMESİNE
KARŞIYIM!
Öz eleştiri olsun
Öz yergi de..
En güzel espriler, insanın kendisi ile barışıklığından doğar.
Zafiyetler güldürür elbet!
Her nedense,
Kendime yakıştırabilirim aptallığı da,
"TÜRK'ÜN biri" diye başlayan kurgudaki her hangi bir insanıma yakıştıramam..
Bu konuda "başımın kumda kalmasından" yanayım..
Sebebi yok!
GüLDÜŞ'ürken, N.Hocanın kemiklerini sızlatmayalım.
İnanın O,
Yattığı yerden bir kalkar,
PARASINI VERMEDİĞİNİZ DÜDÜĞÜ ÖTTÜRÜR KULAĞINIZA....
Saygımla....
Bir dingili anımsattığı için yazıyorum :)))
İŞ İŞTEN GEÇMİŞ.....
Dagda özgürce yasayan bir inek, bir beygir, bir esek, dagilip insanlarin ne yaptiklarini ögrenmeye ve bes yil sonra bulusmaya karar verdiler. Her biri baska yöne yola çiktilar.
Bes yil sonra bulusma yerine önce inek ile beygir geldi.
Ikisi de perisan bir halde, zayiflamis, disleri dökülmüs, kamburlari çikmis, adeta çökmüslerdi.
Beygir sordu: 'Nedir bu halin inek?'
Inek iç çekerek anlatti:
'Bu insanlar merhametsiz. Beni durmadan birbirlerine sattilar. Alan sütümü sagdi. Bir inek daha varmis, onu yanima koyup çifte kostular, aç biraktilar.
Canimi zor kurtardim be kardes...'
Sonra beygir anlatti:
'Benim de agzima bir demir parçasi geçirdiler, agzimi açamadim. Üzerime bindiler. O indi öbürü bindi, o indi öbürü bindi... Binmedikleri zamanlar zincire vurdular... Belim çöküp de onlari tasiyamaz bir hale geldigimde arkama kocaman bir araba bagladilar, bu sefer birçogunu birden tasimaya basladim. Ben onlari tasidikça kirbaçladilar. Canimi zor kurtardim yav inek kardes...'
Ve uzaktan esek gözüktü.
Esek; islik çala çala, taslara tekme ata ata geldi. Mutluydu.
Sismanlamisti, tüyleri parliyordu, gözlerinin içi gülüyordu, üzerinde lacivert takimlar vardi.
Inek ile beygir, 'Nedir bu halin, neler oldu?' diye merakla sordular, esek anlatti:
'Bir memlekete vardim, birisi bagirdikça insanlar onu alkisliyordu. Ben de yüksekçe bir yere çikip bagirdim. Benim bagirmami bilirsiniz, duyan benim yanima kostu, duyan kostu. Onlar geldikçe ben daha çok bagirdim...'
'Sonra?'
'Sonra beni baskan seçtiler...'
'Yani sen baskan mi oldun?'
'Evet... Bir sey yapmama gerek kalmiyordu, ben bagirdikça onlar 'Memleket seninle gurur duyuyor' diye alkisladilar. Yiyecek birçok sey vardi. Ben ise yedim ve bagirdim, yedim ve bagirdim...'
'Pekiii... Senin esek oldugunu anlamadilar mi?'
Esek yanitladi:
'Anladilar anlamasina da is isten geçmisti...'
***
Anıracağına konuşsaydın demek gerekiyor galiba :))))
Madem başladım devamını getireyim hazır kimseler yokken :))
Bizim Memlekette olur
Yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler. İçenler, sigaralarını
çakmak ya da kibritle yakarlar. Ve bunların bir kısmı da kanserden ölür.
> >Ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalışan hiçbir işçinin, sigarasını
> >yakmak amacıyla 600 tonluk pres makinesinin arasından emekleyerek geçip
> >2450 santigrat sıcaklığındaki fırına ulaşmaya çalışırken can verdiği
> >görülmemiştir.
> >
> >Türkiye’de görülmüştür, Karabük’te…
> >
> >*********************
> >
> >Bütün dünyada haşerat, özellikle sivrisinek vardır, buralarda da sinek
> >ilacı kullanılır.
> >
> >Ama, sivrisinek yutup da
> midesine kaçan sineği öldürmek üzere ağzına Shelltox sıkmak suretiyle
> zehirlenip ölen, Türkiye’dedir.
> >
> >İstanbul, Sultanbeyli’de…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın her yerinde insanlar berbere gidip tıraş olurlar
> >
> >Ama hiçbir berber, rahatlatmak amacıyla müşterinin kafasını sağa sola
> >kanırtırken adamın boynunu kırıp onu öldürmemiştir.
> >
> >Türkiye’de öldürmüştür, Erzurum’da…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın hiçbir yerinde bankamatikten para çekmek için düğmeye bastığınızda
> >elektrik çarpmaz ve ölmezsiniz
> >
> >Türkiye’de ölürsünüz, Bozcaada’da…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın hiçbir yerinde, otoyolda giderken radyoda duyduğu göbek havası
> >eşliğinde göbek atmak için arabayı ’sağ şeride çeken’ ve az sonra da
> >arkadan gelen arabanın çarpması
> sonucu ölen bilinmez.
> >
> >Türkiye’de bilinir, Adapazarı’nda…
> >
> >*********************
> >
> >Nüfus sayım günü sokağa çıkma yasağı nedeniyle bomboş otoyolda (Dünyanın
> >hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur ve olamaz) sayım görevlisi
> >’bariyerlere’ çarpıp ölmez.
> >
> >Burada ölür, Gebze’de…
> >
> >*********************
> >
> >Dünya?nin hiçbir yerinde aynı işyerinde biri gece, biri de gündüz
> >vardiyasında çalışmakta olan ve her ikisi de ‘mobilet’ kullanan bir
> >baba-oğul, birisi işten çıkıp eve gider, öteki evden işe gelirken bir
> >kavşakta karşılaşmazlar ve birbirlerine selam vermek için ellerini
> >kaldırınca çarpışıp her ikisi de ölmezler.
> >
> >Burada olur, Konya’da…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın hiçbir yerinde marangoz atölyesinde çalışan işçiler paydosta
> üzerlerindeki talaşları temizlemek için birbirlerine ‘kompresör’
> tutarlarken, biri ötekine şaka yapmak için kompresörü onun arkasına tutmaz,
> öteki de ‘şaka öyle olmaz böyle olur’ diye aynı kompresörü berikinin
> makatına sokmaz ve adam bağırsakları patlayarak ölmez.
> >
> >Bizde olur, İstanbul, Ayazağa’da…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın hiçbir yerinde gemi mühendisi kazanı kontrol etmek için kazana
> >girdiğinde biri gelip kazanın kapağını kapatmaz ve sonra da gemi yola
> >çıkmaz.
> >
> >Bizde olur, Kocaeli, Dilovası’nda…
> >
> >*********************
> >
> >Dünyanın hiçbir yerinde bir adam ayakkabısının içine kaçan taştan kurtulmak
> >için elektrik direğine yaslanıp ayakkabısını çıkarıp silkelediğinde, yoldan
> >geçen bir başkası onu elektrik çarptığını sanmaz ve elektrikle bağlantısını
> >kesmek amacıyla kafasına kürekle
> vurarak onu öldürmez.
> >
> >Bizde öldürür, Rize’de…
Sanırım bu yarış benim olacak gençler :))))
Haydi tarih değişikliğinde ilk ben yazmış olayım dostlar :))
Taksici ışık için durmuş...
Adamın kapıyı açıp içeri binmesiyle,kapıyı kapatması bir olmuş ve taksi hareket etmiş...
-10 saniye gecikseniz hareket etmek zorunda kalacaktım.Harika zamanlama! demiş şoför.
-Tıpkı Bill gibi!
-Kim?
-Bill Smith...O herşeyi mükemmel yapan biridir.!...
-Poh!demiş adam,herkesin yapamadığı şeyler vardır!...
-Bill için bu kural geçerli değildir!demiş şoför...Muhteşem bir sporcudur...Teniste üstüne yoktur...Pavarotti gibi şarkı söyleyebilir...Brodway starları gibi dans edebilir!...
-Bill gerçekten acayip biriymiş! demiş adam...
-Oh!evet!diye devam etmiş şoför,Bill'in müthiş bir hafızası vardır...Herkesin yaş gününü hatırlar...Şarap konusunda bir numaradır...Ne hangi çatalla yenir,bilir...Herşeyi tamir edebilir...Benim gibi beceriksiz değildir...Ben bir sigorta değiştirsem mahalle kararır...
-Bu Bill'i çok iyi tanıyorsun,demiş müşteri.
-Yooo demiş,şoför...Hayatımda hiç görmedim!
-Peki,nasıl bu kadar şey biliyorsun hakkında?
-Sorma! demiş şoför,onun eski karısıyla evliyim!...
Sevgilerimle :))
Bu gününüz hep güldüşlü geçsin.
bi tane daha
bir hocayla şoför aynı gün sorgulanır(öbür tarafta)
hoca cennetin ikinci katına şoför üçüncü katına yerleştirilir.
hoca itiraz eder
ben hocayım sürekli ibadet yaptım vaaz verdim vs vs o nasıl cennette benden daha iyi yerde olur der.
melek cevap verir
sen vaaz verirken herkes uyuyor
o otobüsü sürerken herkes dua ediyordu.
sayfaya bak helee
ben eksik kalmışım telafi edeyim..ille buş ve ülkesine dokunmalı
abd li bir adamla temel laflaşıyormş.abd li kasılarak bizimkiler ay'a astronot gönderdiler demiş.temel altta kalır mı bizimkilerde güneşe gönderecekler demiş.amerikalı gözlerini patlatmış yahu güneş çok sıcak kavrulursunuz demiş.
temel de bizimkiler akşam serunluğunda cidecekler demiş.
yazınızı kutlarım hocam iyi geldi
hem yazınız hem arkadasların fıkraları
Güzel ülkemin manzaralarından bir fıkra gibi olay anlatalım da özlemini duyduğumuz güldüşlere ilave olsun dostlar :))
Barbaros bulvarında olmuş bir olay...
Arkadaşlarla öyle Barbaros bulvarında yürüyorduk. Bir anda yanımızdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladı' filan demeye kalmadan, minibüs kafadan elektrik direğine bindirdi. Hemen koştuk, yardım edelim diye.
Minibüse ulaştığımızda manzara şuydu: Yolcuların kiminin kası açılmıs, kiminin dudağı patlamış... Dağılmış vaziyetteler yani.
Ama bir tuhaflık var. Çünkü o hallerine rağmen, gözlerinden yaşlar gelecek şekilde gülüyorlar.
Biz ne yapacağımızı şaşırdık.
'Ne oldu?' diye sorduk.Bir iki tanesi, güçlükle 'Şoför, şoför...'
diyebiliyor ama yine gülmeye başlıyorlar. Bu sarsıcı manzaranın aslını öğrenebilmek için 2-3 dakika geçmesi gerekti.
Meğer şoför, tükürürken minibüsten düşmüş.Hani, bizim şoförlere özgü, giderken kapıyı açıp dışarı tükürme hareketi vardir ya.
Baba, dengeyi tutturamamış, tükürükle beraber, gümbürt aşagı düşmüş.Minibüs de kontrolden çıkıp direğe bindirmiş.."
Sevgilerimle :))
Ben il dışına çıkıyorum yarın akşama kadar güldüşlerimin vekaletini Sizlere brakıyorum.En çok yazan birinci asil (Başkan) ikinci de başkan yardımcısıdır. Güldüşlerle hoşça kalınız !
HÜLYALVER
Nasreddin Hocaya sormuşlar, Dünyanın merkezi neresidir diye. O da eşeğimin sol ön ayağının bastığı yerdir demiş.Nerden biliyorsun demişler. İnanmazsanız ölçün demiş...
Sol ayakta sol elde
Sol yanda var bir hikmet
İnsanın kalbi de solda
Sol demek hayat demek !
Şaban Aktaş tarafından 7/21/2008 5:39:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Benimde siz gibi kendimce bulduğum kelimelerim var hatta kızımla yarış içersindeyiz(günün psiklojisine göre...:)))
Belki büyük önderimiz Atatürk’ün de ’ Bizde zeki insandan daha çok ,çalışkan insana ihtiyaç var! ’ sözünün altında yatan gerçek de buydu.
Mal bozuksa mal müdürü ne yapsın derdi allah rahmet eylesin recep amca...
Yazınız çok güldürdü dost...Zaten hep gülüyoruz çünkü oda bir tepki biçimi...:)
Kutlarım kalemi...Her cümleyi istediğimiz anlamda düşünebiliriz elbet ama aklın yolu bir değilmi..?
Bu sohbetin devamı gelecek sanıyorum...:)
saygım ve sevgimle...
Kıymetli dost;
6 yıldır beklediğim deniz sefam ve tatilimi yaktınız :))
Var olunuz ve hep var kalınız.
İşte budur tatlı muhabbette fikirdaşlık. Özlemini duyduğumuz güldüşlü günleri ve umudu bizlere yaşattığınız için sonsuz teşekkür ediyorum. Katkıda bulunan dostlarla birlikte daha nice güzel günlere hep birlikte...
Gelelim sadede ve bir fıkra da benden gelsin hepimize:
Amerikan Deniz Kuvvetlerine ait savaş gemisi Mıssouri’nin görevlileriyle,
Newfoundland’da görevli Kanadalı yetkililer arasında 1995 yılında
yazılan ve tümüyle gerçek olan bu telsiz görüşmesi Amerikan Deniz Kuvvetleri
tarafından ayni yıl açıklanmıştır.
AMERIKAN GEMISI : Çarpışmayı önlemek için lütfen rotanızı 15 derece
kuzeye çevirin,tamam.
KANADALI YETKILILERIN YANITI : çarpışmayı önlemek için biz,sizin
rotanızı15 derece güneye çevirmenizi öneriyoruz,tamam.
AMERIKAN GEMISI : Amerikan Deniz Kuvvetleri gemisinin komutanı
konuşuyor,tekrar ediyorum,rotanızı değiştirin,tamam.
KANADALI YETKILILERIN YANITI : Hayır,biz rotamızı
değiştiremeyiz.Tekrar ediyorum, siz rotanızı değiştirin, tamam.
AMERIKAN GEMiSi : Burası Amerikan uçak gemisi Missouri. Adımızı
duymamış olanlara anımsatıyoruz, Amerikan Deniz Kuvvetlerinin büyük savaş
gemisi. Missouri’yiz. Lütfen şakanızdan yada inadınızdan vazgeçin,derhal
rotanızı değiştirin,hem de hemen simdi, tamam.
KANADALI YETKILILERIN YANITI : Peki USS/Missouri. biz de size
kendimizi tanıtalım. Burası deniz feneri, tamam…
***
:)))
Saygılarımla.
Sayın Kiraz Çiçeği;
Yeni güne hoşgeldiniz ve günaydın !Son derece yerinde uyarılarınız ve ironilerinizle ruhumuza incelik kattınız,ince eleyip , kepeksizinden kullanacağız unu bunu böyle.hay Allah razı olsun hepinizdenn dediğin olur mu olur; miili (!)abimiz (gelir-siz) çok gülüyorsunuz sizi bi öpiyim derse; vallahi yandığımızın resmidir.Olsun ya biz de o zaman bir değil beş tane birden ekleriz, bi değirmen aşşşa mahalleye, bi değirmen yukarı mahalleye, bi tane de bizim meclisin önüne kurarız, biz de onu Güldüşe tahsilta giderken, eldeki hasılattan ederiz...Zaten açık mı açık; açılsın daha birazcık...Aslında biz.Sevgi yüklü saygılar Kirazçiçeği! Güldüşlerle kal!
Şaban Aktaş tarafından 7/21/2008 2:04:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kıymetli dostlar;
sıkı durun bir uyarım olacak :))
İstifa ederek ayrılmış biri bile olsam sonuçte maliye uzmanıyım. Bunca güldüş telifsiz yayınlanıyor bu 1, hiçbir bedel ödenmeden okunup gülünüyor buda 2 :))
Şaban Beyfendiciğim, ürettiğiniz kavramın derhal patentini alınız ve sayfanıza levhanızla birlikte asınız, ben hiçbir ücret istemeden hesap defterinizi tutarım yeterki sayfalarca AKanlar UN olsun :)) amman ha yanlış anlaşılmasın dostlar! bereketi kast etmedim, bir zamanlar ihracat yaparken ithaline döndüğümüzden!
Gemilere yükleyip satışı biz yapalım diye söyledim :))))
Saygılarımla.
Güldane arkadaşım,
Lütfen bir daha ATATÜRK lü fıkraları emperyalistlerin isteğince konu etmiyelim güldüşlerimize lütfen.
Bizler arasında buna güleceklerin olduğunu düşünmüyorum çünkü.
Kusurum olduğunu sanmıyorum fakat lütfen sakın alınma ve hak vereceğinden dolayı üzdüğümü düşündüğüm için özür diliyorum.
Sevgilerimle kal, hep burada ve güldüşlerinle kal emi canım :))
Bush
Amerika'da adamin biri işine giderken birden anormal bir trafigin içine düşer,öyle böyle bir trafik milim bile kıpırdamamaktadır.Bir süre sonra arabasının yan camına
birisinin tıkladıgını görür ve camını açar.
-Ne var, ne olmus acaba ??
-Teroristler Bush'u yakaladilar... Eger 1milyar dolar verilmezse,üstüne benzin döküp yakacaklarmis.
-Haa şimdi anladım bu trafigi...
-Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz
-İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
-Valla yaklaşık olarak 5 'er litre...!!
Çay alsam sevgili Şaban dost,nesacafe yeni içtimde.:))
Valla tüm günüm nerdeyse sayfanda geçti,geç mutfağa yemek yap hooop sayfaya güldüş allahtan bulaşığı çamaşırı makina yıkıyorda kaytardığım anlaşılmıyor:))
Gel gel sen gelince dünyalar benim oluyor AYAKLARIN DA ELLERİN DE DERT GÖRMESİN EMİ, BAK BENİM DUALARIM KABUL OLUR sevgili Hülya;
Nesacafe yaptım; sütlü sütsüz naslı olsun,
ŞEKER KOYMADIM;
ZATEN YETERİNCE TATLISIN BE DOST !'
GÜLDÜŞLERİNİ ANLATMAK İSTEYENLER SEÇİCİ OLURLARSA SENİN GİBİ İYİ OLUR...
bu arada gül tanesi blog ne diye soruyor sayfanızın üst bçlümünde var tıklayın o sayfa da benim günlük yazdığım bir şiirden veya yazıdan adıma girersenizkendi fıkralarınızı da bulursunuz:yorumlarınızı da:saygılarımı sunuyorum herkese.
Neymiş bakayım bu blog adresin:))) bari ver de adresini kendimizi bir de gidip orda okuyalım bence tabii gitmişken seni de okuruz artık :)))) bakın ben bu arada Temel fıkralarına daha başlamadım ve ayrıca oldukça özel Nasrettin Hoca fıkralarıda biliyorum ama seni düşündüğüm için bunları yazmıyorum Şaban :)))))
Sevgiler....
Guldane Dal tarafından 7/20/2008 10:01:27 PM zamanında düzenlenmiştir.
MALİYECİLERDEN KAÇIŞ...
Bir gün bir ormana maliyeciler gelir.Bunu gören tilki koşarak ormandan kaçarken kaplumbağa ile karşılaşır kaplumbaga tilkinin acelesini görünce merakla sorar:
- Hayrola tilki kardeş böyle acele nereye gidiyorsun?
- Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? Onlardan kaçıyorum demiş tilki
- İyi ama senle ne ilgisi var
- Olmaz olur mu? Bende kürk, hanımda kürk, çocukta kürk
Bunu duyan kaplumbağa ormanı terk etmek için koşmaya başlar.O sırad koşarak giden kaplumbağayı gören leylek sorar:
- Hayrola kaplumbağa kardeş böyle acele nereye?
- Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? Onlardan kaçıyorum.
- İyi ama senle ne ilgisi var? diye sorar leylek.
- Olmaz olur mu bende ev,hanımda ev,çocukta ev.
Bunu duyan leylek ormanı terk etmek için koşmaya başlar. Maymun leyleği görür ve sorar:
- Hayrola leylek kardeş böyle acele nereye?
- Ormana maliyeciler gelmiş duymadın mı? onlardan kaçıyorum
- İyi ama senle ne ilgisi var? diye sorar maymun.
- Olmaz olur mu, bende yazlık,hanımda yazlık,çocukta yazlık.
Bunu duyan maymun paniğe kapılır ve ormanı terk etmek için koşmaya başlar. Bir müddet sonra yavaşlar ve şöyle der:
- Ya ben niye koşuyorum ki! Benim k...m açıkta,hanımın k..ı açıkta,çocuğun k..ı açıkta ...
Noktalı yerleri anlarsınız malum maymunun açık tek yeri:))
Bi de yaşı benim gibi 40'ın üstünde olanlar bunun bir başka versiyonunuda hatırlayacaklar sanırım.Konumuz mizah ya o versiyonunu değil de bu versiyonunu yazdım:)))
Gelmiyim bi daha demi?...Yoksa gelim mi?:))
Filozof Temel
Temel İle Birol Karadenizli birlikte tatile çıkarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Aksam güzel bir yemek yiyip
sonra uykuya dalarlar. Bir kaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip
uyandırır. Temel uyku sersemidir: -"Ne oldu? Ne istisun?" -"Temelciğim. Yukarıya
bak ve bana ne gördüğünü söyle." Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir: -"Ha
punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz cörirum...İşıl
işıl parliyan milyonlarca yilduz... " Birol tekrar sorar: -"Peki, bu sana neyi
gösteriyor?" Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve filozofça cevap
verir: -"Teolojik olarak Allah'ın kudretinu ve kendu acizliğimuzu cörirum.
Felsefi olarak, evrenun sonsuzluğunu ve onun karşisındaki önemsizliğimuzu
cörirum. Astironomik olarak galaksilerun, yıldızlarun, gezegenlerun varliğini
corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun çok cüzel olacağinu cörirum.
Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun körü ve saatin 3 olduğunu, penu luzumsuz
yere uyandirduğunu cörüyrum... niye sordun punu paa? Ha sana neyi costerur?",
Birol cevaplar: -"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..."
İyi ki kıt aklımla filozof değilim çadırımı çalamazlar yuppiiiiii:))
Yine gelsem mi acep?:))
Geleceğim yeni güldüşlerlerle gülüp düşünenlere...
Eş:)Hülya tarafından 7/20/2008 9:16:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Hülya ilginç güldüşleriniz inanın büyük bir keyif veriyor renk katıyor sayfaya.Ben ekrandan izliyorum(VİP) sayfayı anonim okuyucular da izliyor.Bu sayfaya yapılan yorumları BLOG da yazdığım aynı yazıya kopyalayıp ekledim( KOMEDİ KATEGORİSİNDE).O sayfadan da güldüşlerinizi büyük beğeni ile okuyorlar muhakkak.Sayfa uzadıkça yeni güldüşlerinizi kopyalayıp oraya ekleyeceğim.Selam sevgi ve saygılarımla.
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 8:23:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 8:24:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Nerde çayım kahvemmm:))
Davete icabet etmek sünnettir derler...Bu gün şiirlere mola GÜLDÜŞ'lerdeym zira:))
İşte bi GÜLDÜŞ daha.
KURBANLIK KOYUNUN GÜNLÜĞÜ
1.GÜN
Sevgili günlük, bugün bayramın ilk günü. 10 gündür elimden geleni yapıp bi şekilde satılmamayı başardım. Arkalara kaçtım, sürekli yüzüme hastalıklı bir hava verdim. Şans da yüzüme güldü, bugüne geldik. Ama bu iş boşlamaya gelmez. Her an biri gelebilir, orama burama bakıp, şu başımda dikilen herife kilomu sorabilir. O da zaten beni satamadı diye gıcık, en az 10 kilo fazla söyler. Adam inanıp alır beni evine götürür, evin küçük kızı gelip beni sever, oynar. 1 gün sonra o kızın babası gözlerimi bağlayıp besmele çekip bıçağı boğazıma dayar ve keser. O sırada hayatım gözlerimin önünden bir film gibi geçer. Film de film olsa. Hep aynı kare: Ot yiyorum, etrafa bakıyorum, ot yiyorum etrafa bakıyorum... Hayat mı bu be? Dünyaya gel, birkaç sene ot ye, sonra seni yesinler!
2. GÜN:
Sevgili günlük, ben eşeğim. Yani koyunum ama eşeğim. Sana dün ne dediysem oldu, iyi mi?! Saatine mi geldi nedir?! Şu an herifin birinin bahçesindeyim. Şu saate kadar bayramlaşmaydı, gelen giden falandı derken beni kesmediler ama en geç yarın bu iş biter! Kesecekler beni günlük duyuyon mu? Kıyacaklar kınalı kuzuna. Hayır boğa olsaydım, sahibimin elinden kaçar, sokaklarda terör estirirdim. Televizyonlardaki bütün haber bültenleri beni gösterir, en azından ölmeden meşhur olurdum. Ama tabiatım boğa kadar asabi değil ki! Koyun gelmişiz, koyun gideceğiz
3. GÜN:
Günlük, inanmayacaksın ama hâlâ hayattayım. Bunlar beni kesmeyecek galiba. Şaka yapıyorlar. Camdan bakıp bakıp gülüşüyorlar. Son gün de beni salacaklar. Haklısın! İyimserliğin de bu kadarına yuh artık. Yok yok bu defa işim zor, hem de çok zor. Yarın görüşemeyiz, hakkını helal et.
4. GÜN:
Günlük, benim ben. Hahahaha!! Yırttım oğlum. Bu sabah aslında tam gidiyordum, adam bıçakları, tülbenti hazırladı. Yanıma koydu. Tamam dedim, bu sefer ağzımla kuş tutsam yolcuyum. Sonra 'ne dedim lan ben' dedim kendi kendime. Ağzımla kuş tutmak! Tabii ya! Kuş gribi. Bunu bir becerirsem ağzımda kuşla beni hayatta kesmezler. Hemen dalda duran bir kuştan rica ettim. Gel iki dakika ağzımın içinde dur sonra uçarsın hesabı. Kuş gıcık çıktı. "Hay senin kafana" deyip tam kesilirken kafamın orta yerine hacetini bıraktı. Bunu gören sahibim panikleyip kuş gribi olmamak için beni saldı. Kafana kuş pislemesi uğurlu gelir derlerdi de inanmazdım. Bayram diye buna derim oğlum! Değmeyin keyfi -meeeee
Eş:)Hülya tarafından 7/20/2008 5:40:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne demek gel miyeyim Hülya; gel gel !
Çay kahve de yaparım sana, çok hoş sohbetsin ve seçkin GÜLDÜŞ lerin var.Her zaman beklerim; bu arada şiire de zaman ayırmayı unutma; Tarih kitapları insanları akıllandırır, matematik dikkatli kılar şiir ise nüktedan yaparmış...
Nükteleriniz bol olsun !Güldüşler de !
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 7:38:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
bu arada Sevgili Hülya çok neşeli yazmış, ben de yorumumu ekliyeyim..Bir söz vardır:ASKERLİK MANTIĞIN BİTTİĞİ YERDE BAŞLAR !
Bertrand Russel ' DİN SAVAŞ VE AŞK AKIL DIŞI KAVRAMLARDIR. diye ifade eder bu durumu.Askerliğin tek ve değişmez kuralı da Milli Güvenlik dersimide öğrendiğimiz:DÜŞMAN SENİ GÖRMEDEN SEN ONU GÖRECEKSİN,O SENİ VURMADAN SEN ONU VURACAKSIN !
Hayatta kalmanın felsefesi bu olmalı son marijinal doruk noktada...(Yani mantıksızlığın mantığı da denilebilir buna !)
komutanın kendinden daha cesur birini görünce yaptığı davranışı duyunca şu geldi aklıma;
Kabadayının biri meyhaneye dalar ve ; E heeeeyt; var mı ulan bana yan bakan ! ? diye bir nara çeker, kısa bir sessizlik ve sonra - Biri ayağa kalkar :
- Ben varım Ulan !
- Kabadayı sallana sallana ona doğru yürür koltuğuna girer rest çekenin ve haykırmaya devam eder;
- Eheeeyt , var mı ulan bize yan bakan ?!
İşte hayatın içinden ilginç tiplemeler çıkıyor böyle bazen...En tehilkeli anda tehlikeye en yakın noktada bulunmak, bir savunma çeşididir...
Örneğin kedi ile -köpek çok kavga eder..Şayet köpek güçlü ise kedi saldırıya maruz kalınca ne yapar bilir misiniz bu çok ilginçtir sıradışı bir örnektir.Kardeşim görmüş.Böyle zor durumda olan kedi gidip köpeğin tam ensesinin üstüne oturuyor; o durumda köpek ona diş geçiremiyor.Burada kedinin çevikliği ve milyon yıllık deneyimi genlerinde duruyor kodlanmış olarak ve zor durumda kullanıyor bunu.
Buna ilişkin benim gözlemim de şudur; kan emen bir sivrisinek de onu öldürmek isterken kaçırdınız mı
gelip tepenizin üstüne konuyor; bunu bir kaç kez yaşadım.
Odanın içinde nereye kaçsa yakalanacağını anlayınca yapıyor bunu.Can bu kolay değil tabi vermesi...
Sevgili Güldaneye de teşekkür edeyim yorum yapan tüm arkadaşlara TEKRAR BİR HATIRLATMA YAPAYIM BU SAYFA HEPİMİZİN GÜNLÜK MİZAH DERGİSİ GİBİ OLSUN !
YORUMLAR HERKESE AÇIK .. HERKESE AÇIK DEDİYSEK KESE AÇMANIZA GEREK YOK ; GÜLÜMSEYİN YETER...
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 4:54:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ormanın birinde...
Aslanlar toplanmış.
"Yahu" demişler, "Hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader... Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor; e balık yakalayacak halimiz de yok... N’aapsak?"
Bir tanesi "En iyisi, öküzlere saldıralım" demiş, "iri yarı görünüyorlar ama, ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!"
Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış; öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer... Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N’aapsak, n’aapsak?
"Tilkiye danışalım" demişler.
Tilki "kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş, "aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın!"
Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivemişler sarı öküzü...
Aslanlar da afiyetle yemiş.
Bir gün, iki gün...
Tilki gene gelmiş.
"Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş ve eklemiş: "Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!"
Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü.
Üç gün, dört gün...
Tilki gene gelmiş.
Kuyruğu uzun olanı...
Burnu beyaz olanı...
Tombul olanı...
Tek tek alıp, gitmiş.
Otlak seyrelmiş.
Aslanlar semirmiş.
Bir gün... Tilki gelmemiş!
Gerek kalmamış çünkü.
Direkt aslan gelmiş.
"Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.
Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demiş ama, iş işten geçmiş.
Gelmiyeyim bir daha çok oldum değil mi?:)))
Tarihte ilk kez Kars'a ayna gitmis¸.
Adamın biri aynayı görüp eline almıs¸. Daha önce kendi suretini hiç
görmedigi için aynadaki görüntüyü ölen kardesine benzetmis;
-Adam:'' Ey gidi gardasımmmmm. Seni bi daha görmek nasipte varmış
haa ''! diye, aynayı bağrına basmış, ağlaya ağlaya evine
koşmuş, sarılıp uyumus¸ kardeşine....
Adamın Karısı tarladan eve geldiğinde bakmışki kocası bişeye
sarılmış uyuyor. Adamın kollarının arasından aynayı çekmiş ;
ne görsün, bir karı sureti;
'' allah belanızı vireee....Bu karıda kim. Bi .... da benzese
bariiii ''diyerek, feryat figan evden çıkıp kadı efendiye gider.
-Kadın; 'Kadı efendi adam beni bu çirkin karıyla aldattı'.diyerek
aynayı kadı efendinin suratına tutar.
-Kadı aynaya bakar, bakar ve söyle der:
-''Yav hanım sen yanılıyorsun, bu karıdan çok i.... benziir. be..
Ne aynaymış ha:)))Güldüş,istediğin yerine gül ,istediğin yerini düşün,istersen gül /düş:)))Yine gelirim belki?:)))
Valla adı bile güldürmeye başladı GÜLDÜŞ!
Siz değerli dostlar sayesinde işte yani hep can sıkacak ne var; canı sıkılan atsın kapağı bu sayfaya ; bakalım kaç kilometre uzar yoksa Temelin yol çizgisi gibi kısalır mı tamamen size bağlı...Gelirken aklınızı unutun kahkahalarınızı ve parmaklarınızı getirin yeter...Böyle güzel fıkralar parmak ısırttırır vallahi.. Ben çok mutlu oldum sizler de umarım mutlusunuz...Mutluluklar da paylaşıldıkça büyür bilirsiniz...Son eklenen fıkraların güldürme ve düşündürme potansiyeli oldukça yüksek; sammii bir kahkaha bir kilo pirzolaya bedelmiş,karnı acıkan da ruhu acıkan da buyursun efendim....Yeni güldüşlerde görüşelim sevgiyle kalınız...
Kara' cıların komutanı bir asker çağırmış. Asker
- "Emret komutanım" diyerek yanına gitmiş.
Komutanı yere yatmasını istemiş.
Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş
asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz
ezilmiş.
Komutan diğerlerine dönerek
-"İşte cesaret" demiş.
Havacıların komutanı bir asker çağırmış. Asker yine
- "Emret komutanım "diyerek komutanının yanına gitmiş. Komutanı helikoptere binmesini emretmiş.
Asker helikoptere binmiş ve havalanmış daha
sonra
komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş asker de
emre itaat etmiş ve atlamış.
Yereçakılmış ve can vermiş. Komutan da diğeri gibi dönerek
- "İşte cesaret " demiş.
Sıra gelmiş denizci komutana. Denizci komutan askerini çağırmış.
Asker çakı gibi hazırola geçmiş ve
-"Emret komutanım" demiş. Komutan
- Derhal denize atla ve 10 dakika yüzeye çıkma demiş.
Asker;
- "Hadi lan" demiş.. Komutan diğer komutanlara dönerek
- '' işte asıl cesaret bu " demiş ....
Bu da benden sayfaya düşen güldüş olsun...Sonra gelirim belki:))
Sayfanı her ziyaretimde nedense bir fıkra anlatmak geliyor içimden deyip hemen yazayım fıkramı ve öyle gideyim :)))
Bush Tayyip'e '' bizde tıp o kadar ilerledi ki ölüyü bile diriltiyoruz '' demiş. Tayyip de bunun altında kalmamak için '' bizim insanlarımız da artık 100 metreyi 10 saniyede koşuyorlar '' demiş.
Aradan zaman geçmiş, Bush Türkiye'ye gelecek olmuş. Almış Tayyip'i bir telaş. Hadi o ölüyü diriltirse, ben ne yaparım o zaman: yalancı konumuna düşerim, diye tedirgin olmuş ve en sonunda bir danışmanı ona şöyle demiş ;
'' Efendim '' , demiş, '' Bush'u Anıtkabir'e götürün ve ona söylediği sözü yetirene getirmesini isteyin. Eğer Atatürk'ü diriltemezse o rezil olur yok şayet diriltirse siz zaten 100 metreyi 3 saniyenin altında koşarsınız ''
Sevgilerimle :))))))
"Türk Milleti zekidir "Atatürkün sözü bu devamı var lakin şu an için bu kısmının Türki Milleti için doğru olduğunu düşünüyor ve ümit ediyorum çalışkandır kısmını da rahatça ekleyip ifade edebileceğiz.Yazınız çok güzeldi.İki fıkra da çok hoştu.Gerçekten Almanların yarısı kadar çalışkan olsak bile dünyada söz sahibi oluruz ama maalesef bizde öyle bir mantık var ki çalışmak bize ters köşe dönme derdinde çoğunluk ..Saygılarımla..
Sayın Romantik arkadaşımız,
Haklı ve önemli bir konuya değinmiş, Göktürkmen arkadaşa yapılan yazılı , küfürlü hakaretle ilgili...Kim seviyesizlik yaparsa yanıtını cezai olarak da görsün efendim.Mütecaviz konumuna düşmek edebiyat dünyasına yakışmaz.Unutmayalım ki ;'' İNSANLAR DA KOÇLAR GİBİ KAFA KAFAYA DÖVÜŞÜRLER !''
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 6:28:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Kutbo; gördüğünüz çelişki yerinde, bize düşen olumsuz koşulları değiştirmek isterken kendi kültürümüzü yaratmak, güleceksek kendi esprilerimizi de kendimiz üretmek, medyanın sürekli kuyruğuna takılacak olursak,onlar bizi istedikleri yere çekerler.reytingleri düşsün istiyorsak beğenmediğimiz programı derhal kapatmak.Son derece saçma sapan programlar sunuluyor ve aptallaştırlıyor insanlar TV sayesinde.Siz de bilrsiniz ki Edip Cansever üstadın söylediği gibi ; ''Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir...''Yoksa kendi kendilerine gelin güvey olanların kuyrukçuluğunu yaparak, düşünce düzeyinde yüksek bir noktaya gelmek olası değildir.Katılımınız için teşekkürler efendim. saygılar sunuyorum.Aklınıza geldikçe değerli GÜLDÜŞ'lerinizi bekliyeceğim tümünüzden...
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 4:42:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Baba oğluna sürekli nasihatte bulunur ama oğlu dinlemez ve her seferinde aynı sözü söyler
-Oğlum sen adam olmazsın
Yıllar geçer, oğlu üniversiteyi bitirir, işini kurar ve oldukça para kazanır... Bir gün şoförünü gönderir ve babasını şirketine çağırtır. Baba içlenerek davete icabet eder, gider.
Oğlu babasını oldukça lüks döşenmiş odasında oturarak karşılar ve der ki
- Bak baba... sen bana adam olmazsın deyip dururdun. Bak işte şirketim var, para kazanıyorum, çalışanlarım var, şoförüm var... durumum oldukça iyi...
Baba sakin bir ses tonu ile cevap verir...
- oğlum ben sana bunların hiçbirini yapamazsın demedim ki !
Koskoca babanı ayağına çağırtıyorsun... ben sana ADAM OLMAZSIN DEDİM...
Söz meclisten dışarı demek adettendir ama demeyeceğim.
Bu fıkra ( gül-düş) sitede dün bana ve sayın göktürkmen adlı üyeye yapılan "küfürlü" terbiyesizliğe istinaden
"adam olmayı becerememiş" bir üyeye ithafen yazılmıştır...
Hiçbir saygısızlık ya da hakaret içermediği halde yazısına yaptığımız yorum sebebi ile önce engellenip sonra da mesaj atmamızı önleyerek küfürlü ve hakaret içeren mesajları iç rahatlığı ile yapabilen bir üyeyi kınıyorum !
-------------------------------------------------------------------------------------
Site yönetimi bu terbiyesizliği önlemek ve tekrarlanmaması için eğer talepte bulunursa gelen mesajları ve yorumları kopyaladım. Kendilerine seve seve iletebilirim...
-------------------------------------------------------------------------------------
Sayfa sahibinin hoşgörüsüne sığınarak
SAYGILARLA
Rom@ntik tarafından 7/20/2008 4:39:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
Galiba bu sayfaya daha çok uğrayacağım.
Yazının güzelliği bir tarafta yorumların güzelligi bir tarafta.
Ben Almanya'da 30 yılını doldurmuş biri olarak o almanlarla ilgili o kadar çok anım var ki, aklıma geldikçe anlatırım artık.
Daha bir hafta önceki bir olayı sıcağı sıcağına anlatayım;
Şaban dostum bilir malum benim bilgisayar servis ve satış yeri olarak ufak bir işyerim var. Bazen öyle alman müsterilerim geliyor ki inanın bende bu almanların aptal olduğuna inanmaya başladim.
Adamın bilgisayar ekranı çalışmıyor (Monitör diyoruz burada) dedim ki; sök getir bakalım.
İki saat sonra kucağında Monitör ile geldi: Bir baktım adam bilgisara takılan kabloyu yolmuş getirmiş. Dedim ki; "Bu ne?" demez mi bana ; siz sök getir dediniz :))
Diğer tarafta da; Alman yaşlılarının yüzde 90' i sanki devletin polisi gibi. Birisi arabası ile yanlış yere park etsin, birisi ufak bir trafik ihlali yapsin, anında telefona sarılır ihbar ederler. Yeterki devletleri ceza kessin, zenginleşsin.
Klavyem Türkçe olmadığı icin uzun yazamıyorum dost.
Şimdilik bu kadar.
Selamlarımla..
Ben geldim yine,dayanamadım :)
Öncelikle günün yazısını ve yazarını yürekten kutlarım,sonra da bir paylaşımda daha bulunmak isterim...
****************************************
Bush bir gün askeri üniforma ve elinde silahla bir ilkokulu ziyaret eder, çocuklara:
-Sorusu olan var mı? der. Küçük Bob sözü alır:
-Benim üç sorum olacak:
1-Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da başkan oldunuz?
2-Hiroşima'ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değil midir?
3-Hiçbir sebep yokken neden Irak'ı işgal ettiniz?'
Aniden zil çalar ve çocuklar teneffüsse çıkarlar.
...........
Çocuklar geri döndüğünde bu sefer sözü küçük Tom alır:
-'Benim beş sorum olacak:
1-Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da Başkan oldunuz?
2-Hiroşima'ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değil midir?
3- Hiçbir neden yokken neden Irak'ı işgal ettiniz?
4- Bugün neden zil 30 dakika erken çaldı?
5- Bob nerde?
**************************************
Çoğu kişi biliyordur ama bilmeyenler için eklemek istedim,
Saygılar...
Trabzon’da bir Rus bayana tecavüz suçundan, eşgala uygun kim varsa toplanır.
E,Temelsiz olmaz..
Direnir Temel, neden göz altına alındığını sorar telaşla..
İzah eder polis :
-Bir Rus bayana tecavüz edilmiş, robot resme uyanları karakola götürüp yüzleştirme yapıyoruz..
Karakola girip, Rus kadını görür görmez bağırır Temel :
-Ha bu kadundur komiserim, ha bu kadun!
Ev sahibi peşinen musade buyurmuşlarken, günün yazısının formatına uymasa da, çorbada tuzumuz olsun istedik..
Temel işsiz kalınca Karayollarına başvurur.Yol çizgisi boyama görevi verilir.Fakat elinde bir fırçayla boyayacaktır çizgiyi.Birinci gün Bir kilometre çizgi çizer boyalı, ikinci gün 500 metre, üçüncü gün 250 metre çizince;şef çağırmış ve - Yarın da böyle giderse işine son veririm deyince; - Şefim inanın ilk günden çok daha fazla çalışıyorum, ama boya kutusu da çok gerilerde kaldı !der.
Temel nasıl haklı olmasın; kolay mı her seferinde kutuya kadar bir damla boya için git gel ??
Evet sayın Romantik arkadaşım; gözünden bir şey kaçmıyor...Çok teşekkürler.
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 4:39:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Şaban, sizi öncelikle kutluyorum .. Sayfana gelmemin sebebi aslında bu değildi:)) ben özel mesajlar alıyor olmamdan ötürü sizin yazınızla alakalı :)) Hemen korkmayın, olumlu yönde mesajlar ama sevinmeyin de çünkü sizin sayenizde bana geliyor mesajlar:))) yani fıklaralarımı beğenenler var ve başka yazar mısınız diyorlar ve ben de sevgili arkadaşımızı kırmamak için sayfana tekrar geldim , umarım bir rahatsızlık vermiyorumdur . Ben daha fazla yer kaplamadan hemen fıkramı anlatıp çıkıyorum ;
İlkokulun birini ziyaret eden başkan Bush, dördüncü siniflardan birine girer. Sınıf, kelimeler ve anlamları üzerine bir tartışmanın tam ortasındadır. Öğretmen, başkan'dan trajedi kelimesi için sınıfı yönetmesini rica eder.
Küçük bir erkek çocuğu ayağa kalkarak "eğer yan tarafta oturan en iyi arkadaşım sokakta oynarken bir araba onu çiğner geçerse bu bir trajedi olurdu" der. "Hayır" der Bush, "bu bir kaza olurdu".
Küçük bir kız elini kaldırır: "Eğer 50 çocuğu tasıyan bir okul otobüsü uçuruma yuvarlanıp herkes ölürse bu bir trajedi olurdu."
"Üzgünüm" diye açıklar başkan, "biz buna büyük bir kayıp derdik."
Sınıfı bir sessizlik kaplar. Başka gönüllü çocuk kalmamıştır. Başkan Bush sınıfa bakar " bana trajedi için örnek verecek baskası yok mu acaba ?"
En sonunda sınıfın arkalarında oturan küçük bir erkek çocuğu elini kaldırır. Yavaşça "bay ve bayan Bush'u taşıyan Amerikan havayollarına ait bir uçak, Usame Bin Ladin gibi bir terörist tarafından füze ile uçurularak tuz buz edilirse bu bir trajedi olurdu" der.
"Harika" der Bush "Doğru.Peki bunun neden bir trajedi olacagını bana açıklayabilir misin?"
"Çünkü" der çocuk "bu bir kaza olmazdı ve kesinlikle büyük bir kayıp da olmazdı".
Sevgilerimle :)))))))
Hocam öncelikle beni affediniz.
Tayin ve taşınma yorgunluğumu atamadığımdan epeydir sadece hazırdan yemelerdeyim de:)<malum, ortalama Türk Vatandaşı durumları> 1402 liği çok yakından tanırım(hamili numara yakinimdir de:) Bu aralar gündemde olmaması, bu gidişle hiç olmayacak ta değil elbette, hele sizin böylesi nefis yazılarınızdan sonra korkarım milad olacak bizlere :))
Gül_Düş_üm e takılı kaldım ben.
Ah birileri kopup düşse de gülsem, gülsek Ülke olarak hemde.
Oldukça da kayalık bir zemin o mevkî :))
Şu fıkranızdaki gibi...
her zaman Gülen ler olduğundan ve disiplinleri ile malum rejimi yaşatanların adamlarıda ya tekrar o düşü taşırlarsa rüyalarımıza kara basan olarak ne yaparız sonra?
Kim kime Güler ?
Öylesi karıştırdınız ki akılları daha da yeni sözcükler bulmak zorunda kalacağız, çünkü hepsi biraz batıyor acıtarak hemde ama uyandırmıyor ne yazıkki.
Şöyle daha çarpıcı ve silkeleyici,sarsıcı birşeyler bulmak gerekiyor en acilinden.
Şu sıralarda o numaralarla oldukça uzak kalma durumu olmasaydı daha çok ekleyeceklerim olacaktı da şimdilik affedin beni tutmalıyım eli,mi ve çenemi :))
"az sonra" var ya hani, bende az kaldı ağustosa diyorum ve biraz daha sabır diliyorum sizden.
Alkışlarım ve teşekkürlerimle sevgi yüklü saygılarımı iletiyorum yürek enginlerinize.
Sayfamı ziyaret ederek beni onurlandıran tüm sevgili Edebiyat Defteri üyesi sevgili dostlara yürekten teşekkürlerimi sunar, tüm düşlerinizin toz pembe gül güzelliğinde olmasını (pembe gül kardeşiliğin rengidir ) ve gül-düşlerinizin gerçekleşmesini dilerim.Saygılarımla eğlenceli bir hafta sonu ve GÜLDÜŞ lerinizi aklınıza geldikçe ekleyebileceğininizi ve bu sayfanın gülümsemek için uğrak yeriniz olmasını dilerim.Şen ve esen kalınız efendim.
BU MUTLULUĞU BİZLERE YAŞATAN SİTE SAHİBİMİZ SAYIN ANSIZIN'A ÇOK AYRICALIKLI SELAM VE SEVGİLERİMİZİ SANIRIM HEPİMİZ İLETMEK İSTERİZ.SAYGILARIMLA !
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 12:15:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hilmi gelmeden ben bir tane daha ekliyeyim :))))))
Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar.
-Ne var, ne olmuş acaba ??
-Teröristler Bush'u yakaladılar... Eğer 1 milyar dolar verilmezse üstüne benzin döküp yakacaklarmış.
-Haa şimdi anladım bu trafiği...
-Ya işte onun icin, herkesten biraz yardım topluyoruz
-Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak ?
-Valla yaklaşık olarak 5 'er litre...!!
Sevgilerimle :))))
Guldane Dal tarafından 7/19/2008 11:58:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ben sayfandan giderken ayağımı yere sürüyerek gitmiştim :)))
Gerçekten de ziyaret edenlerin bayağı bir fazlalaşmış :)))
Dedikten sonra şimdi bir fıkra anlatmadan gidilir mi ?:))
Han
Bir gün Sultan İbrahim Edhem sarayında oturmuş, görevlileri de huzurunda saf kurmuşlardı. Derken elinde keşkül ve asâsıyla bir derviş çıkageldi. Saraya girmek istiyordu.
Görevliler sordular:
-İhtiyar, nereye gidiyorsun?
-Bu hana gitmek istiyorum.
- Burası han değil, Belh sultanının sarayı.
- Hayır, handır.
Sultan konuşmaları duyunca dervişi yanına çağırdı.
- Ey derviş! Burası benim sarayım. Neden han diyorsun buraya?
- Ey İbrahim! İzin verirsen sana birkaç soru soracağım. Bu saray ilk önce kimindi?
- Dedemin.
- Deden ölünce kime kaldı?
- Babama.
- Baban ölünce kime kaldı?
-Bana.
- Sen ölünce kime kalacak?
- Oğluma.
- Ey İbrahim! Birinin girip birinin çıktığı yer han değil de nedir?
Sevgilerimle :)))))))
Guldane Dal tarafından 7/20/2008 12:06:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
Okudum yazınızı, önce güldüm, sonra düşündüm...
Daha sonra yorumlara geçtim, daha da güldüm, daha da düşündüm, ardından da keşke daha önce gelseydim bu sayfaya diye üzüldüm...
Hepiniz harikasınız başka ne diyebilirim ki...
Ben de güldüş'ümü kapıp geldim müsaade ederseniz, beğenirsiniz umarım...
******************
amerikan askerleri Irakta bir bakkala girerler...alış veriş yaparken /kahrolsun Amerika/ diye ses duyarlar...etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler...
bunun uzerine bakkala ;
- bu papağanı buradan yok et yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz derler...
askerler gittikten sonra bakkal kara kara düşünmeye başlar...çünkü papağanını çok sevmektedir...derken aklına cami imamının papağanı gelir...hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değişelim der bir süreliğine...hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir...ertesi gün işgalci amerikan askerleri gelir,papağanı görürler ve kızarak ; biz sana bunu yok edeceksin demedik mi? adam bu papağan o değil desede inandıramaz bir türlü...
Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır ; Kahrosun Amerika!!!...ses çıkmyınca bakkal dahil hep birlikte bağırmalarını söyler ;
-Kahrolsun Amerika! (ses yok)
-Kahrolsun Amerika! (ses yok)
-Kahrolsun Amerika! (ses yok)
papağan en sonunda dile gelir ;
- Amin evatlarım:))...
********************
Kaleminize sağlık Şaban Bey...
Gerçekten de beğeniyle okudum, güldüm ve düşündüm. Bizim yaşadıklarımız da ağlanacak halimize gülmek olarak gelip geçiyor.
İnsanlar ergenekonda suçunu öğrenemeden ölüyor.
HAstaneye ceza veriyorlar. Doktorlar hastaya müdahale edemiyor.
Keneyi yok edeceğiz diye ilaçlıyorlar. Kene alabildiğine artıyor.
ve bu akşam öğrendim ki yılanlar köyü istila ediyor. Moralleri bozduğum için özür dilerim.
Ama şu gerçekki... Hiç olmazsa yaptığınız işin ehlisiniz.
Çok güzeldi...Tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım.
bir fıkrada benden ..(hatırladığım kadarıyla)
ingiliz fransız temel konuşuyorlar..
ingiliz "bizimkiler toprağı kazdılar
2000 m de kabloya rastladılar..bizimkiler 2000 yıl önce kablolu telefon kullanıyormuş.."
fransız " bizimkiler 3000
m . kazdılar ...3000 yıl önce kablolu tlf nu bizimkiler kullanıyormuş ..."
sıra temele gelmiş "biz 5000
m kazdık ...hiç bir şey bulamadık....bizimkiler kablosuza geçmiş.."...
bu da Türk insanının zekası...!
kutlarım saygıdeğer hocam çok keyifli bir çalışma olmuş...güzel gönlünüze sağlık...
sevgi saygı selamlarımla..
güzel bir konu açmışsın sayfana.dediğin gibi okurken güldüm vede düşündüm(güldüşün)belkide ihtiyacımız var gülmeye.gerçi toplum olarak bizler gülmeye hazırız ama düşünmeye gelince o bizim işimiz değil deriz zordur düşünmek.seni kutlarım daha sonra tekrar dönüp bende birkaç güldüşü ekliyeceğim sayfana
.bolca gülmeler.
Efendim, izin verirseniz ben de, fıkraya dönüşen olayımı anlatayım ..
Bir akşam üstü eşim :
:--- '' Yaaa karcığım ,, dedi .'' Benim yastık çok alçak, şuna....,,
Devam ettirmedim ve
: --Ne yapalım yâni , dedim . Benim yastıkta şerefsizin teki ...
Tıssss))) ses kesildi .
O gün bu gün yastık lâfı çıkmıyor ağzından sevgili eşimin...
Teşekkürlerimle, saygılar.
Öncelikle sizi tebrik ederek başlamak istiyorum.Aslında ben şunu merak ediyorum ,acaba Hitler zamanında Almanya daki Almanlar anlamışlar mıydı Hitlerin ne kadar zeki olduğunu:)Yani üstünden nice zamanlar geçtikten sonra dönüp tarihi objektif olarak değerlendirmek kolay ama ya o tarihin içindeyken bu farkedebilmek ne kadar mümkün?Umarım biz de nadide siyasetçilerimizle tarihi bir komedinin içinde değilizdir.Yazınızı okurken güldüm evet.Ama bitince derin derin düşünmek gerektiğini farkettim.Yani yazınız amasına ulaşıyor üstat.Kaleminize sağlık...
Sevgili Güldane; son anlattığını biliyordum önceden.Ben yeni duyduğum güldüşü sunayım; (Gerçi sayın Göktürkmen gülüt diye T.D.K. 'nun kabulünü işaret etmiş, olsun bu da bana özgün olur, kabul olur ya da olmaz ...
Efendim, evin hanımefendisi dert yanıyor kocasına; Herif, musluk su kaçırıyor bir, kapı kilidi balkonda zor açılyor, kapanmıyor iki, evde tüp yok ,bitti, üç der...Herifin parası yok, ne dese hanım ,ben muslukçu muyum, ben tüpçü müyüm, ben çilingir miyim deyip savalıyor hanımını.Hanım çok öfkeli, adam öyle deyip kahvehaneye kapağı atınca, hanım gidiyor bütün tamircilerle görüşüp hallediyor evin sorunlarını.Akşam adam geliyor nasıl yaptın ,nasıl hallettin diye soruyor.
Hanım da ; gittim bütün tamircilerle görüştüm, para istediler,param yok deyince o zaman şey istediler, yani hallettik... deyince adamın gururu inciniyor,çatlıyacak meraktan, ne yani nasıl yaptınız , hoşuna gitti mi, tatlı mıydı gibi sorular sorunca, kadın da ona:Ben ne bileyim , tatlıcı mıyım ben?! diye yanıt veriyor.
Eh işte, acı ama gerçek, çarpıcı bir kara mizah tablosu.Açlık kapıdan girince , namus pencereden kaçıyor...Söyleyin bakalım yetkililer; hanginiz bir emekli memur maaşıyla geçinebilirsiniz ?Emekli de olamayan ne yapar, ne yer, ne içer nasıl geçinir ?
Sevgili Güldane, sayın Göktürkmen, sayın Romantik arkadaşım, teşekkürlerimi ve saygılarımı iletirken mutlluluklar diliyorum, iyi bir hafta sonu diliyorum..Görüşmek üzere yeni güldüşlere...
Şaban Aktaş tarafından 7/20/2008 8:38:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
Annem boşuna adımı Gül-dane koymamış demek ki :))
Şaka bir tarafa gülmeyi seviyorum çok ağlamama rağmen ..
Güzel iltifatlarınız için ayrıca teşekkürler ama bak şımarırım ben sonra :)) şaka şaka , bari gelmişken de bir fıkra daha bırakıp öyle gideyim ben ;
Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..
Sevgilerimle Şaban :)))))
Çok değerli Aktaş ustanın yazısına katkı amaçlı bir kaç tane yazmak istiyorum.
Karadenizli canlardan bir kaç tane akıl yoğun zeka ürünü ama emek yoğun zeka fakiri (tembel) pratik çözümler
Balığa çıkan Temel sigarasını kayıktan denize atar ve ayağı ile de sönsün diye basar üzerine :P
Bir diğeri, bu sefer Tursun galiba, evde arızalanmış ampulu değiştirecek, vakit akşama yakın, hemen komşusu Cemal'i çağırır.
-Ula uşağum çık sırtıma, ampulu değişeceğuz :))
Cemal çıkar Tursun'un sırtına, Bir eliyle ampulun takılacağı elektirik duyunu, diğer eliyle de ampulu onun ağız kısmına tutarak Tursun'a tekrar seslenir:
Tamamdır uşağım, şimdi kendi etrafında dönesin ki ampul yerine yerleşsin..:)))
İki tane de "güldüş" katkısıda benden oldu efendim..
Zekidir insanımız, biraz da fıkaralara rakip tembel olmasa..
Saygılar Usta, zevkle okudum. Bir de "güldüş"lettiniz.
Eh daha ne olsun?
Göktürkmen tarafından 7/19/2008 6:29:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Gül tanesi,her zaman görüşlerin, cana yakınlığın, dostluğun ve muhabbetinle sayfalara renk ve kalite katıyorsun.Hakkını ödemek zor.Ne kadar teşekkür etsem azdır güzel insan...Aklına geldikçe gül düşür bu sayafalara sen de fıkra yerine güldüş diyelim bundan böyle , haydi dostlar gül düşüren düşürene ! Bekliyoruz güldüşlerinizi...
Şaban Aktaş tarafından 7/19/2008 6:12:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Demiştim sana ben yine gelirim diye :))))))
Bak bir GÜLDÜŞ fıkrası daha anlatıp kaçaçağım ;
ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı ve Türkiye Başbakanı bir gün bir toplantıda bir araya gelmişler.
Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler? Önce ABD başkanına sormuşlar:
- ABD´de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?
Başkan cevap vermiş:
- Valla ben memura en az 2000 dolar veririm. 1000 doları ile geçinirler. Geri kalan 1000 doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam.
Gazeteciler aynı soruyu İngiltere başbakanına da sormuşlar. O da cevap vermiş:
- Ben, memuruma ortalama 3000 sterlin veririm. Geçinmesi için 2000 sterlin yeterli. Artan 1000 sterlini ne yapar, nerede harcarlar, sormam, beni hiç ilgilendirmez.
Her ikisinden bu cevapları alan gazeteciler, aynı soruyu bizim başbakana da sormuşlar.
- Valla, demiş bizimki, Türkiye´de bir memurun geçinebilmesi için en az 1 milyar lira lazım. Ama ben taş çatlasın 400 milyon lira veriyorum. Geri kalan 600 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler hiç sormam.
Sevgiler :))))
Hitler'in yaptıklarını bütün dünya biliyor ve en önemliside kendi halkı çok iyi biliyor ve daha da önemlisi sizin de dediğiniz gibi o ülkenin yetkilileri de çok iyi biliyor ve halkından ve yahudi halkından bundan dolayı da özür diliyor .. Bu gerçekten de çok önemlidir ve yerinde bir karardır bencede ... Özür dilenmekle o katliamlar yok sayılmıyor ama moral olarak bu gerekmekte çünkü gelecek nesillere sorumluluk açısından iyi bir örnektir diye görüyorum ve yapılan o katliamların bir daha tekrarlanmamasını ümit ediyorum dedikten sonra ben de konuya kel alaka bir fıkra anlatayım diyorum hani konu avrupadan açılmışken ;
AB Komisyonu Başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:
-Efendim, Türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. Onları AB'ye alacak mıyız?
AB Başkanı:
-Yok canım, henüz olmaz. Git, duyur, Tüm Türkiye İngilizce konuşacak, Türkçe'yi yasaklıyorum.
-Efendim onu 5 sene önce yaptılar. Hatırlamıyor musunuz?
-O zaman söyle, kokoreç yasaklansın.
-Aman efendim, onu yemeyi 2005'te bıraktılar.
-Ya ne bileyim? Kınayı yasaklayın.
-Ooooo. Beyefendi.Onu çoktan bıraktılar.
AB Başkanı düşünüp taşınmış ve;
-DAĞITIN LAN AVRUPA BİRLİĞİ'Nİ...:)))))
Sayfana her an yeni bir GÜLDÜŞ fıkrasıyla gelebilirim :))
Sevgilerimle Şaban .....
Guldane Dal tarafından 7/19/2008 3:40:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eh ne diyelim bazen işte ulusları böyle aptal insanlar da hem de en üst düzeyde temsil yetkisini ellerinde tutarak, ülkelerini ve dünyayı görülmemiş ateşlerin içine atıp, dehşetli yangınlara sürükleyebiliyorlar.Böyle bir afet umarım başımıza gelmez, Tanrı hepimizi korusun !
-----------------------------------------------------
Yazınızın bu bölümü bana oldukça güncel gibi geldi...
Geç kalınmış bir dua'ya üzülelim !
------------------------------------------------------
En küçük yolsuzluğa , haksızlığa tahammülleri yotur kendi rejimleri içerisinde bu insanların.En küçük kara para yolsuzluk rüşvet iddiaları istifa gerekçesidir ve bilinçli kamu oyu derhal kitlesel muhalefet yapar, eyleme geçer.
-------------------------------------------------------
ve... ne tesadüftür ki; bu bölüm her devirde güncel !
Ama istifa edebilecek ONURLU İNSAN kaç tane ?
SAYGILARLA