- 868 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEK TİYATRO SAHNESİ.
Hazanı severim, niye mi? Perdeler açıldı ya. İstediğim oyunu seyretmek beni mest eder. Yani dünyalar verseler gözümde olmaz. Beni kimse durduramaz . Yoğun koşuşturmacanın içinde ne yapıp yapıp o fırsatı yakalarım. Zaten kitap okumak da öyle değil mi? Hani zamanım yok ki okuyayım diyenlere, kinayeli gülümser geçerim. Yine de kırmam onları. Gönül kırması çok kolay da onarması tam tersi... Ya, yerinde ağzını açacaksın ya da ağzını bantlayıp susacaksın. Zaten çoğunlukla da susarım. Hep dinlerim karşımdakileri. Sanki hastalıklı ruhlar, beni eliyle koymuşlar gibi etrafımda pervane olup yedi ceddini anlatıp dururlar. Bu yüzden her çeşit tiple tanışıp onların ruh halleriyle yakından tanışıklığım olur. Tam ben anlatacakken, elimi kolumu çekiştirip dur hele şunu da anlatayım da sonra sıra sana gelsin demezler mi. Ulan ben de insanım, benim de canım var. Ben de rahatlamak istiyorum, yani konuşarak. Ben kime derdimi yanacam? Boşuna hasbelkader romancı olmadık hani.(arasıra egoma yenik düşerim!) Avadanlık yeteri kadar doldurulmuş durumda. Bazen iç dünyamda gezinmek için arabamın şoför muavinine gizlenirim ama nafile. Uyuma moduna yatar horlarım, haorladıkça çıkan mırıltı titrek türkücünün haykırışına döndükçe arabanın etrafında uyanmamı bekleyenler bir tülü gitmezler ve de horultularımdan sarhoş olup kendilerinden geçerler.
İnsanlardan kaçamazsın. Sen de insansın çünkü. Kendini insan saydıkça karşındaki türünün inceliklerini izlemekten de geri kalamazsın. Hani buna empati diyorlar ya. Empati sanatı seni farklı kılar ama kimse bunu fark edemez, sendeki bu özelliği yani. Aslında hep bunlar seni bir tiyatro sanatçısı yapar. Çıksan şanoya istediğin oyunu kıvırtırsın evvel Allah. Zaten geçen yıl tatil için ailece gittiğimiz otelde kendimi birden bire sahnede bulmadım mı? Ben empati yeteneğimi döktükçe millet kırılıp geçti. Bazıları da altlarına göndermişler şeylerini. Anlarsınız ya. Oyunun sonunda iki de şiir patlatınca yer yerinden oynamıştı. Organizatör, kaç yıldır sahnedesiniz demez mi? Tabi büyük sanatçı olmanın gururuyla kendimi bildim bileli diye caka satmayı da ihmal etmedim.
Ya dostum, aslında işin yoksa kendine dert etme her şeyi. Sokaklardaki kalabalığın akıntısına bırak kendini, biraz da beynini çalıştır olsun bitsin.
Önce kuyumcuların önünden geç, geçerken de vitrini izleyenleri cama düşen görüntülerinden incele. Oğlan tarafının suratı asıktır yüzde yüz. Niye diye sormayın! Kız tarafı ise başka havalarda. Yok süt hakkı, yok babalık hakkı. Şu kadar altın falan filan. Neymiş efendim kızın sigortasıymış. Ulan köftehor, damat olacak delikanlının sigortalarına baksana öncelikle. İki de bir adamın sigortaları atmıyorsa mesele yok demektir. Aksi durumda yandın demektir. Sen(kız babası) bile hapı yuttun sayılır.
Oradan halin(Ankara Ulus Hali) önünden geçersin. Aman Allah’ım! O ne? Herkesin derdi aynıymış demek ki. Kredi kartları vızır vızır çalışıyo, sanki yarın kıtlık olacak. Kaynanamın kulakları duymasın kıtlık olacak diye kenara köşeye tıkıştırdığı ne var ne yok hepsinin üzerinde bakteriler, yoğun faaliyetteler, her şey mayalanmış durumdalar… Ne bu koku ya! Yarın kıtlık olacak diye yine de hiçbirşeyi attırmıyor kadıncağız.
Umut dağıtan kazıkazancının önünde kadın-erkek kuyruktalar maşallah! Kazı yavrum kazı. Var mı ulan öyle üç köfte yirmibeş. Yirmi yedi yıllık kravatlı mahkumiyetimde, bir araba, bir ev sahibi bir de üç çocuğu büyütme imkanını ancak edindim. Nerede öyle yazlık kışlık, gemi memi falan filan anlarsınız ya. Şimdi siyaset yaptın diyeceksiniz gemi lafıyla. Bu aralar siyasetçiler cirit atmaya başladılar valla. Geçen dönem dolaşanlardan göz aşinalığı olanlar, benimle tokalaşıp hemen vınnn! Kaçış o kaçış. Adamlar geçen dönemden zılgıtı yediler,unuturlar mı. Neyse zaten ben de sanki umurlarındaydım. Pis pazarcı değil miyim sanki. Ha pazarcı dedim de şunu demeden geçemiyecem:
Gerçek tiyatro burası ve oyunların daniskası burada oynanıyor. Oyuncuları da halkın ta kendisi…