4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
912
Okunma
Bundan yıllar önce,tahminen sekiz on yaşlarındayım.Babamla,köyümüzün karşı tarafındaki dağın yamacında davar güdüyorduk.Sıcak yaz günleri yavaş yavaş tükenmeye başlasa da henüz sıcak.
Soğuk kış günlerini sıcacık sobamızın başında rahat geçirelim diye;kurumuş meşe ve gürgen ağaçlarından kışlık odun hazırlıyoruz.Öğle vakti oldu acıktık.Keçilerimizi kayaların gölgesine yatırdık,biz de azığımızı yedikten sonra bir meşe ağacının gölgesinde istirahate çekildik.Vakit öğle namazı vakti.Babam: –oğlum sen burada bekle,ben gidip şu ilerideki olukta abdestimi alıp öğle namazımı kılıp geleyim, sana da su getireyim- diyerek yaklaşık iki kilometre ilerideki suyun başına gitti.
Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra babam karşıdan göründü.Babam, yavaş yavaş geliyordu.Dikkatle baktım,sanki topallıyor gibiydi.Merak ettim acep ne oldu da topallıyor,bir yerden mi düştü,yukarılardan taş mı yuvarlandı diye kendi kendime yorum yapıp bu aksak yürüyüşe bir anlam vermeye çalıştım.
Bu esnada babam biraz daha yaklaştı.Baktım ki ayağının biri yalın.Tek ayağında ayakkabı var diğerinde yok.Kendisi abdestini alıp suyunu içtikten sonra ayakkabının tekini çıkarıp defalarca yıkamış,içine su doldurup o kadar yolu yalın ayak yürüyerek bana su getirmiş.Hava sıcak, yanımızda su kabımız da yok kendisi gelip beni gönderse bir o kadar daha zaman geçecek.Aklına gelen tek çare bu olmuş olacak ki bu hareketi yapmayı tercih etmiş.Suyu getirdi,-oğlum bak sana su getirdim-diyerek içi buz gibi su dolu ayakkabıyı bana uzattı.Susamıştım da amma o suyu bir türlü içmek istemiyordum.Kim bilir kaç defa yıkamıştır buna da eminim,su pırıl pırıl duruyor ama bir ayakkabının içinde! Her ne kadar, -oğlum,ayakkabıyı iyice yıkadım temizdir- dese de içmemiş o suyu dökmüştüm.O günkü çocuk halimle bunu idrak edememiştim.
Bileydim,o suyun bir ayakkabıda değil de yüreğinin ta derinliğinde getirdiğini,anlasaydım baştan ayağa sevgi, şefkat, merhamet dolu olduğunu o suyun damlasını zayi edermiydim…
Şimdi artık ne o dağ var ne de dağ gibi babam…