- 1461 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ölmek Gibidir Sonbaharda Ayrılık
Mehmet Sait ULUÇAY
Çok şey söylemektir
Susmanın diğer adı
Biliyordum beni yangınlarda bırakıp gideceğini. Yıllara meydan okuyan asırlık çınardan öğrendim. Dillendirmeğe cesaret edemediğin her şeyi ona söylemişsin. Bir sonbaharın en soğuk gününde koynunda ısıttığın yaşamışlıkları, dalından el çekip, senin gibi ayrılığı seçmiş çınar yaprağına bir damla göz yaşı düşürerek ve de hüzün rüzgarlarında savrulan saçlarında biriken günahlarla gideceğini biliyordum.
Umutlarını, hayallerini, sevinçlerini en önemlisi sevgilini ve de yaşama dair en kıymetli vazgeçilmezlerini bırakarak “gidiyorum” demişsin. Biriktirdiğin acılarınla hüznün sahiline yol alışın, kimlerden intikam almak için…
Ve gittin habersizce, selamsız ve gözlerine hapsettiğin ruhumla dönüşü olmayan bilinmeze doğru yol alırken, cansız ve ruhsuz bedenimi orta yerde bırakarak…
Haremiler mi hükmetti ruhuna? Yaşanmışlardan ayıklamadık mı bir bir eksik yanlarımızı? Ayıkladıklarımızın izini sürmeyecek miydik eksik kalmış aşkımızı destanlaştırmak için? Nerede kaybettik yolumuzu? Büyümemiş miydik ve çoğalmadık mıydık devleşen aşkımızla? Yoksa sadece öyle mi sanmıştık? İblisin eli mi değdi yüreğine? Korsan sevişmelerimizi hangi kuytu köşeye fırlattın da gittin? Kara dehlizlere yelken açarken, pusulasız, yüreğini orta yerde bırakarak hüznün sahiline demir atmakla dinecek mi yüreğindeki kıyamet? Sonbaharda ayrılığın bir çeşit ölüm olduğunu bilmez misin?
Ay vaktinde, geceye armağan ettiğimiz ateş gibi mısralarla hamlığımızı giderirdik. Pişerdik. Kimi zaman tükenir, kimi zaman çoğalırdık. Bazen de soluksuz ve fütursuzca sevişmelerimize temaşa durmuş, dere kenarında boy vermiş papatyaların gözlerinde büyürdü adı konulmamış kaçak sevdamız. Çoğu vakit yalnızdık birlikteliğimizde. Kimi vakit de bir vücutken bile yalnızlığı yaşardık. Ancak, yaşıyorduk, diriydik.
Öyle estin ki!.. Kendini mi savurdun yoksa beni mi bıraktın gözlerinin uçurumundan? Gamzelerinde biriktirdiğim umut, göğsünde yeşerttiğim nazane çiçekler, saçlarında başlattığım bahar, zamansız bir sonbahar vaktinde başlattığın fırtınalarda tükettin.
Sen gittin, ben yapa yalnız ortada kaldım, zamansa durdu ve ayrılığın adı ölüm oldu… Sonbaharda ayrılığın bir çeşit ölüm olduğunu bilmez misin?
Ölüm gibidir sonbaharda ayrılık.
Gitmesine gittin de, nerede bıraktın geçmişimizi? Hangi dehlizlere fırlatın geleceğimizi? Hangi limanlara sığınmalı dümenini kırdığın bu kalbim. Gidişinin ilk gününde, tiryakilerin savurdukları tütün dumanında arıyor resmini gözlerim. Manasız duman şekillerini anlamlandırmaya çalışıyorum. Zoraki yüzüne benzetiyorum anlamsız duman şekillerini. İçime çekiyorum ve duyumsuyorum kendimi kandırarak.
Özlemler tutuşmaya görsün. Alıyor aklını başından. Çocuklaşıyorsun, ufalıyorsun ve küçülüyorsun…
Yorgun bakışlarıma hücum ediyor sonbaharın bulutları. Aha bana geldi diyorum. Bembeyaz bulutlar arasına gizlenmiş buğday tenlim diyorum. Sarmak, sarmalamak için açıyorum kollarımı. Dağlar… O kıskanç dağlar var ya; çekiyor hoyratça seni kollarımdan. Parmak uçlarımla, utanarak, gizli ve usulca siliyorum iki iri damla gözyaşımı. Parmaklarım üşüyor. Ölmek budur işte diyorum. Yine de lanet okuyamıyorum işte… Ancak, vefasız diyorum. Bilmiyor muydun sonbaharda ayrılığın bir çeşit ölüm olduğunu ?
Sen gittin ya! Ekim’in soğuğu kaldı içimde. Ayrılığın zemherisi konuğum oldu. Yüreğimde kış kıyameti… Hala bir sevdanın enkazında, yeni baharlar yaşatmak derdindeyim. Esirim değil ki, haraç mezat satayım sevdamızı. Bir sır gibi, bir günah gibi bırakmıyor yakamı.
Arayayım akılsızımı son kez diyorum. Belki aklaşmıştır kara vicdanı diye düşünüyorum.
Sesim titrek, ağlamaklı…
- Merhaba, diyorum.
- ……
- Nasılsınız?
- …..
Biliyorum susmanın diğer adını. Bazen çok şey anlatmaktır susmanın diğer adı…
- Görüşe bilir miyiz?
- …………..
Biliyordum… Ölmek gibidir sonbaharda ayrılık…
Ölülerin neden geri gelmediklerini de öğrettin bana.
Sevenlerimizin başı sağ olsun!..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.