- 794 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BAHÇEDEKİ ELMALARIN SIRRI
Aşağıdaki öyküyü Burhaniye Pelitköy Sahillerinde bahçıvanlık yaparak nafakasını çıkartan yaşlı bir adamdan dinlemiştim.
"...Bahçıvan bir gün sırtındaki heybesine meyve ve gül çubuklarını doldurup yola koyulmuş. Kırk senedir aynı işi yaparmış. Aşıladığı, çubuklarla ağaçlardan tatlı meyveler yetişirmiş. Yazın sıcağında yavaş yavaş bahçelere bakarak seslenirmiş:
"Aşıcınız geldi, bahçenizi bellerim, ağaçlarınızı budarım..." diyerek tüm sahili, köyleri dolaşırmış. Yüksek duvarlarla örülü iki yan yana bahçede dikkatini çeken bir şey olmuş. Aynı elma ağaçları olan bahçenin birinde -elmalar- oldukça bol ve iriceneymiş; diğerinde ise hastalıklı ve tek tükmüş.
Aşıcı adam "Ala ala bunda bir gariplik var, ama ne?" diyerek nedenini düşünürken elması bol olan bahçenin sahibi tesadüf bahçedeymiş, adamı meraklı meraklı bahçesine baktığını görünce sormuş:
"Hayırdır bir şey mi vardı?" diye...
Tabi bizim bahçıvan hemen atılmış, merakla sormuş:
"Neden, - yan bahçenin ağaçlarında elma az da seninkilerde fazla- onu merak ediyordum?" demiş.
Bahçe sahibi, " az beklersen nedenini öğrenirsin," diye yanıtlamış ve eklemiş;
" Beklerken bir kaç elma kopart ye de tadına bak," demiş.
Bahçıvan teşekkür etmiş, ağaçtan bir elmayı kopartıp yemeye başlamış. Ve beklemeye koyulmuş.
10-15 dakika sonra çöp, kağıt, hurda toplayıcısı bir roman, at arabasıyla gelmiş, bahçeye yaklaşınca at kendiliğinden durmuş. Hemen boynunu uzatmış yan bahçenin duvarından dışarı sarkan elmalara doğru...
İşte o an olan olmuş! Bahçeden ata doğru bir kaç taş atılmış. Meyvesi az olan bahçe sahibi izin vermemiş atın yemesine. Taşlardan ürken at bu kez bir iki adım atıp meyvesi bol olan bahçenin duvarına yaklaşmış. Dalları elmalardan ağırlaşan ağaçtan karnı doyana kadar yemiş. Sonra da uzaklaşmışlar.
Beş dakika geçmeden, biraz ilerideki okul dağılmış; çocuklar büyük bir iştahla elma dallarına uzanınca, yine yan bahçenin sahibi tepki vermiş. Ama bu kez elinde kocaman bir odunla dışarı çıkmış. Çocuklar korkup kaçışmışlar, ama elması bol ağacın dallarından birer elma alıp da kaçmışlar.
Bahçıvan yaşadıkları karşısında sürekli "Ala ala, "diye şaşkınmış, olduğu yerde ne söyleyeceğini bilemeden kala kalmış. Bunun üzerine bahçe sahibi;
"Gördün mü, işte sorunuzun cevabı. Allah her canlının rızkını veriyor, içeridekiler çok şükür bana ve aileme fazlasıyla yetiyor zaten. Bırakıyorum, onlar da nasiplensinler diye ses etmiyorum."
Yazımı, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Cuma günü hutbesinden bir hadisle noktalayayım:
"Ey evlat! İki adımdır, onları at, muhakkak erersin… Birinci adımı, dünyadan at; öbürü âhiret olur. Bir adım nefsinden, bir adım yaratılmışlardan… Ötesi malûm. Şu dışı bırak; hemen iç âleme geçersin. Bu işin bir başlayışı, bir de bitişi vardır. Sende başlar, tamamı Allah Teâlâ’dan biter. İpini, seleni bir yere at; amel kapısına otur. Bir talep sahibi olursan yapılan işten daha yakın olursun."
Daima iyilikle, güzellikle, sağlıkla kalın.
Emine PİŞİREN