- 506 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜZ HÜZNÜ...
Mekânların tereddütsüz sıkılganlığına namzet belki de boyunduruk bildiğim. Damarlarımda akan aşka nispet tüm nefret öğeleri kırılganlığıma gölge düşüren. Hitabet yetisi korunaksız dünyaları tescilliyor gıybetinde dönen o rota kayıp verdiğiniz her ne ise.
Tetikleyen suretler mi yokluğa paye veren yoksa aşkın yalanla örtülü coşkusu mu güne hükmeden?
Günü kurtarmak belki de umutlar seyreldikçe ya da hükümranlığında gizli ve edilgen benliğim yüzü suyu hürmetine sevginin.
Fazlasıyla muğlâk şu sessizlik nabza göre şerbet vermeyi beceremediğimden mi nedir yalnızlığım boyut atlamakta.
Cürüm mü mubah mı hadi siz adlandırın düşe kalka iz sürdüğüm kayıp imgeler tüm sırıtkanlığı ile dalga geçerken ben bir köşede rest çekmişken hayata.
Mutlak yargılar gam yüklü kıdemli sürgün düşlerin kopyası adeta ben seğirttikçe bir gönülden diğerine. Hoş bir eda yüzüme gözüme bulaşan biraz üzüncü de kattık mı yok benden efkârlısı. Sevdiğim tek yönüm, desem abartmam. Sahi hiç mi acımıyorum kendime?
Varsıl hâkimiyetlerini yok saydığımdan beri dış mihrakların tüm edilgenliğimle konuşlanmaksa payıma düşen başım gözüm üstüne. Varlığıma katık yaptığım ne çok duygu isabetli olup olmadığına henüz vakıf olamasam da.
Ne de olsa haydan gelen huya gidermiş bu yüzden hiç mi hiç yüksünmüyorum bulutlar eşlik ederken biliyorum ki az sonra çıkacak gökkuşağı. Nereden buluyorsam bunca dertlenecek, tasalanacak elem yüklü uzantısını ömrün.
Kâh aldatıldığım kâh yaftalandığım kâh görmezden geldiklerine kani olduğum…
Ne zormuş büyümek değil büyümek kemale erdi yaşım hala tutturmuşum aynı şarkıyı tutuşturmuşken elime pembe balonları. Utanmasam bir de çığlık atacağım yolun ortasında. Zaten herkesin kafasında ayrı bir tablo şekillendirildiğim. Ne gam… Mademki zimmetli ruhum sevgiye hiç vakit kaybedemeyeceğim benzemek adına. En çok benzemek istediğim yine benim. Hayır, hayır hiç de düşündüğünüz gibi benmerkezci değilim bilakis kusurlarımın fazlasıyla farkındayım:
Madde 1: Büyümeyeceğim gün gibi aşikâr.
Madde 2: Tozutmaya çeyrek kala hala kıvranıyorum kimsesizliğime toz kondurmazken.
Madde 3: Kalabalığa tekabül eden bir yalnızlık olmadığı gün gibi aşikâr.
Madde 4: Seviyorum saflığımı hatta ahmaklık derecesindeki tüm serzenişleri duymazdan gelen o küçük kız çocuğunu. Tek farkım kırmızı saçlarımdaki seyrek beyazlar. Mademki bulutlar da beyaz niye dert edeyim ki. Mademki yapraklar da sarı varsın hüzne boyanayım şu Ekimi doya doya yaşamaksa payıma düşen.
Madde 5: Zekâm en büyük sermayemken şimdi de duygularımı katık yaptım yanına. Ne yani, hakkım yok mu sizce ne de olsa hayatı zorlaştıran da yaşanır kılan da o yalın bir o kadar kaotik düş dünyam.
Bir sonraki maddeyi yok ettim an itibariyle mutlanmışken yağan yağmurla. En sevdiğim hele ki ne zaman ıslansam nasıl koşuyorum çılgınlar gibi. Sanıyorlar ki ıslanmamak adına çabam. Asla. Yağmurla yarışıyorum sadece en azından kendimle yarışmaktan aldığım haz kadar. Zira ömrüm boyunca bir rol modelim olmadı: Ne eğitimim sırasında ne meslek hayatımda ne de özel yaşantımda. Varsa yoksa gerçekleştirmekle mükellef kılındığım uçuk hayallerim ki çoğunu da gerçekleştirdim. Gerçi devamını getiremedim ama. Amma velâkin o dem beni daha da olgunlaştırdı yine de çalamazken nüktedanlığımı kaderle tokuşturduğum pervasızlığım kadar beni benden eden beyhude bir düşün altında kıstırılmışken payidar olduğunu bildiğim sevgi yüklü bulutların mizacında saklı iken boşluğa hibeli korunaklı dünyaların asılsız nizamlarındaki saklı kaybolmuşluk belki de yolumun her kesiştiğinde zafer nidaları attığım: Ne bir yoksunluk ne bir eksiklik bilakis çoğaltan bir dokunuş inancımın doğurgan ediminde çağlayan ve sağaltan mizacın boyunduruğunda verdiğim her selamın nazarında bana dönen bir ok kadar hedefi on ikiden vuran gök kubbeye uzattığım elimi tutacağına kani olduğum evrendeki tüm yalıtılmışlığımı hoş gören.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.