- 534 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Parçalanan Yaşamlar
Son aylarda yaşadıklarım, insanların yıllardır neye, neden karşı direndiklerini anlamama yetti. Yıllardır bir lokma ekmeğini bile paylaşmış olan bir kadın ve bir erkeğin, yıllar sonra birbirlerine nasıl yabancılaştığını görmek o kadar kötü ki, İnsanı şaşkınlığa uğratıyor. Nasıl diye soruyorsun kendine “insanlar yıllar sonra paylaşacak hiç bir şey bulamayacak kadar bitirmiş birbirlerini, nasıl yok etmişler paylaştıkları bir somun ekmeği ve bir yudum sevgiyi )
Ben onunla varım, onunla nefes alabilirim (sağlıkta ve hastalıkta her zaman her yerde ölüm bizi ayırana dek ) sözünü söyleyerek kurduğumuz yuvaların bir fırça darbesiyle yok oluşunu görmek çok acı.
Bazen düşünürüm. Bizi birbirimize yabancılaştıran nedir? Nedir bizi bu kadar birbirimize düşman eden? Nedir paylaşamadığımız yada paylaştığımız, neler yok oldu? Bu sorulara cevap vermek aslında çok kolay ama bu cevabı yürekten ve yüksek sesle söyleyebilmek önemli olan. Bizler bu sorulara yürekten ve yüksek sesle cevap verebiliyor muyuz?. Hayır, çünkü çevresel baskılar bizi tutan. Hakkımda ne derler, ne düşünürler, beni yanlarına kabul ederler mi? Toplumda ne duruma düşerim, eskisi kadar özgür ( özgür olmadığımız halde, özgür olduğumuzu sanırız ya evliyken) olabilir miyim? Düşüncesidir bizi engelleyen. Yada, çocuklarımız varsa (onları annesiz ve babasız büyütmemeliyim) düşüncesidir önümüze setler koyan. Oysa hiç düşünmeyiz. Mutsuz bir ailede yetişen çocukların ilerde mutsuz ve karamsar bir toplum yaratacağını. Çocuklarımızın mutluluğunu (aslında mutlu değillerdir anne ve baba arasında olan soğuk savaş nedeniyle) düşünürken ya da düşündüğümüzü sanırken kendi mutluluğumuzun ne olacağını yada ne olduğunu.
Biz kadınlar biliriz Türkiye’de kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, hele birde dul isen işte o zaman çok daha zor olduğunu, Güvensizliğimiz kendimizden değildir aslında, çevremizdendir güvensizliğimiz. Biliriz ki kadın olarak Türkiye’de erkeklerin harcadığı gücün on katı güç harcamalıyız ki bir yerlere gelebilelim. Bu yüzyıllardır böyledir ve hala değişmemiştir ve korkarım ki değişmeyecektir.
Yine aklıma takılan sorulardan biridir (ben kendimi ne kadar seviyorum yada seviyor muyum ) diye. Bu soruya diğer soru kadar kolay cevap veremiyorum aslında. Çünkü bir kadın olarak sevip sevmediğimi bilemiyorum. Kadın kendini sevmiş olsa, kendisine yapılan haksızlıklar karşısında çelik bir duvar gibi durabilir tüm gücüyle karşı gelebilir. Peki, gelebiliyor mu? Gelemez, çünkü ekonomik özgürlüğü yoktur, kendisine bakabilecek parayı kazanamıyordur, baba evine dönemez, oradan gelinlikle çıkmış, kefen ile geri dönmesidir ona öğretilen. Dayak yese de, kocası onu aldatsa da, aç susuz kalsa da, her gün kocasının küfürlerine maruz kalsa da şikâyetçi olmaya hakkı yoktur. Kadın okutulmamalıdır toplumda var olan düşünce, eğer kadın okursa özgür olur, eğitimli olur, haklarını bilir, erkelere karşı gelme gücünü elde eder. Kendisine yapılan haksızlıklara karşı kendini korumasını öğrenir. Bu erkekler için hiçte iyi bir şey değildir. O zaman ezecekleri, kendilerine muhtaç olacak kişileri bulmaları zor olur. Oysa bilseler neden kadının eğitimli olması gerektiğini hiç düşünmeden onların eğitimleri için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü erkeği de kadını da yetiştiren annedir. Anne ne kadar eğitimli olursa o kadar güzel ve kendine öz güveni olan bir toplum yaratacaktır. O zaman kadın kendini sevmiyor denilebilir mi? Hayır, kadın kendini seviyor ama bu sevgiyi nasıl kullanacağını bilmiyor ya da biliyor da bunu gösteremiyor.
Peki, ben kendimi seviyor muyum kadın olarak, tabi ki seviyorum olacak cevabım Çünkü her şeyden önce ekonomik özgürlüğüm var (kurtarılmış bir avuç kadın içinde olabilmek en büyük şansım) kendime saygım var ve yapılan haksızlıklara karşı gerekirse ateşten bir duvar olabiliyorum. Sevdiklerimi her türlü olaylardan uzak tutmak için var gücümle savaşabiliyorum. O zaman ben hem güçlüyüm, hem de kendimi seviyorum ve sevmeye de devam edeceğim. Biliyorum ki ancak o zaman var olabileceğim.
Çok sevdiğim dostlarım ve arkadaşlarımın da en az benim kadar güçlü olabileceklerini bilmek çok güzel. Onların yaşamları parçalanmış olsa da dimdik hiç yıkılmadan ayaklarının üstüne durabileceklerini bilmenin huzuru var içimde ve onlar biliyorlar ki küçük bir sendelemede yanlarında dostlarının olabileceğini. Artık onlarda uyandı ve (çevrem ne der)düşüncesini attılar kafalarından. Kendileri mutlu olmalı ki çevresinde sevdiklerini de mutlu edebileceklerinin farkındalar. Bu yıllardır sessiz çığlığın, bir feryada dönüşmesi gibi bir şey. Sevmeyi ve sevilmeyi hak ettiklerini biliyorlar artık.
Üzülmek yok yılların acısını çıkarmak var doyasıya, sakın verdiğin karardan
korkma ve sakın sana yapılan tehditlere kulak asma. Bil ki her zaman sevenlerin yanında olacak.
UYANMANIN TADINI YAŞAYIN CANLAR. SESSİZ ÇIĞLIĞINIZI SESLİ HALE GETİRDİĞİNİZ ÇİN TEBRİKLER.
YORUMLAR
"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa. " MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
...
ve kaleme aldiginiz duygu ve düsúncelerinize gönülden katiliyorum... duyarli yüreginizi kutluyorum...
yazan ve yazdiran yüreginiz var olsun...
saygi ve sevgimle...
.......
YAŞAYANKELİME tarafından 10/25/2009 8:50:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
...
Oysa bilseler neden kadının eğitimli olması gerektiğini hiç düşünmeden onların eğitimleri için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü erkeği de kadını da yetiştiren annedir. Anne ne kadar eğitimli olursa o kadar güzel ve kendine öz güveni olan bir toplum yaratacaktır. O zaman kadın kendini sevmiyor denilebilir mi? Hayır, kadın kendini seviyor ama bu sevgiyi nasıl kullanacağını bilmiyor ya da biliyor da bunu gösteremiyor.
...
Gerçeklerin satırlara nakış gibi işlenmesi...
Yüreğinize ve kaleminize sağlık efendim.
Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.