Sosyal Devlet
Devlet,ilk çağlardan bu yana üzerinde en fazla tartışılmış,şekilden şekile girmiş oldukça geniş bir kavram.Tüm devlet biçimlerinin vazgeçilmez iddiası "sosyal olmak" ise;Sosyal devletin,toplum düzenindeki yeri nedir?Toplum,devletinin sosyal olduğuna hangi kriterlerle hüküm verir? soruları düşer akla.
Sosyal devletin endazesi tektir:Eşitlik...Nerelerde,nasıl bir eşitlik?Parayla ölçülmeyecek bütün sosyal alanlarda eşitlik.
Devlet kendi okullarında,bütün yurttaşlarına aynı koşulları sunuyorsa,ayrımsız toplumun bütün fertleri hiç bir maddi engele takılmaksızın,salt yetenekleri ve eğilimleriyle eğitimini sürdürebiliyorsa,fırsat eşitliği sağlanmışsa,devletin sosyallığından bahsedilebilir.Hakeza eğitim,ilköğrenimden üniversiteye kadar ücretsizse,devlet önceliğini insanına sunmuş ya da sunmaya çalışıyor demektir.Sosyal devlette "Özel eğitim kurumları" olamaz.Varsa bir sınıfın diğer bir sınıf üzerinde tahakkümü sözkonusudur.Bu da "sosyal devlet" i iddia olmaktan öteye götüremez.
Sağlıkta da sosyal devletin biricik endazesi eşitliktir.Toplumun bütün fertleri,sağlık hizmetlerinden,aynı kolaylıkla "ücretsiz"faydalanmalıdır.Doğumundan itibaren insan "ulusal,toplumsal" bir değerdir.Sağlık hizmetlerinden hiç bir endişe taşımaksızın faydalanabilmelidir.Sosyal devlette "Özel sağlık kurumları" olamaz.
Çalışma ve sosyal güvenlikte de ölçü eşitliktir.Fabrika işçisinden toprak işçisine,eğitimcisinden sağlık çalışanlarına değin,emeğini satarak yaşamını sürdüren yığınlar,kendi haklarını arama ve koruma noktasında,sermaye sahipleri karşısında "eşit" pozisyonda olmalıdır.Bu da örgütlenme hakkının önünde hiç bir engelin olmaması ile mümkündür.Yanlızca sermayenin serbestçe örgütlenebildiği bir sistemde sosyal devletten bahsedilemez.
Ataerkil ya da başka bir deyişle erkekegemen bir toplum "eksik,sakat" bir toplumdur.Cinsiyette de sosyallığın tek ölçüsü eşitliktir.Kadınlarını kısıtlamayan,toplumsal rol almalarında hiç bir şart,koşul öne sürmeyen devlet sosyal devlettir.
Elbette ki devletler,ekonomik güçleri ölçüsünde sayılan kıstasları yerine getirebilirler.Bu noktada buradaki kriter devletin "sosyal düzenlemelere" ayırdığı pay,yer verdiği önceliktir.Çağdışılık sosyal öncelikleri reddetmektir.
YORUMLAR
Değerli katkısından dolayı,sn.Göktürkmen'e teşekkürlerimle;
Batı,kendi demokrsisini,başka bir deyişle demokrasisinin sürdürülebilirliğini,kendisi dışındaki ülkeleri,güç ve zorla,ekonomik dayatmalarla,kendisinin olmayanları aktarmasına, yağmalamasına borçludur.Batının aydınlarıda bu gerçeği bal gibi bilir ve bir yönüyle azgın küresel sömürünün suçortağıdır da.
Selam ve saygıyla.
Müthiş yazı olmuş. Tek kelimesine bile itiraz etmiyorum.
Bir uyarı katkı ile sosyal devlet ve devamında eşitlikçi toplum kavramı Batı tekelinde değildir. Onlarınki çelişkidir. Sadece kendi toplumlarına ve vatandaşlarına sosyal ve eşitlikçi devlet olanakları varken, ülkelerine gelmiş değişik ulus toplumlardan insanlara veya bu toplumların ülkelerine gitme gerekçeli (yatırım) iddalarında hem dış sömürü vardır. Hem iç rantiye ile işbirliği vardır, hem de aynı koşulları orada asla savunmazlar.
Teşekkürler.
Göktürkmen tarafından 9/19/2008 6:44:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
GSMH nın % 87 si rantiyecilere/tepelerde /boğazlarda /kotralarda yaşayanlara akıyor.Devlet bütcesi son 80 yılın en büyük açıklarını veriyor/eşitlik sadece başa gelenlerin ceylan derisi koltuklarda kendi aralarında zıkkımlandığı bir sistem oldu.Özelleştirme diye İsrail-ABD-İngiliz-Yunan-Dubai-Araplar-İtalyanlara satılmadık ŞÜKÜR ŞİMDİLİK NAMUSUMUZ kaldı.Yazacak çok şey var ...al birini/vur ötekine..Kısa bir makalemle devam ediyorum.Kalemine sağlık.
==========================================
Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda
Kangren olmuş bazı uzuvlar için hiç bir umut yoktur:Buna rağmen beyhude de olsa
arandığımız altarnatif tıp misaliydi bizimkisi.2002 de bu yolu tüm belirsizliği ile yürümeğe
koyulduk.Bizleri bu yola sürükleyen tek şeyin duyarlılığımız olduğunu ancak bu gün,yani
MUSA’nın türküsünde olduğu gibi YOLUN SONU GÖRÜNÜNCE İdrak edebiliyoruz.
Evet,Okyanusta buzul kayalara çarpmasından endişe ettiğimiz bir siyasi yapılanma
mız vardı.Bu yapılanma içerisinde,sağlıklı kararlarda alınamıyordu.Çocuklarının yarınları
için daha müreffeh-borçsuz-sorunsuz-tam bağımsız bir Türkiye isteyen vatandaş,sağcısı
solcusu ile hiç bir ayrımcılığa ve de başka düşüncelere mahal vermeksizin;Mağduriyet Ed.
Üstadına koştu...VAKİT TAMAMDI.
Haydi ABBAS.....MÜHRÜSAADETİ AKP’ye...BAS...
Eğtim, sağlık, çalışma hayatı gibi konularda eğer çifte standartı ortadan kaldırmak istiyorsak bu ancak her türlü yabancı etkiden arınmış bir yönetimle olur. Biz toplum olarak hangi düşünceden olursa olsun, dışarıdan bir etki olmazsa ortak bir paydayı yakalama konusunda aslında açığız. Ama bir konuyu konuştuğumuzda sizin de takdir edeceğiniz üzere think - thankçi tipler araya karıştı mı sorun çıkıyor. Cumhuriyet döneminde yaşanan kardeş kavgalarının temelinde Anadolu'nun bağrından kopmayan insanların kazdığı çukurlara insanlar düştü. İster Slav, ister Anglo- Sakson, her türlü dış etkiye karşıyım, felsefi anlamda da.
ALİ RIZA DUMAN tarafından 7/19/2008 5:58:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ekleme,
Türk tarihinde kadın her zaman ön planda oldu. Dini olarak kadını geri plana atma düşüncesi de çıkartılamaz. Zira inanç sistemi değil, inancı kendi kafasına göre yorumlayan erkekler kadını geri plana attı. Şimdi kadın mı üstün, erkek mi üstün tartışmasından ziyade erkeğin de, kadının da eksik yönleri olduğuna işaret ettim. Bir toplum ne erkeksiz olur, ne de kadınsız. Benim tamamlamadan kastım bu. Maalesef dilimiz elastiki olduğu için ve benim anlatmak istediğimi karşılayacak bir kelime olmadığı için tamamlamaktan bahsettim... Kadının asosyal olması da eğitimsizlikten, daha neden olsun ki? Kadınına değer vermeyen bir toplum zaten geri kalır.
Açıklamam gerekirse sosyal devlete değil, soğuk savaş döneminde iki farklı ekonomik sistemin insanlar üzerine farklı bir yol yokmuş gibi dayatılmasına karşıyım. Öte yandan tamamlama olayını şöyle açabilirim. Bir ailede erkek eğer üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmezse ne olur? Bu sorumsuzluktan dolayı boşanma olmaz mı? Toplumda belli bir denge var. Kadın haklarından ziyade insan haklarını düşünmek gerekir. Kadın erkek ayırt etmeden insanlık bilinci ön planda olursa zaten cinsiyet bir sorun olmaz. Bir toplumda eğer erkekler üzerine düşeni yapmazsa bu zulümdür. Ataerkil aile tanımları felsefi ve görecelidir. Ben tarihi bir değerlendirme yaptım. Fiziki yönden erkek daha üstün. Kadının da üstün tarafları var. Bu iki meziyet bir toplumda tamamlayıcıdır. Erkek kadını, kadın erkeği tamamlar. Aşağılama kastı çıkartacak nereyi buldunuz ki?
ALİ RIZA DUMAN tarafından 7/19/2008 12:57:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sn. Duman,yorumunuzla yaptığınız katkıya teşekkür ederim.İşlediğim konu bütünüyle özel sektör veya girişimcilik ruhunu törpülemek vb. değil.Eğitim,sağlık,çalışma yaşamı gibi hayati,
toplumsal alanlarda verilecek hizmetlerin para ölçeğinde değerlendirilmemesi gerektiği üzerinedir.
Özel sektör değil ama "özelleştirme" üzerine sizinde katılacağınızı düşündüğüm ortak paydalar olabilir.Elbette okuyan ,düşünen beyinlerin geliştireceği kendilerine özel siyasal paradigmaları olacaktır.İtirazım sosyal devletin "soğuk savaş" döneminde üretilen,tartışılan bir olgu olduğu üzerine olabilir.Sosyal adalet talebiyle,devletin sosyal düzenlemelere öncelik vermesi gerektiğini savunmanın ulusal dokulara zarar vereceğini düşünmüyorum.
Ataerkillikten kastım ,salt erkekegemen düzenlemeleri benimsemiş toplumdur.Kadını tamamlayıcı,tali bir unsur görmek hiç değilse analarımızı,eşlerimizi,kız kardeş ve çocuklarımızı aşağılamak olur.Kadın siyasetçi,eğitmen,yönetici,çalışan,girişimcilerin toplum yaşamı içindeki oransal düşüklüğün de "sosyal olamama" sonucu olmasındandır.Aslolan, bizim kadını nerede görmek istediğimizden çok,kadının kendisi için kendisine biçeceği toplumsal değerde bilinç sahibi olmasıdır.
Saygıyla.
Devlet bir kurumdur. Hükümetse eylemsel boyutudur. Devlet kurumsal olarak her bireyine eşit mesafede yaklaşmalıdır. Ama eğer ki aynı zorluktaki bir işte benden az çalışıyorsanız aynı ücreti almamız eşitlik ilkesine aykırıdır. İş konusunda eşitlik ilkesi, devletin bireylerin bilgi ve yetenek değerlerine göre iş imkanı tanıması değilse nedir? Neticede devlet millet içindir. Yalnız anlamak ve anlatmak gerekir ki, özel teşebbüse karşı ve bireysel çabayı önemsemeyen bir yapıyla, tümden serbesti yapı insanın doğasına aykırıdır. Fırsat eşitliği olan bir ülkede bile ben özel bir hastane açıp işletebilirim ve türlü araştırma ile devletin hastanelerinden teknolojik yönden ileri girişimler yapabilirim. Tabiki devlete karşı sorumluluğumu yerine getirerek. Dediğiniz tarzda benim kaabiliyetimi zedeleyici özel iş yapamazsın diyen sistem kendine zarar verir. Şöyle ki, eğer ben rahatsa çalışıp -hür irademi ortaya koyarak- ar-ge çalışmalarımla çığır açarsam dünya çapında ülkeme kazanım sağlarım. Ama ben özel girişimlerimi önemseyen yapı eksiktir. Özel firmaların devlet tekelinden olduğunu düşünen bir sistem sadece insanı çark olarak görür ki bu da bireyi şahsiyet sahibi bir birey olmaktan çok, robota dönüştürür. İnsanların devlet kontrolü olmadan, bireylerin devleti kendi menfaatlerine dair bırakınız yapsınlarcı bir yapı da sakattır. Önemli olan devlet denetiminde, birey teşebbüsüne önem veren, yabancı sermayesine kul olmayan, özelleştirme yapsa da %49 yabancıya değil halka açan bir sistem önemlidir. Tümden devlet kontrollü veya liberal sistemlerin dışında bir sistem var ki bunu insanlar düşünmekten çok uzak kalıyor. Çünkü soğuk savaş döneminden kalma bu tartışmalar, asıl anlamda milli ekonomi modellerini unutturmaktan başka bir işe yaramaz. Devlet yönetmenin para babalarının elinde olmadığı, insanların milletinin refahını düşünen bir tarzı benimseyeceği, en basitinden devletin salt anlamda insanları kökenine bakmadan milli bir kardeşlik bilinci içinde buluşturacak bir sistem gerekir. Diyorsunuz ki özel eğitim kurumları olamaz. Ben de diyorum devletin eğitimi iyi olsa da şayet benim devletin genel politikasını aykırı olmayan ama onun gelişimini daha üst perspektifte görecek bir sistemi düşünmem gerekir. Siz sınava girdiğinizde 75'e 50'yi hedeflerseniz bunun altında kazanırsınız. Önemli olan tamamı hedeflemek. Ortak kültürel değerleri paylaşmış insanların oluşturdukları sivil toplum kurumları ne turuncu devrimleri, ne de devletin kuruluş amacını devirecek amaçları güdecek tarzda olmalı. Biz ataerkil aile sistemini benimsedik. Yalnız bundan kastettiğiniz nedir? Yaratılış bakımından kadın erkeği tamamlar. Asıl sizin burada vurgu yapacağınız kadınlarını tarlaya gönderip, kahvede keyif çatan densizlerle ilgili olmalı. Kadının iş hayatına sokarken, kadını fiziksel şartlarına uygun olmayan işlerde çalıştırmak da sosyal adalet ilkesine aykırıdır. Netice itibari ile, bir milletin geleceğinde geçmişi etkilidir. Biz Ahilik sistemini kurmuş bir milletiz. Bizim toplumumuzun yaralarını oryantalistler ve gizli amaçlara hizmet edip insanları soysuzlaştırma heveslisi emperyal filozoflar bilemez.
Elbette ki devletler,ekonomik güçleri ölçüsünde sayılan kıstasları yerine getirebilirler.Bu noktada buradaki kriter devletin "sosyal düzenlemelere" ayırdığı pay,yer verdiği önceliktir.Çağdışılık sosyal öncelikleri reddetmektir.
*********************
Yazıyı bütün olarak ele aldığınızda fiali güçlü yapıldığını görüyorsunuz...Siyaset yazmak hünerdir.Fikir beyan edebilmekte keza...tebrikler İvo başarına...sevgimle hep NeNa