ACI BİR HATIRA
ACI BİR HATIRA
( Yıl 1990 / Yer, Bursa Santral Garaj )
Herkes kendi telâşında; insanlar akın-akın, gelip geçiyorlar yanından.. Ben de geçip gidecektim herkes gibi; yerdeki varlık kımıldamasaydı eğer. Gördüğüm manzara dehşet vericiydi.. Gözlerime inanamadım!. Yerde yatan canlının bir insan olduğunu ilk bakışta anlamak mümkün değildi.. İri taneli üzüm salkımını andıran; kapkara, sayısız çamur topakları kaplamıştı başını, taneler şeklinde; saçtan eser kalmamıştı sadece çamur topaklarıydı görünen.. Kaşlarında birikip topaklanan kir, parmak kalınlığını geçmişti; görmeyenin tahayyül edebilmesi çok zor, insana abartılı gelebilir fakat noksanı var fazlası yok; bir emsal yaşanmış mıdır tahmin edemiyorum. Bu insan, böyle bir durumda nasıl canlı kalabilmiş?? Üzerinde bir şey vardı katran karası, delik/deşik.. Dizlerini bükmüş, büzülmüş; iki elini yumruk yapıp dayamıştı şakağına, belli ki üşüyordu; dişleri birbirine vurmasın diye çenesini tutuyordu, anlaşılan.. Bakışı sabitti etrafına bakmıyordu fakat bir anda bana yöneldi bakışı, göz göze geldik.. Öyle bir baktı.. Öyle bir baktı ki; için titredi! Ürperdim! Bir müddet öylece kalakaldım hareketsiz; tarifi imkânsız bir duygu! Acı-dehşet! Yürek yangını! Yerde yığın şeklinde yatan, bir insandı; ilk bakışta ne olduğunu anlayamadığım… Evet, O BİR İNSANDI acı ama gerçek! Daha da acısı; bu manzarayı görüpte hiçbir şey yapamamak.. Mahcubiyet! Utanç! Çaresizlik ve daha tarif edemeyeceğim duygular harmanlanmış, üzerime çökmüştü, şaşkındım! Kilitlenmiştim adeta, öylece durup bakıyordum; nasıl davranmam gerektiğini kestiremiyordum. Ne kadar doğruydu ona bakmam? Bakmalı mıydım? Yâda geçip gitmeli miydim; neydi doğrusu... Kirden kalınlaşmış kirpiklerinin arasından; hiçbir sözün tasvir edemeyeceği bir ifadeyle bakan Deniz Mavisi Gözleri sağlam kalan tek yanıydı.. Bitip tükenmişti, erimişti adeta ama hâlâ canlıydı, can taşıyordu toprağa dönmüş bedeni.. Bilincinin de yerinde olduğunu fark etmiştim bakışından... Öyle bir bakış ki.. Kim bilir belki de bir IŞIK yansımıştı karanlığına.. Belkide umudun son damlasıydı bu bakış fakat onu da ben söndürdüm! Gördüm bunu, gördüm gözlerinde! İşte budur beni kahreden.. Yüreğimde yara bırakan; gözümün önünden gitmeyen o bakış!.. Bu acı olayı her hatırladığımda başım öne düşüyor…
“Otobüsünüz hareket etmek üzeredir” anonsuyla kendime geldim ve hızla otobüse yöneldim; ön sıradaki koltuğuma oturduğumda hâlâ görüyordum...
Ruh hâlim perişandı dağılmıştım adeta.. Sorular uçuşuyordu beynimde:
Yanlış mıydı yanında durmak?Umut mu olmuştum bir anlık? Son umudunu da ben mi tüketmiştim? Bu düşüncelerin cenderesinde ezildikçe eziliyordum; durduramıyordum gözyaşlarımı.. Otobüs hızla yol alırken, ben orada kalmıştım duygularımla, ruhumla fakat ne iş’e yarar üzülmeniz, bir faydanız dokunmuyorsa…
Derin bir yaradır yüreğimde, bu insanlık ayıbı… Kim bilir kimin çocuğuydu, nasıl gelmişti bu hâle? Kim bilir nasıl aramışlardır evlatlarını? Yâda kim bilir hangi sorumsuz anne babanın garip çocuğuydu? Ah bir bilselerdi çocuklarının ne halde olduğunu?? Neredeler acaba nasıl yaşıyorlar? Belkide hayatta değiller yâda zevki sefa içindeler, kim bilebilir?? Birçokları kendi uçuk hayalleri için terk etmiyor mu evlatlarını? Sokaklar onu kaç senede bu hâle getirmişti; belki yirmi, belki 20, belki 25’ti yaşı; kolay değildi tahmin etmek, sadece kımıldayan bir cisimdi görünen, bir de sağlam kalan gözleri… Hiçbir canlıya revâ görülemeyeceği bu korkunç kare canlandıkça gözümde; insanlığımdan utanıyorum…
Metanet Yazıcı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.