- 652 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gözlem
Gözlem
Dünyada gözlenen her şey, “An” göreceliliğinde olacak ama gözlem anına dair “Geçmiş-gelecek; büyük- küçük; iyi kötü” göreceli olacaktır! Zaman ve mekan olmadığında, tercih yani şuur olacak ama gözlenemeyecek! İlk aşamaya, “Ben” yani “Şuur”; Şuura, “Tercih” diyebilirim, tercihe dair “Data” oluşması 2. Aşama, gözlem, 3.aşama! Aşamalar da boyutlar!
Tüm gözlenen şeylerin datası var! Bir şey data olarak 2.boyuta çıktığında, yazıldığında 3. Boyutta da algılanır! 3. Boyutun izafi zaman (geçmiş-gelecek)-mekan (büyük-küçük) şeylere, varlıklara dair algılama ise (iyi-kötü) göreceliliğinde yanılgılara sebep olacaktır! Bir şey 3. Boyutta algılandığında, zaman-mekan ve algı izafiyeti onun datasının önce, algısının sonra olduğu yanılgısını verir! Kuantum alanda, sınırsız olasılıkta her şey olabilen ve her zaman ve mekanda olabilen bir şey, gözlendiğinde; yani tercih edildiğinde, izafi olarak “Geçmiş-gelecek, büyük-küçük, iyi-kötü” belirlenir! Bu gözlem anı, 3. Boyutta izafi bir belirlemedir!
“Gözlem” iki şekilde yapılıyor! Verici ve alıcı gözlem!
Verici gözlem: Şuurun aldığı kararın, data şeklinde yazılması, bu datanın da beyinde sinir sistemine aktarılacak şekilde işlenmesi; sinirlerden organlara aktarılması! Karar, yani tercih ile 1. Aşamadan başlayan tüm bu süreci “Gözlem” ve kuantum alanda tercih edilmeyi bekleyen maddenin, gözleme göreceli açığa çıkması olarak düşünebiliriz! Bir kalemi eline almaya şuur karar verdiğinde, bu karar, kuantum alanda sınırsız olasılıkların dans ettiği zaman ve mekanın olmadığı; büyük ve küçüğün anlamsız olduğu hatta iyi ve kötü belirlemesinin yapılmadığı bir alanda olur! Bu şuura dair kararı beyin işler ve kaslara gönderir! Beyinde işlenirken ve kaslara sinyal gönderirken olan tüm faaliyetler 3. boyutun izafiyetindedir! Yani önce şuur karar veriyor, sonra beyin bu karara dair işliyor, sonra kaslar ve sonra kalemi el alıyor! Bu işleyişe dair izafiyetleri kaldıralım, bakalım; şuur karar veriyor ve o karar anda vücuda geliyor! Beyinde o kararın işlenmesi, kaslara iletilmesi gibi işlemler de şuurun kararına uygun oluyor! 2. Boyutta, şuur işliyor 3. Boyutta, madde, beden işliyor! 2. Boyuttan gözlendiğinde şuurun tercih etmesi ve tercihin datasının işlemesi var! 3. Boyutta olanlar sadece o dataya dair bir illüzyon! Kalemi alma eylemini tercih ve tercihin yansıması olarak düşünelim.
Alıcı gözlem: Verici gözlemin tersini düşünelim! Maddi alanda 3. Boyutta algılıyoruz; el, kalemi alıyor! Kalemden beyne sinyal yollandı; işte tüm izafiyet de burada; büyük-küçük veya sıcak-soğuk, ağır-hafif gibi gönderilen sinyal de beyinde işlendi. Beyin, algılanan bu şeyi, şuurundaki “Data” kayıtlara çevirmek için bir faaliyet gösterecek! Mesela, uykusunda yüzüne pamuk sürülen deneklerin, uyandıklarında rüyalarında yüz derilerinin soyulduğunu söylemesi! Beden ile algılanan tesir, beyne iletildiğinde beyin şuura doğru bir çevirme yapmak zorunda kalıyor! Bu çevirmeyi de bildiği hislere, aldığı yeni veya tanımlayamadığı tesiri benzeterek yapıyor! Maddi algıda dataya çevirme işi haricinde manevi alanda da algılama gözlem var! Hastaların, halüsinasyon görmeleri, alınan tesirin beyinden şuura aktarılırken yapılan benzetmeler gibi! Kötü bir manevi tesire maruz kalanların “Karabasan” tabiri manidardır! Uyku halinde şuur, tamamen kapanmaz! Bedenin motor işleyişi devam eder ve sadece sinir sisteminin bedene yön vermesi azalır! Bu halde iken, şuur birden uyanıyor ve bedenin kontrolünü telaş içinde almaya çalışıyor! O kısa süredeki korku ve telaş tesiri alıcı gözleme, “Karabasan” olarak yansıyor! Beyin şuura o tesiri gönderirken bir benzetme yapıyor! Bu benzetmeyi de genelde daha öncekilerin benzettiği şekli duyduğu için ona benzer yapıyor! Kara bir tüylü varlık, sanki ellerini tutuyor; ağzını kapatıyor! Şuurun bedeni yönetemediği his anca böyle resmedilir! Ağzını kapatan o öcünün eli de delik olmalı, nefes alabiliyor çünkü o halde insan! O halin değişik senaryoları olabilir ama yerleşik örnek bu! Bazıları birilerinin kendine saldırdığını iddia edebilir; hatta bazı senaryolar fantezi bile olabilir!
Son tahlilde; insan gözlem ile kuantum alanı belirliyor, şekillendiriyor! Gözlem, bir açıdan da yaratmak gibi! Gözlemciye göreceli bir gözlem var! Göreceliliğin olmaması durumunda zaten 3. Boyutta, faaliyet algılanamaz! Algılanması, tamamen göreceli olmak zorundadır! Alıcı ve verici gözlemin, ne işe yaradığı sorusu da akla gelir! Verici gözlem, şuurun 3. Boyutta işlemesini sağlar! Alıcı gözlem ise şuura yeni veriler kazandırır; güncelleme, terakki işine yarar! Gözlemin ilk aşamasında, izafiyet olmayan tercih durumunda; zaman-mekan ve diğer görecelilikler henüz belirlenmemiştir! Gözlem, sonuçları açısından 3. Boyutta izafi algılanır! Faaliyetler ve tercih, izafiyetten ayrı düşünüldüğünde zaten eş zamanlıdır; zamansızdır! İyi gözlem yapan birisi, hem geçmişi hem de geleceği potansiyel olarak teoride gözleyebilir! Unutmayalım ki levhada öncesi ve sonrası yok! Yani “Data” durumundaki alanda her noktadan, tüme bakış mümkün! 3. Boyuttan bakılırsa bu mümkün olmaz! 2. Boyuttan bakan için de geçmiş ve gelecek izafiyeti olmaz! Büyük-küçük izafiyeti de olmaz hatta iyi-kötü diye bir sınıflama da gerekmez! “Neyler ise güzel eyler!”, “Olanda hayır vardır”, “İstenmeseydi olmazdı; istemediği bir şey O’na rağmen zaten olamaz!”!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.