- 588 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Öldüm
Bindiğim minibüsün son yolcusu olmam hasebiyle akamete uğratıldı yaşamım. Planlarım, geleceğim, okuyacağım kitaplarım ve filmlerimle, müziklerimle, sevdiğim veya sevmediğim her şeyle, geçmişim ve geleceğilmle, sırlarımla gömdüler beni.
Ellerimi tutan melekler olmadı çünkü ellerim yoktu benim, yoktu sesimin ulaşacağı bir vicdan, yoktu gökkubbede beni kurtaracak tek kuş. Bir dere kenarında annemin okşamaya kıyamadığı saçlarımı toza toprağa bulaştırıp yaktılar hayallerimi. Babamın ceylan gözlüm diyerek sevdiği ben, üzerime örtülecek toprağa sarılarak uyudum insanlar yakılmış hayallerimi bulana dek. Ellerimden tutup kaldırmak istediler beni ancak tutmadım ellerini, tutamadım. Kalkmak istemedim derin uykumdan. Ben ki, koşmak isterdim her zaman ufka doğru güneş doğarken, şimdi kaç güneş doğup battı, ben buradayım hala, bu yağmur kokulu toprağın kucağında, bitmeyen karanlıkta.
Yanımdan usulca bir dere akıp gitti günlerce, hep anneme doğru aksın istedim o dere, hep annemden bana ninniler getirsin istedim geceleri rüzgar. Uyuyamazdım onun sesi olmadan, sağa sola döner dururdum. Şimdi nefes almaya bile dermanım yok. Kalkıp anneme koşamıyorum, ellerini tutup gözlerine bakamıyorum.
Bir gülşen içinde kıpkırmızı bir güldüm ben, koklanmaya kıyılamayan. Hoyrat eller kopardılar beni, sürüdüler yerlerde, dallarım kırıldı, yapraklarım döküldü hep. Dikenlerim keşke ellerine batsaydı böyle çiçeklere kast eden her caninin. Ama olmadı, yılların yorgunluğuna direnen bedenim, keskin metallerin, kimyasal reaksiyonların ve kararmış ruhların saldırısı karşısında direnemedi daha fazla; Düştüm.
Öldüm, kollarımda şiirlerim ve istikbal tohumları, kırmızı yanaklarım ve bir demet papatya yanıbaşımda. Öldüm, rengini kaybetmiş bir gökkuşağı altından geçirdiler beni, çorak topraklara çıktım. Öldüm, örtüsüne sarılan, çöllerde kum fırtınalarına yakalanmış bir bedevi gibi sarıldım yalnızlığa. Öldüm, ağlamayı unutmuş bir çocuğun yanına gömdüler beni. Öldüm, süt kokarken ağzım. Öldüm, annem beklerken beni. Öldüm çünkü yaşamak çok ağır bir yükmüş.
Öldüm, keşke heyecandan gideceği yönü şaşırmış bir kurşunla kanatlansaydı ruhum.
Selver Metin
YORUMLAR
Nereden, hangi hoyrat elden, hangi sudan sebepten geleceği belli olmayan ölüm; bu kadar yakın ve bu kadar soğuk. Ama o kadar da sahici. Yaşamla bağı hepi topu incecik bir ip sanki. Bazen çok ağır gelen hayat, yine de yaşanmalı, yaşansa daha iyi olur sanki. Çünkü yaşamak için çok sebep var. Sebepler ise içimizde, bir matematik epsilonu kadar yakın bize.
Kaleminize sağlık