- 377 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bayram Günü
Taş döşeli sokak her zaman ki günlerini arıyordu. Özellikle bu bayram sabahı. Eski kalabalık, neşeli hali, telaşlı insanların dolaştığı. Güler yüzle kapıların çalındığı ve aynı yüzlerle karşılık bularak kapıların açıldığı o günleri arıyordu. Zaman mıydı insanları bu kadar uzaklaştıran birbirinden, insanların gitgide yozlaşması mıydı? Bu soruları düşünmek için zaten fazlaca yaşlı olan aklı, düşünmenin getirdiği yükü kaldıramıyordu, biraz üzüntüyle kaplı bu düşünce yumağını sokakta kendisine arkadaşlık eden kedilere bırakmayı tercih ediyordu artık.
Evin penceresine yerleştirilmiş çiçekleri suladı her sabah yaptığı gibi. Onun hatırası idi hepsini kendi çocukları gibi yetiştirmişti. Yapraklarını tek tek okşardı. En tatlı sesi ile onlarla konuşur, her yaprağını tek tek severdi. Sanki onlarla birlikte çiçek açardı. Çocukları olmayan yüreği sevgi dolu bir kadın için çiçekler, sokak kedileri, sahipsiz köpekler, sabah penceresine konan kuşlar ve hatta taş döşeli sokağın taşlarının arasında kendine yer bulan yosunlar bile onun evlatları gibiydi. Derin derin iç çekti, hayallerinde o sokakta koşturan çocukları vardı. Geçen zaman içinde nasıl büyüdüklerini izleyecek, düştüklerinde tatlı sert bir azarla onları tekrar oyunlarına göndereceklerdi. Derince bir iç daha çekti. Hayat bazen olmasını istediklerinizden arta kalanlardan ibaret olabiliyor. Bitmesin denilen gündüzleri silinip sadece kendi düşünceleri, çaresizlikleri ile örülü geceler kalabiliyordu.
İçeriden sandalyesini aldı. Kahverenginden artık griye dönmeye başlamış rengiyle bu ihtiyar sandalyeyi her zaman yaptığı gibi kapının önüne koydu. Zaman onun yaşını gösteren halkaları üzerinden silerken sanki kendi yüzüne işlemişti. Geçen her yılın izi sandalyenin kaybolan çizgilerinden kendi yüzündeki çizgilere karışıyordu. Yıllarca kendisini taşıyan bu emektar sandalyenin bedeli bu olsa gerek diye düşündü. Ağır ağır oturdu. Birazdan bayram coşkusunu yaşayacak sokağı şimdiden hayalleri doldurmaya başlamıştı. Mahallenin çocukları toplanacak kapı kapı dolaşıp şeker toplama işine girişeceklerdi. Bütün kapıları dolaştıktan sonra, topladıklarını birbirine gösterecek. En beğendiklerini sona saklayarak bir apartman girişinde yemeye koyulacaklardı. Öğleden sonra evin kalanı bayramlıklarını kuşanıp bayram ziyaretlerine girişeceklerdi. Akşama doğru ise serinleyen hava ile birlikte ailecek dışarıda güzel bir gezinti yapacaklar sonrasında ise pencerelerinden geceye uzanan ışıkları ile evlerinin sıcaklığına kendilerini atacaklardı.
Bir günü böylece bitirmişti hayalleri, üzerindeki eski bayramlığına baktı. O kendi eliyle seçerek almıştı. Onun zevkini taşıyordu üzerinde, onun gözlerinin dokunduğu bu gömlek pantolon dışarıdan sade görünse de onun için çok kıymetliydi. Sandalyesinde kendine hafif bir çeki düzen verdi. Mahallenin girişine ve çıkışına şöyle bir göz attı. Ne çocukların şen kahkahaları ne de sokakları bayramlaşmak için dolduran insanlar görünüyordu. Sessizliğin perde gibi çekildiği soğuk taşlarda. Birkaç sokak kedisinin bayramlaşmasından başka bir şey görünmüyordu. İç geçirdi. Yalnızlığını, gelinciğinin yokluğunu bir kere daha hissetti. Öyle severdi onu yılların silemediği al yanaklarına, sonradan bembeyaz olsa da ilk tanıştıkları gün en koyu gecenin bile yanında aydınlık kaldığı o saçları gelinciği andırdığı için öyle seslenmişti yıllarca. “Artık sen yoksun ya gelincik bütün bayramlarım sıradan günlerden ibaret” diye iç geçirdi.
Çocuklar için aldığı ancak son zamanlarda artık sadece kendinin yediği şeker dolu tabağa baktı. Ellerindeki gerçek olmayan dünyalarında eş dost ile sürekli bir arada olan insanların birbirinden sıkılıp bir yerlere kaçması gibi, artık çocukların kapısını çalmayışlarına anlam veremiyordu. Zaman mı insana yenik düşmüştü yoksa insan mı zamana bilmiyordu. Öğlen güneşi taşları kavurmaya başlarken düşüncelerinden yeni sıyrılabilmiş usulca sandalyesinden kalkmıştı. Artık kapısını kendi açtığı ve kendini sadece eski eşyaların beklediği evine girdi. “Ah gelinciğim keşke gitmeseydin beni bu zamanın ellerine bırakıp” diye sızlanan dili sızlayan kalbi ile kapısını çalacak ve kendini gelinciğine kavuşturacak misafirini sessizce beklemeye devam etti…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.