- 2373 Okunma
- 15 Yorum
- 2 Beğeni
YORUMLAR
Ertesi günün iki ayrı yolcusuydular..iki benzemez coğrafyaya, onlarca yıl olduğu gibi, yine kesişmeyecek yollardan geçip gidecek iki ayrı tren içindi hazırlanmaları...
Mevsim zemheri, akşamların henüz birer ürkek serçe, akşamların henüz bendini aşmamış yürek çırpıntısı olduğu vakitlerdi..
Adam sigarasından bir nefes çekerek dedi ki, ‘’Neden olduğunu bilmediğim bir korkunun beslediği derin bir huzursuzluk hissettim. Sanki hayatımın çok önemli bir kavşağındaydım. Inanmazsın ama, hayatımda ilk kez yapacağım yolculuktan korktum’’
Kadın, cümlelerin ince mealinde gizlenen ne varsa görmezden gelerek kelimelerden sızan hüzne elini uzattı, incitmekten korkarak aldı ve yavaşça yüreğinin derinlerine serpiştirdi..
‘’Biliyor musun’’ dedi.. ‘’ben Piyer Loti’ye hiç gitmedim..’’
Gülümsediler..
Erguvan rengi sessiz bir kavile şahit olmuş gibi Haliç tepeleri de gülümsemişti o gece... ‘’ilkyazda gelecekler’’ diye fısıldadı parke taşlı sokaklarına… ‘’evet, gelecekler..’’
Tren Üsküp garına girerken, kadın pencereye vuran yağmurdan gözlerini aldı ve ‘’iyi ki konuyu ustaca değiştirdim’’ diye düşündü.. Damlaya damlaya sır olacağı bir okyanusun kıyısında durduğundan bihaber bavuluna uzandı..
Kadının bu naif sözüne gülmeye hazırlanan Haliç ise, sabahın erken saatlerinden beri kıyısındaki bir bankta oturan adama tekrar baktı ve gülümsemekten vazgeçerek kendi derinine daldı gitti..
-------------------
Öykünüz sislenmiş bir kış masalı düşürdü aklıma.. hani, bütün hayâllerin hayâl olduğu o kendine gecikmiş kış masallarından ..
Hatta öyle ki, neredeyse bir öykü de ben yazmaya başladım burada ve korkarım yarım kalmasaydı, kurdelenizin bir tutamına talip bile olacaktım.. sanki öykü benimmiş gibi.. sanki öykü benmişim gibi.. öylesine bir pervasızlık..
Selâsı okunamayan tek aşk, yarım kalan aşk mıdır acaba.. kimbilir..
Secret Path tarafından 10/1/2015 5:51:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Ve evet, selası okunmamış tek aşk, yarım kalan aşktır, galiba.
Secret Path
Ve ihtimal ki, muhatabı öykü kahramanım bile okusa başlangıç mı final mi hatırlamayacağı bir öyküyü, bir başka öykü yorumunda kurgulamaya kalkışmak da nesi ki zaten.. külliyen çetrefilli bir hâl..
İş bu ehemmiyetsiz izahati ise, dünden unuttuğum tebrik için bir girizgâh olarak kabul ediniz.. (Haliç gülümsedi sanırım)
Hâsılı o ki..
Tebrik ederim..
Eveeet, sonunda oturabildim bilgisayarın başına… aklımda kalanları dökmek istiyorum izninizle. Okuduğumdan bu yana bu hikayenin zihnimi meşgul etmesi elbette rastlantı değil, boşuna da değil. Bir okur bir öyküyü, bir kitabı, bir şiiri neden beğenir? Mesela neden bazıları Camus da bazıları Sartre, neden? Anladım ki okudukça, insan en çok kendine yakın olanı seviyor. Açıkçası sizi okuma gibi bir niyetim yoktu, hatta bir yazı okumak gibi bir niyetim de yoktu. Ama hani göz gezdirirsiniz ana sayfada ve günün seçilenleri arasındaydı yazınız, başlığını okudum önce, “Cenaze”. “Yok artık” diyerek devam ettim okumaya. Bunları genel olarak aklımda kaldığı kadarıyla yazıyorum, kahramanımıza diyorlar ki “baban çok hasta” ve hastaneye götürüyorlar ama yetişemiyor son bir kez canlı görmeye. Şimdi ben nasıl sevmeyeyim ve nasıl okumayayım bu yazıyı? Hayatımdan bir kesit gibiydi adeta. “baban trafik kazası geçirmiş kızım, şimdi yoğun bakımda” ve uzadıkça uzayan, bitmeyen o yol sonunda soğuk bir yalan ve soğuk bir surat. Ardından kahramanımız bambaşka bir acı yaşıyor, ki hangisi daha büyük karar veremiyor bile. İnsan yaşamadan asla bilemez.
Kurgusuyla, baş kahramanımızın hislerini karşıya aktarmadaki başarınızla ve seçtiğiniz konuyla cidden enfes bir yazıydı okuduğum. Hatta bi ara kahramanın yaşadığı aşkta ‘Kürk mantolu madonna’ görmedim değil, bilmiyorum belki okudunuz belki okumadınız ama aynı saplantılar ve asla yalan değil bunlar. Kim bilir, belki çoğumuzun bir kürk mantolu ya da mantosuz bir kahramanı vardır:)
Gevezeliğimin kusuruna bakmayın ama lütfen siz söyle öyküler yazmaya devam edin.
küsss tarafından 9/30/2015 8:28:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
nitemtran
Giriş bölümü garip bir şekilde sizle, sizin yaşadıklarınızla da özdeş düşmüş.
"Kürk Mantolu Madonna"yı çok iyi biliyorum ve hatta, bir çok kaynak tarafından uzun hikaye olarak anılmasına rağmen bana göre ilk "gerçek" Türk romanı. Raif'e çok kızdım korkaklığından dolayı. Hele o istasyon sahnesinde orada olsaydım, sıkı bir dayak bile atardım.
Güzel yorumunuz, ayırdığınız vaktiniz için çok teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalın,
Sonbaharın serinliğini artık ufaktan hissetmeye başladığım kapalı bir Ankara sabahında işede erken gelmiş olmanın verdiği zaman tasarrufuyla soluğu defterde alıp güne sizin yazınızla başladım.
Önce bir cenazeye gittik ve bir cenaze evinde yaşanan cenazenin birinci derece yakınları dışındaki diğer kalabalığın hüzünlenmeye çalışırkenki trajik halleri ve sanki utanması gereken onlar değilde sevdiğini kaybetmiş cenaze sahipleriymişcesine kıyıda köşede acısını akıtan ev sahipleri...
ve bir anda cenaze evinde bir çift kara gözle bir türlü küllenmemiş bir sevdanın anıları içinde buluyoruz kendimizi.Dile gelmemiş ama yıllar içindede bir türlü yangını dinmemiş bir aşkın bir cenaze evinde yıllar sonra bulduğu buruk cevap..Vaktinde seni bulmayan aşk acaba vakitsizmi geldi ya da geç olsada ikisi içinde hala bir umut var mı bunu bilemeyeceğiz ama okuyucu cephesinden yazıyla birlikte bir cenaze evinin hüzünlü havasında içsel bir yolculuğa çıkıp küllenen o duyguları tekrar anılarda karıştırıp uyuyan devi uyandırmamak adına o anılar odasının kapısını usulca çekerek hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz...Tebrik ve saygılarımla..
nitemtran
Teşekkürler güzel yorum ve katılımınız için.
platonik sandığın duyguların onca çekilen zahmetten sonra karşılığının olduğunu öğrenmek, herhalde en yıkıcı durumlardan biri olmalı.
bir de onca ses arasından insanın yaşam kaynağı olan sesi ayırt etmesi, evet tam da yazarın anlattığı gibi ölümü bile unutturur insana.
hayatın ta içinden öykülerinizde, yitip giden hayatlara, sönüp giden umutlara, tutkulu aşklara, toplumun pek çok travmasına şahit olduk ve bunlar elli yıl önce de böyleydi, halen de yaşanmaya devam ediyor. hani o "kafanda kırk bin planla gömüverirler adamı" dedikleri sözü, çoğu kez öykülerinizde birebir hissediyoruz.
öte yandan hocam tasvirler her öyküyle daha da iyiye gidiyor. çoğu yerde tekrar tekrar okuyorum. daha iyilerine ulaşmanız dileğiyle, saygılar, selamlar..
nitemtran
"kafanda kırk bin planla gömüverirler adamı" ne de güzel anlatmış durumu. Elbette daha uzundu öykü.
Özellikle aşkın başladığı bölümde bol tasvir, finalde ise bol benzetmeler vardı. Uzun olur, kaygısıyla makas yediler. Zira bu tür öykülerde iki bölüm halinde yayınlamak pek olmuyor. Senin öyküler de ise bu biçim; yoğunluk ruhsal duyguda değil, gerilim de yattığından hele de okuru biraz kendi hayal gücüne bırakmak daha da avantajlı olacağından, daha uygun.
Teşekkür ederim yorumundaki güzel sözlere.
Sağlıcakla,
Aşk, ölümün karşıtıdır, panzehiridir. Acı tatlı tüm durumlardan ve duygulardan daha baskındır. Kıpırtıdır. Yaşamdır. Ölümün kol gezdiği yerde dörtnala gezer aşk. Ölümü unutturamaz ama yaşamı hatırlatır tüm varlığıyla. Yaşama yeniden ve yeniden bağlar.
Ölenle öldürmez hayat, ölüm karanlığının içinden aydınlık bir pencere açıverir.
Yaşamın iki güçlü ve karşıt duygusunu iliklerimize kadar hissettiren başarılı bir çalışma olmuş. Güne de çok yakışmış.
Tebrikler.
nitemtran
Sağlıcakla,
Cok ciddiyim, uzun zamandir ( sanirim bir yili aşkın bir suredir) beni bu kadar heyecanlandiran, her noktasini ayni hissiyatta ve zevkle okudugum bir oyku daha olmamisti.
Hani cok lazim degil belki ama bilgisayara gectigimde daha uzun bir yorum yapmak istiyorum. Sadece bu heyecanimi belirtmek istedim. Hazir boyle disime gore bi oyku bulmusken biraz gevezelik etmek okurun da hakki olsa gerek:)
Bunu okumamizi saglayan secki kuruluna ve tabi oncelikle yazarina cok tesekkurle...
aşk duygusu ile birinci dereceden bir akrabanın ölümüne duyulan hüzün duygusu arasında hangisi daha baskın gelecek diye bir karşılaştırma olmuş. kişiden kişiye değişen bir durum olsa da çoğu zaman aşk daha baskın geliyor. çoğu kişi bunun ahlaki olamayacağına dayanarak aşkın ikinci tercih olacağına dair ön kabulle yargıya varır. ama insanların içinde gizlenen hakikat çoğu zaman farklıdır. güzel bir öykü okudum. tebrik ederim.
nitemtran
Sağlıcakla
Yazı, ister anı, ister öykü, ister deneme olsun. İçinde insan ve insan duygularını barındırıyor.
Bir cenazede nasil ki üzülmüs gibi yüzler varsa da yıllar önceki aşkını görüp o günleri dünmüş gibi düşünen bir ogul da var.
Kısaca, insan duyguları zaman ve mekana göre ayarlanamıyor.
Karmaşık duyguları güzel bir yazıyla bizlere sunan yazara teşekkürler.
Tebrik ederim.
nitemtran
Bir öyküydü elbet. Yanlışlıkla deneme kısmına indirdim.
Paylaşıma verdiğiniz destek için,
Teşekkürler
Yazıyı okumaya başladım ve birkaç paragraf sonra yukarı çıkıp baktım...
Bu nesir neydi? Bir öykü mü, yoksa bir anı mı? Hayır deneme. Yani ikisi de olabilir aslında ama yazar bize belli etmeden kelimeleri kalaylatıp başkasının rafından almış yeni tencere gibi gösterebilir diye düşündüm.
Ta ki; uyanık yazarımızın öyküye koyduğu fotoğraf açıklamasına kadar düşüncem hep böyleydi yalan yok. (Konunun bir anı olduğuna dair.)
İfadeler, imlalar, noktalama işaretleri, paragraflar. Özellikle de kurgu muhteşemdi.
Tebrik ederim.
nitemtran
Teşekkür ederim zaman ayırdığınız ve güzel sözleriniz için.
Sağlıcakla
Usulen değil, yürekten.
"başın sağ olsun"
Olan ölene oluyor.
Ayrıntıların böylesine güzel anlatıldığı güçlü cümleler.
Ey aşk nelere kadirsin ?
Ha şöyle üstat.
Bütün vaktini yorumlara harcıyorsun.
Tabii bu saygıdeğer bir davranış,
Ama arada da olsa böyle güzel öykülerinden bizleri mahrum bırakma...
Selam ve saygıyla.
BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
nitemtran
Selamlarımla