- 461 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
-BİR KURBAN BAYRAMI HATIRASI-(2)
Son yıllarda olduğu gibi Mübarek Kurban Bayramında Türk Hava Kurumunun deri toplama faaliyetlerinde görev alıyorum. Çalışmalarımız esnasında derisini hava kurumuna ya da camilere, derneklere, vakıflara bağışlayan vatandaşlarımızın kurban kesimlerini ve deri bağışlarını Allah kabul eylesin.
Öncelikle kurban derilerinin bağışının insanımızın arzusuna bırakılmasını olumlu karşıladığımı söylemek istiyorum. Yasaktan, isteksizlik ve hatta husumet peyda olmasına karşın serbestlikten gönül hoşluğu doğacağını düşünmekteyim. Gerçi son yıllarda hava kurumuna bağış muhakkak anlamda zorunlu değildi. Kişi camiye bağışlayacağım ya da hava kurumuna bağışlamayacağım dediğinde hayır efendim ne münasebet denmiyordu. Ancak yasaklamamakla serbest kılmak arasında da mahiyet farkı olduğu apaçıktır.
Farklı kurumlara bağışların müspet maksat ve işlevi olduğu fikrindeyim. Şöyle bir itirazla karşılaşılıyor. Kontrolsüz serbesti de derilerin nereye gittiği belirsizdir. Kapanın elinde kalmaktadır. Bu olumsuzlukların minimal düzeyde olduğunu ve daha da minimize edilebileceğini düşünüyorum. Geçiş dönemi sancıları yaşanabilir. Ancak zamanla rayına oturacaktır. Çözümü halkla ilişkiler metodlarının başarıyla uygulanmasında görüyorum.
Sözgelimi, kendi çalışmalarımdan örnek verirsem; Tarım İl Müdürlüğünün aracıyla ve değerli kaptan arkadaşla yaptığımız gezilerde sıkça yaptığım anonslarda şu cümlelere yer veriyorum. Türk Hava Kurumu her yıl olduğu gibi kıymetli vatandaşlarımızın hizmetinde olmaktan övünç duymaktadır. Kiminde iftihar etmektedir ve kıvanç duymaktadır kalıplarını kullandığımı söylemeliyim. Yine, Cenab-ı Allah kesmiş olduğunuz kurbanları kabul eylesin ve hayırlara vesile kılsın şeklinde dualarım elbette oldu. Hiç şüphesiz hava kurumunun toplanan derileri nasıl değerlendirdiği hususundanda söz ediyorum. Kesim yerlerinde vatandaşlarla sohbetlerimizde oldu. Yine kurban kesimi için sıra bekleyen sevgili insanlarımıza poşet ihtiyaçlarının olup olmadığını soruyorum. Hatta yanıma gelip hava kurumu deri karşılığında poşet veriyormuş diyenlere derinizi arzu ettiğiniz şekilde bağışlayabilirsiniz poşet mi elbette buyurun demekteyim.
Bir kesim yerinde de ilginç bir olay yaşadığımı eklemeden edemeyeceğim. Kasap, memleketinin Erzurum olduğunu söyleyince eylül ayında Erzurum’a yaptığım geziden söz ediyorum. Bunun üzerine Erzurumlu olup olmadığımı soruyor. Iğdırlı olduğumu bildiriyorum. Ardından Erzurum’un neresinden olduğunu soruyorum. Hasankaleli olduğunu söyleyince İbrahim Hakkı hazretlerinin memleketlisisiniz yani dememle birlikte oradaki bir vatandaş defnedildiği yerin Siirt Tillo olduğunu söylüyor. Dedim, bakın bu bilgi de bende yok. Sizin memleketiniz neresi diye sorduğumda Siirtli olduğunu söyler. Marifetname yazarı İbrahim Hakkı hazretlerinin mezarının bulunduğu kentin insanı olmakla övünç duyduğu muhakkaktı. Az sonra bir başka vatandaş yanıma gelmek suretiyle; Iğdırlı olduğunuzu söylediniz neresinden diye soruyor. Aralık ilçesinden deyince babamı sorar. İsim soyad bildirmemle beraber öğretmendi değil mi şeklinde sorar ve babanızı iyi tanırım, annenizi de tanırım, en son iki sene önce görmüştüm, selamlarımı iletin der ve kartını verir. Hani neye niyet neye kısmet diyorum.
Yine araç gezilerimizde Beş Evler, Üç Evler, Çamlıca, İhsaniye, Fethiye ve Yunuseli gibi muhitlerde dolaşıyoruz. Yunuseli’de dikkatimizi çeken daha doğrusu kaptanın vurguladığı bir husus bahçesinde kurban kesen insanların bir durumları olmaktadır. Kaptan, eğer herkesin elinde bıçak varsa bil ki orada kasap yok aile kendisi kesim yapıyor. Yok, eğer bıçak bir kişinin elindeyse orada kasap kesim yapıyor demesi ilginç bir tanımlama getirmektedir.
İkinci gün adres aramalarda yer yer sıkıntı yaşıyoruz. Bazı adreslerin karmaşık olmasının dışında dükkân ve alış veriş yerlerinin kapalı bulunması ve sokakların neredeyse bomboş olması önemli bir engel oluşturur. Altından kalktık ama biraz zaman kaybettik. Beş Evler Sanabel Konaklarının ağzı dili olsa da konuşsa etrafında amma dönüp duruyoruz. Üç Evler’de Duru Sitesinin kulakları çınlasın az mı aranıp, taranıyoruz. Önce dalgalandık sonra durulduk.
Üç Evler’de dikkatimi çeken bir hususta sitelerin adlarının genelde çiçek ismi olmasıdır. Begonya, Açelya, Manolya, vs. Adres soruyoruz, adam begonya sitesi duydum aslında ama neredeydi diyince içimden ah be amcam senin duyduğun bi çiçek adı hangi adresi duydun diye geçmedi değil. Üç Evlerin hududu olan bir nokta da adres sorduğumuz bir şahısta bize arkamızı işaret ederek şu yönde arayın demez mi? Gösterdiği istikamet tüm bir Üç Evler idi. Adamı kırmadık ama sağol be çok yardımcı oldun demedim değil. Tabi Beş Evler, Üç Evler ve Çamlıcayı gezerken az ötedeki Misi köyüne de gitmedik değil. Misi bir cennet köşedir. Çayımızı yudumlarken muhtar emmiden bazı bilgilerde alıyoruz. Yaz aylarında köye günde 1500-2000 dolayında ziyaretçi geldiğinden söz ediyor. Eh! Yadırganacak gibi de değil hani. Ormanla çevrili, dere şırıltısı, kuş cıvıltıları içerisinde bir yerden söz ediyorum.
Yeri gelmişken bir gözlemimi de paylaşmak isterim. İsmini saydığım bu dört yerin sosyal konumları itibarıyla sıralanışı ilginç gelebilir. Beş Evler hiç şüphesiz nezih bir Bursa semtidir. Binalar, caddeler, parklar modern bir atmosfer. Ancak Üç Evler ile mukayese ettiğimde daha orta kademe varlıklılığı temsil ediyor denebilir. Veya Üç Evler’de daha kalantor bir sosyal tabaka bizleri karşılıyor. Çamlıca mı orası hepten ensesi kalın bir muhit teşkil ediyor. Ben kendi hesabıma üç muhiti de selamlasam ve Bursamız adına övünç duysam da az ötelerindeki Misi köyünü ayrı bir yere koyuyor hatta yüksek müsaadenizle yere göğe koymuyorum.
Nihayet bayramın dördüncü gününün sabahı ununu elemiş, eleğini asmış bir kardeşiniz olarak evimde begonyamla birlikte kahvaltımı yapıyorum. Açıkçası dünyanın tüm begonyaları bir araya gelse benim begonyamla kıymeti harbiyesi mukayese edilir mi?
...20/10/2013...
L.T.
YORUMLAR
Adres sormaktan nefret ederim. Bulma konusunda umudumu iyice kaybetmeden pek sormam. Kadınlardan çokça duymuşluğum var. Bu bir erkek hastalığıymış.
Fakat adres sorduğumda eğer sorduğum bir erkekse, sizin anlattığınız şeylerin çok benzerini yaşadığımı hatırlıyorum. En önemlisi adresi bilmediğini söyleyen erkek sayısının hayli az olması. Sakın buradan adresi bildiklerini çıkarmayın! Sizi yanlış yere göndermek, "bilmiyorum" demekten daha çok tercih edilen seçenektir çoğunlukla.
Bıçağın sadece bir kişinin elinde olduğu nice bayramlar güzel memleketime.
Saygılarımla,