- 790 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Bencillik
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bencillik
İnsan, her şeyi “Ben” ile algılar! Algılanmayan, algılamayan için “Yok” hükmündedir! “Ben” tanımı şöylede yapılabilir; varlığının farkındalığına dair algılama! Ne kadar algılanırsa, “Ben” o kadardır! Bu nedenle “Ben”, zirveyi bireysel olarak ifade eder! Bu ben tanımına dikkat edelim! Herkesin “Ben” i kendi algısı kadar! Algılanmayan “Yok” hükmünde! Birinin algılamadığını diğeri algılayabilir! Tüm insanların birbirine karşı durumları da böyle!
Bir şey, birine algıladığı için “Var”; bir başkası algılamadığında “Yok”! Bu “Var-yok” konusu, algılamaya dair söz konusu yani bireysel bir izafiyet kaçınılmaz! Bir şey, algılayan birisi için “Var”, algılamayana “Yok”; algılayan, o şeyin varlığını ispatlamaya çalışır! Algılamayan için algılanamayanın ispatı gerekmez! Yani “Yok” un ispatını istemek gibidir! Algılamayana, “Yok diyorsun, ispatla” denmez! Ama algılayana “Var diyorsun, ispatla!” denir!
İnsan, algı noktasında “Bencil” olmak zorunda kalır! Başka çaresi yok, “Ben” ile algılıyor çünkü her şeyi! Bir şeyi, kendi algılıyor ise zaten bu onun “Bilinci” olacak! Bir başkası, bir şey algılamış olsa; o da, başkasının bilinci olacak! Algılama noktasının zirvesi ne ise kişinin “Ben” sınırı da o! Algılamadığından sual bile edilmez!
Daha önceki yazılarımda; kişi kendini, her hangi bir tanımla tanımlayıp sınırlamamalı! Şeklinde bahsettim! Potansiyel açısından her türlü tanım, sınırlayıcı olacaktır! Bilinç açısından da durum böyle! Buradaki ayrıntı kaçmasın; birinin zirvesi, diğerinin de zirvesi değil! Kişi kendini bile tanımladığında, potansiyeline sınır koyuyor ise bu tanımıyla başkasını nasıl tanımlama hakkını elde edebilir! Yani kim diyebilir ki; “Benim algım, senin algından daha geniş!” veya kim diyebilir ki; “Falanca kişinin algısı, senin algından daha ileride!”
Aslına bakalım, biri dese ki “Falancanın algısı benim algımdan ileride!” bunu “Söz” olarak söylemesi değil bahsim; bunu nasıl bilebilir ki? Bilemez! Biliyorsa zaten o şeyi algılamıştır! Algılamadığı her hangi bir şey hakkında fikir beyan etmesi anlamsız olur! İşte tam da buradan çıkıyor “Ben” konusundaki yanılgıların tamamı! Sorun bu sözde! Bu söze özellikle dikkat edelim! “Falancanın algısı benim algımdan ileride!” sözüne! Misal, Anştayn’ın bir denklemi hakkında; birisi “Bu denklem doğrudur!” veya “Bu denklem yanlıştır!” dediğinde, o denklem hakkında bir bilinci var ki “Doğru-yanlış” olduğunu iddia ediyor! Bir denkleme “Doğru” demek, ispatı gerektirir! “Yanlış” demek ise “Yanlışı göstermeyi” gerektirir! O halde, bir denkleme “Doğru-yanlış” diyen birisi o denklemi bilmek zorundadır! Zaten bilim adamları geliştikçe, devamlı denklemlerini güncelliyor! Herhangi bir bilimsel konuda şunu demiyorlar; “Bu denklem nihaidir, bu denklemin eşi benzeri yapılmadı; ileride de yapılamayacak; yapan olur ise bilime ihanet etmiş veya “Sahte” denklem yapmış olur!” Bunu demezler! Diyemezler! Anlaşılıyor değil mi demek istediğim! Okullarda öğretilenlerin “Doğru-yanlış” olduğunu tartışmak başka, imtihanda “Doğru” olarak kabul edilmiş olan şıkkı işaretlemek başkadır! Yani öğrenmek başka, bilmek başkadır! Bilinç “Ben” üzerinden oluşur, öğreti ise ezber üzerinden yapılır! İkisinin aynı şey olmadığını da ayrıca bilir isek “Ben” konusunu daha iyi anlarız!
Buraya kadar “Ben” konusu, giriş olarak mecburen bahse girdi! “Bencillik”, “Ben” in eylemi olduğu için “Ben” bahsi gerekliydi!
Bencillik nedir?
Sözlükten bakalım! “1. sıfat Yalnız kendini düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan, hodbin, hodkâm, egoist. 2. felsefe Bencilik öğretisine inanan."
Yukarıda algı konusunda, insanın mecburen “Bencil” olmak durumunu gördük! Yani kendi algısı kadar bir “Ben” sahibi olan insan, başkasının algısının “Doğru-yanlış” olduğunu bilmeden iddia edemez! Kim başkasının algısını bizzat algılayan kadar bilebilir? Herkes kendi algısını en iyi bilir! Zannedildiğinin aksine, sıkıntı herkesin kendi algısını en iyi bilmesinde değildir; sıkıntı, insanların başkalarının algılarını ölçme ve değerlendirmesinde! Herkes algısını zaten en iyi kendi bilecek; doğrusunu-yanlışını da kendi görecek! Bahsimiz “Hukuk” değil, zaten kendi algısını ya da başkasının algısını, topluma dayatanların bunu yapmaya gerekçe olarak “Hukuk” sunmaları da ayrı bir konu! Hukuk, algı dayatmasıyla sağlanmaz; aksine herkesin başkasına zarar vermemesi için gerekenleri “Ortak bir karar” ile belirler!
“Bencillik” yerildiği kadar kolay anlaşılmaz! Yukarıda bahsettiğim gibi bir denklemin “Doğru-yanlış” olduğu iddiası nasıl ki bilinçle oluyor; denklemi bilmeyi gerektirir! Bencilliğin “Kötü” olduğunu da bencillik nedir bilmeden iddia etmek sadece ezber “Popüler öğreti” kapsamında kalır! Önce bilelim “Ben” nedir; “Bencillik” nedir? Sonrası kolay! Bilince bencilliği kötülemenin de bir anlamı olur!
Misal ile konuyu geliştirelim! “Dünya, benim için dönüyor!” bu sözde “Masum” bencillik yok mu? Var elbet ama hakikat bu değil mi? Dünya, bireysel algı açısından kişi için dönmüyor mu?
Algı açısından; “Dünyanın yaratılış sebebi benim, yalnız benim için veya benim öğretimi kabul etmiş olanlar için dönüyor; ben, herkesten ayrıcalıklı olarak varım! Benim ırkım, seçilmiş ve diğer ırklardan üstün; dinim, herkesin dininden üstün! Benim kabul ettiğim ideoloji ya da sistem en iyisi! Ben veya benim kabul ettiğim kişiler, Tanrı’nın kabul ettiği özelliklere uygun! Ben veya bizim her türlü mücadelesi ve savaşları kutsaldır; Tanrı katından desteklenir! Tanrı bize ‘Toprak’ vaat etti! Benim veya benim gibi olanlar yani bizim, dualarımızla Dünya dönüyor! İbadetin geçerli olanı benim ve benim gibi yapanların ibadetidir! Ben veya biz olmasak Dünya helak olur!” Bu söylemlerde, “Masum” bencillik mi var yoksa bencillikten kast edilen ve insanların aralarında savaş ve çekişmelere neden olan bir “Bencillik” mi var?
Bu söylemler, şöyle olsaydı aynı çekişmeleri bu söylemlere dayandırmak mümkün olur muydu?
“Dünya benim için dönüyor, bu başkaları için dönmediği anlamına gelmez! Benim öğretimi benimsememiş, algılamamış olanlar için de dönmediği anlamına gelmez! Dünya benim için yaratıldı, çünkü algılayabiliyorum; başka algılayan var ise onun için de aynı durum haktır! Ben herkesten ayrıcalıklı olarak varım! Madem ben herkesten ayrıcalıklıyım, öyle algılıyorum; o halde herkesin de benden ayrıcalıklı algılama hakkı vardır! Bu kimseye üstünlük sağlamaz! Benim ırkım seçilmiş ırk! Herkesin ırkı kendince seçilmiştir! Bunu ben iddia edebileceğim gibi bir başkası da iddia edebilir! İddia hak doğurmaz! Benim dinim herkesin dininden üstün ama onların da dini kendilerince herkesin dininden üstün! Din savaşı bu durumda anlamsız! Benim kabul ettiğim ideoloji ya da sistem en iyisi! Bir başkasının kendince ideolojisi veya sistemi de kendince en iyi olabilir, pek ala! Ben veya benim kabul ettiğim kişiler, Tanrı’nın kabul ettiği özelliklere uygun! Evrende Tanrı’nın kabul etmediği bir iş oluyor ise bu zaten inanca zıt ve ‘Tanrı’nın her şeye gücü yetmesi’ ilkesine de uymaz! Yani yarattığı her kişi Tanrı’nın kabul ettiği kişidir! ‘İyi-Kötü’ göreceliliği insan içindir; yaratılan her şey, Tanrı açısından tamamen “Hayır” kapsamındadır! Yaratmak, hayır! Tanrı zatında, göreceli olmaz! Birey algısında görecelilik! Ben veya bizim her türlü mücadelesi ve savaşları kutsaldır; Tanrı katından desteklenir! Her şeye gücü yeten ve her şeyi yaratanın, kendisi için insanların birbiriyle savaşmasında taraf olması yaratmaktaki “Hayır” konusunda tezat oluşturur! Dilediği yönde yaratabilir! Tanrı bize ‘Toprak’ vaat etti! Tanrı herkese Dünyayı ahretin tarlası olarak vaat etmiş! Dünyada olan herkes için tüm Dünya toprakları vaat edilmiş! Bu belli bir kesime olsa yine tezat olur! Benim veya benim gibi olanlar yani bizim, dualarımızla Dünya dönüyor! Bunu herkes potansiyel olarak diyebilir iken bu söylemi ispat etmek, söylemek kadar kolay olmaz! İbadetin geçerli olanı benim ve benim gibi yapanların ibadetidir! İşte aynı sözü, diğeri de diyebilir! Ben veya biz olmasak Dünya helak olur! Algılanmayan yok hükmünde olduğu için zaten “Ben” algılıyorsam Dünya, benim için vardır! Ben, algılamadığımda benim açımdan helak olmuştur!” İşte bu şekilde olunca bakış, bilinç “Bencillik” de kalmıyor! Asıl “Bencillik” bilinmeden kötülemenin de bir faydası olmuyor!
Son tahlilde; insan “Ben” ile algılıyor! “Bencillik” kaçınılmaz! Bencilliğin zararlı olmaması için herkesin kendince bencil olması da kaçınılmaz! Sen “Bencil” olabiliyor isen başkasının da “Bencil” olabilmesi ilkesi önemli! Zaten “Hukuk” da herkesin öz hakkına dair koruma amaçlı! Yani hukuk kişiyi korur! İnsan içindir! Konuyu uzatmayayım, anlaşılmıştır umarım. Selametle!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Merhaba Ahmet Hocam,
Yazinız çok güzel, anlaşilır ve faydalı...
Bir insan, kendi bencilliğinin farkına varıp diğer insanların da en az kendisi kadar bencil olabileceklerini düşünce büyük bir kargaşa kendiliğinden önlenmiş olur zaten.
Tebrik ederim.
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Her insanın içinde bir miktar bencillik var sonuç olarak..
Ancak bu bencillik denen duygunun dozu arttıkça hoşgörü tamamen bitiyor.
Hep ben hep ben dediğimizde ee karşıdaki de diyecek aynısını bu sefer çatışmalar başlayacak.
Oysa bunun dozunu ayarlayabilsek biraz hoşgörü iliştirebilsek bencilliğimizin yanına senin düşüncen sana benim düşüncem bana diyebilsek... Bencillikle hoşgörü yan yana gelir mi ondan da çok emin değilim ama biraz saygıyla çözülebilir diye düşünüyorum ama nerde maalesef yok her geçen günde azalıyor.
Güzel bir konuyu ele almışsınız. Kaleminize sağlık
Ahmet Bektaş
ben, bir pencere. herkes istediği şekilde penceresini süsleyebilir. dünyadaki esas sorun, kendi algılama biçimini tek hakikat görüp pencerelerin nasıl olması, ne şekilde süslenmesi gerektiğini katı ve zorunlu kurallara tabi kılmak için her çareye başvuran kişi veya sistemlerdir. güzel yazınız için tebrikler.
Ahmet Bektaş
Çok güzel, çok öğretici bir yazı olmuş. Hukukun tarifi çok yalın ve oldukça anlaşılır bir şekilde yapılmış.Bencillik konusu harikulade işlenmiş. Keşke bu ince detayları herkes içselleştirebilseydi. O zaman bir yığın saçma kavga da olmazdı.
Empati, "Sen “Bencil” olabiliyor isen başkasının da “Bencil” olabilmesi ilkesi önemli! " ile ne güzel ifade edilmiş.
Kaleminize sağlık Ahmet bey, varolun.