- 437 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ARİFE SABAHI
Bayram geliyor…
Arife sabahı ilçemin yolunda olmalıyım…
Tan ağarmadan, doğduğum ilçenin görüneceği son yokuşu çıkmalıyım… Hem de yavaş yavaş…
Damadın, gerdek gecesi gelinin yüzündeki duvağı kaldırma heyecanına benzer bir aşkla, eskisi gibi yine düzlükte durmalıyım…
Kuzeyden güneye, doğudan batıya doğru büyüyen, uzanan ilçemi özlem dolu gözlerimle süzmeliyim…
Yönümü ilçeme doğru çevirip diz çökmeliyim…
Binlerce yıldır insanlarıma çeşitli nimetler sunan gözümü açtığım, sokaklarında çocukluğumun geçtiği, gençliğimin gölgesinin düştüğü bu toprakları, büyük bir sevgiyle, saygıyla öpmeliyim.
O güzelim kokusunu ciğerimin derinliklerine çekmeliyim.
Toprağı avuç avuç alıp yüzüme sürmeliyim.
Sevinç gözyaşlarım, özlem gözyaşlarım, damla damla akarken silmemeliyim. Gözyaşlarımla toprak ıslansın.
Toprak gözyaşlarım ile kucaklaşsın. Hasret gidersinler.
Ayrılığın bir hançer gibi saplandığı bu yüreğe yaz, bahar gelsin…
Gönül sarayımın gülleri, çiçekleri açsın.
Nergisler buram buram koksun…
Diz çöktüğüm topraktan kalkmalıyım…
Dürbünü gözüme götürmeliyim…
Çocukluğumun gül bahçesine, insanlık, dostluk, komşuluk, güzellik abidesine, gönül sarayımın Paris’ine doya doya bakmalıyım…
Dürbünümü önce etrafı park, kendisi de restore edilmesi gereken ama yerinde yeller esen su kulesine çevirmeliyim.
Yıkmış olsalar da su kulesinin yerini unutamam…
Etrafında top oynadığımız düzlükleri unutamam.
Su kulesini gözlerimde canlandırmalıyım.
Gölgesinde ve her katında ayrı ayrı geçen anıları yeniden yaşamalıyım… Tepesine kadar çıkıp seyrettiğim Kâhta’yı gözlerimin önüne getirmeliyim…
Düzlüğünde, o toprak sahada yaptığımız maçları, birlikte oynadığımız arkadaşları tek tek hatırlamalıyım…
Dürbünü YİBO’ ya çevirmeliyim.
Ortaokul yıllarımda, yaz tatilinde işçi olarak çalışmıştım.
Çocuk omuzlarımda çimento torbaları taşımıştım.
Küçücük ellerimle kürek tutup harç karmıştım.
O harcı birinci katlara el arabası ile taşımıştım…
İkinci katlara ise kovalarla taşımıştım. Çocuk bedenimde oluk oluk terler akmıştı.
Terler akıttığım YİBO’ya iyice bakmalıyım.
Dürbünü YİBO’ nun çevresine çevirmeliyim.
Okulun etrafındaki bağları, tarlaları gözlerimin önüne getirmeliyim.
O bağların içinde 1500 asması ile bizim de bağımız vardı.
Bizim bağın kuyusunu, asmalardaki üzüm çeşitlerini, gölgeliğimizi, pekmez, pestil, kesme ve pestil sucuğu yaptığımız alanı beynimde canlandırmalıyım.
Buğday, arpa ekilen, nadasa bırakılan, kenger topladığımız, börek yapılması için lüz otunu topladığımız o tarlaları, gözümün önüne bir film şeridi gibi getirmeliyim…
Dürbünü Nemrut Dağı’na doğru çevirmeliyim.
2000 yıl önce insan beyninin, insan emeğinin yarattığı tarihi eserlerin olduğu tepeye bakmalıyım.
O güzelim tepeye bir sini gibi doğan güneşi, yüzlerce turistlerle seyrettiğim zaman dilimini yeniden canlandırmalıyım…
Nemrut Dağına çıkışlarımızı, orada geçen saatleri, dönüşlerimizi yeniden yaşamalıyım…
Dürbünü Nemrut’un eteklerinden ilçeye kadar olan köylere ve ilçenin diğer köylerine doğru çevirmeliyim…
Görünen ve görünmeyen köylerin adlarını ve yerlerini, o köylerdeki güzel dostları hatırlamaya çalışmalıyım…
Dürbünü doğduğum mahalleye çevirmeliyim…
Doğduğum sokağı ve evi tespit etmeye çalışmalıyım.
Telden kendi ellerimle yaptığım arabaları sürdüğüm, bilye oynadığım, topaç çevirdiğim, birdirbir, saklambaç oynadığım alanları görmeliyim.
O zaman ki arkadaşlarımı tek tek hatırlamalıyım…
O arkadaşlarımdan ölenlere tanrıdan rahmet dilemeliyim. Kalanlara uzun ömürler dilemeliyim…
O günleri beynimde yeniden canlandırmalıyım…
Dürbünü ilkokul yıllarımın geçtiği Kubilay ve Atatürk ilkokullarına çevirmeliyim.
Siyah önlüklü günlerimin arkadaşlarını ve öğretmenlerini anmalıyım.
Zaman tünelinin o günlerini yeniden yaşamalıyım…
Yaşayan öğretmen ve arkadaşlarıma uzun ömürler dilemeliyim…
Ölen öğretmen ve arkadaşlarıma Allah’tan rahmet dilemeliyim…
Dürbünü ortaokul bahçesine çevirmeliyim…
O günleri yeniden yaşamalıyım…
Arkadaşlarla okula gitmeliyim...
O tahta sıralara oturmadan önce subay şapkası gibi içine adımızı yazdığımız okul şapkamı, koridor duvarındaki çivili askılara asmalıyım…
Şapkayı astıktan sonra büyük emekler vererek çıkarttığımız “SESİMİZ” duvar gazetesini gözden geçirmeliyim…
Yazdığım başyazının, şiirin, manilerin, imla ve noktalama işaretlerini tekrar kontrol etmeliyim…
Dürbünü kuzeyden güneye doğru yavaş yavaş çevirerek bütün ilçeyi, güzel insanlarını, hayvanlarını, ağaçlarını, çiçeklerini, böceklerini selamlamalıyım…
Turist sanmasınlar diye dürbünü kılıfına koyup kaldırmalıyım…
Arabayı mezarlığa doğru sürmeliyim…
Mezarlığın kapısına gelince durmalıyım…
Tanıdıklara selam verdikten sonra fatiha okumalıyım…
Babamın, annemin, ağabeyimin mezarlarına yürümeliyim… Fatiha okuduktan sonra tek tek mezarlarına sarılıp yüzümü sürmeliyim…
Ağlamalıyım…
Ağlamalıyım…
Ağlamalıyım…
Akrabalarımın, komşularımın, hemşerilerimin mezarlarını tek tek gezmeliyim… Onlara da fatihalar, dualar okumalıyım…
Mezarlığın duvarına gidip yaslanmalıyım...
Ağlamalıyım…
Ağlamalıyım…
Ağlamalıyım…
YORUMLAR
Mahmut Cantekin
Huzurlu, sağlıklı, mutlu bayramlar dilerim.