Hangisi Daha Layık?...
Vazgeçmek vakit geçmeden zerrelerine kadar samimiyet ve ihlas kesilmiş bir hal ile bir olan ’Bir’i için vazgeçmek.
Allah ve Allahın zikri dışında her ne varsa mel’undur hakikatini anlayabilmek ve bir daha dönmemecesine vazgeçmek masivadan. Evet zordur bu iş doğrusu. Zahmet ister, çaba, gayret, sabır, tahammül, şevk, aşk, muhabbet ister. İman ister bu iş samimi bir sine ister. Fakat tefekkür etmeli insan, düşünme mekanizmasını harekete geçirmeli. Kefenin bir yanına masivayı, dünyayı, ’O’nsuz bir hayatı diğer kefeye ise yalnızca ’O’nu koymalı. Ve düşünmeli uzun uzadıya belki günlerce-gecelerce, aylarca düşünmeli ve bilmeli ki bu zaman zarfı ne kadar uzun olursa olsun bu hususta net bir kararın doğmasına neden olacaksa değer. Çünkü birkez daha gelmeyecek yeryüzüne, şu dünya hayatında ikinci bir şans verilmeyecek. İşte bu yüzden düşünmeli ve ben ne için yaşamalıyım? kritik sorusunun cevabını bulmalı.
Evet bir kefede dünya. Düşüncelerimizi rahat bir hayat, güzel bir sevgili, iyi bir kariyer. saygın bir konum gibi onlarca, yüzlerce, binlerce idealin, hayalin süslediği dünya. Sakın ha şöyle bir algılama olmasın. Müslümanın saygın bir konumu olamaz o zengin olup rahat bir hayat yaşayamaz demiyoruz. Mesele Allah Tealanın devre dışı bırakıldığı bir zenginlik, Allahsız bir gönül ilişkisi, Onsuz bir makam ve mevki. Çevreden gelen ’duydun mu Alinin sevgilisi ne güzel, ya Selmanın çalıştığı şirkete ne demeli, baksana falancanın oğlu nerelerde eğitim almış’ lakırdılarına kulak asılmamalı. Bu türden dünyevi ideallere hakikat penceresinden bakmalı ki gerçek meydana çıksın. Söyleyin şimdi bana hangi sevgili ebedidir yahut hangi makam sonsuza değin benimdir yada hangi mal-mülk benimle beraber kabrime girerde orada da benimle olur. Hangi genç yaşlanıp de elleri tutmaz bir hale gelmez, hangi güzelin saçlarına ak düşmez, yüzü eskimez ve hüsnü cemali zamana yenilmez. İşte dünya budur. Ölüm gelir bir hazan mevsiminde ve gözyaşlarına bakmaz kimselerin. Madem ki ölüm bizi bulacak ve istesekte istemesekte bir terkedişle terkedeceğiz bu hayatı bu terkedişin sebebi ölüm olmasın. Vallahi uğrunda terkedilmeye değer öyle bir sevgili varken O!na ruhu dönük bir şekilde ölümle buluşamaz isek "vah bize eyvah bize yazık bize" pişmanlığını dillendirmekten başka yapabileceğimiz birşey yok.
Evet kefenin diğer tarafı yani O yani Sevgili yani Allah. Ne vardır ki Onun uğrunda terkedilmeye değmesin. Beni yoktan var edip hayat bahşeden, izzet ve şeref veren, bana yaşama sevincini lütfeden en büyük Sevgiliden yüz çevirmeye değecek ne vardır hayatta. Birgün kıyameti kopacak ve yerle bir olacak şu hayatta ne vardır ki Ondan yüz çevirmeye değer. O olursa tasa yok, kaygı yok, elem yok, üzüntü yok, keder yok. O olursa hastalık tatlı olur, o olursa ölüm güzel olur, O olursa kabir güllük gülistanlık olur. Evet derim ki yazık olur bize Ona dönük bir sineyle kavuşamazsak ölüme. Sevdiğimizi Allah için sevmek çok mu zordur, eşlerimizi Allah için sevemez miyiz,zenginliği kariyeri Allah için isteyemez miyiz? Takınmamız gereken tavır bu iken hala sanki ölümsüzcesine nefsimizi tatmin için koşturuyoruz hayatın peşinden. Ama ne nefsin farkındayız ne ölümün ne de Onun.
Unuttuk evet biz sevgiliyi unuttuk. Çünkü nefsimiz bizi öyle meşgul etti ki bir kenara çekilip de ey canım bu yolculuk nereye?, nereden geldin?, kime gidiyorsun?, daha ne zamana kadar yaşayacaksın? sorgusunu yapamadık ve dolayısıyla diyemedik Ben Allahtan geldim ve dönüşüm Onadır, ben Ona aidim, başka kimsecikler yoktur yarın ölüm beni bulduğunda, beni bir o teskin eder karanlık kabrimi nura bir o boğar.
Düşünmemiz lazım, vakit daralıyor ecel yaklaşıyor. Bir an evvel Allah için terkedişlere başlamalıyız. Sigarayı Allah için bırakmalı mesela, bir güzele Allah için vurulmalıyız gönlümüzün orta yerinden. Annemizi Allah için sevmeli, yetimin başını Allah için okşamalıyız. Faniye dair ne varsa Baki için elveda demeliyiz. Ve işte o zaman belki o zaman hakikate ulaşabiliriz. Hayat ne imiş ölüm ne belki o zaman anlayabiliriz. Şayet bunu başarabilirsek o zaman dünya da bizimdir ahirette. Ama gel gör ki bu saaten sonra ne cennetin arzusu kalıyor sinede ne de cehennemin telaşı. Bir O kalıyor bir O. Yani ne için var edilmişsek onun derdine düşüyoruz. Ama ne güzel bir dert. Allahın derdine düşmek, Allah için dertlenmek.
Şimdi çevrenize dönün ve bir bakın hayat nasıl gidiyor. Neyin peşine düşmüş alem. Şayet biz de o nasipsiz çoğunluğun içinde bulunmaya devam edip Allahı ihmal etmekten yüz çevirmeyeceksek unutun gitsin bütün söylenenleri. Bizde onlar gibi hayatımızın tadını çıkaralım. Ama yok değişmeli birşeyler diyorsak oturalım ve adam gibi düşünelim. Şunu unutmayalım ’Ey Allahım bizi dünyaya gönder de senin hoşnut olacağın ameller işleyelim"sedalarını duyacağız bir vakit sonra mahşerde. Hala hayatı soluyor iken hala fırsat var iken gelin şu gönlü O’na adayalım, O’nun için terkedişlerin içine girelim, O’nun için vazgeçelim. Diyelim ki O olsunda ne anam olsun ne babam. Hayatım içinde, ölümüm içinde dirilişim içinde O bana yeter. Artık bahar gelmeli ruhumuza. Gönül alemimizde bahar yelleri estirmeli ki gülistan yeşersin ve aleme bizden bir cennet kokusu serpilsin. Tefekkür alemine dalmalı ki; marifetullaha, muhabbetullaha ve cemalullaha doğru sonsuz seyir başlasın artık.
Evet şimdi yüreğinizin bir kenarına ölümü diğer kenarına ise Onu koyun ve sorun kendinize. Dünyayı ve içindekileri terketmeye hangisi daha layık.
18/11/2006
YORUMLAR
Bana kulluk gerek diyenlere kulluk,Bolluk layıktır diyene bolluk.Burada layığı yakışmak anlamında algıladım.Layıklık daha başka bir kavram.Layıklığın sınırı çizilmemiş,Kimine göre layık olan bir diğerine göre layık olmayabiliyor.
Sır arkadaş Allah'a yakın,hatta her an Allah ile mutabık olmak istiyor.Allahın Emirlerini kabullenen ve yasaklarından kaçan layıktır.diyor.
İnanca çok uçtan bakarsak Allak için vurucu,öldürücü olmak zannı ile Allahın emirlerine ters düşmek te söz konusu.
Allaha inanmayanın çocuğunu öldürmek Allahtan uzaklaşmak,emir tanımamak olur.
Allahını seven kimseciklerin kalbini kırmaz.Allahı seven O'nun yarattıklarını sevebilendir.İşte o layıktır.
Güzel nasihat ve muhabbet oldu.