- 1753 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMCİ, BAĞLAMA YAPIMCISI CEMAL BAKIR İLE SÖYLEŞİ
Yaşamöykünüzü anlatır mısınız?
1947 yılında Yozgat merkez Deremumlu köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Yozgat’ta okudum. Yozgat İlköğretmen okulunu 1968 yılında bitirip öğretmen olarak Yozgat merkez Sarımbey köyüne atandım. Daha sonra Büyük Mahal, Abaza kışla köylerinde görev yaptım. Er öğretmen olarak Sivas Hafik ilçesi Besinli (Buhuya) köyüne atandım. Askerliğimin bitiminde yeniden Yozgat’a döndüm, Büyük Mahal köyünde çalıştım. 1986 yılında Ankara Mamak Süleyman Nazif İlköğretim Okuluna atandım, burada on yıl laboratuar öğretmeni olarak görev yaptı ve 1996 yılında emekli oldum.
Bağlama yapım-onarım işleri ile uğraşıyorum. Bir yanda da okuyor, yazıyor, çeşitli toplumsal etkinliklere katılıyorum. Alevilikteki ocaklardan Hıdır Abdal Ocağı Dedesi ve zakiriyim. Evliyim, iki çocuğum var, Ankara Dikmen’de oturuyorum.
Bağlamayı kimden, ne zaman nerede öğrendiniz?
Bağlama çalmayı, 12 yaşında iken Hıdır Abdal Ocağına mensup dede ve zakir olan babam İbrahim Bakır ve dedem Ahmet Bakır’dan geleneksel etkileşim yoluyla öğrendim. Dedemin babası da dede ve zakirdi.
1959-1961 yıllarında Yozgat merkezde otururken babam ile evde bağlama yapmaya başladık. Bir gün babam, “dükkân tutalım” dedi ve birlikte çarşıya çıktık. Boş bir dükkâna müşteri olduk. Dükkân sahibi, “Ne iş yapacaksınız?” dedi. Babam da, “Bağlama yapacağız” dedi. Adam, ”Zinhar vermem!” dedi, “madem bağlama yapacakmışsınız…” Babam ile çok üzüldük bu duruma. Ortaokula gidiyordum. Evde bağlama yapmayı sürdürdük. Yaptığımız bağlamaları da tanıdığımız dükkânlara bırakıyorduk, orada alıcı buluyordu.
1968 yılında öğretmen olunca kendi köyümde babamla birlikte yapımcılığı sürdürdük. Kardeşlerim Mustafa ve Hüseyin de yardım ediyordu. Ebemin kırk yıllık tuz koyduğu su kabağını bağlama yaptık. Bunun üzerine türkü yaktı biri. Bir dörtlüğü şöyleydi;
Alaca ilçesi Çomar köyünde
Bitivermiş şu aşkımız kıyında
Saz ustası İbrahim Bakır evinde
Neler geldi bu kabağın başına
Hangi ustalarla iletişiminiz oldu?
1975 yılında babamı bir trafik kazasında yitirdik. Bundan sonra aralıklarla sürdüm yapımcılığı. 1977-1978 öğretim yılı dinlenme tatilinde 25 bağlama yapmıştım. Öğrencilerime de bağlama öğrettim. Bu 1986 yılına kadar sürdü. Evde çalışmalar yaptım yine de. Sonra 10-12 yıl kadar bir boşluk oldu. Uygun dükkân düşündüm Ankara’da. Hürriyet Caddesi 119/D adresindeki bu dükkânı 1998 yılında satın aldım. Evdeki alet edevatı getirdim, yenilerini de aldım. Bu dönemde yaprak bağlama yapmaya başladım. İsmail Görer’in çok yardımını gördüm. Kendisi, Müzik Aletleri Yapımcıları Derneği başkanı idi…
Hangi müzik aletlerini yapıyorsunuz?
Bağlama, keman, ney, kabak kemane…
Yapımda hangi ağaçları kullanıyorsunuz?
En çok dut, ardıç ve erikten bağlama yaptım. Diken ardıcı, Akçaağaç, vengi de kullandım.
Dut ağacının özel bir yeri var mı sizce?
Dut ağacı Anadolu’da çık bulunan bir ağaçtır. Dut yaşken kolayca oyulur, kurudu mu oymak zordur. Dut saz düştü mü dağılmaz, yarılır, diğerleri parçalanır…
Alıcılar bağlama seçiminde neye özen gösterirler?
Hereksin kişisel beğenisi vardır. Abdallar özellikle divan sazı almak isterler, bunun için de yapımı takip ederler.
Babanız İbrahim Bakır’dan da söz edin biraz...
Babam, yöremiz deyişlerini iyi bilen çalıp söyleyen biriydi. TRT’ye yöremiz türkülerini de ilk kazandıran kişidir. 1959 yılında Ankara Radyosu Yurttan Sesler programına gitmiş, sıra kendisine geldiğinde yaptığımız bağlama ile çıkmış, bağlama düzeni vermiş, “Bir çift turna gördüm durur dallarda” deyişini çalıp söylemiş, “Sen Alevi misin?” diye sormuşlar, sonra da “Bu akşam radyo programına katılacaksın, hazırlan, gel” demişler. Radyoda şu deyişleri çalıp söylemiş: “Bir çift turna gördüm durur dallarda”, “Salını salını giden sevdiğim”, “Mihrican mı değdi gülün mü soldu”, “Gam kasavet keder yok olur gider”, “Cemi çiçeklerin hası”
Cemal Bakır’ın babası İbrahim Bakır ile ilgili yazısını internet sitelerinde yayınlandığı biçimi ile olduğu gibi aktarıyorum.
İbrahim Bakır
1928 yılında Yozgat ili merkez Deremumlu köyünde doğdu. Sadece üçüncü sınıfa kadar olan eğitimini burada tamamladı. İlkokul diplomasını Yozgat’ta sınava girerek aldı. Arapça bilmekteydi. Saz çalmayı babası Ahmet Bakır’dan öğrendi. Sazı çöğür düzeninde çaldığı gibi bağlama düzenini de çok iyi çalardı.
1959 yılında yurttan sesler programına yapımcı, hoca Muzaffer Sarısözen zamanında yapılan imtihan sonucu, misafir olarak katıldı. Bestesi ve güftesi kendisine ait olan “Mihrican mı değdi gülün mü soldu” adlı ilk eserini, 1959 sonbaharında akşam saat 21.00’de söyledi.
Bu eser TRT kayıtlarında bulunup, Turabi adında geçmektedir. Açıklanması gereken bir hususu, biz çocukları canlı şahit olarak bildirmek mecburiyetini duyduk. İlk söylediği eser olan “Mihrican mı değdi gülün mü soldu” parçasını Turabi mahlasını kullanarak söyledi. Kendi ismini kullanmayıp Turabi (toprak) adını kullandı. Beste ve güfte de İbrahim Bakır’a aittir. 1973 yılına kadar Ankara Radyo Evi ve TRT’de misafir olarak deyişlerini okudu.
İbrahim Bakır kendisini kültürel olarak yetiştirdi. Dede olarak Eskişehir ve İzmir’de Hıdır Abdal Ocağı dedesi olarak cemleri yürüttü. Yozgat mızrabını en iyi kullananlardan biriydi. Diğer eserlerini, beste ve güftelerini 1973 yılına kadar Ankara Radyosunda okudu. Beş çocuk babası İbrahim Bakır 6 Nisan 1975 yılında trafik kazası sonucu 47 yaşında hayatını kaybetti. Ahmet dedem Çorum Alaca’da zakirlerin katıldığı bir toplantıda birinci gelmiş…
Onarım ağırlıklı çalışıyorum. Bağlama dışlında keman, gitar, ney, kaval satışı da yapıyorum.
Ney yapımını Ertuğrul Menekşe’den, keman yapımını İlhan Koldere’den öğrendim. Kabak kemane yapımını ise kendi deneyimlerimle…
Saz yapımcılığı sanatınız hakkında tanıtıcı çalışmalar yapıldı mı?
Devlet Güzel Sanatlar Müdürlüğünde Habip Coşkunay babamla ilgili olarak benimle çekim yaptı. Keçiören’de Hüseyin adlı biri için de babamın türkülerini çalıp söyledim, çekim yaptı. CEM TV’de Ayhan Aydın’ın programına katıldım. Aralıklı zamanlarda deyişleri okudum. Ayrıca radyo programlarında değişik yörelerin türkülerini de… Bazı TRT sanatçıları da yanıma gelip giderler.
Hangi sanatçılara bağlama ile eşlik ettiniz?
Bedia Akartürk, “Bir çift turna gördüm durur dallarda” türküsünü plağa okumuştu. Ona bir sezon bağlama ile eşlik ettim.
Dedelik kurumu ile de bağlantınız var, bundan da söz eder misiniz?
Bu konuda “Gittiğimiz Yol Durduğumuz Dar” adlı bir kitap yayınladım. Yazmış olduğum bu kitapta bizden sonraki dedelik yapacaklara rehberlik olma amacıyla bu gereği duydum.
Öğrenmenin en güzeli yaparak yaşayarak öğrenme olduğuna göre bilgi kültürün yazılı olarak duyurmanın kültürün devam etmesinde baş unsuruydu.
Bizler kendi çaba ve gayretlerimizle topluma sahip çıktık, dedeliği yürüttük. Büyüklerimizden bize yazılı bir eser kalmadı. Uygulanan süreğin yolun hep aynı olmadığı belli. Onun için, “Yol bir sürek bin” misali “Söz uçar yazı kalır” atasözünde olduğu gibi bu kitabı büyük araştırma sonucunda yazdım.
Eskişehirli ve İzmirli Hıdır Abdal Ocağı taliplerimi kutluyorum, onlarla gurur duyuyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü günümüze kadar hizmette hiçbir aksama olmadı. Saygı ve sevgide kusur olmadı. Talip dedelerine sahip çıktı, dede talibine sahip çıktı. Dede talip arası uzak olmasına karşın ilişki hizmet yıllardır hiç kopmadı. En zor şartlarda dahi devam etti. Onun için bu hizmetin devam etmesi için bu kitabımı yazma ihtiyacını hissettim. Kitapta, en çok kendi uygulamam cem hizmetlerine yer verdim.
Önemli bir konu da 1830’dan günümüze soyağacı olarak şecere konusu… Hem takibimizin şeceresi hem de hıdır abdal ocağı olarak Yozgat merkez Deremumlu köyünde ikamet eden dedelerin şecerelerini düzenledim.
Saz yapımcılığının günümüzdeki ve gelecekteki durumu ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?
Toplum karşısına bilgi, eksiği ile çıkmamak gerek. Bu nedenle dinsel, düşünsel, güncel kitaplar ağırlıkla olmak üzere her gün mutlaka bir saat okurum.
Bağlama yapımcılığı sürecektir. Sanayileşecek mutlaka… Her ne kadar fabrikasyon bağlamalar yapılsa da el yapımı tercih ediliyor.
Yaptığım iş karın doyuracak bir iş değil. Hizmet, kamu hizmeti… Onarıma ve müşteriye çok önem veririm. Baştan savma yapmayı sevmem. Çocuk da olsa gelen müşterinin karşısında ayağa kalkar karşılarım. Herkese yardımcı oluyorum. Tar onarımı da yaptım… Perde ayarını bilgisayarla yapıyorum, hatasız oluyor.
Örgütlenme ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?
Ruhsat alırken Düğün Salonları ve Müzisyenler Derneğine üye olmak zorundasınız… Yoksa ruhsat vermiyorlar.
Yakın çevrenizde ya da yetiştirdiğiniz, sanatınızı sürdürecek olanlar var mı?
Saz çalma işi dededen gelmekte olup ailede herkes çalar. Oğlum Ahmet Cankat boş zamanlarında işime yardımcı olur. Saz yapımında onarımda işin özelliklerini bilir. Dükkânda olmadığım zamanlarda işleri yapar, bağlama yapacak duruma geldi artık.
Kızım Sevtap Meltem ve eşim Zeynep bana boş olduklarında hep yardımcı olurlar.
Ben burada hem saz yapımcılığı hem de geleneksel kültürümüz ile ilgili olarak başka bir kişiden de söz etmek istiyorum; Kerem Güzeltaş…
Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümünde okuyan Kerem Güzeltaş ile tanıştık. Kader birliği yaptık. Kültür iletişiminde faydalandı, birbirimize yardımcı olduk. Saygıda kusur etmedi. Dede bilgilerinden, yoldan, Alevilikteki ibadet şekli görgü cemi, musahiplik, lokma, hizmet uygulamada görgü inceldi ve bu kültürün özelliklerini biliyordu zaten. Bu konulara hayran oldu. Kendisini bu konulara adadı. Okulunu bitirip kepini fırlattı ve şimdi iş bankası genel müdürlüğünde çalışmakta olup her gün telefonla aradığı gibi her on beş günde Ankara’ya gelip beni ziyaret etmeyi bir görev bilir.
3 Aralık 2010 Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.