- 788 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BARIŞ SÜRECİNDEN EYALET SİSTEMİNE
4 ocak 2014
Son günlerde Türkiye gündemi değişik süreç ve konularla bir hayli meşgul durumda. Bir yandan yolsuzluk operasyonu ve onun perde arkası, diğer yandan siyaset arenasında seçim çalışmaları ve her partinin mevcut olayları lehine çevirme propagandaları. Bir türlü sonuca varılamayan barış süreci ve onun baltalanması veya baltalanmasının istenmesi vs. Ben tüm bunların ötesinde olan, daha doğrusu bunlardan sonra varlığını gösterecek olan “eyalet sistemi” üzerinden bazı değerlendirmelerle Türkiye’ye nasıl bir yön verilmeye çalışıldığına değinme amacındayım.
Güneydoğu etnisite sorunları, barış süreci derken, geçtiğimiz yılın kasım ayında Diyarbakır da “Barzani Erdoğan mitingi” gerçekleştirildi. Barış süreci için atılan bu adımda başbakanın kullandığı; “Kuzey Irak “KÜRDİSTAN” Bölgesi’ndeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum” sözü, programın bir başka amaca hizmet ettiğini veya ettirildiğinin göstergesidir diye düşünüyorum. Acaba diyorum; kuzey ırak ne zaman Kürdistan oldu? Ya da artık Kürdistan devletimi? Hatta başbakan katıldığı bir TV programında dahi “ Eyalet Yönetimi”nden bahsederken; “Osmanlıda Lazistan ve Kürdistan vardı” demişti. Peki, acaba Osmanlı bu sistemle ayakta durmayı mı başardı yoksa yıkılmasına yol açan bir başka unsuru mu inşa etti? Osmanlı tarihine bakınca, “eyalet sisteminin” kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Osmanlıya önemli faydalar sağladığı gerçeği varsa da, 1700’lü yıllardan sonra yıkılmasında en işlevsel faktör olduğu da bir gerçektir. “eyalet sistemi”ni daha iyi tanımak için Osmanlı tarihinden birkaç örnek vermek konunun anlaşılması için daha faydalı olacaktır;
1800 yıllarda tepedenli Ali paşa (Arnavutluk) ve kavalalı Mehmet Ali paşa (mısır), Osmanlının baş belası olmuş ve büyük zararlar vermiştir. Balkanların 1830 da elden çıkmaya başlaması ve 93 harbi ile tamamen kaybedilmiş olması Osmanlıda dikiş tutmayan bir söküğe sebep olmuştur. Her ne kadar 2. Abdulhamid iyi bir siyaset izleyerek toparlamaya çalıştı ise de başarılı olamamıştır, zira sökük büyüktür. Kavalalı da Fransızların yardımıyla güçlenerek Osmanlıya isyan etmiş ve başarılıda olmuştur. Osmanlı bir yandan balkan diğer yandan mısır eyalet yöneticileri ile uğraşırken, Sırp ve Rumlar bu karışıklıktan istifade edip bağımsızlığını ilan etmiştir. Temelleri 1830’dan sonra atılan yerel yönetimden sonra, Osmanlı 1860’lı yıllardan sonra ise vilayet sistemine geçmiş ve bunda da kısmen başarılı olmuştur. Ama atılan bu adımların hepsi Avrupa etkisine giren bir Osmanlının hali olmuştur. Bu âdem-i merkeziyetçiliği savunanların başında ise ittihatçılardan prens Sabahattin aktif rol sahibi olmuştur. Avrupa ulusallaşırken Osmanlının eyaletçi yaklaşımı bu süreçte ütopik kalmıştır. Şimdi Bu kısa tarihçeden sonra günümüze geri dönüyoruz.
2012 yılının aralık ayında 6360 sayılı yasa gereği; “mülki sınırlarla belediye sınırları eşitlendi” buda bize bu adımın bölgesel yönetimi çağrıştıran bir çalışma olgusunun varlığını gösterir. Elbette barış sürecinden yanayım, ancak barış sürecinin altında bir “Kürdistan” bölgesel oluşumunu kabul edecek değilim. Yine bunu kabul etmeyişim mevcut sistemi kabul edişim de değildir. Aksine mevcut sistemin çürük temeller üzerinde olması bölgeselleşmenin tehlikesini daha da artırır. Ne Türk bölgesi nede Kürt bölgesi oluşumuna bir Müslüman olarak evet denilmeyeceğinin ve bu oluşumların dini hassasiyetleri yok edip yerine ırksal inançlara sahip devletlerin var edilerek İslam’ın daha kolay yenilir bir lokma haline getirilmesi olduğu aşinadır. Kimse bunların olmasına muhal olarak bakmasın. Muhafazakâr kesimin de demokrasinin arkasına sığınarak bu tür meselelere geniş mezheple bakmaları, psikolojik bir rahatlığın aldatma seansından başka bir şey değildir. Çünkü bu ülkede hiçbir kavramın kültürü, hâkimiyetini gösterememiştir. İslami bir medeniyetin kriterlerine sahip olmadan hiçbir sistem kontrol altına alınamayacaktır. Rasulullahın devlet mekanizması şu 8 temel üzerine kurulmuştur; 1- Halife 2- Tefviz Muavini 3- Tenfiz Muavini 4- Cihad Emiri 5- Valiler 6- Kâdılar 7- Devlet (İşleri) Kurumları 8- Ümmet Meclisi. Biz bu nizamda eyalet değil, vilayet sistemini görüyoruz. Ve yeryüzünde insanlığı en doğru şekilde yöneten tek nizam Rasulullahın bu İslami nizamıdır. Asla unutulmamalıdır ki; Barış süreci adı altında bölgesel güç olma yolunda ilerleyen bu oluşumlar, hakikatte hiçbir zaman isteklerini dizginlemek istemeyeceklerdir.
Son olarak, eyalet sisteminin götürüsünün getirisinden çok olduğunu mübalağalı bir şekilde vurgulamak istiyorum. Osmalıda “lazistan ve Kürdistan vardı” demek, şimdi de olması ihtiyacını doğurması basit bir gerekçedir. Önümüzdeki aylarda yerel seçimler olacak ve ilk defa halk kendi cumhurbaşkanını seçecek, buda “Eyalet Sistemi”ne açık bir geçiş demektir. Başbakan da artık aleni bir şekil da “Kürdistan” ibaresini kullandığına göre sıradaki adımların seslerinin işitilmesi yakın demektir. Dikkat edin bu barış sürecine siyasi arenadaki muhalefet partiler dışında hiçbir oluşumun, gücün ve batı ülkelerinin itirazı olmamakla birlikte aleni destekler gözler önünde. Nede olsa adı “barış süreci” kim hayır diyebilir ki buna. Tedricen özümsetmeye çalışılan bir siyaset izlenerek süreci öyle bir sonuca getirecekler ki; “biz buraya ne zaman geldik” diyeceğimizi, altını çizerek belirtmek istiyorum. Vesselam…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.