2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
920
Okunma
Söyleyecek hiçbir şeyim yok aslında.
Ne geçen zamana kızgınlığım, ne geride kalanlara. Acısı da türlü hayatın sevinci de. Payına düşene razı oluyor, alnımıza yazılanı yaşayıp gidiyoruz öyle. Hissene düşen acılar sevinçlerini gölgede bıraksa da senin olanı yaşıyorsun.
Hayallerimiz sadece bizim çizdiklerimiz, yaşadığımız hayat.
Çizdiğimiz acemice resimlerin hepsini alt üst ediyor usta ressamlar.Masumiyetimizi karalıyor ağrılarla dolu geçmişimiz. Her şeye alışıyoruz da bir tek yürek yarasına yeniliyoruz galiba. Her şeyi dengede tutan insan, o tanımı yapılmayan duygunun, sevginin esiri oluyor.Hiçbir düşman surlarla çevrilen kaleye ulaşamıyor da mesafeleri, kilometrelerce uzaklıkları bile yeniyor kalpler.
Ellerimizi zorunluluklarla zincirliyorlar, özlemimizi gece saklamaya çalışıyor.Kırmaya kıyamadıklarımız, ayaklarının altına aldığı kalp kırıklarımıza basmama telaşında. Ne hücrelerde sabahlıyor düşlerimiz ne işkenceler yapıyorlar oysa. Kimse tadamadığı acıyı yaşayan gibi tarif edemiyor ve kimse de yaşamadan anlamıyor ne yazık ki.
En çok "keşke"ler büküyor boynumuzu. Keşkesi çok olan iyi kiler öldürüyor an be an. Keşkesi çok olan, gözlerini sakınıyor bakanlardan.
Geçtiğim yollarda yorgun adımlarla ilerleyen kadınların hikayesini yazıyorum, kötü adamların şarkısı kulaklarımda.Otobüs camlarına hiç olmaması gereken resimler çiziyorum.Tam karşımda en büyük "keşke"m duruyor. Yorgun kalbimle, hüzünlü gözlerle ona yöneliyorum. Gözlerimi bırakıyorum kapı girişlerinde, özlemimi duvarlarında, hüznümle sesleniyorum; göremeyeceksin belki,bilemeyeceksin.
Akşamüstü hafifçe başlayan yele bırakıyorum kendimi, bundan sonrası nereye götürürse oraya.Günlerce koşsam eminim ki bu kadar yorgunluğu hissetmeyecek ayaklarım. Gönlüm bu kadar çaresiz kalmayacak. Kalbim ritmini bozmadan devam edecek atmaya. Koşmamış yorgunluk ayaklarımdaki, kalbimdeki bitmemiş ateş, henüz kül olmamış bir yangın içimde.
Ömrümüz hiç sönmeyen yangınlarda sürüp gidiyor. Çaresizlik kolumuzu kanadımızı kırıyor.Hayat içinde milyonlarca yarı ölüyü barındırıyor ,bilmezsiniz.Buna rağmen ayakta duruyor ya dünya, hayret ediyorum.
Ömrüne bereket, sevdiklerim var. Sevemediklerim olmadı hiç bu zamana kadar. En kötüsünü sevdim çünkü, en kötüsü içimde yangın, en acımasızı gözümde hasret, kalbimde yara.
Nefretim yok, solumdaki kurulu mahkeme her saat idam hükmü verse de, unutmak yok!
Mümkün mü? Kim unutmuş üzerine basan ayak izlerini, kim silmiş hafızasından içindeki yangını tutuşturanı.
Kim?
Ben unutmam, çünkü yeminlidir içimdeki paslı cihangir, kalbimdeki kahraman; kırık bir söz dizisidir bende bıraktığın.Öylece düşer kalemimden her gün, her gece.
Ben unutmam, çünkü türküdür benim şehrim, acıdır içime ektiğin tohum, sırtımdaki yaralar senindir, ağrılarım senin sarıldığın yerde, silinmemiştir, derindir.
Ben unutmam, çünkü rüyalarımda gördüğüm resimdir yüzün, duyduğum sesindir, gözündeki yaştır saatlerce izlediğim.Çok uyumam da bundan.
Mümkün mü?
Ben unutmam.
Benim şehrim dilsiz küfürbaz, sancısız isyan. Buyurgan bakışlarımdan da seni sakınmam bundan.
Sen en ağrılı yaram!
Bıraktığın karanlığımı aydınlatma, ezdiğin parmak uçlarıma dokunma, hasret cümleleri kurma bana. Çünkü ben sözsüz bir şarkıyım şimdi, izsiz bir yolcu, sessiz bir şiir.
Çünkü ben bütün kalkanlarımı yitirdiğimde kaybettim,
çünkü yitirmek ağrısı ikinci bir ölüm için kafidir.
Dönülmeyen şehirlere gidelim, uzat ellerini
Düşeceğin yokuş başında tutacağım yine seni.
Korur bizi fırtınalardan kağıttan bir gemi.
Dönülmeyen sonlar yazalım ikimize.
yolun sonunda görüneceğim;
unutma beni.
N.K-
İZMİR
18.09.2015
"Uzak şehirlere, yakınlara, bir adım öteye, kilometrelere...
En yakın uzaklara yazılmıştır..."