- 319 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güç 2
İnsan; kontrollü deneyi laboratuvara sokmadan önce de, deneyseldi. En temel deneysellik; özgün ve özel olmasıyla da, yaşamın kendisidir. Depo edilen deneyci bilgiler, sizle ve sizin dışınızdaki ilişkisel zekâyı ortaya koymakla, sizde sosyal olucu; organize edici, yardımlaşmacı aitlikle ortak olma bilincini de ortaya koymaktadır.
Sizin av yapma özel ve öznel süreciniz de, kendi kesikli sürekli özel bağıntısı içinde bir gücün beliren yönelimi olmaktadır. Sizin bu yöneliminiz sonunda sizin eylemseli olduğunuz kadarla süreç entropi biriktirir. Bir sosyal aitlikte beliren bu güç te, gücün entropiye dönüşmüş hali de; gücün ortaklığı ve paylaşımı oluşla (nimet külfet oluşla) bütünsel okunur.
Ortaklaşa eylemler, kendisini duyuran güce karşı birlikte savunma-sağlaşma amaçlı olup bu türünden inşa ve organize oluşla kendisini dışa vurur.
Arkaik dünyada üç kişi akşamın bastırmasıyla bir mağaraya sığınmışsa; biri sıralı ya da sabaha kadar nöbet tutacak olmakla diğerleri uyuyacaktır. Bunlar dıştaki beliren gücün yöneltimi ve beliren güce birlikte karşı koymak oluşla yaşamın pratiğidirler.
Nöbet tutan kişi, bu yapılan işin yaşamsal oluşunu özünden bilir. Ve yaptığı bu işi bir lütufmuş gibi başa kakışla demez ki; “ben nöbet tutum da siz rahat uyudunuz!”
Yani bunlar yaşamın deneysel-gözlenir, zorunlu bağıntılı girişmesiyle; yine zorunlu parçalı uygulama oluşlarıdır. Yarında o uyuyacak diğeri aynı ya da başka külfeti üslenecektir. Bu tür başa kakmalı sözler çelişkili köleci mülkiyet ilişkisi snopluğuyla söylenebilir sözledir.
Totem yapılarla ön ittifaklı yapıların harcı, gruba özgeciliktir. Grubunu, ittifakı; kendisi gibi bilmektir. Kendisini de grup bilmektir. Yani hem kendisi gibi hem de grup gibi davranır. Oysa köleci ve kapitalist ittifakın harcı, kişisel bencilliktir. Özgecil olmaz.
Kapitalizmde, özgecil olunması gereken yerde “bedel” adı altında oynanan oyunla, durum yırtılır. Yani efendiler her şeyi özgecilik dâhil her şeyi, satar ve satın alırlar. Oysa erken dönemde satma ve satın alma ve bunun sonucu olan durumları, lütufkâr oluşuyla veya nankör oluşuyla başa kakmaları yoktur.
Toplumlar “şartlı yeterlilik” altında süreçleri paylaşışla toplum zamanını ortaklaşan özgecil zamanlar yapmıştır. Bir kısım uyumayıp nöbet tutarken, bir kısmı da uyumayıp acil vakalarda insan hayatlarını kurtarır. Bir diğeri onların besin gereksinmelerini bu şartlı yeterlilik olan yüküm içinde ortaya koyarlar. İşte toplumlar özel kıldıkları mülki durumları toplumun bu özgecil yanı üzerinde sömürürler.
Hâlbuki erken dönemde nöbetçisi ölen (özgecil olmayan) grup, zaten av olur gider. Bu durumda “ben nöbet tutum da siz rahat uyudunuz!” türü böylesi sözü söylememesi bir yana; böyle bir sözü söyleme fırsatı bile olmazdı.
Mülkiyetçi ilişki içinde saklanan sömürücü maksatları gizlemek için “ben iş veriyorum da siz aç açık kalmıyorsunuz” türünden böyle söylenir. Bu tür ayrışma kurucu (müesses) olan aitlik bilincini ve aitlik bağıntısını yıkar. Halk bilincinde oluşan tanrı da “ verdiğim nimetleri kim inkâr ediyor” der.
Özgecil “şartlı yeterlilikle” paylaşılan nöbetin sabahı o kişi istirahatteyken diğerleri o kişinin yiyeceğini getirecektir. İşte güç sizi; hem ortaklaşmacı aitti kılıyor. Hem de zamanı parçalı akıtışla (nöbetçi-avcı, bakıcı, gözetici vs. türden kılışla) sizi yer ve zamana bağlı sıralı, parçalı ve bağıntılı eylemler entegresi ile organize ediyordu.
Gücün sosyal alanlı özel bağıntı içinde harcanan parçalı akması söz gelimi sizde uyku olup dinlenirken; diğerinde nöbetçi oluşuyla akıyor olması, şartlı yeterlilikle toplumsa gücün aksamalı, parçalı akıtılışıyla paylaşım olması demektir.
Güç sizleri akan zamanın parçalı akışları üzerinde, ortaklaştırır. Ortaklaşmanın sosyal duygusu özgeciliktir. Toplumsal duygusu üreten ilişkidir. Bir sosyal alan akışı içindeki bütünsel enerji, parçalı zaman olan dinlenme, nöbet gibi durumların üzerinde sınırlı sonlu holler (boşluk devinmesi) sağlatma ve sağlamaları oluşla akması demek, gücün kontrollü ve gereksinimlere yanıt olması demek olup; gücün parçalı durumlarla sizi ortaklaştırması (şerikleştirmesi) olmaktadır.
Güç bir zorunluluktur. Gücün özel bağıntılı (parçalı) durumlarla eğimi de (totem etkisi de) zorunludur. Parçalı durumlar oluşla seçme ayıklamaya (seleksiyona) tabii gücün; fırıncı bakkal, besici gibi parçalı durumlar üzerinde akmayı ortaklaşması da (şerikçi olması da) bu tür organizelikler için zorunludur.
Şeriklik içinde birinin evet dediği durumlarla birinin hayır dediği durumlar yan yana olup; var yok olan durumladır. Savaşta, savunmada insanı öldürmeye evet diyen durumlar sağlıkta tıpta yaşatmaya evet öldürmeye hayır der.
Salt yoktur. Var oluş, salt olursa yani ya hep evet ya da hep hayır olursa süreç sıkıntılı olur. Evet diyen karşısında hayır diyen olacaktır. Olmalıdır. Aksi halde bağıntılı oluş, organizelik, tüzelilik vs. beliremez. Bir toplumdaki yasa, tüm toplumun entegresini oluşan, üreten güç odaklı ürettirme paylaştırma türü ortaklaşmaların her birinin evet dediği yasa değildir. Kimi ortakların karşı durduğu hayır dediği yasalar yine yasa olması ile bu hayır denen yasalarımız yine yürürde olurlar.
Sosyo-toplumsa yasa, salt değildir. Var oluş ta toplumsal yasa da kesikli sürekli oluşa salttırlar. Sosyo toplumsa yasalar, kurucu geri bağlanımlı inşa ve kontrolcü olan amaç ekseninde; bir merkez salınımı içinde olmalarıyla salttırlar. Gereksinimlerin farklı düzey ve düzlem içinde olmasıyla farklı olup bitene türlü türlü biçimde karşılık gelmesiyle de değişken olması nedenle de salt değildirler. İmselidirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.