- 1073 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
TEFEKKÜR VE TESLİMİYET
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."
(Âl-i İmran 190 -191)
Bu ayetler ışığında, Allah’ı daha iyi tanıyabilmek için, oturmuş olduğum yerden Allah’ın yarattıkları üzerinde tefekkür eden gözlerim hemen önümde duran, simetrik ölçülere sahip, birbirinden güzel üç renkle boyanmış olan çiçekle duruyordu, bir müddet gözümü kırpmadan baktım ona ve ismini dahi bilmediğim bu güzel çiçek bana şunları söylüyordu:
-Tefekkür için durmadan farklı şeyler arıyorsun ve olabildiğince uzaklara bakmaya çalışıyorsun, önünde durduğum halde en son beni görüyorsun. Ve aslında sen, neye nasıl bakman gerektiğini ve nasıl görmen gerektiğini bilmiyorsun. Oysa sen Allah’ın yaratmış olduğu kullardan her gün görüyorsun ve onun yaratmış olduğu nimetlerden her gün yiyorsun, buna rağmen Rabbimin yarattıkları üzerinde tefekkür edip onu tanımak için, hala özel bir zaman ve özel bir mekân mı istiyorsun? Sen, o özel zamanın ve mekânın içindesin… Ve sen daha farklı bakmalısın yaratılanlara… Bir insan vardır ki, baktığında ağaca, görür sadece ondaki güzelliği, Allah’ın onu ne kadar güzel yarattığını anlar ve onu tesbih eder. Bir insan da vardır ki, baktığında ağaca görür ondaki yaprağın en uç noktasına su taşıyan odun kanallarını, besin kanallarını. Ve o yapraktaki her bir hücreyi, onda gerçekleşen kimyasal olayları görür. Biri Allah’ı bu bakışlarla tanısa da, eksik tanırken, diğeri sadece bilimsel olarak bakar ve yetinir. Oysa senin bakışların bu ikisinin gördüğünü görmeli, eksiksiz bakan eksiksiz tanır. Sen bütün kâinatı tanımalısın ki, bütün kâinat sana Rabbini tanıtsın.
Ve güzel çiçek susmuştu, bense bana anlattıklarıyla birlikte onun nasıl bu kadar kusursuz olduğunu düşünüyordum. Ve soruyordum ona,
-Nedir seni bu kadar kusursuz kılan?
Sorduğum bu soruya hiç gecikmeden cevap veriyordu;
‘’Eslemtu li Rabbil âlemin’’ evet teslim oldum Âlemlerin Rabbine, kusursuz olan hiçbir şey yoktur ki, teslim olmuş olmasın. Teslim olan yükselir, teslim olan mükemmelleşir. Teslimiyet hakkı anlamaktır, onu bilmek, yaşamaktır. Teslim olmayan Allah’ın davasını hakkıyla anlayamaz, ona hizmet edemez, onu ve onun için yapılan işleri sevemezsin… Teslimiyeti başarabilmek için kulluğunu ve Allahın Rabliğini iyi bilmekle beraber, Teslimiyetsiz her şeyin eksik olduğunu bilmelisin, bunu anlamalısın!
-Evet, bunu anlıyorum…
-O halde teslim ol Âlemlerin Rabbine, ada kendini bu davaya, korkma Rabbin seni yetiştirecek, adanmış ve teslim olmuş Meryem gibi. Teslim ol İbrahim(a.s) gibi, teslim ol ki, kolaylaştırılsın zorluklar sana, yakınlaştırılsın hedeflerin sana… Ve yine susmuştu güzel çiçek… Ve ben hatırladığım şu sözlerle kalıyordum, ‘’Teslimiyet’te pazarlık olmaz, eksiklik olmaz, kısmen de olmaz. Teslimiyet her alanda olmalı’’