- 1798 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ARTIK ÇOK GEÇ...
Hiçliğe mukabil bir yadsımazlıkla döndü sırtını. Hicap etse de mecburdu ve kırdı dümeni sona ramak kala.
Tutulmuş dilinin son raddesi iken o saklı kelime susmayı becermişti ya. Hele ki kanarken en derin yara yar bildiği o bilinmezlik mabedini uzak tutarken biliyordu ki yar kelimesini yanlış kondurmuştu.
Ağır bir külfetti ve ağır bir kütle gerçeğe tekabül eden o yorgun beden hele ki isli gözlerini de kattı mı iyice belli ediyordu berduşluğunu.
Nükseden ne varsa düne dair yüksünmeden bir bir yâd ediyordu. Fazlasıyla komikti içine düştüğü hal bir o kadar saçma bir yoksunluktu görmediğine dair geliştirdiği o kör hikâye.
Kıyısından bucağından dokunmaya çalışmıştı lakin tutarsızlığı illet edinmişti bu garip mizaçlı aşk o her ne kadar kendine itiraf edemese de.
Tanımı da tınısı da asılsızdı ve fazlasıyla yoksundu gerçeklerden yalan bilse de ya da tüm yalıtılmışlığından hayat asla yeni bir şans vermeyi reddederken.
Kanıksa da yol da verse mecburdu geriye dönük bir hikâyenin asla mutlak bir nihayete kavuşmayacağına geliştirdiği inancı kabullenmeye.
Duraksadı bir an ve deri bir nefes çekti ciğerlerine. Gönlündeki sis geceye ortak olmuştu gecenin karası yüreğine ve yokluğun yükü varlığını tek bir terennümden alıkoyarken.
‘’Hey gidi hey’’ diye mırıldanırken kendi kendine eliyle koymuş gibi buldu gideceği istikameti.
‘’İşte’’ dedi.’’Onu ilk gördüğüm yer.’’
Bir yandan da kızıyordu içine düştüğü duruma sebep olan o ıssız ve gizemli kadına.
‘’Ne yani şimdi yeniden bir yıl öncesindeki o romantizmi mi yaşayacağım gecenin kör vakti. Kesin ışınlanacağım o güne ve kös kös gülecek kader bana.’’
Etrafta kimselerin olmamasını kar bilip sokağın ortasında çöktü yere ve evindeymişçesine bağdaş kurdu.
‘’Ne güzel olurdu şimdi yanımda olsan. Uzun uzun bakardım gözlerine sen de sitem ederdin bana. Sonra susardık saatlerce zaman da susardı evren de…’’
‘’Hele ki bir ömür susmuşken varsın yine susayım hem konuştum da ne oldu ki?’’
Yılların yorgunluğunu fazlasıyla yüklenmiş olmaktı belki de suskunluğuna dayanak teşkil eden. Fazlasıyla fütursuz olduğu zamanlar olmuş olsa da hicap yüklü idi yaşadığı hayattan. Kimse ona asla bir fırsat tanımamıştı. Aslında o da kimseye her hangi bir şans vermemişti.
Kırık bir lehçe idi aslında peşine düştüğü ve uzun soluklu bir gidişti milat bildiği.
Geçici bildiği o ayrılığın ebediyete intikal eden bir hatıra olacağına henüz hükmetmemişti henüz almamışken haberini yoksunluğuna mezar olacak.
Kılı kırk yarsa da ömür boyu artık hiçbir teferruat önem arz etmiyordu pervasızlığın kıyısında düşmüşken yolu aşka. İzafi bir teori idi öncesinde aşk henüz mesken kılmamışken hidayet yüklü gizemli kadını.
Tesadüfen kesişmişti yolları kadınla: Belirsiz bir zamanda ve rast gele bir mekânda. Hatta tanışıklıklarının ilk dakikalarında pek haz etmemişlerdi birbirlerinden ve kibar yollu bir söz düellosu yaşamışlardı o lüks restoranın girişinde. Her ikisi için aynı masaya rezerve yapılmıştı. Ya biri feragat edecekti ya da aynı masayı paylaşacaklardı gece boyu. Yorgun bir günün kıyısında ikisi de bu tevazuu göstermemişti ve mecburen aynı ortamı paylaşmışlardı. Girişken bir adam olduğunu iddia etse de kadını yanında dili tutulmuştu ki oldukça da kaba davranmıştı gerginlikle savunmasını sunarken garsona. Derken laf lafı açmış ve kırk yıllık dostmuşçasına saatlerce sohbet etmişlerdi. Gecenin menüsü idi temeli atılan dostluk ve aperatif idi gecenin bitiminde kadına yönelttiği o reveransla evinin adresini verirken.
Tuhafına gitmişti oysaki kadının ve göstermişti tepkisini:’’Gereksiz bir ayrıntı adresinizi bana ifşa etmeniz. Yolumun düşeceğini sanmıyorum.’’
Gülmüştü adam pişkin pişkin:’’Belli mi olur gizemli bayan?’’
Kadın arabasına yönelirken kibarca sıkmıştı elini adamın:’’Keşke zamanım olsaydı da sizi yakinen tanıma fırsatı bulsaydım.’’
‘’Zamandan bol ne var hanımefendi yeter ki siz saptayın bana ayıracağınız zamanı.’’
‘’Keşke mümkün olsa’’demişti demesine de adam duymamıştı fısıltı yüklü cevabını.
Kederli bir yüzü vardı kadının ve fazlasıyla soluk bir teni her ne kadar duyduğu iltifatlarla pembeleşmiş olsa da yanakları.
Gecenin karanlığına sürmüşlerdi hayallerini ayrıldıktan sonra.
Adam lanet okumuştu kendine gecenin bitiminde. Adını bile esirgemiş bir kadından ne bekliyordu ki yetmezmiş gibi kendine dair ne var ne yok bir bir sunmuştu kadın büyük bir heyecanla dinlerken. Tek bildiği adamın hayatında gördüğü en güzel gözlere sahip kadının kimliksizliği idi.
Yine geçmişi yaşıyordu bir yandan elindeki kâğıda odaklanmış bilmediği bir adresi gecenin kör vakti ararken.
Sokak isminden ibaret bir adresti elindeki ve bir de adsız bir bina numarası vardı tek detay iken sunulmuş. Mademki şahsına gönderilen bu adresin sahibi o gizemli kadındı razıydı fellek fellek aramaya.
Bir not düşülmüştü ek olarak:’’Adımı öğreneceksin yeter ki adresi bul ve bana asla kızma. İnan ki böyle olsun istemezdim.’’
‘’Elbet vardır bir bildiği belli ki o da unutamadı o muhteşem geceyi. Bir yıl beklediğime değecek biliyorum.’’diye de içi içini yiyordu yürürken.
İşte bulmuştu sokağı ve o isimsiz bina numarası tam da karşısındaydı. Bir hastane idi karşısındaki bu devasa bina ve gece karanlığında bir heykel çarptı gözüne. Bir kadın büstü idi hastane girişindeki ve seçememişti gece karanlığında. Kalbi deli gibi atıyordu.
‘’Hasta olduğunu söylemedi bana. Demek ki bu yüzden gizledi kimliğini.’’demesine kalmadı ki yanına yaklaşan güvenlik görevlisi ile göz göze geldi.
‘’Acil girişi arkadan efendim.’’
‘’Yok, yok ben acile gelmedim aslında birini arıyorum,’’demesiyle buz kesti vücudu gözlerini alamazken büstün üzerinde yazanı gördüğünde:
İşte karşısındaydı o gizemli kadın, olanca güzelliği ve asaletiyle ve adını da öğrenmişti geç olsa da:
‘’Merhume Şeyda Sönmez’in anısına.’’
YORUMLAR
Hoş ve çekici buldum.Sonu entrsandı.Kalemine sağlık efendim.saygılar....
Gülüm Çamlısoy
sevgilerimle...
ilginç bir hikaye.
anlatımı usta işi ve güzel.
gerçek hayal karışımı bir hikaye sunulmuş eserde
tebrik ederim
Gülüm Çamlısoy
bir anlatıdan yola çıkıp yazmaya çalıştım ve tamamen hayal ürünü
aslında hayaller de aslımız değil mi ve gerçeği ılıman bir iklime dönüştüren.
yüreğiniz dert görmesin hocam.
sonsuz saygı ve selamlarımla...