- 4662 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUĞUN DÜNYASI VE ÇOCUK EDEBİYATININ ÖNEMİ
Çocuk edebiyatının niteliğini ortaya koyabilmek; ne olup ne olmadığına ve nasıl olması gerektiğine ilişkin doğru ölçütler kul lanabilmek için, her şeyden önce, "çocuk" kavramıyla karşıla nan varlığı yakından tanımak gerekir.
Eğer biz, "çocuk" hakkında doğru saptamalarda bulunur, onun yetişkinlerden farklı olan dünyasına; algı ve yönelimleri ile gereksinimlerine doğru tanılar koyabilirsek, ona özgü bir yazın(edebiyat) alanına gerek olup olmadığı tartışmasında, duracağı mız yeri doğru belirleme şansını yakalarız.
Hiç kuşku yok ki, eğitim yoluyla çocuğun sağlıklı gelişimine katkıda bulunmak için, ona yararlı, özgün ve nitelikli yazınsal(edebi) örnekleri seçip okutmak gerekir. Bu, biz eğitimcilerin temel görevleri arasındadır. Ayrıca, seçilen yapıtlarla, çocuk edebiyatımızın zenginleşmesine dolaylı yoldan hizmet edildiği de ortadadır.
Bize göre, çocuk edebiyatı örneklerinin seçiminde,"peda gojik" bilgilenme önkoşuldur . Bu nedenle, çocuğa hizmet görevindeki herkes, alanın hem malzemesi hem de tüketicisi olan çocuğun dünyasını, bilimsel verilerin ışığında tanımak zorundadır. Biz burada, bu alan bilgisiyle uzaktan yakından ilgili okuyucuya küçük bir katkısı olur düşüncesiyle, şimdiye kadar yapılmış bilimsel çalışmaları özetlemekle yetineceğiz.
Çocuk ve Çocukluk Çağı Kavramı Neyi Karşılar?
İnsanın doğumdan ölüme değin uzanan ömür çizgisinde, "ergenlik" özelliklerini gösterinceye kadarki süreçte yaşadığı varlık çağına "çocukluk" ; bu çağı yaşayan insan varlığına ise, "çocuk" adını veriyoruz.
Pedagoji Nedir?
Çocuğun zihinsel etkinliklerinin; beceri ve yetenekleriyle, ruhsal ve bedensel gelişiminin; sosyalleşme sürecinde, giderek karmaşık hale gelen kişilik kazanma çabasının aşamaları ve nitelikleri üzerine yapılan gözlem, tanı ve saptamalarla, bunlara uygun eğitim metotları geliştiren; bunların bilimsel doğruluğu nu tartışıp değerlendiren çocuk psikolojisi alanına;(Fr.pédago gie) "pedagoji" (Yun. Pais, paidos:çocuk, agoge:eğitim / Çocuk eğitimi); "Eğitim bilimi" diyoruz.
Pedagojinin tarihine bakarsak, şunları görürüz:
19. yüzyılın sonlarına doğru, bazı bilim insanları çocuk davranışlarını izlemeye ve bunlar hakkında günlük tutmaya başladılar. İlk kez ABD´li ruhbilimci G. Stanley Hall, "gelişme ruhbilimi"ni kurmayı tasarladı.
John B. Watson, çocuğun gelişiminde "çevre" etkilerini her şeyin üstünde; onu, çocuk gelişiminin tek belirleyicisi olarak gördü, gösterdi. Bir diğer bilimadamı Arnold Gesell; kalıtım ile çevre arasında her zaman zorunlu ve karşılıklı bir ilişkiden söz etti. Çevrenin, çocuk gelişiminin hızını ve yönünü belirleyici işlevini yadsımamakla birlikte, asıl belirleyicinin kalıtımsal özellikler olduğunu ileri sürdü. Böylece, çocuk dünyasına ilişkin ilk çalışmalar akademik düzeyde tartışılmış oluyordu.
Yapısal ruhbilimci William Sheldon, çocuk bedenine bakarak, bazı sınıflamalara girişti. "Beden tipi"(Somatotipoloji) bilimine göre çocukların "tıknaz" (Endomorf), "atletik" (Mezo morf) ve "ince-uzun" (ektomorf) beden özellikleriyle sınıflan dırılması ve buna göre olası davranış kalıplarının belirlenmesi fikri öne sürüldüyse de, bu yaklaşım, genel kabul görmedi.
Bu görüşe karşı çıkanlardan biri de Stella Chess´idir. O, çocukların tutum ve davranışlarını dokuz maddede sınıflandırı yordu. Temel ölçütlerinden bazıları ise,şunlardı: Çocuğun "et kinlik düzeyi" , "dikkatini toplama becerisi" , "çevreye uyum yeteneği"…vb.
"Bir çocuğu, salt birey olarak belirlemek yetmez. Her çocukta aynı olmayan çocukluk aşamalarının da özgün kişilik oluşumuna katılımı söz konusudur. Bu nedenle, çocuğu bir bütün olarak değil; bu bütüne giden her aşamada, varlığına katılan her yeni özelliği dikkate alarak, oluşumunu sürdüren bir yeni kişilik halinde değerlendirmek gerekir." diyen Arnold Gesell, bu alanda çığır açar.
Çocuk gelişiminin ölçümünde çok yararlı olan bu görüş, çocuğun yaşına uygun davranış geliştirip geliştirmediğini test ederken, dört alandaki becerisini dikkate alıyordu:
1. Sosyalleşmede uyum düzeyi,
2. Dil gelişimi ve onu kullanmada beceri düzeyi,
3. Bireysel tavır vurgusu,
4. Toplum içindeki katılımcı rol üstlenme çabası.
Günümüzde, salt zeka ölçen IQ testlerinden vazgeçilmek tedir. Howard Gardner´in savunduğu görüş ve ölçüm yaygın laşmaktadır. Buna göre; dilsel-mantıksal-sayısal zekâ belirtileri, müzikal-sportif hareket yeteneği, diğer kişilerle ilişkisi ve içsel yaşantısı sonucu ortaya çıkan algı, tepki, tavır ölçümleri çocuk gelişimini izlemede temel ölçütler haline gelmiştir.
Bu alandaki bilgilerin derinleşmesi, çocukluk çağına bakışı da değiştirmiştir. Eğitimin ve eğitimcinin ana sorunların dan biri olan "davranış sorunları ve bozuklukları" konulu tar tışmaların da "Bilinçaltı"cı (Psikanalizm)yörüngesinden çıktığı görülüyor. Önceleri, çocuktaki bozuk davranışların nedeni olarak sadece çevre ve ana-baba suçlanırken, bugün, bu soru na "çocuğun kişilik bozukluğu" diye bakılıyor ve öğrenme zor luğu çeken uyumsuz çocuk kişiliğine, "dikkati toplayamama bozukluğu" tanısı konuyor.
Yine okul eğitiminde öncelik, ders konularına ve eğitim araç-gereçlerine verilirken, günümüzde bu ilgi önceliği giderek, çocuğun varlığına yöneltilmektedir. Aynı yaştaki çocuklar arasında bile farklı gelişim düzeylerinin ortaya çıkması;özel ilgi ve eğitim görmesi gereken nitelikteki "engelli" çocukların varlı ğı,bu alanın sanılandan daha karmaşık olduğunu ortaya koy muştur.
ÇOCUK EDEBİYATI NİÇİN ÖNEMLİDİR?
Bizim için önemi, "geleceğimizin teminatı" olmalarıyla bir kat daha artan gözbebeğimiz yavrularımıza "oyunlar içinde kaybolan haylaz" yaklaşımı,onlara ne kadar dar ve haksız bir açıdan bakıştır; bunu anlamış olmalıyız.
Durum böyle olunca; "Neyi bulursa giysin, neyi bulursa yesin!"der gibi, "Neyi bulursa,okusun!" denmeyeceği;böyle bir aymazlık içinde olmanın tehlikesi,apaçık ortadadır. Bebeklik çağından itibaren, okul öncesi ve okul çağı eğitim-öğretim sürecinde devam edecek bilimsel bilgiye ve seçici-özel ilgiye dayalı tüm çabalarda, onun mutlu, başarılı, uyumlu ve üretken bir rol modeline ihtiyacı olacaktır.
İyi ama nereden, nasıl, neler çocuğun zihinsel ve ruhsal gelişimine katılmalıdır? Üzerinde durduğumuz alan çocuk edebiyatı olduğuna göre, biz de bu alanın temel niteliklerini sıralayalım şimdi:
1. Çocuğu ruhsal ve zihinsel yönden geleceğe hazırlamalıdır. İçinde yaşadığı toplumun ortak değerlerine saygılı ve onları gözeten; inançlı ama bilimsel düşünce sistemlerine açık; kendi ne ve mensubu bulunduğu topluma yabancılaşmadan tüm insanlığın hizmetine hazır; sevgiyi, saygıyı ve adaleti baştacı eden, özgüveni tam bir kimlikte yetiştirilmesine hizmet etmelidir.
2. Çocuk, genellikle hayali, abartılı, gerçeküstü bir dünyadan hoşlanır. Ancak bunları somutlaştırırsanız anlar ve zevk alır. Bu yüzden anlatıcı; hayalin içinde hayatın bir gerçeğini, abartılı duygu hallerinin içinde barışçı, mütevazı, uzlaşmacı ve iyilikse ver tutumu, gerçeküstü olayların kıvrımları arasında, gerçek hayat sahneleri karşısında uyanık ve dirençli kalmanın bilinci ni,erdemini öne çıkarmalıdır.
3. Çocuk yayınlarında çocuğun yaşı ve eğitim durumu, bir yapıtın önerilmesinde belirleyici öğedir. Ayrıca çocuğun cinsi yeti, özel hayatı ve eğilimleri dikkate alınmalıdır.
4.Çocuk yayınlarının eğitici,öğretici yanı ağır basmalı;bu etkinin çocuğun ve toplumun yararına olmasına özen gösterilmeli dir.
5. Anadili(ulus dili veya resmi dil de olabilir) bilincini pekiştiren, dil beğenisini geliştiren olgunluktaki eserler seçilmelidir.
6. Çocukların dünyaya umutla ve gerçekçi bir gözle bakabilme lerini sağlayan,sosyal ve doğal çevre değerlerini önemseme yi ana eksen alan edebiyat ürünleri önerilmelidir. Konu ve resim seçiminde çocuğu gerçek hayattan koparacak,düşsel ve fantastik olanı gerçekleştirmeye yöneltecek etkiler taşı mamalıdır. Ayrıca, insan, hayat ve toplum hakkında kötü, zararlı,olumsuz telkinler içeren yoz yapıtlar dikkatle ayıklan malı ve çocuktan uzak tutulmalıdır.
Çocuklar için söylenmiş birkaç özlü sözle bitirelim yazımızı:
"Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen ağaca benzer." (Çin atasözü)
"Çocuk, doldurulacak bir kap değil, ısıtılacak bir ocaktır." (Danner)
"Kim demiş ki çocuk, küçük bir şeydir?
Bir çocuk belki, en büyük şeydir!"
(Abdülhak Hamid Tarhan)
"Her doğan çocuk,Tanrı´nın insanlardan hâlâ ümidini kesmediğine bir işarettir." (Tagore)
………………………………………………………………………………………
YORUMLAR
Çok önemli bir konuyu anlatmışsınız yazınızda ve bu konuda da çok önemli bilgiler sunmuşsunuz okuyanlara...
Ne yazık ki çocuk edebiyatı yazarları bakımından kısır bir toplumuz.
Çocuklar için yazan çok değerli yazarlarımız var, bir Gülten DAYIOĞLU, bir Muzaffer İZGÜ bu konuda çok önemli eserler vermiş olan yazarlarımızdır ancak ne yazık ki onların yerlerini tutacak yeni yazarlara ihtiyacımız olduğu halde bu konuda çok eksik kalmaktayız...
Kaleminize sağlık...