- 671 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İntihar ve nedenleri!...
İntihar, tüm umutların insanlık adına tükendiği ölüme en yakın zaman dilimidir. Bir isyandır aslında. Şeref, namus, aşk, itibar, vatan, dürüstlük benzeri temel değerlerin kaybolduğuna kanaat getirildiği vakit gerçekleşir. Kişinin değer verdiği tüm kavramların manasız kaldığı ve yaşamın işkenceye dönüştüğü noktadan sonra meydana gelir. İntihar adına bilimde yetersiz kalmaktadır. Tahminlerden öteye gidemeyen tezlerle kontrol ultına alınmaya çalışılmaktadır. Gereksiz baskılarla, çoğu zaman da yarar yerine zarar verilmektedir. İntihar, olumlu ve olumsuz motivasyon sonucunda olabilmektedir.
Kişi, çok değer verdiği kavramlara bir leke gelmesi halinde “Ben artık yaşayamam!..” demesi sonucunda intihar etmektedir. Bu şekilde gerçekleştiği zaman, “Çok namusluydu, bu yüzden dayanamadı!” şeklinde tahminlerde bulunulmaktadır. Kişi öldükten sonra yapılacak tüm yorumları duymayacaktır. Ama buna rağmen “Ben ödükten sonra arkamdan ne derler!..” benzeri düşünceler taşırlar. Bunlar bazan olumlu, bazan da olumsuz neticeler yaratmaktadır. Olumlusu intihar olayını engellemektedir.
Olumsuz motivasyon halinde, “Söyleneceklere dayanamam!” deyip intihara sebep olmaktadır. Bunlar genellikle rüşvet, şike, iftira, yolsuzluk, yalan, dolan, talan, iflas, dolandırıcılık, hırsızlık, haksızlık, dedekodu, işkence yapılma korkusundan dolayı sonradan ortaya çıkan gerçeklerin baskısıyla gerçekleşmektedir. Tüm yaşamı boyunca dürüst ve namuslu görünenlerin, gerçekte öyle olmadıkları anlaşıldığında söyleneceklere dayanamama korkusuyla işlenmektedir. Sosyal statüsünü bir anda kaybeden bu insanlar, ‘şok’ bir kararla intihar edebilmektedir. Örneğin; Bir zamanlar bankerlik yapanların intahar etmesi gibi...
Üçüncü bir intihar şeklide var. Bu tamamen çevre düzenlemesi ile ilgilidir. Buna gizli intihar desek de olur. Bilim adı altında yaptığımız çevre katliamı ile tabiatı tahrip etmekteyiz. Zehir saçan fabrikalar, nükleer santraller, balık üretim çiftlikleri, yeşil alanı yok etmeler, kasıtlı yakılan ormanlar, çarpık kentleşmelerle, üritilen kimyasal maddelerle doğal yaşam katledilmektedir. Bir anlamda insan, bilim adı altında kendi sonunu hazırlamaktadır. Küresel ısınma sonucunda doğanın dengesi altüst edelmektedir. Yaşayan tüm canlılar tabiatın dengesini sağlarken, insanlar bu dengeyi hızla kişisel çıkarları yönünde bozmaktadır!... Hayvanlar aç iken saldırır, insanlar ise doyduktan sonra saldırmaktadır doğal yaşama!...
İntihar olayları, genellikle “dürüst” insanlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Temel değerlere çok önem veren bu kesim, haksız baskılar sonucunda yaşama isyan etmektedir. Namuslu ve dürüst bir insanın, numussuzlukla haksızca suçlanması gibi... Dürüst insanlar, daima duyarlı olur. Gelişmeleri çok yakından takip ederler. Toplumsal düşünürler ve kişisel rant peşinde değildirler. Bu özellikleri nedeniyle, çoğu zamanlarda hedef durumuna gelirler veya getirilirler!... Dürüst olmaları bazı çıkar guruplarını rahatsız edecektir. Bunun neticesinde uygulanan dayanılmaz baskılarla ‘intihar’ olayı ortaya çıkabilmektedir. İntihar vakaları genellikle “dürüst” sayılan insanlar tarafından işlenmektedir!... Çünkü, dürüst olmayan kişilerin canlları çok tatlıdır. Asalak tiplerde “intihar” pek görülmez!...
Bu kainatı yaradan sonsuz bilim, herşeyi çözümleriyle birlikte yaratmıştır. Buna ister ‘Bilim’, isterseniz de ‘Din’ diyelim, hiç farketmez. Ama, tüm sorunların çözümü birlikte yaratılmıştır. Bütün bu yaratılanları deneme yanılma yoluyla bilim yeniden keşfetmeye çalışmaktadır. Örneğin; bir hastalığın ilacı bilke de hemen yanıbaşımızda bulunan bir bitkidedir. Yüzlerce, hatta binlerce kez değişik otları ve bitkileri bir araya getirir ve deneriz. Bu deneme kesin neticeyi verdiği anda, bilisel sonuca varmış oluruz. Aldığımız sonuç tamamen bir tasadüf ile gerçekleşmektedir. Milyarlarca deneme yapsak dahi, ilgili iki maddeyi bulamadığımız sürece kesir sonuç alamayız ve denemelere devam ederiz. Aslında zaten var olan bu çözümü çözmeye çalışırız. Çözdüğümüz zamn da, o hastalık temelden yok olmamaktadır. Hastalıklar var olmaya devam etmekte veya yan etkiyle şekil değiştirmektedir....
Bilim ile din çok zıt kutuplar olarak kabul görse de, aslında birbirini tamalayan ikilidir. Ezeli ve ebedi olan sonsuz bilim ve sistemin yaratıcısıni aramak ve onu taklit etmek çabası içerisindeyiz. Uçan kuşları taklit ederek ‘uçak’ tasarlanmıştır. Bir köpekbalığı örnek alınarak bir denizaltı tasarlanmış ve yapılmıştır. Bilim yaradılan herşeyi taklit etmekten öteye birşey yapmamaktadır aslında!... Bu nedenle, intihar olaylarında yapılan tahminlerle hareket edenler çok yanılmaktadır. Kesin kanıtlara dayanmayan olasılıklarla bazen bir çok insanın yaşamı karartılmaktadır. Gözlem ile deneme yanılma yoluyla incelemeler yapılmaktadır. Kişisel çıkarların öne çıktığı ve makam ile mevkilerin kollandığı ve morunduğu adil olmayan toplumlarda ‘dürüst’ insanlar bu yollar ile hedef seçilmektedir. Bir kez intihar eden ve ölümle gerçekleşmeyen denemelerden sonra, yaşamına devam edenler türlü yakıştınmalarla baskı altında tutulmaktadır. Bazı çıkar gurupları bu masum kişileri, haklı oldukları ortamlarda bile otomatikman haksız ilan edebilmektedir. ‘Ruh Hastası’ kelimesini çok sağlıklı olan insanlara devamlı söylerseniz ne drumda olurlar, bir düşünün!... Yalan bir ‘Ruh Hastalığı’, yalancılar ise resmen ve her toplumda olmak üzere ‘Ruh Hastası’dır... Yazılı ve yazasız tüm ahlak yasalarda bu böyledir!... İsteyen araştırsın!... Makam ve mevkisi ile sosyal statüsü ne olursa olsun, yalan ile yalancılara özlem duyan ve onları destekleyen insanlar resmen ‘Ruh Hastası’dır...
YORUMLAR
Önemli bir konu gerçekten, anlamlı bir yazıydı...
Belki intiharın eşiğine gelmiş bir insanın neler hissettiğini ve nasıl o noktaya kadar geldiğini anlayamayız ya da hissedemeyiz ama bunun ne kadar önemli bir konu olduğunu ve bu konuda insanları bilinçlendirmek gerektiğini çok iyi biliriz.
Duyurlılığınıza ve kaleminize sağlık...