- 395 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KOD ADI ÇIPLAK
İkindi vakti. Güneş Adıyaman ile Samsat’ın orta yerinden, yukarıdan göz kırpıyor Kâhta’ya…
Kâhta sessiz, sakin günlerinden birini yaşıyor.
Hava çok güzel…
Ziraat Bankası’nın çarşıya bakan tarafındaki köşede, mülkiyeti Ahmet Selçuk’a ait “CANTEKİN KİTAPEVİ”NİN önünde bir arkadaşla oturuyoruz.
Toprak kulübü Halil Dayı ile Emin Amca ortaklaşa çalıştırıyorlar.
Çay siparişlerini telefonla veriyoruz. Çaylarımızı her seferinde Emin Amca’nın sevimli oğlu Abdullah getiriyor.
Arkadaşa ne içeceğini sorunca, çay cevabını aldım.
Toprak kulübe telefon açıp iki tavşankanı çay rica ettim.
Çok geçmeden Abdullah hızlı adımlarla çayları getirdi.
Eski kaymakam evi ile PTT arasındaki yoldan, yaşlı beş kadın ile üç erkek göründü. 7–8 çocuk arkalarından geliyordu.
İçlerinden bir kadın hüngür hüngür ağlıyordu…
Askerlik şubesinin önünden gelen kalabalık kadın ve erkek gurubu göründü.
Marangoz dükkânlarının arasından bizim oturduğumuz yöne doğru yavaş yavaş geliyorlardı.
Birkaç kadının gözlerindeki yaşları mendille sildiğini fark ettim.
Hükümet konağının üstünden gelip, Ziraat Bankasının önünden geçen yoldan da insan kalabalık gözüktü.
O kalabalığın içinden de bazı kadınların ağladığını fark ettik.
Bir şeyler vardı?
Bir şeyler olmuştu…
Hem de insanların gözyaşlarını Kâhta sokaklarında akıtacak kadar acı veren bir şeyler olmuştu…
Ne olduğunu anlayamamıştık…
İnsanlar, bizim oturduğumuz yöne doğru geliyorlardı.
Çarşı tarafından, insanın yüreğine bıçak gibi saplanan bir çığlık koptu.
Feryat, figan ve havar havar sesleri dört bir yana dağıldı… Acı dolu haykırışlar gökyüzüne doğru yükselmeye başladı.
Çaylarımızı telaşla yere bıraktık.
Arkadaşla birlikte sesin geldiği yöne doğru koştuk.
Çıplak denen Mehmet’in evinin önünde, büyük bir kalabalık birikmişti.
Dışarıdaki kalabalık erkeklerden meydana gelmişti.
Gelen bayanlar ağlayarak evin avlusuna giriyorlardı.
Ne olduğunu merak ettik… Duvara dayanmış, yüzüne acının hüznü çökmüş bir tanıdıktan bilgi almak istedik…
Kod adı Çıplak olan Mehmet’in hanımının vefat etmiş olduğunu öğrendik.
Üstünde kahverengi şalvarı, çeketi, beyaz gömleği ve başında Kâhta yapımı şapkası ile Çıplak evden çıktı.
Ağlamıştı…
Gözleri kan çanağına dönmüştü.
Yüzü sapsarı kesilmişti.
Ayakta zor duruyordu.
Perişan bir haldeydi.
Kod adı Çıplak olan Mehmet yavaş yavaş kalabalığın ortasına doğru yürüdü.
Orta yerde bir heykel gibi durdu…
Biraz bekledikten sonra iki elini gökyüzüne doğru uzattı...
Başını arkaya doğru eğerek gözlerini arşa dikti…
Usta heykeltıraşların elinden çıkmış tarihi bir heykel gibi duruyordu…
Birden avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı:
—Allahım! Allahım! Söyle ne istedin benden? Neydi benim suçum, günahım?
Durdu…
Düşündü…
Tekrar avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı:
— O evimin direğiydi. Yemeğimi yapan kadınımı aldın benden! Çamaşırımı yıkayan kadınımı aldın benden! Evimi pırıl pırıl yapan kadınımı aldın benden! Söyle! Söyle ne istedin benden!
Cevap bekler bir hali vardı.
Beklediği cevabı alamayınca öfkesi arttı:
—Allahım! Allahım! Karımı aldın benden! Senin ne işine yarar? Zaten ihtiyardı. Benim işimi zar zor görüyordu! Senin ne işine yarayacak? Aldın! Ne edeceksin? Ne işini görecek söyle bakalım?
Durdu.
Sinirinden zangır zangır titriyordu…
Yaşlı bir amca kendisine doğru yaklaştı.
Yalvarırcasına, en yumuşak bir ses tonuyla:
— Mehmet sakin ol, dedi. Günaha giriyorsun. Allah’ın işine karışma.
Kod adı Çıplak olan Mehmet, yaşlı amcanın söylediklerini duymadı bile.
Daha bir öfkeyle konuşmasına devam etti:
— Allah’ım! Allah’ım! 60 -70 yaşlarında olup 20 yaşlarında ki fidan gibi kızları kucaklarına alanlar var. Benim ihtiyarı ne edeceksin? Alacaksan 20 yaşında, morukların kucağında harap olan kızları al. Gençler! Güzeller! Senin işine yararlar. Söyle Allah’ım söyle! Genç dururken ihtiyar alınır mı? Bana düşmanlığın ne?
Durdu.
Gözlerinden damlayan yaşları eliyle sildi.
Duruşunu hiç bozmuyordu.
O konuşan bir heykeldi.
Etrafını saran kalabalık şaşkınlık içindeydi.
İlk defa bir cenazede, cenaze sahibi isyanını sesli dile getiriyordu.
Kalabalıkta bulunan insanlar, kendi aralarında yavaşça yorum yapmaya başladılar:
Allah yardım etsin. Acısından ne dediğini bilmiyor.
—Mehmet bu acıya dayanamaz. O da yakında ölür.
Sakallı, takkeli bir hacı emmi:
— Allah’la kavga edilir mi? Allah’a isyan edilir mi? Allah’ın işine karışılır mı? Günaha giriyor. Cehennemde cayır cayır yanar vallahi.
Yorumlar çoğaldı.
Aklı başında, güngörmüş birkaç yaşlı, kalabalığı yara yara Çiplak’a doğru yürüdüler.
Onlar Çıplak’a daha kavuşmadan, Çiplak yine konuşmaya başladı:
— Allah’ım! Kurban olduğum Allah’ım! Ne istedin benden? Yuvamı yıktın… Ben fakirim… Ben naçarım. 70 yaşında, 20 yaşında ki kızları alan zenginlerin karısını alaydın… Onların parası çok… Bir kadın yerine on kadın, on kız alırlar. Ya ben ne yaparım! Ne yaparım Allah’ım! Ben perişan olurum! Ben rezil olurum! Ben ölürüm Allah’ım! Ben ölürüm! Niye ben kuluna acımadın? Beni niye yalnız bıraktın? Benim yuvamı niye yıktın? Benim suçum neydi Allah’ım? Benim günahım neydi Allah’ım? Benim karımı niye aldın? Niye aldın? Söyle niye aldın? Senin ne işine yarayacak Allah’ım? Allah’ım! Allah’ım! Söylesene nedir benim günahım?
Güngörmüş yaşlı amcalar, şoka giren ve heykel gibi duran, iki elini gökyüzüne doğru açıp avaz avaz bağıran Çıplak’ın koluna girdiler.
Yavaş yavaş duvara doğru götürdüler. Birlikte duvarın dibine çöktüler.
Babacan tavırlarla, tatlı sözlerle Çıplak’ı sakinleştirdiler.
Evden bir sitil su getirttiler.
Çıplak’a elini yüzünü yıkattılar.
Kadınlar, evin avlusunda cenazeyi yıkayıp hazırladılar.
Camiden getirilen tabutun içine koydular.
Erkekler tabutu aldı.
Tabut omuzlarda taşınırken, ara sıra tekbir getirildi.
Kâhta çarşısının ortasından, Ulu Camiye kadar cenaze omuzlarda taşındı.
Birlikte cenaze namazı kılındı.
Cenaze mezara doğru götürülürken, Çıplak iki kişinin kolları arasında, mırıldana mırıldana cenazeyi takip ediyordu.
Ne söylediği anlaşılmıyordu.
Çıplak büyük bir acı içinde eşinin mezara konduğunu, üstünün toprakla örtüldüğünü izledi.
Canından bir parça alınmıştı…
Onun perişan hali cenazeye katılan insanları da etkilemişti.
Allah, vefat eden Çıplak’ın hanımına gani gani rahmet eylesin.
Kod adı Çıplak olan Mehmet, dostlarının kolları arasında artık eşim dediği hayat arkadaşının nefes alıp veremeyeceği mekâna döndü…
Kolu kanadı kırık bir kuşa dönmüştü…
Boynu bükük sessizce ağlıyordu…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.