- 2150 Okunma
- 23 Yorum
- 4 Beğeni
Güneydoğu ve Annemin Gözyaşları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karşılıklı oturuyoruz ana oğul, kuzey rüzgarlarına açık bu küçük balkonunda. Onun yüzü, her zaman olduğu gibi yine batı istikametine dönük. Zira, oturup kalkmak için, sağlam olan sağ kolunun yardımı ile balkon pervazından destek alması gerekiyor daima. Bu nedenledir ki, yaklaşık dört yıldır ikamet ettiği ve belki de ilçenin en güzel manzaralı balkonuna sahip evinden, bu güne değin asla doğu yönünü, Kaçkar dağlarının yüksek doruklarından inanılmaz güzellikte doğan sabah güneşinin insanın içini yaşama sevinci ile dolduran ilk, bakir ve rengarenk ışıklarını seyretme imkanına sahip olmadı sol yanı tamamen felçli olan annem.
Dört bir yanımız, irili ufaklı çiçeklerle sarılı yine. Seksenini çoktan deviren annemin, içinde yaşattığı çiçek sevgisinden hala hiç taviz vermediğini keşfediyorum tuhaf bir mutluluk hissinin gölgesinde. Doğup büyüdüğüm, kartal yuvasını andıran evimizin iptidai merdivenlerinde, yüksek duvarların arkasına gizlenmiş küçücük bahçemizin her santimetrekaresinde, pencere pervazlarında, kapı eşiklerinde itina ile yetiştirdiği ve hayatımıza güzellik katan envai çeşit çiçeği düşünüyorum bir an. Şimdi, hastalığı gereği, tüm hayatı boyunca yaşadığı müstakil ve bahçeli evlerinden koparak, yüksek bir apartmanın bilmem kaçıncı katındaki bu mahzun dairede, ömrünün kalan kısmını geçirmeye mahkum maalesef. Zira, ne kuzinesini yakarak keyifle ısınmaya, yaktığı çalı çırpının insana haz veren çıtırtısını dinlemeye, ne de bağ-bahçe ile uğraşmaya takati yok. Öyle, boynu bükük geçireceği günleri yaşamakta. Tek tesellisi, tüm ilçeye hakim balkonundan, gelen geçen yolcu otobüslerini, balıkçıların tüm faaliyetlerini, Doğu Karadeniz’de seyri sefer yapan tüm gemileri,Trabzon havalimanına iniş kalkış yapan tüm uçakları seyretme imkanına sahip olması. Otobüslerin kalkış saatlerini, uçakların geliş gidiş programlarını ondan öğrenebilirsiniz. Mesela, İzmir’den kalkıp da, Doğu Karadeniz istikametine sefer yapan bir yolcu otobüsünün, o gün ne kadar geç kaldığını, ya da ne kadar erken geldiğini anında tespit edebilir.
’Çiçeklerin solmuş’ diyorum sohbete girmek için.
’Evet, sulayamıyorum.’
’Neden?’
’Kova ile su getirmem imkansız. Birisi getirirse, ancak sulayabiliyorum.’
Kalkıp, bir kova su dolduruyorum lavabodan, getirip istediği yere koyuyorum. Sağ kolu ile destek aldığı balkon pervazının yardımı ile doğruluyor, üç ayaklı bastonuna dayanarak çiçeklerinin olduğu tarafa dönüyor zahmetle. Çocuğu gibi, şefkatle, sevgi ile yaklaşıyor çiçeklerine; öpüyor, okşuyor her birinin yapraklarını, çiçeklerini. Onlarla insan gibi sohbet edişini seyrediyorum bir süre dudaklarıma yerleşen hoş bir tebessüm eşliğinde. Daha sonra, başımı hayatın realitesine çeviriyor, güzel memleketimin doyum olmayan manzarasının tadını çıkarmaya yöneliyorum.
İlçenin mütevazi iskelesinden demir alan yük şilebi, yönünü batıya çevirmiş, aheste aheste körfez çıkışına doğru yol almakta. Hoş bir poyraz, deniz ile dağ arasına sıkışmış bu sahil ilçesine çöreklenen rutubetin getirdiği boğuk havayı az buçuk dağıtmakta, nispeten serin ve solunabilir bir ortamın oluşmasını sağlamakta.
Kalanima deresinin açıklarında kümelenen küçük balıkçı motorları, sanırım her geçen gün sayıları biraz daha azalan istavriti, olta ile avlamanın zevkini tatmaktalar.Yarı yaşımda olduklarını tahmin ettiğim çınar ağaçlarının alçak dalları üzerinden gözüken mendireğin nihayetindeki metal Atatürk resmi ve hemen yanı başında dalgalanan güzel bayrağımız, manzaramın inanılmaz güzel bir detayı olarak yerlerini almış durumdalar.
Kuzey batı istikametindeki küçük limana, tek pistonlu motorlarından yükselen ve alışkın kulaklara hoş bir melodi ahengi ile yansıyan gürültüleri eşliğinde, rengarenk boyalı balıkçı takalarının biri giriyor, biri çıkıyor. Mendirekteki söğüt ağaçlarının altına yerleştirilmiş alçak masalara tünemiş küçüklü büyüklü aileler, muhtemelen serin deniz havasının ciğerlerine doldururken, bu eski ve güzel ilçenin hoş manzarası eşliğinde, kendilerine ince belli bardakla sunulan demli Rize çayını afiyetle yudumlamaktadırlar.
Her taraf cıvıl cıvıl. Çok canlı, çok hareketli.Batı yönüne iyice yaslanan güneş, bir başka sevimli aydınlatıyor ve ısıtıyor yöreyi. Uzaklarda, denize bir boynuz gibi uzanan Trabzon yarımadasının üzerine kurulan şehrin yüksek binalarının, çocukluğumun o muhteşem yeşil doğa manzarasını nasıl silip süpürdüğünü seyrediyorum hüzünlü bakışlarla. Çocukluğumda ne kadar uzak,erişilmez ve güzel gelirdi gözüme şehir. Oysa, şimdi ne kadar yakın ve ne kadar sevimsiz...
Annemin beklemediğim anda ve beklemediğim bir konuda sorduğu soru ile kendime geliyorum.
’Bir işçi kaza geçirmiş dedi baban sizin iş yerinde.’
’Evet, maalesef.’
’Nasıl oldu? Nasıl durumu şimdi? Umarım iyidir.’
’İkinci kattan sırt üstü düşmüş dalgınlıkla. Bayağı bir hasar görmüş. Başında büyükçe bir çatlak var, kaburgalarından bazıları da kırılmış. Hayati bir durumu yok çok şükür. Hastanede şu anda.’
’Vah zavallı!... Buralı mı imiş?’
’Yok!... Ta Hakkari’den gelmiş zavallı üç kuruş ekmek parası kazanmak için.’
’Vah vah!... Aman oğlum, sakın yalnız bırakmayın garibi. Kendini kimsesiz hissetmesin.’
’Merak etme anne. Daima yanında bir arkadaş bulunuyor, her ihtiyacı anında gideriliyor. Ona, gözümüz gibi bakmaktayız.’
’Aferin oğlum. Bize de de bu yakışırdı zaten.’
’Babası ile konuştum dün telefonda. Merak etmemesini, oğlunun durumunun iyi olduğunu söyledim. İsteği üzerine para çıkardık kendisine, otobüsle yola çıktı, buraya geliyor o da.’
’Nerede kalacak oğlum? Kalacak yeri yoksa gelsin, koskoca ev burası, bizde kalsın.’
’Otelde yeri ayrılmış, gerek yok anne. Yine de sağ ol düşündüğün için.’
İçeride, uzandığı kanepenin üzerinden televizyondaki haberleri seyreden babamın vahlanmaları geliyor kulağımıza o sıra.
’Vah vah!... Allah rahmet etsin!’
’Hayrola? Ne oldu baba?’
’Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde, üç polisimizi uyurken şehit etmiş zalimler.’
Bu acı haberi duyan annem, dikkatini ve bakışlarını çiçeklerinden alıyor, yavaş hareketlerle gelip her zamanki yerine oturuyor. Yorgun bakışları, kirpiklerine süzülen bir mahzun göz yaşı gölgesinde, Karadeniz’in lacivert ufuklarında kaybolup gidiyor. Dudaklarında ise, hüznün sevimsiz yansımaları...
’Nur içinde yatsınlar. Haklarını helal etsinler bizlere.’ diye mırıldanıyor.
Bir tutam hayat
15.09.2015-Trabzon
YORUMLAR
Yaşanan o günü anı belleğinizden bizlere akıcı bir üslupla ne manidar aktırmışsınız...
Sanki bir an lirik bir ırmakta kulaç attığımı hissettim.
Finalde sol yanıma iplik iplik sızılarla yuvarlandım...:(((
Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Kaleminiz daim olsun gönül dostu...
Selam ve saygıyla
Yaşanan o günü anı belleğinizden bizlere akıcı bir üslupla ne manidar aktırmışsınız...
Sanki bir an lirik bir ırmakta kulaç attığımı hissettim.
Finalde sol yanıma iplik iplik sızılarla yuvarlandım...:(((
Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Kaleminiz daim olsun gönül dostu...
Selam ve saygıyla
Merhaba BTH, öncelikle kutluyorum.
Bir tarafı felçli olmasına karşın çiceklerle haşır neşir olmaktan asla vazgecmemis bir anne, memleket meselelerine hüzünlenen bir bana, ekmek davasina düşmüş yurdumun göçer insanlari.
Her şeyiyle dört dörtluk bir yazı, insanca, pek insanca yaşanilası günler geçirmesek de ümidimiz var hala...
Saygilar.
Sevgili Gökhan.
Öncelikle günün yazısını ve yazarını can-ı gönülden kutluyorum.
Anne tarafından Trabzonlu olmam hasebiyle- hiç görmemiş olsam da- ben kendimi hep o topraklara ait olarak hissederim. Dolayısıyla senin her yazında sanki oralara gitmişim, oralarda yaşamışım ya da oralarda yaşıyormuşum gibi olurum. Bu tabii ki senin kaleminin gücü...
Ayrıca her yazında ne kadar mütevazi ama bir o kadar da düzgün bir ailede yetiştiğinin izleri var. Seni çok sevmemin sebebi de bu sanırım.
Bu yazı Türkiyemizde olması gerekenler ile olmaması gerekenleri de bir güzel ifade etmiş.
Annen ve babanın yaralı işçi ile ilgili duyguları, buna karşılık evinde uyurken öldürülen üç polis...
Tüm insanlarımızın gerçek manada kardeş olduklarını görme dileklerimle.
Selam ve sevgiler.
Gözümüzde canlandı bir yandan gönlümüzde yaşadık ve yaşattık dile getirdiklerinizi.
Okumak adına öyle mutlu oldum ki bu bağlamda yürek dolusu teşekkür ve tebriklerimi sunuyorum değerli BTH.
Anne kelimesi en güzel çiçeğin yanına yaklaşıyor bu yüzden annelerimiz de nadide bir çiçek bize bizi ve sevgiyi yaşatan.
Ne mutlu dostların sayfasında soluklanıp ortak paydada buluşmak.
Yüreğiniz solmasın ve değerli annenizin o güzel çiçekleri de. Onlara öylesine ihtiyacımız var ki.
Var olunuz. Yorumda geç kalmışlığımı mazur görün değerli dost.
Sonsuz saygılarımla ve annenizin ellerinden öpüyorum...
Senden iyi tasvirci var mı bu Defter'de acaba? Sanmam! En azından ben rastlamadım.
Üstelik bu yargım yeni de değil. Zaten yargı da değil.
Eğer bu yazıyı uzun uzun yazsaydın, uzun olur korkusuna kapılmadan yazabilseydin ve bir ressam okusaydı yazdıklarını: Daha şimdiden anlattığın, senin hemen tanıyacağın manzarayı çizerdi bir çırpıda ve burada ben yaşıyorum işte, sözüne kulak vermez, paletine daldırdığı fırçasıyla ananın, babanın bırak dış görünüşlerini, iç dünyalarını bile tuvale yansıtır, kaza geçiren Hakkarili işçinin acısını içimize akıtan bir resim yapardı gözü kapalı.
Öyle güzel anlatmışsın ki; Hakkarili işçi gözümüzde değil, vicdanımızda canlandı. Anacığının kaygısı içimizde uyandı. Çiçeklerin kokusu burnumuza geldi. Küçük motorlu teknelerde oltayla istavrit avladık. Poyrazı soluduk. Yük şilebinde lostramayla konuştuk, körfez çıkışına doğru aheste aheste yol alırken.
Uçakları seyrettik inip kalkarken. Mendirekteki söğüt ağaçlarının altında Rize çayını afiyetle yudumladık. Otobüslerin ne kadar geç kaldıkları üstüne bahislere girdik.
Yeni zamanlarda ortaya çıkan sevimsizliklere biz de üzüldük. Biz de çınarların alçak dallarına bakarken, mendireğin nihayetindeki metal Atatürk resmi ve hemen yanı başında dalgalanan güzel bayrağımızın güzel bir detay olduğunu teslim edip, onların, çınarların bazılarımızın yarı yaşında olduklarını tahmin ettik.
Ve her şeyden önemlisi sağ kolumuza dayanıp, sol kolumuzun felçli oluşunu içimizde canlandırırken, anacığına hüzünlendik.
Okuduk, günlük siyasetin kabalığından kardeşliğin sıcağına kayıp, mutlu olduk. Üstelik, mutluluğu müjdeleyen hüzün de yanımızdaydı.
Ve sen bunu hep yapıyorsun. İyi de ediyorsun.
Seni sevgiyle kucaklıyorum.
nitemtran tarafından 9/16/2015 2:23:33 AM zamanında düzenlenmiştir.
Güzel öykünüz ve verdiğiniz önemli mesaj için tebrikler. işe ırksal değil vicdani olarak yaklaşıp bu ayrımı yaparsa milletimiz bağlarımız çözülemeyecek bir hal alır. çaresizlikten bile olsa insanların birer zombi gibi sokaklara dağılıp kendileriyle aynı dertten muzdarip olan doğulu kardeşlerinin can ve mallarına bilinçsizce, vicdansızca saldırı yaptığı, amaçlarının tersine hizmet eden eylemlerin olduğu bu dönemde olumlu tavrımızı yaymalıyız ki huzur gelsin.
Bir tutam Hayat ;Hakikaten tutulur bir hayatınız var;iyi bir aileden olmak!
.Karadeniz insanını seninle sevdim desem :) Bizim doğunun insanı gibisiniz..cömert!..Daha önceki yazılarınızda da yardım severliliğinizi insanlara bakış açısını okudum..İyi bir eş, iyi bir baba ve iyi bir çevreci olarak takdirlerimi bırakmıştım sizi tanıdıkça diğer değerli yazılarınızda ...o kadar güzel bir kalemsiniz ki yorulmadan sizi okuyabiliyorum su gibi gidiyor mısralar ve her bir mısrasında bir albümün sayfalarına baktığımı zannediyorum..yazı dolu dolu bir haz veriyor içime ve gözlerimde resimleşiyor hayatınız.... teyzeme geçmiş olsun ellerinden öperiz...onlar bizim değerlerimiz; Annelerimiz; Babalarımızda öylesine...
Hayat işte çok şanslılar sizin gibi evlatları var..hiç evladı olamayanı düşündüm de birden :( ve bugünümüzü...Şehitlerini toprağa veren anneleri :( ve dedeleri neneleri hayatın bu acımasızlığı karşısında ayakta durabilmekten başka çareleri yok ...maalesef ki, hayatlar kararıyor ve yaşamak çok daha zorlaşıyor gün geçtikçe...
..Evet Şehitler ölmez vatanda bölünmez..Acılara gark oldular olduk... Rabbim Yar ve Yardımcısı olsun Ülkemizin ...
Bu güzel yazı için teşekkür ederim çok çok güzeldi ...Yaylalara ve karadeniz insanlarına selam...
selam ve muhabbetle hoşçakalın
Gül ESEN tarafından 9/15/2015 11:40:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba sevgili Gökhan
Öncelikle güzel gönüllü ve sevgi dolu annenize sevgi ve saygılar
Ben de çiçek sevdalısıyım ama ne yazık ki sizlerin imkanına sahip değilim mekan bakımından
Salonum ve küçük balkonum sera gibi hasta da olsam kalkar onları sularım bu sevda başka bir sevda
Annenizin duyarlı yüreği bunuda yalnız değil biz Kürt Türk et tırnak olmuşuz ayrılamayız
Inan ki bu halkın çoğunluğu da anneniz gibi düşünüyor
Yaralanan iş arkadaşınıza açıl şifalar dilerken mehmetçiklerimize de rahmet dilerim.
Bu acı olsyları anlatıcınızda bile bir letafete ve feraset var
Annenizden almışsınızdır her halde bu güzel hasletleri
Size ve güzel annenize saygı ve selamlar hoşça kalın
Vicdan böyle bir şey işte...
İyiyi kötüden,doğruyu da yanlıştan ayırt edebilme duygusudur.
Annenizde derinlemesine gelişen bu duygusu sebebiyle teşekkür eder,"manzaranın güzelliği hüznünde saklıdır".der ya Ahmet Rasim...
Yazınız onu da yaşattı bana.
Güzellikler dileğimle.
Kıymetli hocam
Son satırları derin bir acıyı işlese de geneli itibariyle çok keyifli yazıydı tebrik ederim.
Bu ülkede yaşayan insanlar bu toprakların ekmeğini suyunu içmiş herkes eninde sonunda doğru yolu bulacak bu ülkenin bölünmez bir bütün olduğunu anlayacaktır.
Gökhan hocam sayenizde bizlerde güzel manzaranın doyumsuz keyfini yaşadık
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
Bu güzel öykünün yazılmasına vesile olan annenize saygılarımı gönderiyor. ellerinden öpüyorum.
Yalnız bir insanın diğer insanların önemsiz gördüğü ince ayrıntılara vakıf olması ne güzel anlatılmış.
Tasvirler şahane...
Selahattincansız ın dediği gibi insanın oraları göresi geliyor.
Kaza geçiren Hakkarili işçi ile Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde üç polisimizin uyurken şehit edilmesi
çelişkisiyle verilmek istenen mesaj alındı anlaşıldı hocam...
Selamlarımla...
Öyle yazıyorsun ki insanın oraları göresi geliyor.
bize de hayal etmek düşüyor.
kaza yapan işçiye olan ilgi ve uyurken şehit edilenler... ne demeli işte Türkiye gerçeği.
Bir başka ülkede bu paradoks yaşansaydı çoktan iç savaş ve linçler olurdu.
altıyüz yıllık bir medeniyetin çocuklarıyız, hallerimiz hatalı olsada genlerimize işleyen insanlığımız hala ayakta.
insana umut veren de bu değil mi?
Serhat BİNGÖL
Gökhan hocamın hoş görüsüne sığınarak
Harika yorumunuzdan dolayı sizi gönülden kutlamak istedim
O erdemli engin yüreğinize sağlık
selahattincansız
çok teşekkürler efendim.
Öncelikle annenize ve kaza geçirmiş olan işçi kardeşimize geçmiş olsun,en kısa
zamanda sağlığına kavuşması dileğimle acil şifalar diliyorum.İnsanın annesi,babası
gibisi yok.Yaşı kaç olursa olsun hayatın tüm güzelliklerini birlikte sağlıkla yaşasınlar
hep.Bu vesile ile şehitlerimize ve vefat etmiş anneme,babama Allah'tan gani gani
rahmet diliyorum,yerleri nur,mekanları cennet olsun.İçten,samimi ve hüznü bile sade
bir anlatımlı,yazınıza tebriklerimle.
Saygı ve selamlarımla.
"Kalanima dersinin açıklarında kümelenen küçük balıkçı motorları, sanırım olta ile istavrit avlamanın gittikçe azalan zevkini tatmaktalar.Yarı yaşımda olduklarını tahmin ettiğim çınar ağaçlarının alçak dalları üzerinden gözüken mendireğin nihayetindeki metal Atatürk resmi ve hemen yanı başında dalgalanan güzel bayrağımız, manzaramın inanılmaz güzel bir detayı olarak yerlerini almış durumdalar."
Roman lezzeti aldığım bu güzel paylaşımınız için sizi içtenlikle kutluyorum baki selamlar