7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4250
Okunma
Yaşar Kemal okurmusunuz?Yaşar Kemal’in bir tarihçi değil de bir "anlatıcı" olduğunu hatırlatmak isterim öncelikle.Türkiye’yi oluşturan toplumları,değer yargılarını,insana ve yaşama bakışlarını,kah bir ağanın gözünden,kah bir eşkiyanın ağzıyla,bazen bir asker kaçağının,bazen de bir savaşçının diliyle yansıtır.
Her birinin iç dünyasını o kadar yalın ve çarpıcı sunar ki,bir bakmışsınız Arap olmuşsunuz, bedevi çadırlarında önemli bir duruş sergiliyorsunuz.Ya da bir Türkmen aşiretiyle göç yolundasınız.Bazen de ufacık bir çocuğun yüreğinde büyüttüğü korkuları paylaşırsınız.Bir ananın merhametiyle duygulanır,başka bir ananın nefretiyle öfkesine ortak olursunuz.
Yaşar Kemal’in kendisini uluslararası boyutta duyurduğu,(nobele de aday gösterilen) eseri "İnce Memed" dir. Kitabında, İnce Memedi İnce Memet yapan doğal çevreyi bütün detaylarıyla,uzun uzun anlatır.Anlatırken de hiç bir ayrıntıyı atlamamaya özen gösterir.Okuyucusunu, yaprağın üzerinde ilerleyen uğur böceğinden,gökyüzünde salınan kocaman kanatlı kartallara varıncaya kadar,olayların oluştuğu doğal ortamın içine sokuverir.
Sonra, kendinizi birdenbire Anadolu’da bir köyün ve o köyün insanlarının içinde buluverirsiniz.Öyle bir köydür ki bu,adeta bütün Türkiye’nin kısa bir özetinin, gözlerinizin önüne serildiğini düşünürsünüz.Fakirliğin çaresizliğiyle,varsıllığın kudretini harmanlarsınız.Bir insanın nasıl ağır ağır hainleştiğini izler,bir diğerinin göründüğü kadar yiğit olmadığını bütün yüreğinizle teyid edersiniz.İnce Memedin tutkulu sevdasında ve bu sevdanın sürüklediği yeni ve başka bir dünyaya ayak basarken,aslında dünyanın neresinde olursa olsun,bütün halkların aynı çaresizliklerle örülü,neredeyse birebir aynı dramlarla yüzleştiklerini ve benzer kaosların içinde çırpındığını anlarsınız.Mevcut sistemle muhalif olduğunuz andan itibaren bütün dünyanın farklı bir hal aldığını görürsünüz.İstemeseniz bile...
Akçasazın Ağaları’nda, Anadolu’dan bambaşka bir kesiti sergiler Yaşar Kemal.Geleneksel olanla,aşağıdan gelen iki ağanın çarpışması arasında,evlatlık Yusuf’un yaşadıklarını sorgularsınız.Gerçekten böylemidir? diye sormadan edemezsiniz.Devlet güçlerinin ,ağaların lehine şekillenmeye mecbur olduklarını görür,Yusuf’la birlikte savaşır,bir sonraki parağrafı merak eder ama bir türlü sayfa atlayamazsınız.İşkencedeki Yusuf’a bir ağa "Diren!" der.Sonra diğeri gelip hiddetle bağırır devletin karakolunda:"Hala itiraf etmedi mi?". Yusuf bu anaforda yitip gider,başka bir Yusuf olur.
"Fırat suyu kan akıyor baksana" yı bitirdikten sonra, sabırsızlıkla okuduğunuz yarım dünyanın devamını beklersiniz.Ta ki bir yıl sonra öyküyü iki kitapla birden tamamlar Yaşar Kemal.Enver Paşa’nın Allahu Ekber dağlarında,bitten ve soğuktan ölen askerlerinin arasından sıyrılır,kendinizi Rum’lardan boşalttırılan bir adanın yağma kavgası içinde bulursunuz.Mübadeleden,tek başına saklanan bir Rum’la yakalanmaktan korkarsınız.Göçmenliğin,hele hele zorunlu göçmenliğin sızısını yüreğinizde hissedersiniz.Çanakkale’de Rum’ların ve Ermeni’lerin de müslüman hemşehrileriyle aynı siperde savaşıp can verdiklerini okur,"vatan" denilen olgunun basit olmadığını anlarsınız.
Yaşar Kemal,tarihçi değil elbette.Ama iyi bir anlatıcı,hakkını veren bir edebiyatçı.Okuduğum,yaşanmış bir öyküyü anlatmadan geçemeyeceğim;Yaşar Kemal,Erzincan depreminde yanında bir muhabirle gördüklerini anlatmak üzere deprem bölgesine gider.Gördüklerini kaleme alır.Yazı yayınlandıktan sonra,muhabir iki gözü iki çeşme sorar: -Usta,anlattıklarını ben nasıl farkedemedim?
Yaşar Kemal, böyle bir anlatıcıdır.Genelde Türkiye’yi,özelde Anadolu’yu anlamak için Yaşar Kemal okumalısınız.O sizi tahmin etmediğiniz dünyalara götürür.Yeter ki zaman ayırın...