Nazife Teyze'ye Mektup
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
’Süslü Saksı Evleri II.’
"Merhaba NazifeTeyze.
Nasılsın, oralar nasıl? Yaz çoktan gelmiştir tabi.
Bizim buraları soracak olursan, hep aynı. Hep kış hep kış. Bazen diyorum ki, acaba Nazife Teyze iyi mi etti de gitti sıcak memlekete. Sonra da yok diyorum, o bizden ayrı, biz ondan. Keşke gitmeseydin be Nazife Teyze, hani sana yolladığım o bisküviler var ya, seninleyken nasıl da tatlı gelirdi bana. Şimdi ne çayın tadı var, ne de o bisküvilerin... İnan ki mahallenin bile tadı yok. Dışarı çıkıyorum, iki adım atıyorum olmuyor. Canım yürümek istemiyor sensiz. Diyorum ya sensiz hava alamıyorum sanki. Millet hasta mısın diye soruyor yüzüme bakıp bakıp. Bakkala gidip bisküvi alıyorum sen varmışsın gibi, Bakkal Rıza Amca bile git yat uyu kızım hastasın sen hasta diyor suratıma bakıp. Ha sahi, onun da çok canı sıkkın yaa.. Zavallı adam, çok acıdım inan ki.
Bakkal Rıza Amcanın oğlu Rıfkı vardı ya, hani sen hastanedeyken koşup sana kan veren. Babasını terk etti geçen hafta. Kasadaki bütün paraları almış, bi bozuklar kalmış. Hayırsız yaa.
Rıza Amcaya’da bir mektup yazmış özür dilemiş. Neymiş bir Rus kadına aşık olmuş onunla gitmiş. Çocuklarımla karım sana emanet demiş. Onlara iyi bak, karıma sakın Rıfkı gitti deme demiş. Öldü de, üstünden kamyon geçti de ama sakın bir kadın peşinden gitti deme baba demiş.
Gördün mü Nazife Teyze, nasıl erkekler var? Benim böyle bir kocam olacağına hani valla üzerinden kamyon geçseydi. Ulen hem üzülüyor, hem de gidiyor eşşoğlusu. Ya babasının ne suçu var ki şimdi? Olur mu böyle şey yani, değil mi Nazife Teyze?
Amaan boşver bize ne ya milletten. Benim asıl derdim senin sağlığın...
Sen nasılsın?
Oraların sıcağı iyi gelir ona diyor Hatice Annem. Var ya, Hatice Annemin dilinden anlıyor sanki senin şu kedin inan. O böyle konuşunca, dirilip dinliyor mırıldanmaya başlıyor. Yoksaa, kimsenin sesini duyduğu bile yok garibin.
Sahi Nazife Teyze, geçen senin çıktığın o ev vardı ya hani. O evi birileri kiraya tutmuşlar da. Boya badana falan işte. Yerler de yeniden bişeyler yapılıyormuş. Tahtaların birinin arasından bir paket çıkmış. Sana en yakın benim diye bana verdiler. Valla ucundan baktım ne yalan söyleyeyim, tamamen açıp bakmadım. Siyah bir erkek saati, bir şeyler daha var galiba, dedim ya açmadım ama öyle gibi anlaşılıyor. Eski bir erkek mendiline sarmışsın. Aldım.
Bu mektubu yolladığım adrese gönderiyorum. Umarım eline geçer. Haa, beş paket de bisküvi koydum koliye. Alınca bana yaz, yaz ki içim rahatlasın. Bişey daha... Sen giderken bir saksı çiçeğini arka pencerede unutmuşsun, onu da ben aldım. Öyle güzel yavruladılar ki. Sanki açmak için yazı bekliyorlar. Az kaldı demek istiyorum da, dilimden anlamazlar.
Biliyorum bir kaç haftaya kalmaz leylekler bile gelir artık.
Buralara yaz gelmeden ve bisküvilerin bitmeden bana yaz.
Postacıyı merakla bekliyorum.
Kendine iyi bak.
Ben de kara kedine iyi bakıyorum sakın aklın kalmasın.
Hadi hoşça kal."
Davi
YORUMLAR
Sağlam dostluk ve komşuluk, hastalarımızı düşünüp kan vermeyi ,Postacıyı merakla bekliyorum derken
mektuplu yıllarımızı,’Süslü Saksı Evleri II.’
Her satırına yorum yapmak isterdim, vefa örneği olan çok kıymetli bir mektuptu. Keşke uzasaymış , büyük bir keyifle okudum...Davidof dost kalben tebriğimle...
Güzel insan değerli kalem...
Sevgilerimle...
Oya gedik tarafından 9/13/2015 1:50:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Oya Can...
İnce detaylara göz gezdiren okurları her zaman severim bilirsin.
Yazımın okurlarına bir mektubu, bir de sürprizi olacak kısmetse.
Beğenir misiniz bilemem.
Güzel yorumun için çok Teşekkür ederim.
Her şeyin gönüllerimizce olması dileklerimle.
Sımsıcak, yeni neslin tanımadıği, pullarında bile koca bir kültür sergilenen mektupları anımsattınız sevgili yazarım.
Tebrik ederim, sevgilerimle...
Davidoff
O yılları az çok hatırlıyorum...
:(
Postaneye giderdir özellikle farklı pul alalım diye. Sonra her gelen mektubun üzerinden yavaşça çıkarırdık pulları yırtılmasın diye.
Her şehirden gelen pul başka olurdu ve her ülkenin pulu da.
Yabancı ülkelerin pulları daha büyük olurdu.
O yıllar da Almancı akını olduğu için, Almancılardan gelen haberleri dört gözle beklerdik. Aslında tek amaç, mektuplardaki pullarıydı.
Çocukluk işte diyesim geliyor da, aslında hiç de öyle değilmiş.
Çocuk olan oyuncakla oynar, bizim işimiz gücümüz pullardan albüm yapmaktı.
Ne güzel yıllardı. Teşekkür ederim hatırlattığın için Sevgili arkadaşım.
Selamlarımla.
Resimdeki gibi sokakta büyüyüp yaşama atıldığım için olsa gerek, yazı çok tanıdık geldi. Az eşelesem sanki bizim mahallede ki gülsüm teyzeye yazılmış gibi. Çocukluğundan duru anılarla sıyrılanlar ne kadar şanslı.
Düşünüyorum da bizden sonraki çocukların mahallelerinden birisine yazdığı mektupu.Bu kadar az şeyle
mutlu olmayacakları kesin. Mesela market reyonlarında yer alan binbir çeşit bisküviye dönüp bakmıyorlar bile. Bir paket jelibon yada bir şişe asitli içecek onları daha mutlu ediyor.
Oysa pötübör ve kremalı bisküviden başka çok çeşit olmadığı mahalle bakkalımızın içine girdiğimiz anda o kokuyla mest olan , mahallemizden giden her komşunun ardından ağlayan şanslı nesildik, ne oldu da bu kadar eğreti toplum olduk .
Bu tarz mektupların daha sıkça yazılıp, kaybolan değerlerimizi hatırlatma dileğimle. Tebrikler efendim.
poeme_şiir tarafından 9/12/2015 5:30:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
poeme_şiir, sayfama hoş geldiniz...
Önce kendim, sonra Nazife Teyze adına Teşekkür ederim.
Dediğiniz gibi, unutulmuş değerleri kısa da olsa öykülerle, veya şiirlerle yeniden hatırlatmak güzel olsa gerek.
Güzel yorumunuz için tekrar teşekkürler.
MEKTUP
Güzel görünmezdi
Sarmaşıklı asma
Serçelerin ötüşü
Bu kadar tatlı gelmezdi
On kuruşluk kagıt
Üzerinde yazılanlar olmasaydı.
Nasıl sevinirdi insan ,
Askerde,okurken.
Sevdiğinden gelen.
Koklarken oranın havasını getiren..
Tebrik ederim bizi eskilere götüren Davi'ye...
Davidoff
Ne güzel bir şiirle yorum bu.
Sağ olun Sn. Özaydın. Bu yorumu küçük bir kağıt üzerindeymiş gibi okudum az önce. Sonra da tekrar zarfına koyup saklayacağım...
Tekrar tekrar teşekkür ediyor kalemim sizlere.
Saygı ve Selamlarımla efendim.
Ben mektubu okurken sihirbaz yazarım da benim mi içimi okudu diye düşündüm. Tam haleti-ruhiyeme uygun düşen harika bir yazıydı yine. Ayrılıklar büyük acı verir bana. Süresi bilinmeyen bir ömrü sevdiklerinden ayrı geçirmek…Mektuplarsa bu sürecin en canlı tanıkları.
Nazife Teyze iki canlı anı bırakmış ardında ne güzel..Biri kara Kedi diğeri yavru sahibi olan olan bir saksı Çiçek.Hele ki bisküviler...
İsimler ise beni, geceleri bile evlerin kapıları açık uyunan eski bir mahalleye aldı götürdü..
Ömrüne ve Kaleminin gücüne bereket…
Davidoff
Gören gözlerin var ya hani; o iki canlıyı görebilen...
Ayrıca Teşekkür ederim Devrim.
İsmine, Ömrüne, Kalemine bereket.
Ne çok severim mektup yazmayı ve almayı. Bana o duyguyu anımsattın Sevgili Davidoff. Hatta bende bir karalama yapmıştım yakın zamanda Sevgili Ata'ya hitaben, onu buldum alel acele, düzenleyip astım az önce :) İlham olduğun için teşekkürler.
İyi ki varız. Bizler olmasaydık, sanat olmasaydı (olmasa mektubun yazdıkların olmasa...der gibi)
ne yapardık ki. Bomboş, amaçsız, ruhsuz.
Emeğine yüreğine sağlık, su gibi bir mektuptu. Sevgimle.
Davidoff
O halde ne mutlu Davi'nin kalemine Çiğdem...
Teşekkür ederim güzel yorumun için.
"Olmasa mektubun, yazdıkların olmasa." :)
Tahtaların arasından çıkan erkek saati devamı varmış gibi hissettirdi. Yoksa da öyküye kattığı gizem ve yarattığı merak duygusu yetiyor. Keyifle okudum. Tebrikler.
Davidoff
Okumak, yazmaktan bir kaç tık daha zordur Tante Rosa.
Çünkü okumanın içinde, yazıya vakit ayırmak vardır.
Yazarın ne demek istediğini anlamak vardır.
Sizin yazının içinden almak istedikleriniz vardır.
Yazının kahramanlarının yapmak ve yapamadıklarına aklınızdan yeni bir yazı yazmaya çalışmak vardır...
Mesela, siz bir yazarsınız ki, hatta çok rastlamışımdır yazar olmayanlar bile, bu öykünün veya romanın sonu öyle değil de, böyle bitebilirdi derler.
Kısacası; okumak zordur.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Artık çoktan unutulmuş ama beklemesinin bile hakikatli mutluluklara vesile olduğu basit bir mektup, ufak ufak, o çok bilindik ne yazacağını bilmeyen acemi ellerin tutukluğuyla başlıyor. Samimi, samimiyeti tüm basit detaylarına sinmiş semtli mektubu; ne yazacağını baştan kurgulanmamışlığını kapatmak için bir ajans gibi haberlerle kotarmaya, açığını kapamaya çalışan...
Aslında yüz yüze sohbette "Ah Allahsız Rıfkı, bozukluklar soykandan kalsın" diyeceği her yanından fışkıran aceleciliği baskılamış kalemi, bu bir mektup ya, Rıfkı'nın vicdanını kibarca öğütmekte...
Sonra bir duygu şahlanışını yine saf yine naif kaleme alırken, kafesteki aslanı besleyen bakıcı gibi okuru mazisinin henüz sindirilmemiş vahşiliğine acımasızca atıyor. Döşemeden çıkan eski bir erkek mendiline sarılmış saat ne kadar elle tutulursa, bakılmamış ama varlığı kesin olan diğer şey, okuru mazisiyle vurup, çok eskilerde kalmış, içinde yüzleşemediği şeylerle dolu çıkınlarıyla öğütmekte...
Çarpıcıydı, bizi bizle cebelleştirirken okurda uyandırdığı kendi mazisiyle hesaplaşmasını ustaca kullanan.
Kaleminize sağlık efendim.
Davidoff
Mektubu; acemi bir dilin, sevecen yüreğinin heyecanını okura belli ederek yazmak istedim...
Tabi eğer belli edebildiysem benden önce, kalemim sevinsin.
Çünkü emin olun, yazı yazarken onunla iki arkadaş gibiyiz ve o benden daha önden gidiyor. Bazen dur dememi bile beklemiyor kerata.
Kısacası, yapacak bir şey yok. Sadece sonradan düzeltmelerim oluyor ki, eminim o da bana surat asıyordur.
İşte yazılarımdaki bütün samimiyet hep ondan geliyor. Benden değil.
Geçenlerde adımı yazdım. Hoopp dedi, "bana sordun mu? Yook dedim.
"Benim adım Davi. Düzelt çabuk."
Elim mahkum. Sıkıysa düzeltme.
*
Teşekkür ederim yorumunuz için.
Rıfkı, babasına kendisi için öldü dedirttiriyor da
Ya yıllar sonra farklı hissederde zıranta gibi karısının karşısına çıkarsa
O zaman da ilk şoku atlatınca; karısı ona, çekilebilirsin Rıfkı
Evet sana söylüyorum, bakma öyle bana melül melül der mi
Haklı da olur bence
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza selam üstadım, tadım tuzum yerine geldi yine
Saygı ve selamlarımla...
Davidoff
Kim bilir...
Günümüzde ne çok Rıfkılar var aslında ve ne çok Nazife Teyzeler.
Bakalım okumamız gereken daha nasıl mektuplar bizi bekliyor?
Teşekkür ederim Sn. Taner.
kaleminizin yeri bir başkadır bende.
iyi ki varsınız.
sevgilerimle sevgili yazarım...
Davidoff
Teşekkür ederim Gülüm, sizler de iyi ki varsınız.
Sağ olun.
bizi bu hale getiren biraz da bu kaybolmuş değerlerimiz değil mi diye düşündüm . biraz içeriden biraz dışarıdan ne hale getirdik yarınlarımızın günlerini.düzelir mi? düzelir elbet.mayası saf.yeniden belki mektuplarlı değil ama haberdarlı günlere inşallah. tebriklerimle ....
Davidoff
Kim bilir?
Mektuplar da, kibritlere benziyor kibritçikızınkibriti...
Onlar da bir varmış-bir yokmuş. Tıpkı geçmişte kalan güzel masallar gibi.
Umutlarımız, tabi ki yarınlarımızın düzelmesidir. Ki, çok kötü günler gören devleti kendisini kuvvet sanan hiç bir şey masal yıkamaz.
Cesur olalım yeter.
Duygulu güzel kaleme tebriklerimi sunuyorum. Özlemi ve yaşarken çok basit bile olsa güzelliklerin onun içinde olduğunu ne kadar güzel anlatmışsınız.
Davidoff
Teşekkür ederim güzel yorumuz için Sn. Yazarım.
Saygıyla.
mektup: geçmişin unutulan en güzel iletişim aracıydı yerini kısa mesajlar aldı...defterin sevgili davisi seni ve kalemini çok seviyoruz .....en derin saygılarımla
Davidoff
Teşekkürümü pembeye boyadı kalemim Komutanım.
Sağ olun. Sağlıkla kalın.
Davidoff
Aslına bakarsan her öykü kendi içinde bir Nazife Teyze saklar küsss. Bizler onu bazen görüp çıkarır okursak ne güzel.
Bu arada, bir önceki yazımı okursan Nazife Teyze ile tanışacağını sanıyorum.
Yorumun için ayrica teşekkür ederim arkadaşım. Sevgiyle...
Davidoff
Sağ olun güzel yorumunuz için Ayşe Sultan.
Teşekkür ederim.
Mektup;
Edebiyatın vazgeçilmez kollarından biriydi.
Ne güzel mektuplar yazardık.
Ne güzel mektuplar alırdık.
Bu teknoloji onu da yok etti.
Yazınız beni eski günlere götürdü.
İçten ve duygu yüklü.
Teşekkürler...
Davidoff
Haberleşmek başka zorluktu insanlar için...
O yüzden midir bilmem, mektupların üstüne yapıştırdığımız pullar bile ayrı güzel ve önemliydi. Bir de şimdi bakın, iki tık tık.
Ok.
Teşekkürlerimle Bedri Abi.