- 808 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
MANİ OLUYOR HALİMİ TAKRİRE HİCABIM.
Memleketin birine bir doktor gelmiş. Bu doktor bir muayenehane açmış o şehirde. Daha sonra da çok idddalı bir reklam kampanyası başlatmış. ‘’ Her derdinizin çaresi bende. Derdinize çare bulursam 1000 dolarınızı alırım. Bulamazsam 10.000 dolar veriririm’’
Gerçekten de iyi bir doktormuş. Pek çok hastanın pek çok derdine çare olmuş. Derken uyanığın biri çıkmış ‘’ Ben bu doktorun 10.000 dolarını alırım’’ diye düşünerek muayenehaneden içeri girmiş.
Doktor içeri giren uyanığa sormuş:
-Rahatsızlığınız nedir?
Uyanık, cevap vermiş:
-Benim ağzımın tadı yok. Ne yersem yiyim tadını alamıyorum.
Doktor hemen hemşiresine seslenmiş:
-Kızım, sekiz numaralı kutuyu indir.
Hemşire raflardan sekiz numaralı kutuyu indirmiş. Doktor kutuyu açmış. İçinden kahverengi, oldukça kurumuş bir madde çıkarıp uyanığa ‘’ Bunu çiğneyin’’ demiş. Uyanık, doktorun verdiği kahvererengi maddeyi ağzına atar atmaz.
-Ama bu bok. Siz bana bok yedirdiniz.
-Hımmm…Bakın, ağzınızın tadı geldi. 1000 dolar rica edeyim.
Uyanık, çaresiz vermiş bin doları ama öte taraftan da kafaya koymuş.’’ Ben bu namussuzun 10.000 dolarını alacağım.’’ Diye.
Bir hafta sonra yine gelmiş muayenehaneye. Tabii ki doktor yine sormuş ‘’ Rahatsızlığınız nedir? Diye. Uyanık bu sefer ‘’ Benim kafam çalışmıyor’’ diye cevap vermiş. Doktor yine hemşireye seslenmiş: ‘’ Kızım bana sekiz numaralı kutuyu indirir misin?’’ Uyanık fırlamış: ‘’ Bana yine bok yedireceksin değil mi? Yemezler’’ Doktor elini uzatmış: 1000 dolar rica edeyim. Bakın kafanız çalışmaya başladı.
Uyanık, hiddetle 1000 doları verip çıkmış ama doktora bir kazık atma inadından da vazgeçmemiş. Bir hafta sonra tekrar gelmiş muayenehaneye. Doktor yine sormuş: ‘’Şikayetiniz nedir?’’ Uyanık ‘’ Benim kuşum ötmüyor ‘’ diye cevap verince doktor yine hemşireye ‘’ Kızım sekiz numaralı kutuyu indir’’ demiş.
Uyanığın canına tak etmiş bu sekiz numaralı kutu. Öfkeyle bağırmış: ‘’ Ulan doktor, tutturdun bir sekiz numaralı kutu…Ben senin ananı, avradını…’’ Doktor: ‘’ Bakın kuşunuz da ötmeye başladı. 1000 dolar rica edeyim…’’
Şimdi bizim millet olarak durumumuz bu.
Hiç ağzımızın tadı yok.
Başta Almanya olmak üzere, ABD, İngiltere, Fransa, İsrail ‘’ Gel yahu senin derdinin dermanı bende ‘’ diyor. Biz de koşa koşa gidiyoruz. Eh gidince de boku yediriyor elin gavuru.
‘’Ulan benim kafam da çalışmıyor’’ diyoruz. Yine ‘’Gel yahu, derdinin dermanı bende ‘’ diyerek bir kez daha boku yedirmeye çalışıyorlar.
Kızıp ‘’Senin ananı avradını…’’ Diyoruz. ‘’ Bak gördün mü ? Sadece ağzının tadı gelmedi, sadece kafan çalışmaya başlamadı. Kuşun da ötmeye başladı.’’ Diyorlar.
Ve ekliyorlar: Tıp dilinde buna demokrasi denir.
++++++++++++++++++++++++++
1 Kasıma şunun şurasında bir şey kalmadı. Artık futbol liginde olduğu gibi bizim siyaset arenasında da dört büyükler kapışacak. E tabii ki bu dört büyükler içinde bir önceki seçimde en fazla milletvekili çıkarmış olanı da ‘’ Oyunuzu bana verin’’ diyecek ötekiler de. Görünen o ki seçim yine bu dördü arasında geçecek.Bizler de bu dört büyüğe yığdıracağız oyları.
Peki bizim vatandaş olarak durumumuz ne olacak? Yani klasik tabirimizle ‘’ Ne olacak bu memleketin hali?’’
Yine bir fıkra ile anlatmaya çalışayım.
Temel uzun zamandır göz koyduğu Fadime’yi ormanda yalnız yakalar. Hemen orada da menfur emellerini gerçekleştirir. İş ve işlem tamam olduktan sonra Fadime’ye ‘’Sakın bunu kimseye anlatma ‘’der. Fadime ise ‘’ Herkese anlatacağum. Temel ormanda baa iki defa tecavüz etti diyeceğum’’der.
Temel şaşırır.
-Ula ben saa bir defa tecavüz ettim. İkiyi de nereden çıkaraysun?
Fadime kikirder:
-Ne yani. Bir daha etmeyecemisun?
Biz de aynen Fadime misali soracağız ‘’Ula bir daha etmeyece misun?’’ diye...
Hatta ‘’Yahu ben tecavüz nasıl edilir bilmem’’ diyenler olacaktır mutlaka. Onlara da akıl vereceğiz. Aynen fıkrada olduğu gibi.
Ağanın birinin fingirdek bir kızı, bir de çok yakışıklı, güçlü kuvvetli ama aptal yanaşması varmış.
Bir gün kız tutturmuş ‘’Halam gile gideceğim’’ diye. Ağa ‘’ Peki git ama yanına bizim yanaşmayı da al ki başına bir şey gelmesin’’ demiş.Kızına da bir baston, bir bakraç yoğurt ve bir keçi verip ‘’ Bunları da halana götür’’ demiş.
Neyse efendim, ağa kızı ve yanaşma bir bakraç yoğurt, bir baston ve bir keçiyi alıp yola çıkmışlar. Yolları dar bir boğaza varmış. Kız kikirdemiş
-Ben bu dar boğaza girmem. Burada sen beni ş’edersin?
Aptal yanaşma cevap vermiş.
-Seni nasıl ş’ederim ki. Bir elimde baston ve yoğurt var, öteki elimde keçi...
Kız cevap vermiş.
-Ondan kolay ne var akıllım. Bastonu yere çakarsın. Keçiyi bastona bağlarsın.Yoğurdu bastonun tutmacına asarsın, sonra da beni ş’edersin.
+++++++++++++++++++++++++++++
Yok o değil de bu günlerde kimse burnundan kıl aldırmıyor ve yine bu günlerde sanırsın herkes günahsız…
Hani işin aslını bilmesek yiyeceğiz de…
Papazın biri vaaz vermiş kilisede. Vaazında demiş ki. ‘’Zina çok büyük bir günahtır. Bir kadın ve bir erkek zina ederlerse yedi kat gök, yedi kat yer yüzü, zangır zangır titrer.’’
Kilise cemaati göz yaşları içinde dualar ederek ayrılmış kiliseden.
Akşam olunca rahip efendi atmış bir rahibeyi yatağa.
Rahibe fingirdemiş.
-Aziz peder. Gündüz kilisede ne demiştiniz? Hani zina edilirse yedi kat gök, yedi kat yer zangır zangır titrerdi?
Aziz peder cevap vermiş.
-Sen hiç merak etme. O işi erbabı yaparsa yorgan bile titremez.
Bizde de var böyleleri. Yorganı bile titretmediklerini sanıyorlar. Haa yerseniz gerçekten de yorgan bile titretmiyorlar. Lakin millet de pek yemiyor artık.
Bu arada…Bu fıkrayı ‘’ Bir rahip değil de bir hoca olarak anlatmamı can-ı gönülden isteyecek pek çok vatandaş var, biliyorum. İnadına papaz ulan papazzz…
+++++++++++++++++++++
Ve gelelim neticeye.
Ağa ile kahyası yola çıkmışlar. Yolda ağayı şeytan dürtmüş. Kahyasına demiş ki: ‘’ Kahya, ben şuraya def-i hacet eyleyeceğim. Sen eğer bunu yersen bütün malımı, servetimi sana bırakacağım.’’
Kahya düşünmüş ‘’ Ulan iğrenç bir şey ama gören yok eden yok. Ağanın serveti benim yedi sülaleme yeter. Bunun için yerim valla’’
‘’Tamam ağam’’ demiş ve boku yemiş.
Ağa sözünün eri adam. Bütün malları, serveti verecek yani.
Yola devam etmişler. Ağa ‘’ Ulan ben ne halt ettim. Bütün malım mülküm gitti’’ diye pişmanlık içinde. Kahya ise ‘’Ulan ben ne şerefsiz bir insanmışım. Dünya malı için bok yedim’’ diye pişman…
Bir müddet daha yol aldıktan sonra Ağa: ‘’ Yahu kahya bak ne yapalım biliyor musun? Şimdi de sen şuraya def-i hacet eyle, ben seninkini yiyim. Sonra sen benim malı mülkü bana geri ver’’
Kahya düşünmüş ‘’ Ulan ağaya bokumu yedireceğim. Bundan daha büyük bir onur olur mu?’’
‘’Tamam ağam’’ demiş.
Ağa, kahyasının pisliğini yemiş.
Bir müddet daha yol almışlar. Ağa demiş ki:’’Yahu kahya, ben ağa olarak kaldım, sen de kahya. O halde biz boku niçin yedik?’’
Yarın bir gün o seçimler yapılıp bittiğinde bu günkünden farklı bir sonuç ortaya çıkmayacak ve o gün aynen bunu diyeceğiz işte ( İnşallah yanılan ben olurum )
Tabii ki bu fıkrayı başka şeyler için de kullanmak mümkün. Mesela: Madem ki teröriste terörist deyip onun kökünü kazıyacaktın o halde bu açılım denen boku neden yedin? Ya da Madem ki istediğin ana dilinde konuşmak, yaşadığın illerde belediye binalarına Kürtçe, Ermenice tabelalar asmak, T.C ifadesini kazıtmaktı. bunların hepsi sana verildi.Hatta elektriği, suyu bedava kullandın. 570 Bin nüfüslu Batman’da 420.Bin kişi Sosyal yardım parası aldı devletten. O halde şimdi niçin bok yiyorsunuz?
Son olarak şu ‘’ Bu gün birlik günüdür’’ diyerek insanları sözde birliğe, özde ise kendi imamlarının arkasında cemaat olmaya davet edenlere bir fıkra anlatalım. Hele hele de bu vatandaşlar önce ‘’ Doğu ve Güneydoğuda vilmodit uygulansın’’ mealinde paylaşımlar yaptıktan sonra ‘’Gelin canlar bir olalım’’ demiyorlar mı? Kan beynime çıkıyor.
Not: 1-İmam derken siz bunu kanaat önderi, lider, parti başkanı, ideoloji, akil adam vs. olarak düşünün…
2- Vilmodit ilk kez Mustafa Kemal’in ağzından çıkan ( Daha doğrusu ondan duyduğumuz ) ama Fransız İhtilali yıllarında uygulanan bir olaydır.( Daha önce de olabilir. Tarihsel açıdan yanlış bilgi vermeyelim.) Devlete baş kaldırmış olan bir şehri - içindeki halkı başka yere sürerek- top yekun yakmak, şehrin meydanına da kara bir taş dikmek ( anıt olarak ) anlamına gelir. Mustafa Kemal Atatürk, Menemen’de Kubilay şehit edilince ‘’ Menemen’de Vilmodit uygulansın’’ demiş ama bunu bir kezden fazla tekrar etmediği için bu emri yerine getirilmemiştir.
Memleketin birine bir hoca gelmiş ( Bakın bu sefer hoca diyorum haaa.)
Milletin hocadan iki beklentisi var: 1- Ölülerini yıkaması 2- Çocuklarını okutması.
Sormuşlar hocaya:
-Hocam sen ölü yıkayabilir misin?
Cevap vermiş.
-Ağzına bile sı..ım
Sormuşlar yine:
-Hocam sen çocuklarımızı okutabilir misin?
Cevap vermiş:
-Analarını bile si..rim.
İşte bu yüzdendir ki kimse kendi imamı dışında bir imamın arkasında saf tutmak istemiyor. Çünkü ya ölümüzün ağzına edecek, ya da çocuğumuzun anasını belleyecek korkusu var işin içinde. .
Yazacak aslında o kadar çok şey var ki. İlle velakin
MANİ OLUYOR HALİMİ TAKRİRE HİCABIM.
Bunca müstehcen ve argodan sonra hâla hicap diyorum değil mi? Yuh olsun bana.
YORUMLAR
Merhaba Hocam, yazı öyle yerli yerindeki bizim bir sey dememize gerek kalmamiş.
Fikralarin önce gülunecek tarafindan bakarız, oysa gülerken düşünebilsek keşke.
Tebrik ederim, saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
"Ve gelelim neticeye." diyerek başladığınız bölümdeki fıkrayı okurken, Vizontele filmindeki deli Emin gibi, "Vallahi ben bunu düşünmüştüm!" dedim, değerli hocam...
Yine de, fıkraların gönderildikleri durumların bilinmesi için, gülündüğü kadar ciddi ciddi düşünmek de gerekiyor...
Fakat, sonuç itibariyle yazılan özet, meselenin özünü ortaya koymaya yetiyor...
Görünen köy kılavuz istemez, denebilir galiba...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
hocam tebrikler..bende niye delirdim diye düşünürken meger çok okumaktanmış sanki okudumda bişey oldum....güzel yazınızı kutlarım..iyiki vasınız....gül diyarından selamlar
sami biberoğulları
Her şeyin çoğu zarar. Okumanın bile.)))))))))
Selam ve sevgilerimle.