- 1161 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
GÜLZARA NAZAR KILDIM
Aile yadigarı asırlık ceviz konsolun üstündeki çevresi ceviz kaplama eski radyoyu yıllardır başına taç etmişti bir sırdaş bilerek.
Neveser Hanım babadan kalma evin üç ulu çınara bakan oda penceresinin önüne yerleştirilmiş geniş rahat koltuğundan hiç kalkmadan uzanabiliyordu radyoya.
El örgüsü dantel perdeleri geceleri bile kapatmıyordu. Yaşı ilerledikçe hem uykusu çok azalmıştı hem loş ışıklara sevgisi.
Bu sabah da yine koltuğuna oturmuş elindeki ince porselen çay fincanından çayını yudumlarken bilhassa yorucu ev işlerinin ardından koca gövdeli sarı pirinç semaverden art arda çayları sıralayan anneannesinin “Bu çayı icat eden nurda yatsın” sözlerini hatırladı.
Latife Hanım ağır ceza hakimliği görevinde bulunan kocasını erken yaşta kaybetmiş dört çocuğuna hem annelik hem babalık yapmış yiğit bir kadındı.
Yirmi altı yaşındaki deniz subayı oğlunu Dumlupınar Denizaltı Faciasına şehit veren acılı bir anneydi.
Aşırı titizliğiyle tanınırdı. Öyle ki gittiği bazı evlerde oruçlu olduğunu söyleyip gelen ikramları kabul etmediği bile olurdu.
Neveser Hanım da en az anneannesi kadar düşkündü çaya. Ne işle meşgul olursa olsun çayı mutlaka elinin altında olmalıydı. Hele ki radyo dinlerken...
Radyoya uzandı ve düğmesini çevirdi.
Gülzâra nazar kıldım vîrâne-misâl olmuş
Seyran ü sefalar hep bir hab ü hayâl olmuş
Güller sararıp solmuş bülbülleri lâl olmuş
Gam âlemidir şimdi zevk emr-i muhal olmuş
Sabret gelir ol demler kim ehl-i dilânındır
Derd üstüne zevk olmaz dem şimdi hazanındır
Sabahın bu erken saatine pek de uygun düşmeyen bu şarkı onun gönlüne yıllar öncesinden düşmüştü.
Üstelik en beğendiği bir sanatçı okuyordu. Perihan Altındağ Sözeri.
Daha ilk kuplesinde gözlerinden süzülen yaşlar geçmişe yol olup onu hatıralar deryasına salıverdi usulca.
Küçük Neveser bu radyoyla tanıştığında boyu onu uzanıp açmaya yetmiyordu. Annesinin patiskadan yaptığı önü kırmalı örtüsüyle iki kocaman gözlü sevimli bir çocuğa benzetiyordu onu.
Kısa zamanda onun en sevdiği en güvendiği arkadaşı olmuştu. O çok akıllı bilgili doğru sözlü ve çok da konuşkandı.
Ondan her gün yeni bir şey öğreniyordu. Öğrendiklerini kardeşlerine de anlatıyordu bir öğretmen edasıyla.
Bir sabah babası bahçedeki sebze fidelerini dolaşırken bu arkadaşından duyduğu bir haberi pencereden ona söylemiş babası şapkasını almayı unutarak çıkmıştı evden.
Onun bu radyo sevdası şu sıralar içinde bulunduğu seksenli yaşlarına değin artarak süregelmişti.
O da annesi gibi arkadaşının başından şapkasını hiç eksik etmemişti. Hatta kendi de önleri iğne oyası dantelli uzun beyaz bir örtü takıyordu başına.
Eskilere olan düşkünlüğü yüzünden adı eskiciye çıkmıştı.
Çok seviyordu eskileri. Onun bu tutkusu dünyalar kadar eskiydi. Eskiye dair ne varsa özel ve kutsaldı onun gözünde. Çünkü her biri acı-tatlı ne anılar biriktirmişlerdi içlerinde kim bilir..
O eski zamanlarda her şey daha sahici daha değerli ve daha anlamlıydı. Daha sonraları ‘anı yaşamak’ diye bir söylem dolaşmaya başlamıştı ortalarda.
O yalnızca yaşadığı o anı değil, o anın bıraktığı izlerin unutulmaz anılarında kaybolmayı seviyordu.
Hatıralarla avunmak yaşlıların işi, deseler de ince ve hassas bir ruh asla yaşlanmazdı onun indinde.
O; uçarı değişken ve yapay duygulara. Vefasız duyarsız gamsız ve gayrı ciddi karaktere sahip olanları sevmiyordu.
Ne yazık ki sevmişti bilmeden. Hem de çok. Hatta öyle çok sevmişti ki onu. Ona kalırsa Yaratan onun bir benzerini yaratmamıştı daha. O bir mucizeydi. Ve yalnızca kendi başına gelen eşsiz bir mucize.
Benim onda gördüklerimi başkaları da görüyor mu acaba? Yoksa ben onu hayalimde düşlerimde kendim mi yarattım? Ya da usta bir yontucunun mahir ellerinde şekillenmesini mi sağladım!
Bunların hiç biri değildi tabi. O gerçekten vardı. Ve ben onu işte tam böyle tanıdım. Ve işte tam bu kadar çok sevdim.
Oysa daha sonra anladım ki...
O mucizede eksik olan. Sol yanındaki asıl mucizeydi.
Neveser Hanım, etrafına yemeni doladığı karşı duvarda asılı olan büyük aynadaki kendi görüntüsüyle
dertleşmekteydi. O da biliyordu aynaların sır tuttuğunu.
YORUMLAR
Yazmış olduğun bütün yazıların tek kelime ile mükemmel.
Ve çoğu da "Ulusal Gazetelerde" yayınlanacak, okunacak düzeyde. İsterim ki, Devrim Denizeri'nin ismi çok kişi tarafından duyulsun.
Dilerim. Tabi ki dilemek sadece bir kişinin istemesidir, oysa onu can-ı yürekten ve ne demek istediğini anlamaya çalışarak okumak başka bir yürektir. Siz de bir okurumuz olarak can-ı yürekten okuyun. Ne demek istediği anlayacaksınız.
Yorum yapmasanız da olur.
Davidoff tarafından 9/11/2015 6:20:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
DEVRİM DENİZERİ
Seni yeryüzünden seyretmeye doyamıyorum ‘yorum sihirbazı’. Bütün dualarım seninle.
Davidoff
Bu fotoğraftaki Davi boşuna gözyaşı dökmüyormuş demek.
Ne mutlu ona...
Teşekkürlerimle.
Güzel bir öykü okudum.Eskide asalet eski de incelik varmış kim ne derse desin.kutluyorum saygılar.
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve sevgilerimle.