- 813 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sayın Görgülü(4)
Bu insanlar bir davaya adamışlar kendilerini. Doğru veya yanlış. Âmâ bu insanlar dava ehline hakkını teslim edecek kadar hakkaniyetli davranmışlardır. Yani dürüst olmuşlardır. Dava adamı şerefini bir kurşun gibi yüreğinde taşır. O’ üç kuruşluk menfaat için fırıldak olmaz. Toplumu değiştirmeye yeltenenler önce kendilerini o istikamette değiştirmeliler. Söylediğini kendisi yaşayamayandan hiçbir şey olmaz. Bugün ülkemizde özellikle başta modanın da etkisiyle yön değiştiren kompleksli, kaypak fikirli, yozlaşmış, kendi değer ölçülerine düşman, gürültücü, kendi kendisiyle kavgalı dedikodu ve gıybet hastası, inançsız, para düşkünü tembel ve haysiyet düşmanı bir güruh ortalıkta sirtaki oynuyor. Bunlara karşı sahip olduğun değerlerini kurallar dâhilinde korumak, haysiyet ve inanç sahibi olmakla mümkündür. Ben kuru kalabalıklara katılmak değil, Sayın Zengin’inde belirttiği gibi doğrunun da doğrusunun peşindeyim. Aslında size en başından bir soru yöneltir ve bu işi bu kadar da uzatmazdım. Sadece bir soru. Gerçi kişilerin inançlarını özel hayat anlayışlarını sorgulama gibi bir keyfiyetimiz olamaz ancak insanların samimi olmadıkları sırıtınca ister istemez akla böyle bir şey geliyor. Size diyebilirdim ki:” Kur’an a hayatınızda yer veriyor musunuz? Onun her harfini harfiyen kabul ettim inanıyorum diyor musunuz/demiyor musunuz? (yine tekrar ediyorum herkes inancında hürdür ve din kimsenin tekelinde değildir, lakin işin boyutu başka)…Çünkü İmamı Rabbani Hazretleri derki; Kur’an ile hadise inanmazsa bir kişi/ Ona hiç cevap verme konuşma bitir işi… Burada yanlış anlaşılmasın bitir işi derken, sadece konuşmayı uzatmaya gerek yok, ne söylersen söyle kendi bildiğinden şaşmaz, ikna olmaz, kesinlikle kabul etmez manasında… Yani boşuna konuşursun demektedir… Zan altında bulunmak istemiyorum ama çizginiz her şeye olabildiğince muhalefet olup size sunulan sizce aykırı gördüğünüz ne varsa sizin lügatinizde hepsi iftira ve komplo teorileri muamelesi görüyor. Öyleyse biz bu noktalarda anlaşamayacağımıza göre, her şeyi kendi haline kendi kulvarına bırakmak gerekir. Yani demem o ki; ne sizin söyleminiz beni, ne de benim söylemim sizi ikna etmiyor. İkimizde ayrı havadan sudan konuşuyoruz. O zaman yapılması gereken elbette herkesin kendi kulvarında kendi çizgisinde devam etmesi. Siz kendi dininizi inancınızı yaşayın bende kendiminkini. Bu nedenle ne siz beni yazılarımda muhatap alın, ne de ben sizi muhatap alıyım. Çünkü bu bağlamda ortak paydada buluşma bile uzak görünüyor. Herkes kendi yoluna gitsin. Ben Muzaffer Bey’e anlayamadığım bir şeyi soruyorsam direkt kendisini muhatap alır ve ona iletirim. Eğer ki kendi isterse bana yorum yapma ben onu da yapmam. Çünkü konu başlığını hazırlayan kendisi. Öyleyse birilerinin Muzaffer Bey adına ahkâm kesmesi ya da devreye girmesi ve dolaylı yoldan suçlamaya kalkması kabullenemez. Ben hayatıma temel aldığım inanç fikir ve düşüncelerimle konuşur ve yazarım. Ben düşüncem ve yaşantı çizgimin elimden geldiğince ahenk içinde olmasına çabalarım. Kısaca ben buyum. Eğer benimle ilgili bir yazıya cevap vereceksen delil ve belge getir. Yoksa şahane yorumlarını kendine sakla. Bu açıklamalardan sonra artık anlaşabileceğimiz bir husus doğdu. Siz beni bilirsiniz bende sizi. Bunu saklamaya gerek yok. Herkes kendi beslendiğinden konuşup yazar. Bundan dolayı birbirimizi kırmadan var git sen kendi yoluna ben kendi yoluma. Ola ki bir gün karşılaşır yüzsüze bakarız. Dediğim gibi insanlar birbirlerinin yüzüne bakamayacak laflar etmemeli. Yol yakınken herkes kendi yoluna. İşin rast gelsin.
Yusuf ERDOĞAN-KONYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.