EY DOST !
Ey gizli düşlerimin en sadık dostu!
Ey ruhumun gizli can yoldaşı!
Nerdesin?
Ne yapıyorsun?
Kimsin, kimlerdensin…
İn misin, cin misin…
Bir seslensem gelir misin…
Yıllar su gibi akıp gitti, bir tutam umudun avucumdan intihar edişi misali… Kimler geldi kimler geçti bu zaman zarfında hayatımdan ama bir tek seninle birleşmedi bitip tükenmek bilmeyen yollarımız. Halen ortaya çıkmaya niyetin yok mu, bir yoldaşa ihtiyacı olan bu bedeni bekletmeye devam mı edeceksin yani?
Varsın olsun, razıyım, gelme arabayla ya da trenle… Bitir yolları koşmayla ya da yürümeyle… Ben beklerim inan, zira beklemedim mi bu güne kadar… Bir haber yollasan da olur buralara, bir adres gönder ya da yol gösterecek bir pusula… Ve yahut ben geleyim oralara ya da istersen buluşalım ortada… Öyle ya da böyle işte, yok mu bu işin olur bir yolu, bul da yolla hadi bana…
Anlat bana kimsin, nesin, ne yer ne içersin?
Niçin gelmek için bu kadar çok beklemektesin?
Bir kahve pişireyim sana en köpüklüsünden, bir kahve ki şöyle özene bezene yapayım, sırf sana özel olsun ve bir dost için kahve pişirmenin keyfine varayım sonuna kadar… Oturup içelim karşılıklı sonra, sen anlat ben dinleyeyim, ben anlatayım sen dinle… Ya da ikimizde anlatalım, dinlemeyelim birbirimizi, durumun farkına varınca da gülüşelim karşılıklı… Yani diyorum ki kırk yıl olmasın içtiğimiz kahvenin hatırı da, varsın olsun birkaç yıl… Ona da razıyım ben inan…
Olur mu dersin bu…
Oturalım yan yana bir uçurumun en ucunda, konuşmayalım hiç, derin bir sessizlik kaplasın her yanımızı, sadece uzaklara bakalım birlikte… Uzaklara ama aynı noktaya… O an biz güneşin batışını değil de güneşin batışı izlesin bizim dostluğumuzu… Düşmekten yana hiç korkumuz olmasın birbirimize emanet bedenlerimizde…
Mümkün mü dersin bu…
Bir şişe şarap açalım ardından, önemli olan içmek olmasın o anda, sadece kadehleri birbirine tokuşturmanın keyfine varalım… Şerefe derken gözlerimizin içine bakarak, sarhoş olalım beraber, dünyayı sallamayalım o an -ki dünya zaten sallanmakta- Kahkahalarımız çınlasın boş ve virane sokaklarda…
Sonra bir anda,
Hani ikimizde aynı anda,
Ağlamaya başlayalım, hiç susmayalım…
Sarılalım, ağlayalım…
Sonra gene sarılalım, gene ağlayalım…
Hep böyle devam etsin aynı şekilde…
Yaşanır mı dersin…
Yaşayabilir miyiz bunları dersin…
…
Anladım ki dostluğu yakalamak kolay değilmiş o kadar da…
Hele de yirmi birinci yüzyılda…
…
Anladığım kadarıyla herkesin en azından bir hakkı var dost sahibi olmaya ama dost dediysem yani, öyle uyduruk kıytırık olanlardan değil, sahici, yürekten ve dobra dobra… İşte ne zaman görsem çevremde bu hakkını kullanan insanları, hep bir hüzün kaplar ruhumu, kıskanırım belki de onları…
Ama eğer benim de varsa bir hakkım, söyler misin o zaman niye halen yalnızım…
****************
Not: Her yazıdan da mesaj beklemeyin canım, duygusal insanız şunun şurasında… :)
Pelin…
16 Temmuz 2008
01:30
YORUMLAR
Anladım ki dostluğu yakalamak kolay değilmiş o kadar da…
Hele de yirmi birinci yüzyılda…
............
Cevabı kendin vermişsin zaten....
....
Bizim örf ve adetlerde yoktur.Varsa da ben bilmiyorum..
Bazen yabancı dizi ve flimlerde görüyorum.Bir teselli aradıklarında birbirlerine sarılırlar..sevgili veya tanıdık olmadan bile...erkek olsun ,kadın olsun.
......
Dost kimdir..dosrluk nedir..??? uzun zamandan beri düşünürüm....kendimce bir tanıma vardım.
....
Dost:hıçkırıklarını içine atmadan ,başını omuzuna koyup
ağlayabildiğin......en mahrem sırrını korkmadan,çekinmeden
anlatabildiğin kişidir.
Ve buda dostluktur.
***********
Not'unda belirtmişsin mesaj beklemeyin diye...
Ben olsam yazmazdım(belki sen,dostluğun dışında bir anlam çıkar diye korkmuşsundur..)
Yukardaki tanımıma uygun birileri var ise,.....
BEN BEKLİYORUM....
******
Bu güzel paylaşımın için teşekkürler.
Ayırmak olmaz ama aşağıdaki bölüm en can alıcı veveya vurucu bölüm geldi bana...
Oturalım yan yana bir uçurumun en ucunda, konuşmayalım hiç, derin bir sessizlik kaplasın her yanımızı, sadece uzaklara bakalım birlikte… Uzaklara ama aynı noktaya… O an biz güneşin batışını değil de güneşin batışı izlesin bizim dostluğumuzu… Düşmekten yana hiç korkumuz olmasın birbirimize emanet bedenlerimizde…
İşlediği her konunun yakıştığı çağdaş, idealist şair ve yazar sevgili Pelin'i kutluyorum.
Sevgiyle.
Dost ya da dostluk,çok kullanılan ama az bulunandır!
Biraz da yaşadıklarımdan yola çıkarak,"dostlarla yolların birer birer ayrıldığını" görüyor insan ve dolayısıyla bunu "becermek" zordur diyorum.
İşte "dostluğa" dair sevdiğim sözler:
1-Yüz dost az,bir düşman çoktur.Kızılderili atasözü.
2-Dost,rahatlık veren bir merhemdir. Nizami.
3-Biri gerçeği duymak istemediği,öteki de yalana hazır olduğu zaman,dostluk dostluk olmaz. Çiçero.
4-Kardeş dost olmayabilir ama her dost kardeştir.Anonim.
5-Dost,insanın ikinci kendisidir. Hz.Ali.
6-Gerçek dost,elini tutarken,yüreğine dokunabilendir.G.G.Marquez.
tebrıkler pelin hanım hatasız bır yazı daha güzeldi.
ben 14 senelık dostumun benı yanlıs anlamasından dolayı kaybettım.dosttum olmadıgını işte o zaman anladım .ben dost olsamda o degılmiş.
Dost vardır ekmek gibi
Acıkınca ararsın
Dost vardır akrep gibi
Sen ondan hep kaçarsın
Dost vardır ilaç gibi
Sen hep onu ararsın
Dost vardır
Yağmurla toprak gibi
Nasıl toprak kurumuş
Hasretse yağmura
Dost vardır öyle
Hasrettir dostuna
Dost vardır yakut gibi
Kullanıldıkça parlar
Dost vardır pamuk gibi
Kullanıldıkça yıpranır
Dost vardır ırmak gibi
Seyrine doyamazsın
Dost vardır ateş gibi
Dokunursan yanarsın
Dost vardır dolunay gibi
Geceni aydınlatır
Dost vardır güneş tutulması gibi
Gündüzünü karartır
Dost vardır'AZAD'gibi
Uzaktır ma yürekte
Dost vardır 'HASRET'gibi
Özlemle beklenilmekte...
Ömer Sevim
Anladığım kadarıyla herkesin en azından bir hakkı var dost sahibi olmaya ama dost dediysem yani, öyle uyduruk kıytırık olanlardan değil, sahici, yürekten ve dobra dobra…
Güldanenin de dediği gibi dostluklar, topraktaydı. Bu lafda birşey ifade etmedi ama. Köylerdeydi yani... Hani o eski yoksul sayılan köylülüklerde. Usuller, kaideler, ar vardı ar. Para yoktu para, ürettiği neyse, ürettiğinden verirdin karşılığına, gözünde olmazdı kimsenin fazlasında. dostluğu, insanlığı oralarda bırakıp ötekinden farklıılaşmak için şehirli olduk. Olduk mu acaba? Olamadık. Şehirlileride boğduk. toprak koymadık deniz koymadık beton olduk. O da çalınıp çırpılmışıyla. Bastığın yer beton tavanda baktığın yer beton. Bu kadar yakın diye, altta duranı da üstte duranı da dost sanma, ne selam alır ne selam verir, bir çıkar ilişkisi yoksa. yani diyeceğim ki... Eğer dost bulacaksan, ayağının toprağa basacağı yerlere git.
Şiir tadında güzeldi yazınız. Beğeniyle okudum.
Tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım.
Sevgili Pelin, şimdi evde yalnız başıma oturmuş senin bu duygu yüklü yazını okuyorum ve ve biraz daha duygulanmak için Aşık Veysel'in dostluk üzerine olan parçasını kendi kendime mırıldanıp daha bir hüzünleniyorum .. Ne diyor Aşık Veysel , çok uzun olduğu için sadece iki kıtasını eklemek istiyorum ;
Dost Dost Diye Nicesine Sarıldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Beyhude Dolandım Boşa Yoruldum
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Nice Güzellere Bağlandım Kaldım
Ne Bir Vefa Gördüm Ne Faydalandım
Her Türlü İsteğim Topraktan Aldım
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır
Senin de yazında belirttiğin gibi dostluk üzerine söylenecek çok şeyler vardır ama bence de ve yine senin dediğin gibi sözlerden çok dostlukların yaşanıldığında anlaşılır bir şey olduğuna inananlardan olduğum için görmek lazım derim önce o dostu çünkü o dost yolda belli olur diye düşünüyorum ...
Canım benim güzel bir yazıydı, sevgilerimle ....
Efendim Pelin.
Bana mı sesleniyorsun?..
Tabi ki Pelin.Dediğin gibi her yazıdan bir mesaj çıkarmaya çalışmak ne kadar doğrudur tartışılır.Ama her yazının insanda meydana getirdiği bir intiba olur mutlaka.
Mesela ben tahmin ediyorum ki,yazını okuyan bir çok kişi orada bahsi geçen dostluğu yaşamak ister.İşte benim de aradığım tam olarak bu diye düşünür.Fakat mesele sadece ne istediğini bilmekten ibaret değildir.Bahsi geçen bu dostluk için ne gibi fedakarlıklarda bulunulabilir veya ne kadar net duygularla yaklaşılabilir…
Bu soruya da cevap nettir.Yaparım ne gerekirse der insan.Fakat bu da fiiliyata işlemez.
Bütün yazılar ve düşünceler o aradığımız dostluğu işaret etse de bize,pekte ulaştığımız söylenemez.
Biliyormusun,bana göre gerçek dostlar hep uzaktadır.Çıkar ilişkisi olmadan,sadece gönül bağlarıyla birbirine tutunan ve her koşulda beraber olmayı bilen bir model olduğu için.
Gün geçmiyor ki insan dostum dediği kişilerden incinmesin.Malesef bu konuda hayal kırıklıklarıyla doluyum.
Bu gidişle o sıcaklığı aramakla yetinip duracağız insanlar olarak herhalde.
Önemli olan bir yazıdan veya olaydan mesaj çıkarabilmek değil,o mesajı bizzat gönderebilmek ve alabilmektir…
O dostluk bir güldür ki,bulunursa dikenlerini avuç içinde sıkmaya değer…
Yazın her zaman olduğu gibi mükemmeldi Pelin.
Sevgilerimle…
YağMuRun İzİ tarafından 7/16/2008 2:54:09 AM zamanında düzenlenmiştir.