- 1170 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
AYRILIK SIKINTISI
AYRILIK SIKINTISI
Öyle ya, bir ayna da, bazı bazı, bir tuz gölü gibi, gözleri yakar.
Antoine de Saint-Exupéry
İçim sıkılıyor. Sebebini bilmediğim bir sıkıntı balon gibi şişiyor içimde. Ben bilmiyorum da içim biliyor. Bir şeyler olmuş. Ya da olacak. Buluşacaktık. Buluştuktan sonra olsaydı olan. Başımıza ne gelecekse birlikteyken gelseydi.
Gözlerine baktım insanların. Kulaklarına. Kıkırdaktan yapılmış birer alıcı gibi. Saçlarına. Burunlarına baktım. Renk renk. Tür tür. Sessiz bir sıkıntının içindeydi hepsi. Ayrılık sıkıntısı. Herkes birilerinden ayrılmış da avaz avaz ağlamak için eve koşuyor gibiydi. Biz henüz ayrılmamıştık. Ayrılmış mıydık yoksa? İçimdeki bu sıkıntı ondan mıydı? Ayrılsak hatırlardım. Hem ayrılmış olsak neden tekrar buluşmak için randevulaşalım ki?
Ayrıyım. Ayrıksıyım. Kentin en kalabalık caddesinde yalnızlarla aynıyım.
Eskidik mi ki ayrılalım? Doyduk mu? Bıktık mı? Eşya mıyız ki çarçabuk eskiyelim? Çarçabuk değişelim yenisiyle birbirimizi.
Yok! Yok! Ayrılmış olamayız biz?
Araçlar. Yayalar. Cadde tıklım tıklım dolu. Biliyorum. O da bana doğru geliyor. Akan insan seli onu bana getiriyor. Birazdan karşılaşırız. Tutup çekerim kolundan. Bir balık gibi çıkarırım sudan. Ya gelemezse. Takılıp kalırsa. Yolunu şaşırırsa kalabalıkta.
Yanıp dönüyor trafik ışıkları. Bir kırmızı. Bir sarı. Bir yeşil. Yeşil yandı diye sevinemiyor araçtakiler. Aksine üzülüyor.
“Trafik durunca ışıklar da kırmızı da dursa ya.” dedi çocuklardan biri.
Bayram değil, eylem değil. Neden bu kadar kalabalık bu cadde? Eylem olsa sloganlar atılır. Pankartlar taşınır. Marşlar söylenir hep bir ağızdan. Yok öyle bir şey. Topluca gaz odalarına götürülüyormuş gibi insanlar. Sessiz. İfadesiz. Adeta cansız.
Ben de cansızım. Canımı bekliyorum. Canıma gidiyorum. Canım bana geliyor. Biliyorum. Geliyor. Ayrılmadık. Ayrı düştük. Onun canı bende. Benim canım onda. Yaşanacaklarımız var daha. Babasına benzeyen kara gözlü kızımız doğacak önce. Ondan dört yıl sonra da annesine benzeyen mavi gözlü oğlumuz. Hangi okula yazdıracağımıza karar verirken tatlı tatlı kavga edeceğiz. Hastalandıklarında ağlayacağım gizli saklı. Kavga ettiklerinde adil davranıp örnek olacağım onlara.
Niye gülüyor şimdi şu yaşlı teyze? Düşüncelerimi mi duyuyor? Yoksa bildiği bir şey mi var? Çok mu gülünç görünüyorum? En iyisi derin derin nefes alıp vermek. Bak işte iyi geldi. Kara düşüncelerim ekzozdan boşalır gibi sıcak sıcak terk etti beni.
Nerde kaldı? Nerde? Şu yaşlı teyze neden durdu? Gitmiyor. Bana bakıp gülüyor.
Aman Tanrım! Bu o!
Ne zaman yaşlandı bu kadar? Yanındaki kara gözlü kadınla mavi gözlü adamı tanıyor gibiyim bir yerden. Tabii ya. Ayrıldık biz. Başka bir adamla evlendi. Bu çocuklar da o başka adamdan. Kara gözlü başka bir adam buldu demek ki.
Bir ayna! Bana bir ayna lütfen!
Şu kara gözlü kız bana benziyor mu diye bakacağım. Bir de kaç yaşımda olduğuma bakacağım. Az önce çıktım evden. Gençtim.
Lütfen bana bir ayna!
Ayna.
Ayna.
Ayna.
Sayıklayan kocasını dürttü kadın. Uyandırdı. Geçkin yaşına aldırmadan cilveli bir edayla konuştu.
“Ne aynası bey? Biz artık birbirimize bakacağız.”
Baktım. Işıl ışıldı. Sarılıp öptüm daha da parladı. Bir ömür kırmadım aynamı. Öpüp koklayıp parlattım.
Tante Rosa
***
Diyor ki:
Umberto Eco: Siz Proust değilsiniz. Uzun cümleler kurmayın. Eğer aklınıza gelirse onları yazın ve sonra bölün.
***
YORUMLAR
İnsan içinde, kaderine razı gelmeyip hep maziyi deşeleyen bir Ben taşır galiba...Kimine göre bir melek kimine göre bir şeytandır bu. Ama ne adla çağrılsa da hep vardır ve hep maziyi kurcalar. Geçen ise zaman değil, işte o Ben'in teslimiyete baş kaldırısıdır. Bu Ben'in payına düşense hep mağlubiyettir. Evet bu o, aynaysa derdine asla çare olmaz.
Allah herkesin gönlüne göre versin ama ben uzun cümleleri severim.
Saygılarımla,
Tante Rosa
Çok teşekkürler..
nitemtran
Kendimi o sıkıntının içinde buldum. Hatta ayna arar halde.
Finali ayrı sevdim. Keşke herkes "aynasına" iyi baksa.
NOT: Umberto Eco'ya katılmıyorum. Proust neden üst sınır olsun ki :) Beckett o yaşta böyle bir eser yazabilmişse bizim de ufkumuzu geniş tutmamız gerekmez mi? Sahi neredeydi o kitap. Üç teşebbüsümde de yarım kalan kitap. Yazar biraz merhametli olmalı. Bunu ciddi anlamda söylüyorum.
Güzel yazılarınızda buluşmak dileğiyle.
Tante Rosa
Bazı yazarlar kendileri için yazıyor gibi gelir bana hep, Beckett da onlardan biridir. Anlamsızlığın içindeki anlamı bulmak için dönüp dönüp okumak gerekir. Sabır gerekir.
Çok teşekkürler. Sevgiler.
siz öykücülükte çok başarılısınız..
Paylaşmanız vesilesiyle yazınızı okumak imkanım olduğu için mutluyum...
Konuyu işleme şekliniz ve tarzınız okumaya keyif katmış.
Güzel paylaşımınıza,edebiyata verdiğiniz emeğe ve
yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler...
Tebriklerimle... Saygıyla...
NOT::
Bir şiir veya yazı okunur ve yazarı nezaketen tebrik edilir.
Bunun için her seferinde tekrar tekrar yazmaktan kurtulmak için kopyala-yapıştır yöntemi kullanılması nezaketsizlik değil, zaman kazanmak için baş vurulan bir yöntemdir...
Yazılara ve şiirlere YORUM YAPMAK detaylı bir çalışma olup konuya vakıf olmayı ve zaman ayırabilmeyi gerektirir.
Ben o birikime ve zamana malik olmadığım için, yorum yapamıyorum...
Siz saygıdeğer yazar dost; bu notumu Yorum yapmak değil, LÜTFEN bir TEBRİK ETME ve Teşekkür etme olarak kabul ediniz...
Tante Rosa
Nezaketiniz için teşekkürler.
Merhaba,
ilk defa bir yazınızı okudum diye anımsıyorum iyi ki de okumuşum dedim sona doğru.
Tatlı bir tebessüm ve ah çekişle birlikte,
akıcı sorgulayıcı tasviri sağlam güzel bir yazıydı çünkü..
Sevdiğin kişi aynan olmalıdır diyen boş konuşmamış elbet,
geçmişini geleceğinle harmanlayıp seni sana gösteren biri.!
Güzeldi.
Tebriklerimle...