- 1093 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Kuran'ı Hz. Muhammed mi Yazdı? (Haşa)
Ateist ve deistler, Kuran’ın Hak Kitap olmadığını, Hz. Muhammed tarafından kendi hevasına uygun şekilde yazıldığını iddia ederler. Bu iddialardan bazıları şöyle; Kadınlara düşkün olduğu için kendisine sınırsız eş imkanı sağladı. Güç ve iktidar istiyordu, bu nedenle savaştı. Zenginlik istiyordu, savaşta elde ettiği ganimetleri kendine aldı. İnsanları cehennemle korkutup cennet vaadleri ile kandırıyordu. Dünya üzerindeki diğer hayvanlardan habersiz olduğu için, kendi bölgesindeki hayvanlardan başkasını Kuran’da yazamadı... gibi... (Kuran ve Peygamberi bu iddiadan tenzih ederim)
Bakalım gerçekten iddialar doğru mu ve Kuran’ı Hz. Muhammed mi yazmış...
1- Hz.Muhammed’in çok eşli evlilikler yapmak için ayet yazdığı iddiası (Haşa)
Hz. Muhammed’in yaşadığı toplumda, İslam öncesi müşrik sisteme göre bir erkeğin sınırsız eş alma hakkı zaten mevcuttu. Yani Hz. Muhammed’in çok eşli olmak için ekstra bir çaba harcamasına gerek yoktu. Peki o zaman ’’Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz...’’ (Ahzab Suresi, 52) ayeti ile evliliklerine sınır getirmesinin mantığı nedir? Zaten sınırsız eş alma hakkına sahipken neden kendisini sınırlayacak bir ayet yazsın ki?
Sosyal medyada çok karşılaştığım, "Peygamberin cinsel hayatı Kuran’da neden yazıyor. Bizi ilgilendirmiyor." diyenlere de Tevrat’tan bir örnek vermek istiyorum. Tevrat’ta, Lut peygamberinin kızlarının, sözde soyları devam etsin diye öz babaları uykudayken onunla ilişkiye girdikleri yazar. Lut peygamberin getirildiği konuma bakar mısınız?
Geçmiş kavimlerin bu tür uydurmaları ve sözde hadis diye aktarılan hurafeler de göz önünde bulundurulursa, yanlış aktarımlara meydan vermeyecek şekilde Hz. Muhammed’in evlilikleri, eşlerinin giyimi, yabancı erkeklerle konuşma üsluplarının ... Kuran’da açık ve detaylı anlatılmış olması gayet normaldir. Bugün, ateist ve deistlerin uydurma hadisler nedeniyle bulanan zihinleri, bu açık ayetler olmasaydı ne tür hurafelerle kirlenecekti düşünün...
2- Hz.Muhammed ’in zengin olmak için ganimet ayetlerini yazdığı iddiası (Haşa)
İddia edildiği gibi maksadı zenginlik olan biri, neden ’’infak, zekat, sadaka’’ gibi ibadetleri şart koşsun? "Yardımsever görünerek daha çok taraftar toplayabilir" diyebilirsiniz. Peki neden Bakara Suresi 219. ayete göre, "ihtiyaçtan arta kalanın tümünü infak edin" desin? Neden "mal yığıp biriktirmeyin" desin? Emredilen bu sistemde mallar Allah yolunda harcanıyor. Yetime, yoksula, yolda kalmışa, yakın ve uzak komşuya, akrabaya verilsin deniyor. Burada Hz. Muhammed’in çıkarı ne? Halbuki bu ayetler pek çok kişinin nefsine ağır gelir. Ve bunu yapmaktan kaçınanlar kendisinden uzaklaşabilir ve güç kaybedebilir bu manada.
Bir ayette ganimetler Allah ve resulünün der. Biraz detaya girelim... Nebi Kitap alan kişidir. Resul ise, Nebi ünvanı ile, o Kitabı insanlara tebliğ ettiği anki kimliğidir. Tebliğ görevini yapmadığı anlarda resul değil, nebidir. Dolayısıyla ganimet diye bahsedilen şey, beşer olan Nebinindir denmiyor ayette. Allah ve resulünün beraber geçtiği ayetleri, bu tanımları dikkate alarak incelerseniz, tebliğ eden vasfı üzerinden itaatin, ganimetin... Allah’a ait olduğu gayet net anlaşılır. Peki Allah ganimeti ne yapsın? Burada kastedilen, mülkün sahibinin Allah olduğudur Allahu alem. Yerde ve gökte tüm ganimetleri yaratan Allah’tır. Ve zaten Allah’a ait olan ve kullarına verdiği servetin ihtiyaç fazlasının tümü, Allah’ın bildirdiği şekilde dağıtılmalıdır. Şayet resul değil de Nebi kimliği ile peygambere bir pay olsaydı da, zaten ayetlerin hükmü gereği bu mülkü elinde tutamazdı...
Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve:) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 35)
3- Hz. Muhammed’in güç ve iktidar elde etmek için savaş ayetlerini yazdığı iddiası (Haşa)
Peygamber, kavmine elçi olduğunu bildirip ayetleri tebliğe başladığında, kavmin önde gelenleri kendisini ’’şaşırmışlık, sapmışlık, akli yetersizlik’’ içinde görmüş; ona tabi olanların da düşük akıllı olduklarını söylemişlerdi. Peygambere tabi olmayı red etmişler ve gerekçe olarak da, atalarından öğrendikleri geleneklere sadakatlerini öne sürmüşlerdi. Atalarının dini onlara ne emrediyordu ve Hz. Muhammed onları neyden men ediyordu?
Müşrik sistemde çok eşlilik meşruydu. Oysa Hz. Muhammed, evliliklere sınır getiriyor, tek eşliliği tavsiye ediyordu. Müşrik sistemde kız çocukları diri diri gömülüyordu. Oysa Hz. Muhammed, kız çocuklarının gömülmesini yasaklıyordu. Müşriklerin köleleri vardı. Oysa Hz. Muhammed, İslam’ı seçen birinin, diğeri ile eşit olduğunu, üstünlüğün ırk ya da soya göre değil, takvaya göre olduğunu söylüyordu. Ve müşriklerin elindeki kölelerin, sahiplerine ücrelerini vererek azad edilmesini tebliğ ediyordu. Köle ve efendinin İslam’da aynı statüde olduğunu bildiriyordu...
Elbette ki Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din, müşriklerin sistemini altüst ediyordu. Bu nedenle peygamber ve yanındakilere maddi manevi baskı uygulanmaya başlandı. Bu nedenledir ki müminler hicret etmek zorunda kaldılar. Ancak saldırılar devam etti ve can ve malları risk altına girip, karşı taraf savaş açtığında, savunma amaçlı savaşmak hak oldu.
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü’minlere, savaşma) izni verildi. (Hac Suresi, 39)
Ateistlerin iddia ettiği gibi Hz. Muhammed, güç ve iktidar elde etmek ya da İslam’ı zorla kabul ettirmek için savaşmadı. Fikrinden dolayı kendisine uygulanan baskılara karşı can ve malını müdafa için savaşmak zorunda kaldı. Mesela ateistlerin çok gündeme getirdikleri Tevbe suresi 5. ayette, anlaşmayı bozup müminleri öldüren müşrikleri, haram aylar çıkınca siz de öldürebilirsiniz denir. Ama eman dilerlerse eman verin ve gidecekleri yere güven içinde geçirin denir. Şayet Kuran’ı Hz. Muhammed yazmış olsaydı, az önce kendisinin ve sahabenin canına, malına, ırzına kasdetmiş müşrik af dilerse, affedin ve onu evine kadar güven içinde götürün der miydi? Bu emir, nefse ağır gelip isyana sebep olmaz mıydı?
Ayrıca Nisa Suresi 101 ve 102. ayette Allah, savaş zamanı namazı yarıya indirin, nöbetleşe kılın der. Maksadı güç elde etmek olan biri şayet Kuran’ı kendi yazmış olsa, savaş zamanı namazı erteleyen bir ayet bildirmez miydi? Neden kendinin ve beraberindeki müminlerin canını tehlikeye atsın?
4- Hz. Muhammed Kuran’ı Kendi Yazmış Olsa, İktidarını Kuvvetlendirecek Köleliği Neden Kaldırsın?
İslam dininin gelişiyle kadın erkek, Arap, Acem... herkes eşit hale geldi. Hucurat Suresi 13. ayete göre üstünlüğün ırk ya da soyca değil, takvaca ileride olanda olduğu bildirildi. Ancak o dönem, müşrik sistemde kölelik uygulaması vardı. Hz. Muhammed güç ve iktidar peşinde olsa, iktidarını kuvvetlendirebileceği bir konu olmasına rağmen köleliği müslümanlara neden yasaklasın? Neden ’’Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah’ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. ’’ (Ali İmran Suresi, 79) desin? Tam tersi, herkesi kendi emrine alıp köle gibi kullanması gerekmez mi? Ya da kölelik gibi bir sistemin yürümesini desteklemek yerine, neden müşriklere ait kölelerin, ücretlerinin sahiplerine ödenip azad edilmesini istesin? Ya da neden Bakara Suresi 221. ayette, iman eden bir kölenin, iman etmemiş müşrik efendisinden daha hayırlı olduğunu söylesin. Tüm bunlar gücü eline geçirmek isteyen birinin yapacağı uygulamalar mı ? Samimi olun...
5- Hz. Muhammed’in evine gelenlerden rahatsız olduğu için ayet yazdı iddiası (Haşa)
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, yemek vaktini beklemeyin. Çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz… (Ahzâb Suresi, 53)
Atesitler, peygamberin kendi rahatını düşünerek böyle bir ayet yazdığını iddia ederler. Oysa peygamberin böyle bir şeye ihtiyacı yoktur. Zira çevresindeki müminler, peygamberin ağzından çıkan her sözü yerine getirmek için hazır beklerler. Kuran’ı haşa Peygamber yazmış olsa ve ayetteki konuyu direkt söylese, bu emre zaten herkes itaat ederdi. Bu konunun ayette bildirilme sebebi, bu nezaket anlayışının Kuran ayetleri ile kıyamete kadar tüm müminlere örnek olmasıdır.
Kuran’da buna benzer başka nezaket özellikleri de bildirilmiştir. Örneğin Hz. İbrahim’in misafirlerine sezdirmeden yaptığı hazırlık anlatılır. ’’Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.’’ (Zâriyât Suresi, 26) Ayette, sezdirmeden misafire ikramda bulunulması, detay bir bilgi olarak verilir. Çünkü gelen misafire ’’bir şey yer misin, içer misin’’ diye sorulduğunda muhtemelen teşekkür edip istemeyecektir. Ama sezdirilmeden hazırlanan ikramı misafir red etmez. Kuran’da buna benzer nezaket öğreten pek çok ayet vardır. Ve bu ayetler kıyamete kadar müminler için örnektir.
6- Kuran Hz. Muhammedin sözü olsa, ’’Bizans’la Perslerin savaşacağını ve Bizansların Yeneceğini’’, olaydan 7 Yıl önce bilebilir miydi?
Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Dünyanın en alçak yerinde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah’ındır. Ve o gün mü’minler sevineceklerdir. (Rûm Suresi, 2-3-4)
Ayette Rum ordularının yenilgiye uğradığı ve birkaç yıl içinde yenecekleri bildiriliyor. Gerçekten de Bizanslılar Perslere yenilmiş ve ayet indikten 7 yıl sonra Persleri yenmişlerdir. Bu şuna benzer; Abd Irak’a girdiğinde biri çıkıp dese ki, bir kaç sene sonra Irak Abd’yi yenecek... Buna kimse ihtimal vermez. Ya da bunu diyen kişinin öngörüsüne olan güvenleri sarsılır. Peygamber Kuran’ı kendi yazmış olsa, bir kaç yıl içinde sonucu belli olacak bir konuyu Kuran’a koyar mı? Böyle bir risk alır mı? Şayet Bizanslılar Persleri yenemese, bu sefer Hz. Muhammed’in etrafında bir kişi bile kalmazdı.
7- Kuran’ı Hz. Muhammed yazmış olsa yaptığı hatayı ifşa eder miydi?
Surat astı ve yüz çevirdi; Kendisine o kör geldi diye. Nerden biliyorsun; belki o, temizlenip-arınacak? Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak. Fakat kendini müstağni gören (hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise, İşte sen, onda ‘yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun. Oysa, onun temizlenip-arınmasından sana ne? Ama koşarak sana gelen ise, Ki o, ‘içi titreyerek korkar’ bir durumdadır; Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun. (Abese Suresi. 1-10)
Ayette okuduğunuz bu uzun ve sert uyarı Hz. Muhammed’e yapılıyor. Ayette, Hz. Muhammed’in, imana açık bir körü bırakıp, imana açık olmayan, kendini müstağni gören kişiye tebliğe devam ettiği ve bunun hata olduğu anlatılıyor. Tarafsız olarak bir düşünün; Kitabı kendi yazmış olsa, karizmasını sarsacak bir hatasını ifşa edip, bunun üzerinden kendisine neden uzun uzun uyarı yapsın? Maksadı güç ve iktidar ise, kendini mükemmel ve kusursuz göstermesi daha normal olmaz mı?
8- Hz. Muhammed’in amacı üstünlük elde etmek olsa, sadece bir beşer olduğunu ve diğer elçilerden bir farkı olmadığını söyler miydi?
Günümüzdeki pek çok sözde şeyh ve hocanın uygulamalarının aksine peygamber, İsra Suresi 93. ayette çevresindeki insanlardan bir farkı olmadığını, yalnızca bir beşer olduğunu bildiriyor. Bir başka ayette ise ’’Muhammed, yalnızca bir elçidir…’’ (Âli İmran Suresi. 144) diyerek, sade bir elçi olduğunu bildiriyor. Eğer Hz. Muhammed Kuran’ı kendi yazmış olsaydı, ayetlerde sürekli kendi üstünlüğünden bahsederdi. Ancak Kuran’da Muhammed ismi bile sadece 4 kez geçer.
De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben, elçi olan bir beşerden başkası mıyım?" (İsra Suresi, 93)
Döneminde üstünlük sağlamak isteyen bir peygamber, yazdığı Kitapta kendi ismini sadece 4 kez geçirip, diğer peygamberlerin üstün özellik ve mucizelerinden bahseder mi? Ya da tüm elçi ve peygamberlerin eşit olduğunu ve müminlerin hepsini eşit sevmesi gerektiğini söyler mi? Kendisine hiç ayrıcalık yapmaz mı?
Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Tümü, Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. “O’nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz... (Bakara Suresi, 285)
9- Kuran’da kar, penguen isimlerinin geçmemesi Kuran’ı Hz. Muhammed’in yazdığına delil mi?
Ateistler Hz. Muhammed’in, yaşadığı coğrafyanın dışını bilmediği için, bu coğrafyaya ait olmayan bitki, hayvan ve doğa olaylarını Kuran’a yazamadığını iddia ederler. Ancak bilmeleri gerekir ki Kuran biyoloji, ya da taksonomi kitabı değildir. Kuran İlahi vahiydir. Ve insanların en rahat yaşayacakları sistemleri öğütleyen bir yaşam rehberidir. Kuran’da az sayıda hayvan ve bitki ismi zikredilir. Ve bu canlıların tümü, tüm coğrafyalarda yaşayan ve herkesin tanıdığı canlılardır. Arabistan’da yaşayan ve yetişen pek çok hayvan ve bitki de Kuran’da yer almaz. Bu bir şeye delil değildir.
Kuran’da Allah’ın rüzgarları gönderdiği, bununla yağmur yüklü ağır bulutları kaldırdığı bildirilir. Pamuk gibi hafif görünen bulutların tonlarca ağırlıkta olduğu 1400 sene öncesinin teknolojisi ile bilinmezken, ateistler bu bilginin Kuran’da yazmasına şaşırmazlar. Ama Kuran’da kar kelimesi geçmiyor diye, ’’ Hz. Muhammed çölde yaşadığı için karı bilmiyordu, bu nedenle Kuran’a ekleyemedi’’ derler. Bu çok samimiyetsiz bir yaklaşımdır.
Kitap ilk indiğinde önce bulunduğu çevreye, sonra da ulaştığı her yere iletilmesi emredilmiştir. Allah ’’Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?’’ (Ğaşiye Suresi, 17) yerine ’’Bakmıyorlar mı o penguene nasıl yaratıldı’’ (Allah’ı tenzih ederim) demiş olsaydı, penguenden habersiz toplum için bu iman hakikati niteliği taşımayacaktı.
Sonuç: Küfrün önde gelenleri her dönem "Bu, bir beşer sözünden başkası değildir." (Müddesir Suresi, 25) demiştir. Adetullah değişmez. Dolayısıyla kıyamete kadar her dönem bu tür iddialar olacaktır. Ancak günümüzde bilim ve teknoloji ilerlemiş ve Kuran’daki yüzlerce mucize de artık gün yüzüne çıkmıştır. 1400 sene önce evrenin yokluktan geldiği ve genişlemekte olduğu yazıyor ve bilim bunu geçtiğimiz yüzyıl keşfediyorsa, durup bir düşünmek gerekir. Ateist ve deist arkadaşlar... ’’bizler vicdanlıyız’’ dedikten sonra, sırf ayetleri inkar etmiş olmak için ’’Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.’’ (Bakara Suresi, 42)
’’Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.’’ (Neml Suresi, 14)
Mehtap Gözükan
/MehtapGozukan
twitter.com/MehtapGozukan
YORUMLAR
Allah sizden razı olsun. Güzel bir yazı. Ebu cehil nasıl bir inatla iman etmediyse şimdikiler de durumu çok farklı değil. Anlayana bir kaç ayet çok gelirken anlamak istemeyenin gözüne dertten boş. Bir yıl kadar önce şu beyiti yüzünde bursya benzer bir paylaşım sitesinden ihraç edildim.
Akla inanan akılsızlar ordusunun bir neferi
Düştüğü kör kuyularda kazandım sanır zaferi.
Evet onlar akla inanan akılsızlar ordusudur ki tek ilanları kendi menfaatleridir. Saygılar bizden.
Sayın Razı'nın eklemelerine aynen katılarak ben de yazınızı çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Boşa yazılmamış, dolu dolu bir çalışma. Yalnız bir noktaya kafam takıldı: Tevratta geçtiğini söylediğiniz Lut Peygamberinin kızlarına dair mesele gerçekten Tevratta var mıdır? Eğer yok ise, tahrif edilmiş de olsa bir hak din kitabına iftira atmış oluruz. Bu soruyu konuyu gerçekten bilmedğim için bilenlere soruyorum.
Kutluyorum emeğinizi ve gönlünüzü.
Sevgilerimle.
Mehtap Gözükan
Evet Tevratta böyle bir bilgi var. Ama bu bilginin doğru olmadığını Kurana arz ederek anlayabiliyoruz.
sade anlaşılır düz itiraza mahal bırakmayacak açıklıkta....
bir kaç eksiklik demeyeyim ama gerekli olduğunu da düşündüğüm şeyi söylemeliyim ki yazı çok daha tamam olurdu...
- sadece ateistler ve deistler değil Hıristiyan ve Yahudiler de ve müşrikler tabi -ki ilk saçmalayan bu konuda onlardır- aynı hedefte birleşirler
- yazıda kaynaklar gösterilseydi mesela bu saçma iddiaları nerede kimler hangi kitaplarda platformlarda seslendirmişlerdir
- ayrıca bu konuları daha detaylı incelemek isteyenler için sağlam kaynaklar gösterilseydi
- sahih hadislerle de özellikle deistlerin gözüne sokmak için desteklenseydi
çok daha güzel olurdu kanaatindeyim
ama bu haliyle de çokça teşekkürü tebriği hak eden bir yazı
Mehtap Gözükan
Sosyal medyadaki ateist grup ve forumlarda bu iddilara mevcut Ancak kaynak gösterip insanların oralara girmelerine vesile olmak istemem. Bu nedenle detay vermedim. Ancak herkes rastlıyordur zaten bir yerlerde bu iddialara.
ya hu tabii ki kuranı kerimi peygamberim yazdı ne var ki bunda
herşey ortada açsın incelesin dostum ya hu
bugün mucize doğuruyor her zaman yeni yeni adeta öyle değil mi evet
hanıma düşkün olmayan erkek nerde bir göstersenize bana
tabii ki peygamberim hanımlara düşkün olacak olmasaydı ben o zaman yanlış düşünmezmiydim
:)))
gocunmayınız efendim şeytanın hoşuna hiç bir zaman gitmadi ki şimdi gitsin
gitmiyeceği için yok mu benim kuranım, illahaki onun için var yoksa neden yazsın peygamberim kuranı
YA DA NEDEN BEN ONA PEYGAMBERİM DİYEYİM DEĞİL Mİ
zaaten muhammet mustafa asv. ÜMMİ değilmiydi
tüm bunları ümmi mi yazmış evet dediğine göre öyle
bırakın öyle olsun
ALLAHIM YA gülmemek elde değil
incile bakın kimin yazdığı mechul kimin eli kimin cebinde belli değil
tevrat derseniz hakeza
bence gocunmayınız kendilerinin çıkardığı türbana benziyor bu iş zamanı gelince intiharlarına sebep olan
hoşcakalınız hak verin adamlar kötü bişi demiyor gününümüzde dedikleri harici davrananı zaaten deli addetmezler mi
sağlıcakla kalınız efendim
tavsiyem eğer imkanınız var ise AKİBETLERİNİ takib edin :)
yok,sul tarafından 9/6/2015 1:44:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dünya insanı sınırlar...
İnsan, bu sınırlanmışlığına rağmen, bir sınırsızlığa sahiptir...
Geçmiş çağlarda normal ve meşru olan ekonomik ve sosyal bir çok şey bugün geçerli değildir...
İşte, peygamber, sınırsız olanı tebliğ etmişti...
Hakk kavramı bunun göstergesidir...
İnsan, tebliğde Hakk'a ulaşıp, bağlandığında, dünyanın sınırlılığını aşar...
Kalp gözü açılır...
Bütün mesele, sınırlılığın bilincinde olmaktır...
Peygamber, devede, sınırsızlığın bir yanı olan canlılığı ve ondaki Hakk'ı görüyordu... (Anlayan için çok bile...)
Ve sınırlılığın en dramatik durumu, sınırsız olana kalp gözünüzün kapalı olmasıdır...
Yazınızdan mülhem...
Bunun için teşekkür ederim...
Saygılarımla.