- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Deneme Yanılma
Deneme Yanılma
Öğrenmenin iki yolu var; kolay olanı, başkalarının deneylerinin sonuçlarını hazır öğrenmek, diğeri bizzat deneyerek öğrenmek! Öğrenmek, “Bilmek” değildir! Bilmek, bizzat sonucu içselleştirmektir! “Hazmedilmeyen ilim” konusu! İlmi hazmetmek, bireyin yorumlaması ve bir kanaat edinmesi. Ezber öğrenilenler, hazmedilmemiş ise “Bilmek” olmuyor! İnsan, deneme-yanılma yoluyla öğrenir! Deneyen, yanıldığını kabul ettiğinde öğrenir; denemeyen, yanılmaz, öğrenir ama bilmez! Gözlem, deneyi tetikler, deney ise öğrenmeyi; öğrenmek ise bilmeyi açar! Her öğrenilen, bilince dair olmuyor!
Bilim adamları, sayısız deneyler yaparak öğrenir ve deney sonuçlarını değerlendirdiklerinde bu “Bilim” olur! Deneylerin ve yanılmalarının sonuçlarının değerlendirilmesi, “Bilim” oluyor! Deneyler ve yanılgılar değil!
En iyi gözlemci, bebekler; gözlemlerini duyu organlarını kullanarak denerler! İlk aşamada elleri ve ağızlarını kullanırlar; ellerine ne geçerse denemek için ağızlarına götürürler! Denemek, öğrenmek ve bilmek! Bunu öğrenene dek değil, bilene dek yaparlar! Tadarlar, acı olanı öğrenirler, yine tadarlar ve sonunda bilince o şeyi bir daha ağızlarına almazlar! Bu bir sürece dair işler ve devam eder! Bilinç oluştururlar! Büyüdükçe, deneyi de azaltırlar! Hem her şeyi denemek mümkün olmaz! Bu nedenle öğrenmeye yönelirler ve başkalarının deneylerinin sonuçlarını ezberlemeye başlarlar! Öğrenim aşamasındaki tüm süreç, başkalarının hazır bilgilerini öğrenmekle geçer! Bilmek, öğrenmekle aynı olmadığı için “Yeni şeyler denemek arzusu” bilmeye dairdir! Öğrendiklerinden bizzat bilmek istediklerini denerler! Bu da tercih konusu! Bilirsiniz, öğrenim aşamasından sonra “Pratik” aşaması gelir! “Staj” aşaması! Bizzat deneyerek, bilme aşaması!
Toplumlar için de bu süreç böyle işler! Hazır bilgileri öğrenirler ve bu bilgileri, pratik yaparak bilirler! Buraya dikkat ediniz! Bazı toplumların öğrendiklerini, sahada pratik yaparken bilmesi önemli! Öğretiler, caziptir ve pratik yapılmadığı sürece idealde kalıp iyice “Özlem” halinde gelişir! Ne zaman pratiğe dökülse “Bilmek” aşaması gelir! “Ben bunun böyle olduğunu öğrenmiştim, öyle sanıyordum ama işin aslını, öğrendiğimi deneyince bildim!” diyenleri, duymuşsunuzdur! Denemeyen yanılmaz; öğrenir ama bilmez! Toplumsal öğretiler, pratik yapılmaz ise öğreti, “Özlem” şeklinde daha da yerleşir ve ne zaman pratik yapma şansı olur ise işin aslı o zaman öğrenilir! “Evrim-devrim” ve “Zamanın ruhu” yazılarımda bahsettiğim gibi; öğretiler “Devrim” ile hızlandırılır ise aşamalar, denenmeden bilinmiş olmayacağı için “Karşı devrim” ile geri dönüş olur! Yani toplum, öğrendiklerini deneme şansını kazandığında işin aslını öğrenir! Yasaklar, öğrenmeyi engellemez ama bilmeyi engeller! Yasağın olduğu yerde, “Öğreti” saklı olarak gelişir, bilinmesi için yasağın kalması beklenir! Yasak kalkınca da öğretiler, pratiğe dökülür ve “Bilinç” oluşur! Orta Çağ, karanlıklarını bilirsiniz, öğretilerin pratik edilmesi engellendiği için “Bilinç” engellenir ve bu yasaklar, “Zamanın ruhu” kapsamında delinince “Bilinç” oluşur! Öğrenilenlerin gerçek yüzü de açığa çıkar! Yani gelişim, deneyle oluyor! Deneme-yanılma ile öğrenilenler, “Bilinç” oluşturuyor! Liberal görüşün; “YAPSINLAR, GEÇSİNLER” söylemi buna dairdir! Bırakın denesinler, sonuçta bilecekler! Öğretilerin toplumsal alanda denenmesi kaçınılmaz! Madem bir “Öğreti” uzun bir süreçte yerleşti, denenmeden o öğretinin tesirinden kurtulmak imkansız! Denendiğinde sonuçları da görülecek ve öğreti, “Bilinç” olacak! Bu süreçte pek çok ezber öğretinin de aslı açığa çıkacak! Bir misal aklıma geldi; ağa bal yerken, hizmetkarlar aralarında konuşuyormuş. Birisi “Bal çok tatlı!” demiş, diğeri; “Nereden biliyorsun tattın mı?”; “Ağa, ağzını şapırdatarak keyifle yiyor, oradan çıkardım!” Ağaya balı götüren; “Ben çanağa bulaşanı tattım, evet bal tatlı!” Buradaki ilk “Bal tatlı” diyenin önermesi, öğreti kapsamında, balı tadanın önermesi, “Bilinç” kapsamında! Yani deneyen bilir! Diğeri görerek öğrenmiştir, pratik yapmamıştır! Toplumların öğretileri hazmetme aşaması pratik ile mümkün; yani bırakın tatsınlar, bırakın yapsınlar ve öğrensinler! O zaman öğrendikleri yanlışların da farkına varacaklar! Öğrenilen pek çok şeyin, yanılgısı da görülecektir!
Son tahlilde; liberallerin de dediği gibi; “Yapsınlar, geçsinler”! Sürece müdahale, geçişi geciktirir! Uzun süreçte yerleşen öğretiler, bizzat yaparak geçecek! Yani öğreti “Ak” mı “Kara” mı? Bilinecek! “Ak koyun, kara koyun” belli olacak! Yoksa öğretiler, “Özlem” olarak teoride kalacak ve daha da derinleşecek! Pratik edilmeyen, denenmeyen öğrenilemeyecek! Toplumsal gelişim, ezberlenen öğretilerin bizzat tatbikinin görülmesiyle bilinecek! Tercih bireyindir, yeter ki “Bilinç” olsun. Bunun için de birikmiş ezber öğretilerin, bir şekilde pratiğinin yapılması kaçınılmazdır; yoksa öğretiler, “Bilinç” olmaz ve “Kısır döngü” devam eder! Siz asıl şuna dikkat ediniz; “Ezber öğretileri” teoride geliştirip besleyenlerin, pratikteki haline dikkat ediniz! Madem yerleşik bir öğreti teorik olarak var; buyurun yapın, pratiğe dökülsün, sonuçlarını hep beraber görelim. Yani yerleşik öğretinin sonuçları, her zaman “Olumlu” olmayabilir! Her öğretinin bir bedeli vardır ve bu bedel ödenmeden yanılgılar, elenemez! “Öğreti, teoride” kaldıkça da bilinmeyecek! Deneme-yanılma sürecinde; öğrendiklerini, dene-yanıl-bil!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.