- 1513 Okunma
- 9 Yorum
- 3 Beğeni
İNSANLIĞIMDAN UTANDIM
İNSANLIĞIMDAN UTANDIM
Bu gün işim gereği gece çalıştım sabahleyin eve geldiğimde beş yaşındaki oğlumu sağ kolu yatağından aşağı sarkmış sol yanağını yastığa bastırmış bir ayağını uzatmış diğerini onun üstüne koymuş yüzün koyu sevimli bir şekilde uyurken buldum. Üzerini örttüm sarılıp yanına yattım. Gözlerimi kapatmama rağmen hep dün sahile vuran Suriyeli o küçük yavruyu görüyordum. İnsanlığın utanç tablosunu…
Bir an aklımdan hasbel kader şu an Suriye vatandaşı olabilirdik ve o çaresizliği şu an ben ve çocuklarım yoşıyor olabilirdik çünkü ne Suriyede dünyaya gelmek o insanların tercihi idi nede bizim şu anda Türkiye de olmak. Son derece müteessir bir hal içerisinde idim duygulandım tekrar oğluma sarılıp öptüm o sırada uyandı bana biraz baktıktan sonra baba ne oldu neden üzgünsün diye sordu o küçük dünyasında bu durumu anlamlandırmaya çalışıyordu ben aslında o Suriyeli çocuğu öpüyor bir elimle oğlumun yanağını sıvazlarken aslında suriyeli o çocuktan özür diliyordum bir taraftanda o kıyıya vuran senin cesedin değil aslında benim insanlığımın ölüsüdür diye ona sesleniyordum yüreğimdeki sessiz çığlığımla tabi oğlum bunların hiç birini bilmiyordu o sadece benden sorusuna kendisini tatmin edecek bir cevap bekliyordu ama ben bir türlü cevap veremedim ve sustum. Sarılıp başını göğsüme bastırdım iç çektim sustum. Aslında bir cevaplık hakkım vardı ‘Oğlum bu gün insanlığımdan utandım’ diyebilirdim ama Neden diye sormasından korktum ve sustum çünkü ikinci sorusuna verecek cevabım yoktu zira o henüz küçücük bir insan adayı idi o an kendisine çizebileceğim bir insanlık tablosu yoktu elimde.
O küçücük parmakları ile hafif çıkmış sakalımla aşağı yukarı oynarken ben derin derin tavana bakıyordum içimden batılı ülkelere, para ve petrol için dünyayı kana bulayan isimleri herkesçe malum o zengin ailelere lanet ediyordum biliyorumki dünyada bütün savaşlarda o aç gözlü ailelerin parmağı var. Sonra bizim beyaz Türkler geldi aklıma ve geçenlerde Ankara Hastanesinde yaşadığım olay;
Babamın rahatsızlığı için gitmiştik Ankara Hastanesine zemin katta bulunan geniş bekleme salonunda randevu saatini bekliyorduk yetkililer salonun dip tarafına bir biro açmış tercüman ve doktor koymuş buraya anladığım kadarı ile daha çok Suriyeliler gelip gidiyordu yabancılara insanlık namına sağlık hizmeti veriyordu. Oraya bakıyordum, kiminin bacağı sarılı kiminin kolu, kiminide yüreği kırıktı. Tahminen 9-10 yaşlarında esmer yağız bir çocuğa takıldı gözlerim. Eşofmanının dizleri çıkmış üzerindeki tişörtün fazla giyinmekten kolları ve etekleri yukarıya doğru kıvrılmış. Elimle gel işareti yaptım biraz tereddüt etti ama geldi ses tonumla sorulaştırarak Suriye? Diyerek Suriyeli olup olmadığını sordum. Evet manasında kafasını salladı. Elimle omuzunu sıvazladım, başını okşadım ve bir miktar parayı katlayıp avucuna sıkıştırdım. Türkçe bilmiyordu bir şey söyledi anlamadım ama biz anlaşıyorduk çünkü acının dili her yerde, her yürekte aynı idi. Anladımki parayı almak istemiyordu. O yaşta bütün imkansızlığına ve çekilmez çaresizliğine rağmen kendi küçük ama kocaman onuru ile dim dik ayakta idi. Sıra bekleyen annesine baktı ama annesinin sırtı dönüktü ve baştan beri olanlardan habersizdi. Oradanda onay alamadı. Sarıldım yüzündeki kire aldırmadan bembeyaz yüreğinden öptüm ve avucunu elimle sıkıp göğsüne yumdum hadi al dedim. Başını yana eğdi içinden ne söyledi bilmiyorum üç beş saniye yere baktı ve gitti o sırada annesinin işi bitmiş olmalıki diğer çocuğu ile birlikte ikisinin ellerinden tutarak kapıya yöneldiler tam kapıdan çıkarken annesinin çekiştirmesi ile kafası arkaya düştü ayakları birbirine çarptı o son kez dönüp bana bakmanın derdinde idi bir eli annesinde bir eli avucu sıkılı vaziyette hala göğsünde idi baktı ve gitti ne söyledi bilmiyorum. O sırada yanımızda oturan bacağında gri bir şort, sarışın, kıvırcık saçlı, kırışık dudakları boyalı, üzerinde askılı bir elbise ile yarı çıplak 70-80 yaşlarında ihtiyar bir kadın oturuyordu olup bitenleri izlemişti bana döndü oğlum neden bunları böyle alıştırıyorsunuz, ortalıkta mantar gibi türediler Allah bu Tayyibin b… versin bunları bize o musallat etti dedi Romayı bile Tayyip yaktı dercesine… Oysa o çocuklar ve anneleri oraya devletimizin son derece insani amaçla sunduğu sağlık hizmetinden faydalanabilmek için gelmişlerdi ne benden nede bu elit görünümlü hanımefendiden para dilenmeye gelmişlerdi velevki dilenci olsun hem ne fark ederdiki verirsen ver vermezsen sus. Kadına hiçbir şey söylemedim gözlerinin içine manalı manalı baktım aslında yüzüne tükürerek çok şey söylüyordum ama anlıyormuydu bilemiyorum. Oysa bilmiyorduki ben o çocuğa neden yardım ediyordum, bilmiyorduki paraya olan ihtiyacından ziyade benim sevaba ihtiyacım var, ve ben bu ihtiyacımın tedariği için bunu yapıyorum, bilmiyorduki yarın divan-ı mahşerde ‘sen hayatta iken zor duruma düşen insanlar için ne yaptın ey kulum’ diye sorulduğunda orada verilecek cevabımı hazırlıyordum ben, bilmiyorduki iyilik yapmanın insana verdiği huzuru. Aslında çocuktan daha çok bu hanımefendi acınacak durumda idi ama ben yine çocuğu tercih ettim ve kalk baba sıramız gelmiştir deyip uzaklaştım.
Ey batı! Ey yüreği taşlaşmış beyaz Türkler, ey kan emici vampirler şu görüntüler karşısında bir saniye insanlığınızdan utansanız belki binlerce çocuk hayata tutunacak ama siz o bir saniyede bile boş durmuyorsunuz. Lakin aynaya bakın, yüzünüze konmuş iki göze teriniz kaçmasın diye üzerine iki kaş koyacak kadar ince hesap yapan yaratıcının sizin içinde muhakkak bir hesabı vardır. Allah azze ve celle…
Aydın YÜKSEL-ANKARA
03.09.2015-Perşembe
YORUMLAR
Yazının içeriği insan vicdanına dayalı, ancak acistasyon yapmaya çalıştığınız
-"Ey yüreği taşlaşmış beyaz Türkler, ey kan emici vampirler " cümlesi ve
-" bacağında gri bir şort, sarışın, kıvırcık saçlı, kırışık dudakları boyalı, üzerinde askılı bir elbise ile yarı çıplak 70-80 yaşlarında ihtiyar bir kadın" tabirleriniz korkunç.
Siyahiler, beyaz ırk vs. bunların hepsi Irkçılığın, ayrımcılığın ta kendisi.. Gerçekten vicdanlı bir insana yakıştıramadığım söylemler. Hiç bir zaman, hiç bir kimseyi genelleme yaparak anlatmak doğru değildir. Bu benim de asla kabullenemeyeceğim bir durum.
***
Yukarıda resmini eklediğiniz o masum yavrunun trajik ölümü, dünyayı sarstı. Her vicdan sahibi kendine gerekli payı elbette çıkarttı. Fakat kadersizliklerinin yanında, yakaladıkları şanslardan yetinmeyenler de var.
Örneğin oturduğum site'de yönetim , boş olan bir daireye, 5 ay önce Suriyeli kalabalık bir aileyi yerleştirip sokaktan kurtardığı gibi iş vererek para kazanmalarını da sağladı. Bir çok kişiyi örgütleyerek evlerine gerekli olacak her şeyi el birliği temin ettik. (giyim kuşam dahil ve temel ihtiyaçları dahil) sırayla gerekli ihtiyaçlarını sağlamaya başladık. . Ama şükretmeyi bilmeyip, sürekli kapı kapı dolaşıp para istemelerinden, çocuklarının arsızlığından, evin annesinin ve yine çocuklarının site içinde ve evlerde yaptığı ufak tefek hırsızlıktan bıkarak sonunda yol gösterdik.
Şimdi doğudan gelmiş ihtiyaç sahibi başka bir aile yerleştirildi onların yerine, onlar da site sakinleri de memnun.
Şimdi bütün Suriyeli insanları kötüleyip bundan mesul tutabilir miyiz? Tabi ki hayır. Müstesnalar kaideyi bozmaz.
Bunun dışında, O insan buraya devlet güvencesinde gelmişlerdi, doğru. Ama devlet onlara ne yaptı ülkeye sokmaları dışında. Hepsi per perişan ortalıklarda dolanmakta. Hele ki aracımızla bir yere giderken hop karşınızda bitiyorlar. Oradan oraya vızır vızır yalın ayak korkusuzca koşturuyorlar ma aile. Işıklarda durmaya görün hele, hurra hepsi arabanın tepesinde.
Birine 3-5 veriyorsun kurtulmak için yetmiyor… Diğerleri sizi her ışıkta hazır ve nazır bekliyor.
Kendi dinimiz de bile der ki “ Önce kendi yakınındakine el verecek, ihtiyaçlarını gidereceksin.”
Peki zaten sıkıntı ile yaşayan vatandaş söyler misiniz hangi birine el uzatsın ?
Neyse iyisimi ben lafı uzatmayayım .......
Billur T. Phelps tarafından 10/21/2015 8:12:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aydın YÜKSEL
Billur T. Phelps
Ç O C U K
Düşüyor, kalkıyor,
Hiç aldırmıyorsun.
Gün boyu hoplayıp zıplıyorsun.
Cin misin nesin sen?
Hiç mi yorulmuyorsun?
Sevdin mi candan seviyorsun.
Ne kadar diye sorsam,
Dünyalar kadar diyorsun.
Aklına geleni, pat diye söylüyorsun.
Alınırlar mı? Kızarlar mı?
Hiç düşünmüyorsun.
Her halin ayrı güzel,
Sana bayılıyorum çocuk.
Keşke hep böyle kalsan,
Büyümesen çabucacık.
Billur T.Phelps / 29.05.2011
Saygılar,
Aydın YÜKSEL
umuda yolculuk hep kötü biter nedense belikide özgür değiliz hiç biriz. sırf bu yüzden ; .kendi ruhlarımızda' .idam geri gelsin diyen o sevgili arkadaşımıza ufacık bir sözüm var ; Umutları ipe götürmeden yol açmak gerek insanca yaşamak için ..kimsenin tekelinde olamalı özgürlük.sevgilerim ile.
İhtimam, bütün sebepleri kendi içinde ayakta tutmaya çalışırken ,ardı sıra ayakta duran bütün hazır düşünceleri bile yerle bir ettik. Üşenmedik bozucu ne varsa hepsine göz kırparak düşünce diye yanımıza alıp yola devam ettik. Ne gelenlere bir bardak su verdik ,ne gidenleri uğurladık. Avucumuzda biriktirilen rahneleri birer birer yakıp kül ettik, yine durmadık .Geçmişi ,darboğazlarda kalınca bi’çare diye hatırlayıp üzerimize giymeye kalktığımızda ,bunu da beceremedik..
Düşünemedik ,günler kısalır zaman an’ olunca ,yavaş yavaş onarılamayan koca şehirler yarattık, içini bilinmeyenlerle doldurup azap çeken insanlarla doldurduk. Oysa kolaycılık ,koca bir anlam yüklü insanı basitleştirerek onu kurtarmayı düşündük.
Günbegün gittikçe tükenmenin aslına varamadan, tükenmenin sadece yaşlanmakla eş değer olduğunu ,senelerin bize bir hak, yaşın ise bir akıl büyümesi olduğu büyüsüne sımsıkı sarıldık.
Önce insan oluruz. Dünya insanla doluyken, sonra insan ararız var oldukça. Kahır mektupları aldıkça azap çekeriz yaşadıkça. Çekilen bütün acılar, ruhumuzun ömrünü uzatırken, bedenimizde hapsolan ruhumuz yavaş yavaş ona kavuşur oldu.
(...) En büyük korkularımız kendimizi sorgulamaya başlayınca mı ortaya çıkar ? Aslında bizim olmayan lakin bir emanet gibi bizde hep var olan akıl, bütün bu yaşadıklarımızı bir görüntüden ibaret kılsa, insanoğlu yine böyle amansızca dünya için kendini ne kadar parçalar ? (...)
En büyük sorgu, en küçük bizden başlasa , dünya yine böyle zalim kalır mı ?
Ve yanı başımızda yaşananları görmeyen gözlerimiz... Sahillere vuran cesetler ÇOKTANDIR Doğu ve G.Doğuda kapılarımıza vurmakta... İnsanlığımız bize sunulan , önümüze konulan görüntülerden öteye geçememekte... Her tarafa yeten vicdanımız maalesef kendi topraklarımızda yaşanınca kör oluveriyor..
saygılar
Böyle duygusal insancıl bir konuyu ele aldığınız için sizi gönülden kutluyorum değerli Kalem gerçekten insanlarda sevgi kalmamış hani beyaz Türkler diyorsunuzya üzerine basarak söylüyorum bizim ülkemizde insanlarımız sırf menfatleri için yaşarlar; en çokta mideleri için yaşarlar "ruh dünyaları".. tamamen insanlıktan yoksun bir halk olduk..Hani bizler sevecen toplumduk Türk insanı olarak bir Türk dünyaya bedeldik demekki yerine göre insanlık değişiyor burada ihtiyar kadının helede yaşını başını almış bir kadının söylemleri içimi kanattı siz o çocuğa hikayenizde anlattığınız gibi doğru olanı yaptınız insanı duygularınız ön pilana çıkmış keşke herkesler sizin gibi duyarlı olsaydılar.. Bu günümüzün yağının bolluğundan yararlanan o ihtiyar kadının hareketlerini kınıyorum ne oldum demiyeceksin. O insanların kim bilbir ne kadar güzel kurulu düzenleri varıdı savaş alanı onların bütün hayallerini gerekirsede yaşamlarını çalmışlar KOca Kadın orada horazlanıp duruyor elbetdeki Ülkemde savaş olsun istemem bir gün gelirde benim Ülkemde böyle bir Savaş durumu yaşandığında orada horozlanan Kadının haline şimdiden yanıp ağlarım allah böyle fitneleri başımızdan ırak eylesin hepimiz insanız insana insan gibi davranmak gerek hiç bir insan aşağılanmak için dünya üzerine gelmemiştir onu iten ortamlar utansın.. saygılarımla Kalemini kutluyorum nice güzel eserlerinde buluşmak üzerre saygımla aa...
Sevgili Aydın ve duyarlı yürek;
Aynı sahneler Türkiye'de oluyor; olmuştur. Güneydoğuda yüzlerce çocuk yaralanmış, öldürülmüş ve kolları kırılmıştır. Filistinde, Mısırda, Lübnanda, Irakta, Süriyede ve Ülkemizde çocuklar savaşa maruz bırakılıyor ve hergün yüzlerce çocuk hayatlarından koparılıyor...
Evet, bu sahnedeki çocuğun hali perişanlığı beni de ve binlercesini derinden sarstı; çok acı bir durum. Ve maalessef Batıyı suçlayacağımıza
Neden Müslüman ülkeleri yöneten diktatörleri suçlamıyoruz?
neden onların, bizleri yönetmelrine izin veriyoruz?
İslamı kullanıp bizi kullanan diktatörleri aşağı indirmedikçe bu tutum yıllarca sürecektir. N e yazık ki ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyor...
Duyarlı yüreğinizi içtenlikle selamlıyorum
Aslında o kaptanı ve beraberindeki sorumlu kimseleri, yani umut tacirliği yapanları, ibret-i alem için sallandırmak lazım. Tahttan azledilmeseydim, ben ki Sultan 6. Murad Han, yani son Osmanlı... İdamı geri getirecektim ve memlekette ne kadar şerefsiz varsa asacaktım... Olmadı,, güç Murad'ı yendi...
Dünya iki kapılı bir handır bu han kapısında nice
sultanlar krallar diktatörler sefiller insanların ülkelerin kaderini çizenler
misafir oldu ömrü dolunca hepside iki metre çukura girdi .
Düşününce insan oğlu neden bu kadar bencil aç gözlü haris olabiliyor ve neden birazcık gücü eline geçirenler başkalarının yaşam hakkını gasp edebiliyor allahu telala yalnızca onlaramı gülümsüyor hele bir bebeğin yaşam hakkını yok etmeyi kendilerinde nasıl hak görebiliyorlar nasıl!! o bebeği annesini babasını doğduğu topraklardan koparan mülteci olmaya zorlayan şartlar nedir ? bu evren siyah beyaz müslüman hıristıyan hepimize yetmeyecek mi?
Emperyalizmin dişlileri yıllardır vicdanları öğütüyor İsrail'in yıllardır filistin 'deki mezalimi Çin 'in uygur türk'lerine uyguladığı işkenceler ıraklı kadınların amerikan askerleri tarafından tecavüze uğramaları hep müslüman ülkelerin insanları acı çekiyor ve nerede BMnerede İnsan hakları örgütleri .
Bu gün ankara'da yaşayan erkek kardeşimle telefonda konuşurken birden kıyıya vuran suriyeli bebeği gördün mü?dedi bir baba olarak insan olarak oda acı çekiyordu sustum sessizce gördüm dedim önemli olan
bu vahşeti durduracak olanların gözlerini kapatmaması çığlıklara kulaklarını tıkamaması
yeter artık insanlık kıyameti çağırmayın sizden zayıf olanı ezmeyin
Saygılarımla aydın bey değerli çalışmanızı kutlarım..
Mimi Canoğlu tarafından 9/4/2015 1:09:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ey batı! Ey yüreği taşlaşmış beyaz Türkler, ey kan emici vampirler şu görüntüler karşısında bir saniye insanlığınızdan utansanız belki binlerce çocuk hayata tutunacak ama siz o bir saniyede bile boş durmuyorsunuz. Lakin aynaya bakın, yüzünüze konmuş iki göze teriniz kaçmasın diye üzerine iki kaş koyacak kadar ince hesap yapan yaratıcının sizin içinde muhakkak bir hesabı vardır. Allah azze ve celle…
Sözlerin bittiği yerdeyim,
bu kare gözlerimizden asla silinmeyecek asla, içimi öyle yaktı ki o masum melek, Duyarlı yüreğinize tebriğimle...
Saygıyla şair...