- 861 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
KOL BÖREĞİ -3-
Ak Sakallı Dede, Nurhayat Abla’nın evine doğru uçarken birden zınk diye durdu. ‘’Ulan yağmur deme, çamur deme uç babam uç. Nereye kadar…Yok anasını satayım yere inip bir taksi çevireceğim. Bizimki de can’’ dedi ve yere inerek yoldan geçen taksilere el etmeye başladı. Lakin taksilerin hiç biri bu cehennem kaçkını gibi saçı sakalı birbirine karışmış tipi almak istemiyordu.
Ak sakallı Dede, çaresiz klasik numaraya baş vurdu. Üzerindeki uzun entariyi yukarı doğru kıvırarak bacaklarını açtı. Fakat ilginçtir ki taksiler durma yerine daha bir hızlı geçmeye başladı. Çaresiz yeniden uçacaktı. Zalim kader alnına ‘’ Uç uç böceğim, anan sana terlik , mokosen alacak’’ diye yazmıştı bir kere.
Uça uça nihayet Nurhayat Abla’nın evine vardı. Eve vardığı anda da içeriden canhıraş sesler geldiğini duydu. Nurhayat Abla, hocası Kamil Oğuz Paracıkoğlu’nun öğrettiği bir şarkıyı teganni eylemekteydi:
Kabağı da boynuma takarım.
Sağıma da soluma da bakarım.
Bana da mangır verirsen
Sana göbek atarım.
Oy dinga dinga dindabak
Açılır bad-ı sabah.
Sen şeker ol ben kaymak
Yiyelim parmak parmak.
Fakat içerideki manyaklık sadece bundan ibaret değildi. Kocası Abdürrezzak Enişte de yaylı tambur ile eşine eşlik ediyordu.
Şimdi diyeceksiniz ki ‘’ Bunun neresi manyaklık?’’ Manyaklık olan kısım şu: Nurhayat Abla ‘’Kabak’’ adlı kantoyu söylüyor, buna mukabil Abdürrezzak enişte ‘’Olmaz ilaç sine-i sad pareme’’ adlı şarkıyı çalıyordu. Manyaklık bununla da sınırlı değildi. Abdürrezzak enişte yaylı tamburu çalarken Nurhayat Abla ara sıra susuyor ‘’ Olmuyor Abdürrezzak, olmuyor. Orada Fa diyez basacaktın’’ ya da ‘’ Cânım si bemolü resmen yuttun’’ diye - kocası sanki doğru parça çalıyormuş da arada sırada ufak tefek hatalar yapıyormuş gibi- onu sert bir şekilde uyarıyordu. Abdürrezzak enişte içinden ‘’ Yahu bu manyak kadın nereden bulaştı bu müzik işine’’ dese de dışından ‘’ Kusura bakma sultanım, yaşlılık işte. Gözlerim iyi seçemiyor’’ diye özür üstüne özür diliyordu.
Ak sakallı Dede bir müddet bu uyumsuz manzarayı seyrettikten sonra ‘’Burada işim kolay olacak. Böyle canhıraş seslerin çıktığı bir evde huzur mu olur ki’’ diyerek tam işe koyulacaktı ki öteki odalardan birinden on dört-on beş yaşlarında bir delikanlı geldi. Bu Nurhayat Ablanın torunu Ergenus idi.
Ergenus göz çapaklarını ovuştura ovuştura ninesine yaklaştı.
-Nineeee ben acıktım yaaa. Ne zaman yemek yiyeceğiz?
Kendisine nine denmesinde oldum olası gıcık kapan Nurhayat Abla hışımla çıkıştı bu zavallı mini minnacık çocuğa.
-Sen derslerini yaptın mı bakalım?
-Ne dersi yaaa. Okullar tatil. Bilmiyor musun?
-Olsun. Ben sana kerrat cetvelini ezberle demiştim. Ezberledin mi?
-Ya baba anne seneye üniversiteye gideceğim, sen hâla kerrat cetveli diyorsun.
-Onu bunu bilmem. Söyle bakalım yedi kere sekiz kaç yapar.
Ergenus sırf ninesini kızdırmak için yanlış cevap verdi:
-Seksen yedi.
Nurhayat Abla kıvanç ve gururla baktı torununa.
-Aferin. Bak çalıştın mı nasıl da oluyor. Haydi mutfağa gel de sana bir salçalı ekmek yapayım.
Zavallı çocuğun salçalı ekmek yemekten rengi domatese dönmüştü ama eli mahkumdu. Kader onu da Nurhayat Abla gibi bir nine ile imtihan ediyordu.
Nurhayat Abla söylene söylene mutfağa giderken Abdürrezzak Enişte de ‘’ Do majörünün de, Si minöründe…biiip biiiippp’’ diyerek yaylı tamburu kılıfına soktu.
Nurhayat Abla buz dolabından salçayı çıkardı. Daha sonra bir ekmeğin yarısını ortadan yararak çıkardığı salçayı bol miktarda bu ekmeğin içine sürdü. İşte tam o anda da Ak sakallı Dede ‘’ Hazır mutfağa girmişken şuna bir börek açtırayım’’ diyerekten mutfak camından içeri damladı. İlginçtir ki bu durum sanki olağan bir şeymiş gibi hiç kimse şaşırmadı, telaşa kapılmadı ve korkmadı. Tıpta buna ne derler bilmiyorum ama bir çeşit manyaklık olduğu kesin.
Neyse efendim. Ak sakallı Dede direkt mevzuya girdi.
-Nurhayat, Nurhayat…Bırak artık şu salçalı ekmek işini. Kaçıncı asırda yaşıyoruz?
Ergenus hemen yapıştırdı.
-Şıklar?
Zavallı çocuğun test çözmekten öylesine imanı gevremişti ki bunu da bir test sorusu sanmıştı.
Ak sakallı Dede, sevgi ve şefkatle baktı bu masum delikanlıya.
Ergenus sorunun şıksız olduğunu görünce alelacele parmaklarıyla bir hesap yaptı.
-Yirmi birinci asırda yaşıyoruz.
Nurhayat Abla ‘’ Doğru mu?’’ dercesine baktı Ak sakallı Dedeye. Ak sakallı Dede ‘’ Doğru ‘’ diye başıyla onayladı. Sonra devam etti.
-Nurhayat Hanım. 21. Asırda yaşıyoruz.Bu asırda yeni yetişmekte olan nesil salçalı ekmekle beslenmez.
Nurhayat Abla merakla sordu.
-Ya neyle beslenir?
Cevap verdi Ak sakallı Dede.
-Elbette börekle beslenir.
Zavallı Ergenus saf saf sordu.
-Amca…Börek ne demek?
Ergenus’un sorusundan bu evde en azından on beş senedir börek yapılmadığını esefle anlamış oldu Ak sakallı Dede. Tam böreğin ne olduğunu anlatacaktı ki bir diğer odadan yirmi beş yaşlarında çok şirin bir genç kız çıktı. Bu da Nurhayat Abla’nın diğer torunu Esra idi.
Esra heyecanla atıldı.
-Biri börek mi dedi? En son Ergenus’un doğduğu gün yapmıştı ninem. Hâla tadı damağımdadır.
Abdürrezzak Enişte de geldi salondan.
-Yanlış duymuyorsam biri börek dedi.
Nurhayat Abla öfkeyle çıkıştı?
-Ne böreği ayol?
Ergenus saf saf sordu.
-Bu börek dediğiniz şeyin çeşitleri de mi var?
Ak sakallı Dede içi burkularaktan cevap verdi.
-Olmaz mı evladım. Peynirlisi var, patateslisi var, kıymalısı var, ıspanaklısı var.
Ergenus ağzı açık dinliyordu. Peyniri bayramdan bayrama kahvaltılarda, patatesi ise ninesinin köyünden biri geldiğinde,, ninesinin kızarttığı kızartma olarak biliyordu ama ıspanak, kıyma? Bunlar neydi acaba? Dahası bu börek denen yiyecekle ıspanak ve kıyma arasında nasıl bir ilişki vardı? Derhal kafasından permütasyon, kombinasyon, olasılık hesapları yapmaya başladı. İntegral, ve hatta trigonometrik hesaplar da yapıyordu. ‘’ Tanjant Ispanak + Kotenjant Kıyma = Börek miydi acaba? )
Ak sakallı Dede devam etti.
-Hele bir su böreği vardır ki. Uf ufff ufffff. Parmaklarını yersin.
Ergenus Allahtan bu ‘’ Parmaklarını yersin’’ i ‘’ Parmaklarınla yersin’’ olarak anlamıştı. Yoksa çocuğun ödü kopardı ‘’ Parmaklarımı yiyeceğim’’ diye.
Ergenus yine sordu merakla?
-Bu su böreği su ile mi yapılıyor? Oldukça ilginç.
Nurhayat Abla dayanamadı artık.
-Bana bak Ak sakallı. Durduk yerde iş çıkarma başıma. Bende börek yapacak hal mi var?
Ak sakallı Dede artık darbeyi indirmenin zamanı geldiğine inanıyordu.
-Valla sen bilirsin şekerim. Yuvanı dağılmaktan kurtarmak istiyorsan bu böreği yaparsın. Aksi takdirde aha buraya yazıyorum bu Abdürrezzak enişte gider en büyük hobisi börek yapmak olan bir hatun bulur sen de bu yaşında dımdızlak ortada kalırsın.
Ak sakallı Dede böyle demişti ama bir İzmirli hatunu ‘’ Kocan başka hatun bulur’’ diye tehdit etmek yapılabilecek en büyük hataydı. Böyle tehditlerden asla korkmazlardı İzmirli hatunlar. Nurhayat Abla da bu tehdidi sallamadı. Nitekim Abdürrezzak Enişte ‘’ Başka hatun bulur’’ lafını duyar duymaz korkusundan, önce plastik şampanya rengi boya gibi sapsarı, sonra yine plastik beyaz badana gibi bembeyaz kesilmişti.
Yeni bir yola baş vurdu Ak sakallı Dede. Bir İzmirli kadına bir şey mi yaptırmak istiyorsunuz. ‘’ Sen zaten yapamazsın’’ demeniz yeterli. Ak sakallı Dede de bu yola baş vurdu.
-Yahu boşuna çene patlatıyorum burada. Sen kim, börek yapmak kim? Zaten yapamazsın ki.
Nurhayat Abla hışımla parladı.
-Halt etmişsin sen onu.
Ergenus atıldı.
-Halt da bir börek çeşidi mi amca?
Ak sakallı Dede içi yanarak baktı çocuğa ‘’ Zavallıyı ders manyağı yapmış bu hain Nurhayat. Çocukcağız ders çalışayım derken literatürümüzdeki en önemli kelimeyi bile öğrenememiş.’’ Diye geçirdi içinden.
-Yok evladım. Tahin helva üzerine limonu sıkıp bir karışım elde edersin. İşte buna halt denir.
Aslında halt bu muydu Ak sakallı Dede de bilmiyordu ama rahmetli pederi önüne bir yetmişliği koyup iyice kafayı bulduktan sonra yatmadan önce helva üzerine limon sıkıp yer ve buna ‘’Halt’’ derdi. Bu cevap da oradan aklında kalmıştı.
Ergenus limon, helva ve börek arasında logaritmik hesaplar yapadursun Nurhayat Abla kolları sıvamıştı bile.
-Gör de bak. Hem de su böreği yapacağım.
Ergenus logaritmik hesabı bir kenara bıraktı. Çünkü sudan börek yapılacaktı(!) bu çok çok daha önemliydi onun için.
Nurhayat Abla başladı unu elemeye…
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
SU BÖREĞİ
su bardağı unu geniş bir kaba alıp ortasını havuz biçiminde açın. Yumurtaları, suyu (veya limon suyunu) ve tuzu havuza koyup parmak uçlarınızla karıştırmaya başlayın. Katı kıvamlı, parlak bir hamur oluncaya kadar en az yarım saat yoğurun. (Yoğuran acemi ise bu işlem 1 saat kadar sürer.) Kıvamına gelip gelmediğini anlamak için bıçakla yarıya bölün. İçinde hiç hava kabarcığı kalmadı ise yeteri kadar yoğrulmuş demektir. Hamuru 10-12 bezeye bölün. Altını üstünü unlayarak oklavayla tek tek açın. Bıçak sırtından daha ince olacak şekilde incecik yufkalar hazırlayın. Açtığınız yufkayı kurumaması için dörde katlayın, temiz bir çarşafın üzerinde bekletin. Diğer bezeleri de aynı şekilde açın. Tel peyniri elinizde kabaca didin. Maydanoz yapraklarını incecik kıyın. Tereyağını eritin. Geniş bir tepsiyi yağlayın. Geniş bir tencerede 1 tatlı kaşığı tuz ile bol su kaynatın. Ayrı bir geniş tencerenin içine bol soğuk su hazırlayın. Geniş bir tepsiyi yağlayın. Hazırladığınız yufkaları kaynamakta olan suda teker teker yarım dakika kadar pişirin. Kaynar sudan çıkarır çıkarmaz soğuk suya atın. Sudan çıkarırken yufkayı elinizle hafifçe sıkıp fazla suyunu alın. Tepsiye sığması için hafifçe buruşturarak yayın. Her katın arasına bir servis kaşığı tereyağından gezdirin. Yufkaların yarısını döşeyince peynir ve maydanozu koyun. Aralarına yağ serperek diğer yufkaları da aynı şekilde yerleştirin. En üstüne de tereyağı gezdirin. Fırını 220 (turbo 200) derecede ısıtın. Altı üstü kızarana kadar, yaklaşık 40 dakika pişirin.
Su böreği büyük yuvarlak servis tabağına ters çevirip dilimleyerek servis yapılır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------
Su böreği nar gibi kızardıktan sonra Ak sakallı Dede dahil olmak üzere hep birlikte oturup kemal-i afiyetle yediler.
Ak sakallı Dede o gün hem bir yuvayı dağılmaktan kurtarmış olmanın huzuru hem de kendisine ‘’ Ben sizi çok sevdim. Bundan böyle size dede diyebilir miyim?’’ diyen Ergenus’un gözlerindeki minnet ve şükran duygularının mutluluğu içinde yeni bir görev için İstanbul’un yolunu tuttu. Sırada hemşerisi Şenay Teyze vardı.
YORUMLAR
Börek muhabbeti devam ediyor.
Bu su böreği işi gerçekten ağzımı sulandırdı.
Anacığım,
arife günleri kollarını sıvar,
inanılmaz güzel su börekleri hazırlardı bayram sabahı için.
Nar gibi kızarmış, bol tereyağlı börekler,
bayram namazı dönüşümüzde,
müthiş bir ziyafet sunardı midemize.
Bayramları severim.
Biraz da bu su böreği ziyafeti nedeni ile herhalde.
Şimdi,
15 yıldır sol yanı felç.
Öyle börek flan yapmak bir tarafa, kendi ihtiyacını zor karşılıyor.
Gelinler de,
öyle zahmetlere katlanamadıkları, biraz da beceremedikleri için,
bayram sabahlarının leziz su böreklerine hasret yaşamaktayız şimdi.
İşte,
bu nedenledir ki,
ilgi ile okudum bu bölümü.
Tarifi, daha bir dikkatle inceledim.
Belli mi olur?
İş başa düşer,
belki kendimiz yaparız diye.
Güzeldi yine hocam?
Eline sağlık.
Bayramda neredesin?
Belki seni ziyarete geliriz Fethiye'ye.
Kalmaya değil ha!.
Öyle sadece bir merhaba demeye...
sami biberoğulları
Börekler içinde sanırım en zahmetlisi su böreğidir. O sebeple bizim evde hiç yapılmaz. Lakin Kelkitli bir yengem var. Ne zaman ona gitsek mutlaka yaptırırız. O da sağ olsun kırmaz bizi, seve seve yapar.
Rabbim ninenize sağlık ve sıhhat versin. O size çok yapmış. Artık sıra sizde. Eğer yiyebiliyorsa artık sizin ona yapmanız lazım.
Bayramda Fethiye'deyim. Yatılı ya da yatısız başımızın üzerinde yerin var. Mutlaka beklerim.
Selam ve sevgilerimle.
Bu yazı gercekten güzeldi, hele börek tarifine bayildim ama yapmaya hiç niyetim yok. Ak sakallı dede bile gelse yapmayacagım. Hem blöfleri bana sökmez biliyorsun :-)
Börek sevmediğimden degil de güçlükle verdiğim beş altı kiloyu yeniden almak istemiyorum.
Tebrikler Sami hocam, yazı için de börek için de ellerine sağlık.
Selamlar
sami biberoğulları
Yılların verdiği yorgunluk da vardır sanırım börek yapmak istememende. Zor iştir börek yapmak. Hele de onlarca ( Belki de yüzlerce ) insana yapmak. Yoksa sen o beş altı kiloyu nasılsa verirsin.
Selam ve sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Her yemek neyse de kırk elli kişiye lahana sarması yaptığım günler karabasan gibi :(
Zaten biliyordum Sami hoca yazıları kadar mutfaktada başarılı.Bu yazı sayesinde tanımayanlar da öğrenmiş oldular Sami hoca mutfağında ustası...
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Bir dahaki buluşmamızda sana ellerimle su böreği yapacağım.
Yok artık..Su böreği de mi yapıyorsun dediğini duyar gibiyim. Yufkası hazır olarak satıldığı için o kadar da zor değil.))))))
Selam ve sevgilerimle.
Bu 2'den güzeldi.
İki yazıya birden yorum yapmış olurum böyle de mi:)
(Ak sakallı dede akıl verdi)
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Ne güzeldir çocuksu yanını kaybetmeden mizahın büyülü dünyasında yetişkin bir bilge olmak için çaba sarf etmek
Bu yönünüze dönük derin bir hayranlığımı bırakıyorum sayfanıza
Şu zorluklarla ve sıkıntılarla dolu dünyamızda bir bukle tebessümü yanağımıza kon durduğunuz için size çok teşekkür ederim.
Keyifli bir mizah yazısı bakalım daha ne börekler fırına vereceksiniz)))
Kaleminize hoş görülü yüreğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ederim.
Asıl ben teşekkür ederim sana ve tüm dostlara. Çünkü sizin hoşgörünüz olmasaydı ben böyle bir yazı dizisini bırak yazmayı, kaleme almayı bile düşünemezdim:
Selam ve sevgilerimle.