ÇOCUK
Alın dünyanızı başınıza çalın. Kırk gün kırk gece saz çalın. Düşün kütüklerden bir çocuk daha öldü deyin! İstatistiklere kaydedin bir çocuk daha öldü diye.
Çocukların cesetlerinden bir dünya kurun.
Ve büyük bir iştiha ile yaşam sofranıza kurulun.
Sahile vuran caretta caretta değildi Bodrum’da. Balina’da değildi. Fok’da! Küçücük bir çocuktu. Belli ki cennet kuşuydu. O da yok’ta!
Alın milyar dolarlık dünyanızı başınıza çalın. Her tarafı altından olsa ne yazar artık? Her tarafı petrol olsa neye yarar? Hepsi sizin olsa ne ki? Bodrum’da bir çocuk cesedi... Allah’ın insana emaneti... Dilinizi, dininizi, ırkınızı alıp gidin. Sizden olmayanın yaşamaya hakkı yok nasılsa! Sizin lisanınızla konuşmayanın şansı yok!
Bodrum’da bir çocuk, denizi yorgan yapıp üzerine sarmış, uzanmış derinliklerin döşeğine. Bir melek gibi uyuyordu sonsuzluğa. Toz kondurmuyordu masumluğuna. Ah be çocuk, ah be sabi! Sen orada uzanıp yatarken sonsuzluğa ıpıslak, kuş tüyü yataklarda altın libaslarda kupkuru kalan insanlığa lanet olsun. Binlerce kez lanet olsun, milyonlarca kez...
Bu çağdan ve bu insanlardan tiksiniyorum artık. Çocukların yok yere öldüğü, bile isteye öldürüldüğü, yok bilindiği, hiç görüldüğü bir dünyada buna sebep olanların canı cehenneme...
Rezil bir savaşın, kahredici bir yokluğun, kimsesizliğin belki de çaresizliğin kol gezdiği bir dünyada çocuklar ölüyor her gün. Silvanlıymış, Suriyeliymiş, Filistinliymiş... Falanmış filanmış... Geç bunları anam babam geç bunları! Çocuklar ölüyor diyorum, sağırmışsınız gibi susuyorsunuz. Çocuklar ölüyor diyorum, sanki espri yapıyormuşum gibi gülüyorsunuz. Çocuklar ölüyor diyorum, hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorsunuz. O çocuğun cesedinin vurduğu sahilde sanki o çocuk hiç ölmemiş gibi güneşleniyorsunuz hemen. Alın dünyanızı başınıza çalın. Katlinizle kalın.
Bodrum’da insanlık kıyıya vurdu. Cümle alem sustu durdu. Hani kalk desem öldüğünü bilmeden kalkıp oynayacak gibi uzanmış yatıyor sahilde Suriyeli göçmen çocuk.
Batının insanlık kotası dolmuş, acıma hissi rafa kalkmış, aklı yitmiş, kalbi taşlaşmış... İnsanı bu kadar sağır edecek bir çığlık, bu kadar içine dokunacak bir sancı ve bu denli perişan edecek bir ölüm...Fotoğrafına bakıp üzülelim şimdi nasılsa ölümün bile bir tablo gibi duruyor ekranlarda. İnsanlığımızın akan maskesini fotoğrafına bakarak silelim. İçimizi ferahlatalım sonra tekrar hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edelim. Başka bir çocuk aynı şekilde ölene kadar...
Şimdi kalk çocuk desem! Uçurtma uçur, misketlerini çıkart, bisikletini sür, top oyna... Horozlu şeker iste! Bayramlık elbise, bir çift su geçirmez potin... Bir yaşam dile yeniden ve daha ucuz bir şekilde ölmek için Tanrı’dan. Nasılsa seni öldürecek insan vardır bu dünyada. Bir kurşunla, bir bombayla, kaçak bir botla...
Sen şimdi cennet kuşusun. Rabbim seni cennetine kondursun.
Bir çocuktan daha büyük değildir bu dünya. Alın başınıza çalın dünyanızı, çocukların olmadığı bir dünyada yaşayın büyüklüğünüzü... Ve unutmayın ki evrenin en büyük yüz numarasına çevirdiğiniz bu dünyada elbette yaşamaz cennet kuşları!
YORUMLAR
Çocuklar, insanlıktan çıkmış, canavarlaşmış bir avuç zorbanın tezgahladığı kurgulanmasında hiçbir rollerinin, hiçbir çıkarlarının, hiçbir dahiliyetlerinin olmadığı pis oyunların en çok zarar gören günahsız kurbanları...
Kimin doğurduğunun, nerede doğurduğunun ve cinsiyetinin sevgiye olan açlıktan başka, hiçbir şeyde bir zerre kadar rol oynamadığı varlıklarıyla hepsi minicik melekler, daha hayatlarının başında ölümün her türüyle nasıl da heba ediliyor, zalimce, acımasızlıkla yok ediliyorlar.
İnsanlık buysa eğer, lanet olsun insanlığa.