- 354 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NASIL ŞAİİR DÜŞMANI OLDUM
NASIL ŞAİR DÜŞMANI OLDUM
Şairlerden nefret ettim ben. Şairler, kanayan yaraya tuz basıyorlardı. İşleri güçleri yoktu bu adamların. Bu adamların derdi gücü, devleti soyanlara, pardon, yönetenlere zorluk çıkarmaktı. Şairlerden nefret etmeye, babamlın okuduğu şiirleri dinleyerek başladım. Daha üç dört yaşlarındayken, Alfons Dö Le Martin in “Göl ”ünü okurdu.
“Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
Zaman adlı denizde, bir gün
Bir lahza için demirleyemez miyiz?”
Nerede demirleyecekti babam? Zaman adlı deniz çok mu derindi? Sevmiyordum babamın yüksek sesle şiir okumasını.
Şairlere olan nefretim yaşımla birlikte, hatta hatta yaşımdan daha hızlı büyüdü. Yunus Emre yi tanıdım bu arada.
“Ben gelmedim dava için
Benim davam sevgi için
Gönüller dost evi için
Gönüller yapmaya geldim.
Bir kez gönül kırdın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yüz bin kere tövbe bile
Elin yüzün yumaz değil” diyordu.
Bu Yunus’un anlattığı, bizim din hocasının anlattığına hiç benzemiyordu. Bizim hoca, dini anlatırken, cehennem, şeytan, ateş diyordu. Yunus denen bu zat, benim kafamı karıştırıyordu. Pir sultanı tanıdım sonra;
“Atın beni Hu aşkına yanayım
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.”
Sonra Dadaloğlu’nu
“Ferman padişahın
Dağlar bizimdir.”
Sonra Karacaoğlan’ı,
“Güzel ne güzel olmuşsun
Görülmeyi görülmeyi
Siyah zülfün tel tel olmuş
Örülmeyi örülmeyi.”
Sonra, yüzlerce şairle tanıştım, yüzlerce şair girdi hayatıma. Hiç birini yüz yüze tanımasam da, hepsi de bir şekilde müdahale ettiler yaşantıma.
Lise yıllarımda, ilk âşık olduğum zamanlarda tanıdım Ümit Yaşar’ı
“Yüzünü göreceğim saçlarını dağıtma
Saçağına sığınacağım kirpiklerinin
Yalvarırım kirpiklerini yıkma.” Diye yazmıştı. Ne gereksiz adamdı. Ben yazacaktım, bu şiiri. Benim yazmam lazımdı. Ne halt etmeye, dünyaya erkenden gelip de, erkenden yazmıştı ki. Sana ne kardeşim, benim sevdiğim kızın kirpiklerinden.
Sonra Aysel’i tanıdım, ardından Ayten’i. Tanıdıkça, öfkem büyüyordu. Bu şairler gereksiz adamlardı. Hepsi benden önce dünyaya gelmiş ve benim yazacağın ne kadar şiir varsa, hepsini yazmışlardı.
Dünyanın, sadece aşk demek olmadığını öğrendiğimde iş işten çoktan geçmişti. Şiir kanıma işlemişti. Yani bu şairler zehirlemişlerdi beni. İyileşebilmek için, sürekli şiir okumak zorundaydım. Ahmet Arif’i tanıdığımda, sonumun felaket olacağını biliyordum.
Oy otuz üç kurşunla öleydim!
Oy, Adiloş bebenin kirvesi ben olaydım!
Olmadı tabi. Ahmet ağabey de benden önce dünyaya gelmiş ve benim yazmam gereken tüm şiirleri yazmıştı. Dedim ya şairler yaramaz insanlardı.
“Felaketim olurdu ağlardım.”
Dönüşü olmayan yolun en sonundaydım ve geçtiğim yollardaki tüm aynaları ters kapatmıştım. Kanımı zehirlemişlerdi bu şairler, bu işi de şiirlerle yapmışlardı. Vatanın nasıl sevileceğini, kimlerin vatan haini olduğunu Nazım’dan öğrendim. Oysa ben, vatanın can verilerek, kan dökülerek sevilebileceğini sanıyordum. Hatta bir seferinde, Hasan’dan yediğim dayak nedeniyle kanayan burnumu silmemiş, kanımın toprağa akmasını gururla seyretmiştim.
Bu şairler ne vatan sevmesini, ne âşık olmasını, ne kan dökmesini biliyorlardı. Hatta Hasan Hüseyin, kandan kına yakılmayacağını iddia etmiş. Acıyı bal eylediğini bile söyleyebilmişti.
Hem ne iş yapar ki şair dediğin? Varsa parası, rakı, balık, yoksa şarap… Sonra, eciş bücüş yazılarla alt alta karalanan üç beş satır… Sonra, ara ki yayın evi bulasın. Bulasın ki kitabın basılsın, okunsun, anlaşılsın. Değer mi be kardeşim. Gir bir farikaya müdür ol. Kıtırından bi sekreter. Ya da ne bileyim işte, reklam yaz. Hah! İşte sana en uygun iş! Yaratıcılık diyorsan, al sana yaratıcılık. “Çiğne ulan” sakızını, kadın bacağıyla tanıt. Dondurma reklamında erotik sesler çıkart. Paraya, para deme. Bir şeyler bul. Şair olan sensin be kardeşim. Ya da ne bileyim böbreklerini sat. Yüreğine para verecek değiller ya. Neyse, dağıttım konuyu. İşte böyle. Bu şairler beni telef ettiler kardeşim. İşte o yüzden şairlerden pek haz etmem. Neyse lafı fazla uzatmayalım. Anladığım kadarıyla senin bira falan söyleyeceğin yok. Ben ufaktan gideyim. Ne demiş Ömer Hayyâm;
“Dün başım dumanlı meyhanedeydim
Baktım bir ihtiyar küp yüklü bulut
Dedim Allah’tan kork koca ihtiyar
Dedi, Allah kerim. İç dilini tut”
Hadi eyvallah kardeşim. Kendine iyi bak. Bu arada ardımdan sallama, bak kulağıma gelir, bi şiir yazarım sokağa çıkamazsın ha…
“Vay! Şennur Hanım nasılsınız ?”
“Şey, Şennur değil sanırım, karıştırdım. Anlaşıldı ,bize iş yok bu akşam. Dönülmez yolların ufkuna doğru yol almalı. Vakit geç olmadan. Allahsız ev sahibi! Kapının önünde sabahlıyo…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.