- 703 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YENİDEN DOĞMAK
Gözlerimin önünde sonsuz bir karanlık vardı. Işığa aç bir karanlıktı bu. Beni, benliğimin üstünü zifiri karanlığa boğacak yoğunluktaydı. Elimden sadece izlemek geliyordu. Tüm yaşantımın nasıl kaybolduğunu izliyordum. Aklımda sadece yaşanmışlığa dair şeylerin yansıması vardı. Saydam bir yansımaydı. Belirsiz bir şeydi.
Gözlerimi açtığımda bambaşka bir yerde uyanmıştım. Odayı dolduran güneşin ışıkları beni uyandırmıştı. Çok uzun süredir uyuyor gibiydim. Uyanmama rağmen yine de tekrar uyumak hissi gelip başıma dadandı. Çok yorgundum. Nefes aldığımda bile yoruluyor buna şaşırıyordum. Uyumak ile uyumamak arasında kendimle tartışırken odaya yüzü buruşmuş bir kadın girdi. Yüzündeki çizgilerin derinliği yaşını haykırıyordu. Odaya giren kadını gördüğümde uykuyu boşverdim. Çünkü ondan önce benliğimi bulmam gerekiyordu. Ben kimdim? Neredeyim? Bu kadın kim? Sorular o kadar çoktu ki beynimin buharlaşmasından korktum. Susmayı tercih ettim. Yaşlı kadın kapının solundaki dolaptan bir şey alıp tekrar dışarı çıkmıştı. Kadın çıktıktan sonra geriye sorular kalmıştı.
Ne geçmişime ait ne de düne ait hiçbir şey hatırlamıyordum. Ne olmuştu bana böyle? Geçmişime ait izleri bulmaya çalıştığımda dişlerimi sıkıyor, gözlerimi yumuyordum sanki dişlerimi sıksam, ıkınsam hatırlayabilecektim ama hiçbir şey hatırlamıyordum. Delirmek üzereydim. Etrafıma bakınmaya başladım. Penrecelerden adını bilmediğim otlar ve çiçekler fışkırmıştı içeriye. Perde yoktu ahşap pencerelerde. Yatağın hemen yanında komodin vardı,onun üstünde de bir fotoğraf. Fotoğrafta iki genç çift vardı. Fotoğtaki kızı tanımıştım. Herhalinden belliydi. O kız az önce odaya giren kadındı şüphesiz. Ama adamı hiçbir şekilde tanımamıştım.
Kafamdaki sorular benliğimi bulmama engeldi. Bulamıyordum kendimi. Yoksa ben bir çocuk muydum? Bebek miyim ben? Konuşmaya çalışsam konuşur muyum acaba? Onlarda herhalde annem ile babam. Değiller mi yoksa? Şuralarda ayna olmalı. Tam ellerimi çarşafımın altından çıkarıcakken aklıma dank eden düşünceyle sarsıldım ve hiçbir şekilde kıpırdamadım. Ellerimi görürsem aklımdaki soruların yarısı uçup gidecekti. Çarşafın altında sağ elimle sol elime dokundum. Hayal kırıklığına uğramıştım. Üzüldüm. Ağlamak çığlık atmak istedim ama yapamadım. Sol elim kırış kırıştı. Nasırlıydı.
Ben kimdim? Durmadan kendime bu soruyu soruyordum. Acaba odadan çıkıp o kadını bulup ona sormalı mıydım? Hayır, sanırım buna cesaret edemem. Deli der bana. Aklını kaçırmış der! Kaçırdım ama. Dün neler olmuştu? Niye hatırlamıyordum? Niye bu durumdayım? Yastığın altında ağlamaya başladım. Ben bir çocuk değildim, bir genç değildim, bir bebek değildim. Bir yaşlıydım. Ölüme mahkum biriydim ben. Peki yaşantıma ne oldu? Neler yaşadım ben? Hiçbirşey hatırlayamıyordum.
Önümde umut yoktu artık. Bir çocuğun büyüyünce ki umutları yoktu. Bir gencin umutları da yoktu. Zaten yaşlıların bir umudu olamaz ki? Ölüm. Ben şimdi bir hiçim. Geçmişini hatırlamayan bir hiç. Durmadan ağlıyordum. Sinir krizleri geçiriyordum ama geçmişime dair en ufak bir fikrim yoktu. Kaç kişinin başına geldi acaba? Ben şimdi boşuna mı yaşadım? Boşuna mı öleceğim? Kimin hayatını değiştirdim? Yaşantımın kimin üzerinde etkisi oldu? Kimin yaşantısı hayatıma etkisi oldu? Hiç bilmiyordum. Ne kadar da acıklı bir durumdu benim durumum.
Mutlu muydum acaba eski yaşantımda? Bu odada iki yaşlı insan vardı, iki yaşlı adam. Birisi hayatın zorluklarına boyun eğmiş, yaşamış biri. Diğeri ise eski yaşantısına dair bir fikri olmayan yaşamamış biri. Yeniden doğdum. Yeniden mi başlamalıyım acaba? Tanrının verdiği ikinci şans mı yoksa bu durumum? Ama yaşlılara ikinci şans vermek azap değil mi?
Odaya tekrar o kadın girdi. Yanıma yaklaştı. Yaklaştığında içim bir hoş olmuştu ona karşı. Yüzü gülümsüyor, tıpkı ahşap penceredeki adını bilmediğim çiçekler gibiydi. Yatağın baş ucuna oturdu. Elini yanağıma getirdi. Onun ellerinin, ellerimin aksine yumuşacıktı. Eli yanağımdayken yüzümü geriye çektim. Afalladığını fark etmiştim. Yüzündeki çiçekler anlıkta olsa solmuş sonra tekrar yeşermişti.
“Nasılsın bugün?” dedi.
Nasıl mıyım? Dudaklarım gerildi. Yeniden doğdum ben nasıl olabilirim sence yaşlı kadın? Hayatımın acılarını, zevklerini, eğlencelerini, tüm anılarımı hatırlamıyorum, sence nasıl olabilirim? Tanrının ölüyü yanlışlıkla dünyaya geri gönderdiği biriyim, sence nasılım?
“Kimsin?” diyebildim sadece. Ama o kelimem yaşlı kadının yüzündeki çiçekleri soldurmama yetmişti.
YORUMLAR
Ağır bir amnezi ya da bitkisel hayattan çıkma durumu var galiba? Tatsız bir durum elbet. Akılda kalan, yaşıyor olacağı sanılan yıllar çoktan geçmiş ve sadece ömrün son demleri elde kalan. Arada neler yaşadığı, yaşayıp yaşamadığı koca bir muamma.
Gözünün içine bakan, bakıştan da hayli tanıdık olduğunu düşünen bir kadın. Ve final oldukça acımasız.
Kaleminize sağlık