- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kime Göre Neye Göre
Kime Göre Neye Göre
Görecelilik konusundaki bilimsel ve felsefi tüm tanımları, “Doğru-yanlış” olarak değerlendirmeksizin bir tarafa bırakalım! Göreceli yapılmak durumunda olan gözlemin, evrendeki tüm zaman ve mekanları kapsamadığını ve yapılan tüm izahların “Kime göre, neye göre?” sorusundaki hakikate dair yapıldığını göz önüne alarak; evreni, kendi göreceliliğinde algılamak zorunda olan insanın, bunu aşması gibi bir duruma ulaşmak veya durumu anlamak mümkün olabilir!
Evrende görünmüş, gözlenmiş veya görünecek, gözlenecek olan her şeyin gözlemciye izafiyeti var! Bir oluş, bir gözlemciye dair ya geçmiştedir ya da geleceğe dair; mekan ve zamanın bir kesitine dairdir! Bir gözlemci evren hakkındaki kanaatini kendi gözlem yaptığı zaman-mekan aralığında yaptığı için kendi gözlemine dair aralığın öncesi ve sonrasına veya başka mekanlara dair gözlemleri mümkün olmayacak! Bu zaman ve mekan izafiyeti, evreni tam olarak bir insanın gözlemesini 3. Boyutta imkansız kılar! İnsan kendi gözlem zaman ve mekan aralığı dışında kalan kapsam için düşüncesini kullanır ve anlamaya çalışır!
Mesela; 5 Ağustos 1930’da Ohio’da dünyaya gelen bir astronotun, evreni gözleme aralığı; zaman olarak M.S. 1930 ile günümüze yakın bir zamana kadar olabilir; mekan aralığı ise en fazla Dünya dahilinde olabilir! Aya giden astronotun da “Ay” gözlemi, zamana dair 1969 ve mekan gözlemi, Dünya ve Ay kadar olabilir! İnsanın 3. Boyuttaki evren gözlemi, zaman ve mekan aralığına dairdir! Evrende, “Büyük” ne kadar büyük; “Küçük”, ne kadar küçük, henüz bilinmiyor! Yani evren, henüz gözlenebilmiş değil! Zamanın her aşamasındaki mekanlar da gözlenebilmiş değil! Mısır piramitlerinin bulunduğu mekanın önceden nasıl olduğu yani o zaman ve mekan aralığındaki gözlemi de mevcut değil! O mekanı, günümüzde gözleyen de kendi zaman ve mekan aralığına dair gözlem yapabilir! Bin yıl sonra o mekanda neler olacak, gözlemek mümkün değil! İşte buna benzer, ilk insanların evren gözlemi ile günümüz insanının evren gözlemi 3. Boyut için aynı olamaz!
Evrenin gözlemi, gözlenen zaman ve mekandaki durumuna göre yapılıyor! Burada çok önemli bir soru var!
Evren mi değişiyor yoksa gözlemcinin zaman ve mekanı mı değişiyor?
Bu sorunun cevabını düşünürken evrenin gözleme dayalı zaman ve mekan aralıklarındaki durumlarını değerlendirmeye çalışıyoruz! Oysa gözlemlenmeye çalışılan evrenin zaman açısından “An” olarak sonsuz görüntüsü var! Mekan olarak da öyle; hiçbir an, diğeriyle aynı değil! O halde ilk insandan günümüze yapılan tüm gözlemler, bırakın evreni gözlemek manasını, Dünyayı gözlemek bile sayılmaz! Tüm insanların gözlem kayıtları tutulmuş olsa bile sadece Dünya, tüm zaman ve mekan açısından gözlenmiş olmaz! 3. Boyutta, madde boyutunda evreni tüm insanlar, gözlemlerini birleştirse bu gözlem çok çok eksik olacaktır!
Gözlenmeyi bekleyen bir evren var ve “Zaman-mekan” izafiyetini kaldırdığımızda sınırsız durumları barındırıyor! Sonsuz olasılığın gözlemlenmeyi beklediği bir evren var! Gözlenen tüm değişimler, aslında evrenin her hangi bir kuantum durumuna dair! Yani gözlemci gözlemine dair değişimden bahsedebilir, tüm kuantum alan için bir değişim gözlemi aslen yoktur! Çünkü değişim sanılan, kuantum durumların sınırsız ve sonsuz olmasından ve gözlemcinin gözleyebildikleridir! Tüm evreni tam zamanlı gözleyebilse, tüm sınırsız kuantum durumları gözleyebilse; “Değişim” diye bir şeyden bahsetmesi de söz konusu olmaz! Kuantum durumları sıralamaya da gerek olmaz! Şöyle bir evren düşünün; tüm kuantum durumları, gözleyebiliyoruz; zaman ve mekan olur mu bu gözlemde? Bence olmaz! Tüm kuantum durumlar bir anda gözlenirse olmaz! Gözlemci, kendi zaman ve mekan aralığında tüm kuantum alanı gözlemeye aday! Bunu neden yapamaz? Aslında 1. Boyutta yapar! 2. Ruhsal boyutta yazılım ile başlayan ve 3. Boyutta donanım yani beden ile “Zaman-mekan” aralığına sıkıştığı için sadece o alanı gözlemleyebilir! “Boyutlar” yazımda bahsettiğim 1. Boyut, hiçlikten ilk tercih boyutudur! Zaman ve mekan izafiyetine bürünmemiş salt şuur halindeki “Ben”! Evreni, tüm zaman ve mekanlarda gözleyebilecek potansiyel “Ben” de var olmasına rağmen çoğunlukla insanlar, “İlim kendin bilmek” noktasına gelemediği için bunu başaramaz!
Evrenin tüm kuantum durumları, potansiyelde vardır ve gözlenen de o zaten! Yani evveli ve ahiri; öncesi ve sonrasına dair tüm kuantum durumlar 2. Boyutta bir levhada mevcut! Evrenin de ruhu olmasından 2. Boyutta levhada yoksa evren de tercih edildiğinde 1. Boyuttadır! 3. Boyuttaki gözlem ise bu kuantum durumların zaman ve mekan aralığında göreceli gözleminden başkası değil! Bu nedenle, evrenin tüm durumları da “Öncesi ve sonrası” olmaksızın her an hazır olarak 2. Boyutta mevcut! 3. Boyutta zaman ve mekan aralığında gözlemlenenler ise tamamen gözlemciye izafi! 3. Boyutta zaman ve mekan aralığından gözlenmeye çalışılan 2. Boyutta “An” da mevcut olduğundan 2. Boyuta ulaşan, “Önce ve sonra” olarak izafi yapılan zaman-mekan sınırını da aşmış olur; mesela geleceği ve geçmişi gözlemleyebilir! Bunu yaptığını söyleyenler olmuş, olacaktır da buradaki ayrıntı şu; gözlemci, kendi gözlemini bilir, başkasının gözlemine dair bilme durumu olsa bile bunu başkası adına yapma hakkı yoktur! Yani herkes, kendi gözleminin sonuçlarıyla baş başa! Başkasının gözlemi, gözlemi yapana dairdir! Başkası, kişi adına gözlem yapamaz! Herkes kendi adına, belki tüm zaman ve mekanda pek çok insanın gözlemini kapsayacak bir gözlemi yapabilir ama bu o kişinin kendi gözlemi olmaktan öteye geçmez!
Son tahlilde; evren, gözlemlenmeyi bekliyor! Gözlemci, kendi zaman-mekan aralığındaki sınırsız kuantum durumları 3. Boyutta gözleyebiliyor! 2. Boyut ve 1. Boyutu bilenler ise potansiyel olarak tüm evreni tam zamanlı ve mekanlı gözleyebilir! “Potansiyel olarak” diyorum ona dikkat! Yani potansiyelde var ama gözlemde olmayan çok şey var! Evren ise bildiğimiz “Zaman ve mekan” aralığındaki sınırlı alan değil! Evren, tüm zaman ve mekanları içeren sonsuz ve sınırsız kuantum durumlarının tamamıdır! Zaman ve mekan ise gözlemciye izafidir, aslen yoktur! Evren, gözlenen kadar değildir! Bu bilinçle, evreni gözlemeye çalışalım; bakalım neler bulacağız!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.