Kahramanlar.. Şaklabanlar ve Megolamanlar...
Kahramanlar...
Doğuşlarından itibaren üzerlerinde emek harcanmıştır. İyi bir ana baba terbiyesinden sonra okul yıllarında da iyi öğretmenler elinde yetişmişlerdir. Yaşamlarının bir bölümünde ve genellikle gençlik yıllarında nefis terbiyesi almışlardır. Sürekli sevgi ve saygıyı yayarlar. İnsanlar için üretirler. İnsanlardan beklentilerini azaltmış ve hatta sıfırlamışlardır.
Şaklabanlar...
İş yapar gibi görünürler. Başkalarının emeklerine konarlar. Başkalarının ürettiklerini kaşla göz arasında allar pullar kendilerine mal ederler. Kurnazdırlar. Tembeldirler.
Megolamanlar...
Başlangıçta kahraman adayı da olabilirler. Ancak başardıkları en küçük iş sonrası duydukları alkışla balon gibi şişmeye başlarlar. Bu şişme süreci öyle devam ederki, bir gün gelir yanlarına yaklaşmak mümkün olmaz. Herşeyin en iyisini bildiğini sanırlar. En yakın çevresine bile bağırırlar çağırırlar. Geçimsizdirler ve bir noktadan sonra ruh hastası olurlar.
Günlük yaşamımızın her anında kahraman, şaklaban ve megolamanlarla karşılaşıyoruz.
Bizim en büyük hatamız şu; Kahramanlara kahraman gibi, şaklabanlara şaklaban gibi ve megolamanlara ise megolaman gibi muamele etmemek.
Bunu senelerdir yapamadığımız için kahramanlar bize kırgın.
Şaklabanlar ortalığı boş bulduğu için ibiş oyunlarına devam ediyor. Ve megolamanlar ortalığı kırıp dökmeye devam ediyor.
Bolulular!
Baba ocağımın insanlar!..
Evimizde, okulumuzda, işyerimizde, sokakta, siyasette ve sporda işler yürümüyor mu?
Suçlusu biziz.
Zira gözlerimiz kahramanları görmemekte ısrarlı. Ellerimiz şaklabanları alkışlamaya devam ediyor. Ve megolamanların yüzüne "Sen ruh hastasısın" diyemiyoruz.
Allah sonumuzu hayır eylesin...
Yazan:Seyfi ALP
Not:Bu yazı Bolu Olay Gazetesi için kaleme alınmıştır.