Eminönü'ne gitmektense
Ekmeği bıraktım. Zor oldu. Sigara bırakma gibi bir şeymiş. Ve beceremedim. Hafiften geriye dönüş var. Yok ekşi mayalı, yok tam buğdaydan köy ekmeği gibi. Hani sigara tiryakilerinin "dumanı içime çekmiyorum, bu light sigara ama!" demesi gibi bir şey benimki de. Ama bayağı bir kilo verince azıcık yiyeyim dedim. Yoksa vallahi isteyerek değil artık. Çünkü ceviz, badem, fındık, dut kurusu dörtlüsü çok güzel inanın. Şimdi bir de hurma ekledim aralarına. Yeme de yanında yat durumları oluştu.
Üstünüze afiyet ben biraz tutumlu olduğumdan bu beşliyi alırken kazıklanmayayım diye hadi Eminönü’ne gideyim dedim. Yanlış gündü ama başka günümü onun için ayıramazdım. Üstelik sabah pazara gidip tül bakmış oldukça yorulmuştum. (Ama değdi. Çok ucuz ve kaliteli tül buldum. Üstelik de deseniyle koltuklarım uyum içinde olacak. Dikmeye başladım bu arada.)
Saat ikiydi eve geldiğimde. İnternetten İETT’nin sitesine baktım. Evimin önündeki duraktan Eminönü’ne beni götürecek otobüs üçte kalkacaktı. Bir sonraki on altı otuzda. Üşensem de oflaya puflaya üç otobüsüne yetişmek için evden çıktım. İki dakika sonra duraktaydım Eminönü’nde mi?
İki buçuk saat sonra...
Neden derseniz? Yarım saat otobüs bekleyip gelmeyince kalkış yerine yürümeye, ne olduğunu öğrenmeye gidiyordum ki ara durakta bekleyen yaşlı bir adam gördüm. Durakta sadece bir direk ve ucunda durak adı yazılı tabela var. Adamcağız da önündeki ağaca bir elini dayamış zor duruyor ayakta. Benim sinirler de ayakta ya; başladım İETT’yi şikayete. Konuştum durdum. Adama da yazıktı; bu yaşta gelmeyen bir otobüs için niye böyle bekleyip rezil olsundu falan. Adam çemkirmem bitince suratıma garip garip bakıp sırtını dönüp gitti. Meğer orada dinleniyormuş. Kendime sinir oldum bu kez.
Neyse kalkış yerine yürümeye başlarken baktım ki; otobüs daha yeni geliyordu. Şoför, "Ben sizin yerinizde olsam tramvayla giderim." dedi. Ben de kitap okuyacağım, uzun sürsün yol, bahane olur düşüncesiyle onun önerisine uymadım. Tamam, iyi oldu kitabı okudum bayağı ama iki saatte dur-kalk içim de dışıma çıktı. İnip tramvaya geçenler olduğundan otobüs boşaldı. Bir iki kişi gittik Eminönü’ne. Yolda boyunlukla araba süren bir özel oto sahibi gördüm. Beş sene öncesine kadar arabalarda boyunluk kullanan biri olarak onunla araç kullanılmayacağını bildiğimden hayret ettim. Nerede bu trafik polisleri acaba?
Gittim de; değdi mi acaba? Bizim mahalle marketlerinde daha ucuz alacaklarım. Orada çeşit çok. Ama fiyatlar da çok farklı tabii. Neyse, geldim bir kez alacağım sızlanmasıyla bayağı gezdim istediklerimi almak için. Önce çiçek pazarına bakıp kaktüs almak istemiştim; onların fiyatlarını da uçmuş buldum. Ya da annemden hep aldığım için kaktüsleri, ya da onların yan bloklarından çaldığım için (Sadece çalınan iyi tutar derler de ondan yani; yanlış anlamayın sakın. Hırsız değilim. Hırsız deseniz de üstüme alınmam. Yaram yok ki gocunayım değil mi?)
Bu arada çamaşır ipi almam gerektiğini anımsadım. Daha önce bakmış alamamıştım. Fiyatı beş liraydı. Adam sekiz lira dedi. Yürüyünce beş lira olur demesin mi? Bedava verse alır mıydım artık acaba? Başımda kahverengi bir şapka, gözlüklü bir tiple, e biraz da Arap havası var buğday rengimden dolayı çoğu dükkan çalışanları turist zannetti beni. Zaten bizim halktan çok turist var. Özellikle Araplar. Önce yabancı dille karşılamalar, güler yüz. Türkçe konuşunca yüzüne bile bakmamak. İşte bizim esnaflık anlayışımız. İki turist kadına baharatlarımızı anlatan satıcıya soru sorayım dedim yanıtlamaya bile tenezzül etmedi.
Döneyim artık dedim. Dönüşün hengameli olacağı belliydi. Ve bir saat sonra eve en yakın yerden geçecek bir otobüs bularak, en önemlisi oturacak yer bularak yola. Çıktık. Durakta arkadaş olduğum yaşı benden büyük karı-koca da ayrı yerlere düştüler. Daha doğrusu düşecekti de kadının biri kocasına sanki sinemada biletleri yeri varmış gibi yer tutmuştu. Adamı oturtmadı. Bu kez yanımdaki karısı gidip kocamı oraya oturtacağım diye tutturdu. Ne diyeceğimi şaşırdım. Desteklesen bir türlü, desteklemesen bir türlü. Kendim olsam tabii ki giderim de; ya bir olay çıkıp olay çıkarsa kadın mağdur olur diye çekimser kaldım.
Yani artık şehir içi gezmeler bile tatsız. Aynı paraya al marketten ye kardeşim. Hem zaten üstünde sinek gezmeyen, kapalı yerlerde bulunan yemişlerden bulacağım diye canım çıktı.
Sevgi Ünal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.