- 818 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
SIFATSIZ...
Aslında hiç mi hiç önem arz etmiyordu. Görmezden gelindiği her saniyede görmediği kim varsa biliyordu nazarında pamuk ipliğine bağlı bir düştü yansıttıkları.
Var olmamış bir düşün hangi imgesi olursa olsun var oluşunun getirdiği dayatma kadar sıkıntı veriyordu zikredilen her bir hece üstelik menfi anlamda.
Ne yolsuzdu ne kimsesiz.
Ne yorgundu ne bitap.
Ama dayanamadığı tek cümle iken duymazdan geldiği hiçbir şarkı çalmıyordu fonda.
Ne tek bir karartı ne gün ışığı. Üstelik yalın cümlelerde hayat buluyordu varlığı ve sadece tekil bir kimlik idi ona yakışan. Bu yüzden dert değildi kimsesiz addedilen o nüktedan mizacı. Miracı belliydi ve sadece sırasını bekliyordu. Kim bilir belki de gelmişti.
Hadım edilmişçesine içine kapanıktı tüm beşeri ihtirasları zaten soran eden de yoktu. İniltiler karışırken sessizliğe aforoz edilmiş ithamlarla yanıt vermeden bekliyordu.
Bir düş dönümü idi bir gün dönümü beşi bir yerde kahkahalar atarken park etmiş vicdanları şaşkınlıkla seyrediyordu. Öyle ya, asılsız kimlikler cirit atarken kimin ne haddine idi sorgu hâkimi kesilmesi başına.
Sıfatsız olmayı bırakın bir yana o bile unutmuştu ismini nitelendiren rütbesini. Bu değil miydi onu farklı kılan hele ki kaçak göçek düşleri yok muydu bir bir sunuma geçirmeyi planladığı.
Demleneceği kadar demlenmişti. Muzdarip kılındığı ne varsa derin bir iç çeker çekilirdi mabedine. Urganı da yüreği de beyazdı. Yüzü de vicdanı da pür-ü paktı. Asılsız ne varsa içinde devinse de haz etmiyordu neticede hakkında verilen hükümlerden.
Ne zamanki aile meclisi toplansa görmezden gelirdi ama huzursuz olurdu döşeğinde.
Bir oğlu sağdan çekiştirir gelinlerden biri kulağına fısıldardı küçük oğlanın:’’Bu muydu payımıza düşen ha… Sen onca sene kahrını çek ve sonuca bak. Sadece evin yarı hissesi.’’
Büyük torun mızmızlanırdı:’’Hadi baba, artık eve gidelim. Nette işim var.’’
‘’Otur aşağı. Dur daha neticeye varamadık. Dünür söyle gayri, o ipoteği nasıl kaldırırız. Adama bak sen. Giderayak mirasını hayır kurumlarına bağışladı.’’
‘’Tövbe de oğul. Konuşma adamın arkasından. Hem bak daha kırkı çıkmadı.’’
Huzursuzca kımıldadı. Belli ki alışamamıştı henüz yerine. Boyutsuz varlığı acı içindeydi. Vicdanı da yüzü de pür-ü pak olsa da.
‘’Baba, bak. Mezar açık. Yoksa ölü mü kaçtı?’’
‘’Dellendirme adamı. Tövbe de. Dur bakayım.’’
‘’Vallahi baba. Bak toprak da ıslak.’’
‘’Hele, gel yanıma. Yok, oğul. Belli ki yeni gömülmüş. Hadi birer Fatiha okuyalım. Allah rahmet eylesin. Belli ki kimsesiz garibim.’’
‘’Duydun mu o sesi, baba? Sanki biri inledi.’’
‘’Sana öyle gelmiştir. Hadi, hızlan. Anan bekler. Duanı etmeyi de unutma e mi. Sevaptır oğul. Kim bilir hangi Allah’ın garibi. Allah taksiratını affetsin.’’
YORUMLAR
Eninde sonunda kara toprağa gireceğiz. Dünyada bunu bilerek yaşayan tek canlıyız. Öyle olduğu halde bazı canlıları ( Özellikle insanı) bir an önce kara toprağa göndermek için bunca çaba niye?
Kara toprağa bizimle birlikte hiç bir şey götüremiyoruz. O halde bunca mala mülke tamah niye?
Cevabı olmayan sorular...
Güzel bir yazıydı yine. Tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Dünya düzeni ayak uydurmakla mükellef kılındığımız kurallarla dolu ve uymadığımız takdirde başımıza gelmeyen kalmıyor onun için değerleri koruyup kollamak önemli olan.
Teşekkür ederim Sami hocam.
Saygı ve selamlarımla...
Merhaba Gülüm,
Hayatın gerçeği bu yazi. Nasıl ki ölüm hak miras helalse aynı öyle.
Birçoğumuz böyle tatsız durumlara tanık oluyoruz. Kimi ölüyü defin etme telaşındayken kimileri de veraset peşinde.
Bu konudaki benim şahsi fikrim, oğlan olsun kız olsun, isterse Mısır'a sultan olsun mirası ailesi öldukten sonra payina düşeni almalı.
Daha hayattayken pat ettin mi hem kendi malindan oluyorsun, hem sana çok, bana az kavgasina şahit.
Güzel bir yazi, tebrik ederim
Sevgimle
Gülüm Çamlısoy
Hayat ne zor ne de anlamsız hele ki unuttuk mu insanlığımızı.
Ama gerçeğin ta kendisi.
Teşekkür ederim sevgili dostum.
Çok güzel bir akşam dilerim.
Sevgilerimle kucak dolusu...
Hayatın realitesi işte bu.
Kimisi dillendiriyor,
kimisi ise düşüncelerinde yaşatıyor.
Neden böyleyiz, bilemiyorum.
Sultan Süleyman'dan hiç ders almadık.
Gülüm Çamlısoy
Sahi neden böyleyiz?
Teşekkür ederim eşlik ettiğiniz için.
Selam ve saygılarımla...
Kendisinin alın teri ile kazanmadığı paraya, mala mülke ne kadar çok talep oluyor varlıklı kişi ölünce değil mi? Geçen yıl annemi kaybettiğimde ben anlamıştım bunu. Öz babam dahi şekil değiştirdi, tavrı değişti. Hatta annem ölmeden bir gün önce bi şeyler imzalatmaya çalışmış, vekalet almış kendisinden; tabii canım annem vefat edince suya düştü planları...
Yani Gülüm Hanım, o kadar tanıdık geldi ki diyaloglar ifade etmekte zorlanıyorum. Ben diyorum ki gerçekten ihtiyacı olana, kıymet bilecek olana bırakılmalı miras, arkandan iş çevirecek yakınlara değil.
Çok güzel bir yazı idi
Sevgiler
Gülüm Çamlısoy
Keşke herkesin içi dışı bir olsa da tatsızlık yaşamasak ya da bu denli aç gözlü olmasak. Biz de benzeri bir durumu geçen sene yaşadık. Sıkıcı konular çok hem de.
Çok çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle yürek dolusu...
Tüm güzellikler sizinle olsun.
Dünya telaşı içinde kaybolup yiten insanlığımız...
"Hiç ölmeyecekmiş için bu dünyaya ,yarın ölecekmiş gibi öbür dünyaya çalışın"Sözünün sadece ve sadece yaşadığımız an ile sınırlı kalması ne vahim.Ve ölen bir kimseyle yaşanan hiç bir anın yad edilmemesi sadece geride bıraktığı mirasın sorgulanması ancak ve ancak çiy insan vicdanı ile açıklanabilir.
Gülüm hanımcım ne güzel bir konu ve yazı ... Tüm yüreğimle kutluyorum sevgili dostum .. Kaleminiz daim olsun .. Yüreğinize sağlık...
Gülüm Çamlısoy
Anlamsız bir yarış aslında oysa ki her birimiz biriciğiz ve bir o kadar özel. Keşke birbirimizi sevgiyle şımartsak.
Çok teşekkür ederim hem varlığınız hem içten yorumunuz için.
Sevgi ve selamlarımla...
Yüreğiniz dert görmesin.
Dilek USTA
Gülüm Çamlısoy
Dostluğun tanımı ve sevginin dokunuşu daha ne isterim ki bu sıcak ve içten sözleriniz haricinde...
İyi ki aranızdayım.
Tüm güzellikler sizinle olsun İnşallah.
Var olun.