- 1264 Okunma
- 14 Yorum
- 3 Beğeni
Acısı bol günlükler-2 " Gecesi durgun ,turkuaz"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Acılar gece çözülür."
A.Haşim-
Öyle demişti geçenlerde tanıştığım bir yerli;
"Göl dalgalı olduğunda geceleri korkuyorum. Üstelik nedendir bilmem evden dışarı atmak istiyorum kendimi ya da eve hiç girmemek geçiyor aklımdan. "
Şimdi gölü bütün yüzüyle gören balkonumda o sözleri hatırladım.Dalgalarını kıyıya savururken. Ne zaman hareketini artırsa o vakit bir sarsıntının korkusu sarıyor demek ki.Yıllar önce-çok değil, dört yıl önce- yaşadıkları felaketten sonra elde değil endişelenmemek."
Fakat ilginçtir ki durgun olduğunda korkuyorum ben. Sanki düz bir zemin turkuaza boyanmış da gözümü boyuyor. Buranın gecelerini çok seviyorum nedense. Herkes derin uykusunda uyurken uyanıklığım bir ayrıcalıkmış gibi ruhumu okşuyor. Uzun süredir çektiğim nefes darlığı ve aniden başlayan çarpıntılarım eskisi gibi bulmuyor beni. Tekrar doğmuş gibi böyle boşluğu dolduran gölgeye sarılıp sevinesim geliyor.
Bir arkadaşım Mardin gezisinden gelirken melengiç kahvesi getirmiş ,sağ olsun. Her gece bu saatlerde bir fincan içmeden uyuyamıyorum.İnanılmaz bir ilham veriyor, anlatılmaz bir huzurla doluyor içim. Burada yalnızlığın belki de en uç noktasını yaşıyorum. Sessizliğim hiç bu kadar hükmetmemişti üzerimde.
Olsun, kimseye kızmıyorum mesela, darılmıyorum, dağılmıyorum üstelik,kırmıyorum kimseyi de. Çok okuyorum, çok yazıyorum bu aralar. Delirdiğimi düşünen uçuk bir tayfa var. Küçük şakaları olmasa, arada gelip göl kenarındaki çay bahçesine sürmeseler beni renklerimden biri eksilecek sanki.
Sevdiğim türküleri dinliyorum , günde en az üç kere. Almam gereken ilaçların yerine çok iyi geliyor bana. En azından yan etkisi yok. Biraz içlensem arada ağlasam da rahatlıyorum.
Her yerin kendine özgü sevilen ya da nefret edilen şeyleri var muhakkak. Nasıl içime sinmeyen yönleri varsa bir o kadar da sevdiren şeyleri var buranın. Biliyorum her yerde bu böyle diyeceksiniz. Fakat inanılmaz bir şekilde buradaki çocukları çok seviyorum. Bana çok iyi geliyorlar. Kimsesiz olsam sanki onların sevgisi sayesinde yeşerecek içimdeki öksüz. Onların sesiyle huzur dolacağım. Onların sesi doğuracak içimdeki çocuğu ve aralarında olgun, ağır mizacımı unutacağım.
Şair diyor ya hani " sevgi veriş alıştır. Alışveriş değil." Verdikçe, tebessüm ettikçe kazanıyorsun onların kalbini. Buranın en çok çocuk yanını seviyorum. Parlayan gözlerinde hiç sahip olamayacakları sandıkları ilgiyi, dünyanın hiçbir yerinde bulunmayacak sadeliği seviyorum.
Hayatımın o en zorlu dönemecinde düştü yolum buralara. Diyorum ki hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Tanrının olduğu yerde yoktur raslantılar. O’nun olduğu yerde mış’lar yoktur.Ondandı belki ardımda onlarca sıradağı bırakıp buraya konmam. Belki benim hayatım boyunca hatırlayıp güleceğim satır araları burada yazılacaktı, kim bilir?
Eskiye dair ne getirdim yanımda diye karıştırıyorum çantaların gizli ceplerini. Gülümsüyorum getirdiğim fotoğraflara bakıp. Canımı yakan simaları taşımasam da hatırlıyorum ne yazık ki. Vazgeçme hakkım olsa herhangi bir şeyden hafızamın ayrıntıları saklayan gücünden vazgeçerdim. Çünkü huzur kadar da acıyı da derinden yaşıyorsun. Kimi zaman öfkelensem de geçiyor bir zaman sonra. Sonra en saf halini alıyor bütün düşüncelerim.
Öylesine çetrefilli hayaller kurup, çıkmaza sokmaya gerek yok hayatı. Basit yaşadıkça zor bulmacaları da çözmeye gerek kalmıyor. Bir şiirlik bir hayatımız var. Her gün yitip giden güneşin ardından çöken karanlık bile sonraki aydınlığın habercisiyken yakışır mı insana umutsuzluk?
" Ben buraya ümidi getiren kuşum, aydınlığa ulaşan bir yokuşum."
Nasıl ümitsiz olayım şu eşsiz düzene şahit olduktan sonra gözlerim? O tertemiz yüzlerde nasıl hüzün kondururum.
"Kalemin siyahına, odun közüne bulaşsın elim, olsun ben aydınlığı getirecek öğretmenim."
Hızla geçen zaman burda yüzünü çabuk gösteriyor. Bir bakıyorsun sabaha ulaştın, sonra gece koşarayak ninnisiyle başucunda uykuna hazırlıyor . Uzaklarda annemin hasretli gözlerine , belki hala kalbinde olduğum sevgilinin yüzüne, sesine; omuzlarına yüklenen yokluğumda ağlayan babamın.
Sessizliğine binlerce kilometre uzak memleketimin, sohbetine dostlarımın
Hasretim!
Gölün en çok bu saatlerdeki rengini seviyorum. Karaya bulaşmadan, rengini kaybetmeden koruyan bu halini. Durgunluğundan korkuyorum, dalgasını seviyorum. Sıcaklığı ürkütüyor beni, asiliği en çok da.
Haydi Uyu dünya, karanlığa bırak beni.
Yazacak gücü yok ellerimin.
Haydi, uyu!
ERCİŞ-
03:20
11.05.2015
N.K-
YORUMLAR
Öncelikle günün yazısını ve yazarını can-ı gönülden kutluyorum.
Yazının başından sonuna kadar '' burası neresi'' diye düşündüydüm. Sonra baktım en altta Erciş yazıyordu.
Erciş'i görünce yazdıkların bende nice nice hatıralar canlandırdı.
Çocukken, dokuz yaşımdayken görmüştüm Erciş'i. Elli iki sene geçmiş üzerinden. Elli iki sene önce aynen senin anlattığın gibiydi. Demek ki elli iki sene sonra da çok değişmemiş.
Ben özellikle kaldığımız otelde sabahın köründe ( Bize göre sabahın körü tabii ki) çığırtkanların ''Van'e, Van'e, Van'e'' diye bağırarak Van'a gidecek yolcu kapma telaşını hiç unutmam.
Selam ve sevgilerimle.
'' Geceler hayatın doğum sancılarıdır. Sabaha nur topu gibi bir güneş doğar çünkü'' derim ben de...
Ne çok benziyoruz birbirimize. Gurbetin boğucu ıssızlığında, bir denizin ortasında... En büyük mutluluğum çocukların sımsıcak gülüşleri.
Muhteşem bir anlatımla süzülen bir yazı. Aktı gitti gönlüme.
Çok sevgimle güzel meslektaşım.
Gurbetçilik böyledir işte.
Yalnızlık...
Gece ile, yıldızlar ile, rüzgarla, hayallerle yarenlik etmek...
İnsanın o kadar çok boş vakti olur ki düşünecek oralarda.
Hatıraların en tenha, en karanlık, en unutulmuş köşeleri ap aydınlık olur yalnız zamanların sihirli kandili altında.
Unutulan sözler,
çehreler,
tebessümler,
göz yaşları,
daha niceleri resmi geçit yaparlar düşüncelerin ile bakışların önünden.
Yalnızlık zordur.
Bir şeylerin, birilerinin hasreti ile yaşamak...
Küçücük bir acı katresi,
dolanır durur her daim sol yanında bir yerlerde.
Ve,
ümidin aydınlık yüzüne döndürürsün her daim, zifiri karanlıklarda bile yüzünü.
Öylece sabretme, dayanma, karlanma gücünü bulursun kendinde.
Güzel yanları da vardır hani.
Kendini dinlersin.
hayatını, geçmişini hesaba çekersin.
geleceğe dair daha sağlıklı planlar yaparsın.
İnsanları tartacak, ölçecek, biçecek çok zamanın olur.
Bir de,
duygulara hayat vermek,
kelimelerden cümleleri,
cümlelerden hikayeleri meydana getirmek, hayatın zor yollarındaki amansız yolculuğu biraz daha cesaretle kaleme almak gerçeği ile karşı karşıya kalıyorsun.
İnsanları anlamak,
insanların da seni anlaması daha kolaylaşıyor.
Elinde olmadan, gönlünü dış dünyaya açıveriyorsun işte.
Ve,
samimiyetinden dolayı da muhtemelen çok seviliyorsun.
İşte,
tam da bu tarif ettiğimiz gibi bir yazıydı yukarıdaki.
Bir tutam hayat tarafından 8/31/2015 2:14:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir tutam hayat tarafından 8/31/2015 2:21:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
günlükler hep merak uyandırır. çünkü insan kimseye anlatmadıklarını, kimseye hissettirmediklerini, gün boyu biriktirdiklerini, içindeki avaz avaz çığlıkları veya sevinçleri oraya döker. bu yüzden hep merak edilir.
bir günlük buluyorum, sihirli kalem'e ait. rastgele bir sayfa açıyorum. on bir mayıs. okudukça duyguları birebir hissediyorum, yaşananları, hüzünleri, tesellileri. tarihe düşülen bu kelimeler artık oldukları yerde hayat buluyorlar ve biz iliklerimize kadar hissediyoruz her birini.
uyu dünya, uyu sihirli kalem, uyu ama karanlığa dalmak için değil, apaydınlık yepyeni bir güne uyanmak için.
Yer yer kaçış, yer yer özlem, bazen dargınlık ve arada mutluluğun dokunuşları da olsa, hüznün dalgaları yayılıyor, yazıdan. Okurun payına düşeni almaması ne mümkün...
"Kimsesiz olsam sanki onların sevgisi sayesinde yeşerecek içimdeki öksüz." Ne güzel bir cümle, çocukların varlığını özetleyen!
Kaleminize sağlık