Edebiyatdefterine bir de ben dokunayım
Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir.
-- Michel Foucault –
Kimseye benzemeyenlerden başlamak istiyorum …
Engela’nın Külleri, yıllar önceydi, kitabı okumak için elime ilk aldığımda, Angela roman bitene kadar başucunda ağlamıştı .Roman çoktan bitmişti onca zaman geçmesine rağmen hala Angela’nın neden başucumda durmadan ağladığını bilmiyordum. Bu sabah uyandığımda duygularımın benimle uyanmamış olmasını da anlayamadım. Aklımın ayna karsısında serseri bir gülücüğe aldırmamış olmasını da bir anlam verememiştim Oysa ayna karşısında kendi kendime bakarken,- ne olmak, kim olmak isterdin? sorusunu sorduğumda; bendenim bütün zamirlere –benden öte, sen, o, siz onlar diyerek hepsini katletti. Ardından yakaladığı bütün sıfatları kullanarak bir bir tüketti, Sırası gelen zarflara omuz sikkeleyerek, belirtili ya da belirtisiz bütün hallerini tek tek öldürdü. Elbette kelimeleri ve cümleleri birbirine bağlayan edatlar ve bağlaçlarda kendilerine düşen sözleri ölmeden önce işitti. Geriye tek bir şey kaldı, özne ! O hala şaşkın bir halde ayna karşısında bütün bu katliamları sessiz sedasız izledi .Ben bunları hayal ederken, aklımın duygularımdan habersiz neler yapabileceğini düşündüm ve duygularım olmadan asla hayal kurmayacağıma kendi kendime söz verdim. Neden mi ? Sanırım bilmiyorum !
Anlamsızlık diye bir şey mi var ? Oysa bildiklerimi toplasam bir nokta kadar bile etmez. Ya bilmediklerim ? Kaç nokta, kaç virgül, kaç ünlem, kaç üç nokta ve kaç soru işareti ederdi. Doğrusu bunların hiç birini de bilmiyordum !
Yaklaşık dokuz yıldır bu sitede emeklemekteyim. Çok fazla yorum yazmasam da okuduğum üye arkadaşlar var elbette. Bir çok kişiyi okurken yine bir çok üye ‘’Rüzgar gibi geçti’’ gözlerimin önünden. Online olmadığım günler dışardan yine bir çok yazı ve şiirleri okuyor kendimce değerlendirmeler yapıyordum. Tabi bu karşılıksız değerlendirmeleri yaparken karşımda bir ayna misali, yine kendim vardı. Şimdi yine böyle bir gün de okuduğum yazılar ve sahipleri hakkında kısa kısa değerlendirmeler yapmak istiyorum. Bunlar benim kendime ait duygu ve düşünceler tabi. İçimden geçenleri paylaşmak belki içimde soğumasına izin vermek istemediğim cümlelerdir bunlar.
Aslında bu üye dostların edebiyat adına yaptıkları çalışmalar, benim edebiyat anlayışıma etki edenlerden ibarettir. Kişileri sadece edebiyatdefterinden tanıyorum. Onların yazılarını okurken kime ait olduğunu anlayabiliyorum. Bunun için bana yardımcı olan cümleler aslında birazda onların masalı oluyor.
Harun Aktaş: Yazmak, sanırım onun cümlelerle dolu bir hayal dünyasını kendisinden satın almak gibi. Hiç ummadığınız bir yolculuğun sonunda hiç ummadığınız bir yerde , bir köşe başında ya da herhangi bir kalabalıkta bulursunuz kendinizi. Şaşırmış, ağlamış ya da gülerek bulabilirsiniz kendinizi. Kendinize geldiğinizde aynaya bakmak istemezsiniz. O aynada kendinizden çok kendinizin olmak istemediği o şeyi, o şeyleri ya da o şey diye bilirsiniz her şeyi. Onu okumak kargaşadan kaçan şeyi kendine özletme gibi.
Aynur Engindeniz: Tarif edilen bir karanlık dünyayı tarifsiz beyaz bir sahneye taşıyabilen ve o sahnede olağanüstü derinlikte bir hayatı size fark ettirmeden sunabilen bir yazar. Yazar sıfatının ezber niyetine değil de anlam niyetine isminin önüne koyabildiğim enden kişilerden. Onu okuduğumda ,her yazısının sonunda bana bıraktığı duyguyu yenmek mümkün değil. Bir iç çekişmenin içinden çıkan ruh halini, taşıdığımız ruhun içine işleyebilen ve o ruhu bir öncekiyle empatiye yönlendirebilenlerden.
Grafspee: Hayaller insansız ne işe yarar ki ! Hayal olmadan insan ne yapabilir ki ? Edebi yanından çok, işlediği konuların farklı bir seyirde gelişmesi ve gerilimli dakikaları çok anlaşılır cümlelerle bizlere sunabilmesi hoş. Onun için şunları söylemek lazım ‘’ Hayalgücünün dünyasında, insan aklının fethi. Sanırım her insan ,kendi hayal dünyasının tanrısı. İnsan yarattığı dünyanın yöneticisi ise, o dünya ona ait. Bütün yazan- çizenlerde, tanrısal bir güç yok mu sizce ?Her ne kadar ,var olan dünya her şeyin kaynağı olsa da, Onun Hayal Dünyası bu kirli dünyayı, teğet geçmesi dileğimle. ’’Ama güzel hayaller her zaman onunla olsun ve edebiyat olsun.
Afet İnce Kırat : ‘’Güzüm nem hem-demim hem Merhemim gam, hatırım derhem ‘’
Lüknet efemdim Zul’dür kafiyelerim, kaidesiz bir esir sokağından Işıksız ,güneşsiz, yar ’sız bir şuurdur kıyamet… Üç şair üç dize, üç kusur içinde usanmadan yazan biz…Şafakların da kalem oynatan şairler ziyankar dizelerde ölüm diye bağıran heceler
Biraz susun, biraz hançer yarasına düşen cümleler… Dekadan Babil’e koşan sözcükler dileniyor… Biliyorum üç beş şair öldü, üç-beş şair doğdu… Birinin adı sen, diğeri de ben…!!!
‘’ susma şair yaz artık biraz daha bekleme Afet İnce Kırat ’’ Kıyamet biraz önce kopmuş, bundan bana ne –sana ne, ne demek? Aklımda kalan üç-beş kelime… Birazın da sen, birazın da ben…Ölümün ucunda bambaşka gözler birazın da Edebiyatdefteri birazın da biz !
Onun edebi çabasını yazılarında beyanı apaçık bir itiraz ve apaçık bir itiraftan doğan her cümlesinde biraz edebiyat, biraz edebiyat ve hep edebiyat uğruna olduğuna inanıyorum ve şahit kılıyorum kendimi.
Şükran Ay : Onun için Söz konusu Edebiyat ise ...’’ İki devri ayıran cümle…İki insan arasına giren aşk…Bir lale devri masalı olmalı hayat. Otokritik bir düşünceden çıkarak, tenkit sözünü karşımdakine dayatmadan, sanat veya düşünce eserinin, zayıf ve güçlü yönleri göz önünde bulundurularak ,gerçek değerini belirleme amacıyla yapılacak değerlendirmeleri göz ardı etmek, korku, kibir, haset gibi sözlerle(eleştiriye) cevap vermek, yazmayı daha çok vakit geçirmek gibi yazmaktan ve düşünmekten başka hiçbir şey değil ’’ onun için edebiyat…
Davidoff : Hayat bir yere kadar yalan, bir yerden sonra da yabancıdır. Tam onunla tanışma faslına girdiğinizde aranıza giren zaman ,bütün her şeyi rezil eder… Bundan sonra sizi bekleyen rezil hayat, kendisini size sevdirebilmek için önce içtiğiniz suda kendini intihar eder…Onu Kurtarmaya çalıştınız mı? Sanırım evet…Bundan böyle paçalarınıza yapışacak ve bir hayat boyu renkten renge girerek, her duygunuzun önünde ya da arkasında size eşlik edecek… Yaşadığımız hayatlar inceden bir şükrediştir. Şükürleri hikayelerime düşüren ve kendimizi oradan her açıdan görmemizi sağlayan güzel bir kalem..
HakkınSesi : İnceden bir sızı ve koca bir hicran yarasına dönüşen fiiller…Cümle içinde ayrı bir düş dünyasına sunduğu yazıları ,kendisini okuyucuya affettirene kadar bir isyandır …İsyanın olduğu yerde cümle hakikate dönüşür . Yoğun duyguların iç içe geçtiği yazılarda keyfi halleri kedere, kederli dili keyfe dönüştürebilir. Saçmalıklar dünyası ! Emin olduğu yazılarına başlamadan ilk belirttiği ‘’ ve bunlar da diğerleri gibi yalnızca birer saçmalık... ‘’ Aslında saçmaladığımız hayatın ciddiyetini kırmadan dökmeden yazabilen iyi bir yazar.
Deman Ronahi : ‘Sahilimde sensizliğe dair bir hüzün dolaşıyordu; bir köşesinden tutup denize atasım geldi o gri hüzünlerin. Sonra apansız ne yapacaklarıma dikkat kesilirken, hüzünlerin, biz yalnızlara besin olduğunu anımsadım.’’ Anımsamaya başladığında cümlelerini susturabilen, suskunluğunu koca bir çığlığa dönüştürebilecek kadar güçlü sözleri… Hataların yüreklendirildiği bir yerde umudu ilk kez bize bir keşif gibi sunan, aşkın yerden göğe kadar ulaşan haykırışını kendi yüreğinde lisanımıza çevirebilen bir yazar…’’ Canlılar âleminde en çok doğada renk değiştiren Bukalemun biliriz fakat insanlar âleminde en çok kabuk, renk değiştiren soytarılardır! Paraya eğildiği kadar sevgiye eğilemeyen bu soytarılar ne yazık ki hayatın tadını bozdular; korkunç ve iğrençler! ‘’
Metin Akdeniz : (…) ‘’ birkaç şiirlik yerin kaldı bende Roja az bekle o da bitmek üzere ve içine dolan o karartı hissi basit bir doğa olayı sadece başka bir adın varken …’’ (…) Bütün duygular onun cümlelerinde inişli-çıkışlıdır. Anlık şefkat olmaz , amaçsız söz olmaz, sahibi yoksa şiirin ve yazıların ‘’sefiller ‘’ kadar yalnızdır. Yazılarında bir zafer çığlığını şahit tutmadan, cümleleri neyi anlatıyorsa okuyucunun gözlerinde o zaferi görmek mümkün. Kimseye benzemeyen ama herkes olabilen şiir ve nesir yazılarında derin bir düşünce ve ardından derin bir düş dünyasını yaşamak ne güzel.
Kemnur : ‘’ Kaç hayatı terk ettim? Bu kaçıncı hayatım? Şu asırlık çınarda gizliydi ruhum... Dallarımı budadılar, acıdı canım; ama, ölmedim. Ruhum çırılçıplak ortada kaldı ‘’ Yazılarında her hayata bir hikaye, her hikayesine bir hayat, her hayatın içine bir insan, her insanın için bir duygu, her duyguya bir şövalye, ve her şövalyenin bir zaferi gibidir yazıları. Yazılarında mutlak bir güç onu mutlaka bir sona sürükleyecektir. Her hikayesi her denemesi ve her şiirinde hayatın gizlediği gölgelerin dilinden küçük bir itirafı dinleyebiliriz. Dinlediklerimiz bir öykü ya da bir şiir olsa da hayatın kıyısından bize seslenmesi açısından önemlidir.
Emine UYSAL (EMİNE45) : ‘’ Aşkın kabusu, hayatın anlamsızlığı karşısında, dayanılmaz yalnızlığı yaşayan insan ;Bir Yusuf Masalın’ da ki sen’ ben’ olana kadar ; ‘taşlar ufalanıp su’ olana kadar’ ; iki ırmak arasında siyah ve beyaz ; birinin adı aşk ise , ötesi ben olana kadar …’’ Yazılarında biz olana kadar bizi, birden bire biz ya da siz olabilendir. Kırılan duyguların acımasızlığı karşısında kendisini dik tutabilen ve hayatın acımasız kanunlarına karşı ruhuyla direnen, yazılarında bizleri kendisi yaparak farklı duyguları yaşatabilenlerden.
Devam edecek …
Nurhan Doğrul ( Berşah )
YORUMLAR
Teşekkürler güzel yürek...
Burada sekiz yıllık amatörce yazıyor profesyonelce :) okuyorum; çünkü bu portakal bahçesinden portakal çiçeklerinden söz, hayal damıtıp insani ve canlılara karşı olan sorumluğumundan ötürü paylaşımlarda bulunduk/bulunacağız inşallah...
uzun bir yolculuk oldu kah ayrıldık kah katıldık bu şiir kervanına; sanırım bizi vareden haykırışlarımız bir yerden sonra bizi ele verdi. İsmimim bu sayfada yer alması gururumu okşadı ve yazmaya teşvik etti.
Güzel bir çalışma, emeğinizden ötürü çok teşekkür ederim, çok sağolun efendim
Saygılarımla/selamlarımla
berşah
Edebi yılları bir arada geçirirken birbirimize düşen görevleri layığı ile yerine getirmekten bende mutluyum . Yamak kadar okumanında edebi bir dili olduğunu düşünüyorum. Diller ne kadar çok olursa anlama ve anlatma olanağımızda bir o kdar çoğalacaktır
Yorum için
saygılar
Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir.
-- Michel Foucault –
Yazının özü bu sözde gizli sanırım. Durup dururken en başa konmamıştır. Herkesin birbirine benzediği bir yer; bu bir ülke, toplum veya topluluklar olabilir. Hem sanat, edebiyat, hem yaşam alanı hem de siyasi açıdan incelenebilir. Ama edebiyat açısından ele alırsak; cuk diye oturan bir kavramdır. Sömürünün, dayatmanın ve köleleştirmenin sistematik bir şekilde yapıldığı toplumlarda herkesin birbirine benzediği birey prototipleri yaratılır. Bu kapitalizmin en sevdiği oyuncaklardan biridir. Yansıması o toplumun yazar ve şairlerinde de oluşur. Sistemin istediği sürü çoğunluğu bu şekilde ortaya çıkar. Ama bu o toplumlarda özgün ve sisteme başkaldıran bir azınlığın olmadığı anlamına gelmez. Evet, o mutsuz ve huzursuz azınlık; hem düşünce, hem edebi, hem felsefi hem de siyasi anlamda bence o kuşatılmış toplumların umududur.
(Ayrıca Angela'nın Külleri... Okuyacaklarım arasında sırayı bekleyen bir kitap)
Önemli ve doğru anlaşılması gereken bir yazı. Üye şairler hakkında yapılan açıklamalar Berşah'ın kendi düşünceleridir. Zaten bunu baştan söylüyor. Kendi adıma; benimle ilgili yazdıklarına teşekkür ediyorum. Yazdıklarımın ruhunu kısaca da olsa sözleriyle yansıttığını düşünüyorum.
Saygılar bırakıyorum sayfaya...
berşah
Kendimce okuduğum insanların bende uyandırdığı tarafları herkesle paylaşmak istedim...
Yorum için teşekkürler
saygılar
Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir.
-- Michel Foucault –
Bu söze katılmadığımı belirtmek istiyorum
Benim nazarım da ne az vardır
Nede çok.
Ne kısa vardır
Ne uzun
İnsan
Bir nokta
Ve sonsuz nokta
Hepsi "Bir" in tezahürüdür
Her kes
Her şey "Bir" dir
Sen
Ben
Biz
ve geriye kalan her şey
yani .Mevcudatın tama mı "Bir"
Benim nazarım da her şey hem eşit
Hem de değil
Eşitsizliği yaratan sahip olduğumuz farkındalıktır
Bu eşitsizlik aslen eşitliğin tam da kendisidir
Hem varız
Hemde yokuz
Biz biriz
Düşüncelerinize ve emeğinize saygı ve sevgilerim ile
yok,sul
hadi eyvallah :))
Sevgili Nurhan Hanım,
Ben son birkaç yazınızı ancak okuyabildim. Kaleminizi fark edişim bir yazıya yaptığınız yorumla oldu. Genelde yazıları okuyunca yorumlara da bakarım. Yorumcunun cümle kuruşları dikkatimi çekmişse ya da yorumcu birine bol keseden veryansın ediyorsa vaktim varsa sayfasına gider yazılarına bakarım. Dediğim gibi bir yorumunuz dikkatimi çekince sayfanızla tanışmış oldum ve son bir kaç yazınızı okudum. Adımı yazınızda görünce "Nasıl yani" demedim değil. Hiç beklemiyordum. Hakkımda yazdıklarınız beni mutlu etti. Teşekkür ediyorum. Benim için "sessiz okurun" görüşü çok önemli. Bir de en güzel eleştiri gerçekten Harun Bey ve bana yapılmış olandı. ( En doğru demiyorum, lütfen kimse mana çıkartmasın.)
Adımın burada geçmesinden ziyade beni okuyor olmanız bile mutluluk.
Çok teşekkürler tekrar.
Sevgilerimle.
NoT: Fotoğrafla içerik arasında bir bağ kuramadığımı söylemeden geçemeyeceğim sevgili Nurhan Hanım.
Aynur Engindeniz
grafspee
Aynur Engindeniz
berşah
Eleştirilerde edebiyat yapan, edebi değer taşıyan cümleleri kendinde barındıran, yazılarında okuyucusuna farklı bir dünya yaratan yazarlarla birlikte olmak güzel şeydir. Şeyler keşke hep böyle güzel olabilse.
Resim konusunda yazdığınız eleştiri resmin biraz eski olması ve gözlerimdeki o derin sızı hayatın bana bıraktığı en güzel ve en anlamlı yanıdır diye düşünüyorum.
Yorum ve ziyaret için teşekkürler.
saygılar
Merhaba Nurhan Hanım,
Öncelikle emek vererek hazırlamış olduğunuz son derece öznel bulduğum yazın çalışmanızı kutlarım.
İsmimin geçmesi hasebiyle, şu an cevap verme hakkımı kullanmak için yorum yapıyorum.
Şükran Ay :
1- Onun için Söz konusu Edebiyat ise ...’’ İki devri ayıran cümle…İki insan arasına giren aşk…Bir lale devri masalı olmalı hayat. ...demişsiniz ilk cümlenizde...
Ne demek istediniz diye epey düşünmek zorunda kaldım. Hayata bakışımı mı yoksa edebiyatı hayatta konumlandırdığım yeri mi anlatmaya çalıştınız çok net değil. Nesir yazıları şiir gibi eksiltili cümlelerle yazılınca pek şık durmuyor.Daha net ve düzgün cümlelerle ifade edilmesi gerekir.
2- Otokritik bir düşünceden çıkarak, tenkit sözünü karşımdakine dayatmadan, sanat veya düşünce eserinin, zayıf ve güçlü yönleri göz önünde bulundurularak ,gerçek değerini belirleme amacıyla yapılacak değerlendirmeleri göz ardı etmek, korku, kibir, haset gibi sözlerle(eleştiriye) cevap vermek, demişsiniz.
Upuzun noktaya ulaşana kadar baştakini tekrar hatırlamak için başa defa kere dönmek zorunda kaldığım paragrafımsı cümlenizde de anladığım kadarıyla, tarafıma yönelik yapılan yerinde bir eleştiriyi önemsemediğim gibi karşılık olarak da korkulu, kibirli ve haset sözlerle cevap verdiğimi anlatmaya çalışmışsınız. Eğer ki bu cümlenizde haklı olsaydınız verdiğim karşılık inanın çok daha farklı şekilde olurdu. gülümseyerek geçiyorum. Keşke bu şekilde değil de bir örnekle bunu açıklasaydınızda böylesi olumsuz, taraflı, yanlış yargılı bir düşünceye neden kapılmış olabileceğinizi anlayabilseydik.Bu haliyle son derece öznel, subjektif bir bakışı sergilemekte. O yüzden üzülerek çok fazla dikkate almadığımı söylemek zorundayım.
3.yazmayı daha çok vakit geçirmek gibi yazmaktan ve düşünmekten başka hiçbir şey değil ’’ onun için edebiyat… demişsiniz son tenkitinizde de...
Ne diyebilirim ki, şahsınızı tanımam, sizinle özel olarak edebiyat hakkındaki görüşlerimi ve yazın çalışmalarımı konuştuğumu da hatırlamıyorum.Dahası hiç konuştuğumu hatırlamıyorum. Nasıl böylesi kendinizden emin bir şekilde edebiyat ve yazma konusundaki çalışma prensiplerime ve yaklaşımlarıma değinme cesareti bulduğunuzu anlamış değilim. Şu an da uzun uzadıya edebiyatın benim için neyi ifade ettiğini anlatacak da değilim. Böylesi ön yargılı bir bakışla başkasının sanatsal görüşleri hakkında değerlendirmede bulunan kişinin zaten yazdıklarımdan pek bir şey anlamayacağını tahmin etmek de zor değil. Gecenin bu vakti epey tebessüm ettirdiniz. Bunun için bile teşekküre değerdi yazınız.
Teşekkür ederim.
Eyvallah
berşah
Öznelliğin olmadığı bir yerde doğallıktan bahsetmek söz konusu olmaz diye düşünüyorum.
Anlamak anlatmanın yaveri değilse emir eri diyelim..
.’’ İki devri ayıran cümle…İki insan arasına giren aşk…Bir lale devri masalı olmalı hayat. .. Her devrin derdi misali…Burada zıtlardan bahsetmiştim. Sizin yorum değerlendirmelerinden yola çıkarak iyi kadar kötü, güzel kadar çirkin, savaş kadar barış misali her cümlenin sonunu bir şekilde paçalarından tutup iyiye, güzele ve barışa sürükleme..
Otokritik bir düşünceden çıkarak, tenkit sözünü karşımdakine dayatmadan, sanat veya düşünce eserinin, zayıf ve güçlü yönleri göz önünde bulundurularak ,gerçek değerini belirleme amacıyla yapılacak değerlendirmeleri göz ardı etmek, korku, kibir, haset gibi sözlerle(eleştiriye) cevap vermek
Yorumlarınızda …gerçek değerini belirleme amacıyla yapılacak değerlendirmeleri göz ardı etmek, korku, kibir, haset gibi sözlerle(eleştiriye) cevap vermek….Yani zorlayıcı olmadan yapıcı…Eserin güçlü ve zayıf yerlerini belirterek….korku ,haset ve kibir gibi hislerden uzak olarak yorumlarına cevap vermek anlamındadır.
yazmaktan ve düşünmekten başka hiçbir şey değil….İnsanoğlu düşünerek yazar ve yazdıklarını ilk önce kendine ve kendisinden sonra okurunadır…Düşünmeden yazılan yazılara bizler ‘’boş konuşma ‘’ diyoruz ..Sizin yazılarınız bunun aksi demek istedim.
Şimdi size asıl anlatmak istediğimi daha açık ve kısa yazayım…
Bir hakkı hak edene teslim etmek için çok fazla düşünmek gerekir lakin karar verirken de çok çabuk olmak gerekir. Elbette benimle edebi bir konuşma yapmadınız. Böyle bir talebimde olmaz. Lakin insanların yazdıkları zaten okuyucuları ile bir sohbeti değil mi? Zira öyle değilse ölen bütün yazarlar hakkında yazılanlar havada kalır ki, yazanlara haksızlık olur. Ben sizin edebi bakışınızı anladığım ölçüde yazmaya çalıştım. Burada olumsuz tek bir cümle yok. Üstelik olumsuz düşündüğüm şeyleri yazmaktan da kaçınmamak gerekir. Tenkit , uyarı olumlu olursa zıtlıkların tükenişi ve anlamsızlığı artar. Artan o durumun içinden çıkabilmek ise zor ve çok zor…
saygılar
bugün siteye anca bu saatte girebildim ve yazınızı yeni okuyabildim.
öncelikle defterde saygı duyduğum bir yazarın, kimseye benzemeyenler grubu arasında beni de farklı görerek zikretmesi gerçekten gurur verici. öyle ki bir yazıma yorum yaptığınızda sizin gibi güçlü bir kalem yorum yaptığı için daha da motive olmuştum.
şimdi buradaki arkadaşlara yönelik analizleriniz ve cümleleriniz çok hoş. herkesin küçük birer önsözü gibi olmuş. ben şahsen hepsini gülümseyerek okudum.
son olarak benim için olan temennileriniz ve inceliğiniz için teşekkür ederim. elinize, kaleminize sağlık.
berşah
Ben teşekkür ediyorum , önemseyip okuduğunuz ve yorum yazdığınız için.
saygılar