Taksicinin İzlenimleri...
Günlerden herhangi bir gün. Gece mesaisinde takside çalışıyorum. Yollar sakin: Korna sesi yok, fren sesi yok, insan sesi yok. Bilmem kaçıncı rüyasını gören insanlar ve onların tek başlarına kullandığı araçlar yok. Huzur var sadece, şehir ile aynı cümlede telaffuz edemeyeceğimiz şu hepimizin arzuladığı huzur...
Huzurun başladığı yerde uykusuzlukta başlar takside. Rahatsız eden yoksa uykun gelir. Seni bir anda uyuklamaktan alıkoyacak korna seslerini ararsın bazen. Camı açarsın, soğuk rüzgarın esmesini sağlarsın. Olmazsa müziği açarsın... Eğer müzik ninni gibi geliyorsa işte o zaman taksiyi kenara çekip biraz kestirme zamanı gelir...
Para kazanma dürtüsü ikinci planda kaldığında ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt basamağa düşmüşsündür. Açsın ya da uykun vardır. Uyursun uyursun, takside kazanamadığın paraları görürsen rüyanda, daha dalamamışsındır...
Her yolcunun bir hikayesi vardır. Tıpkı her insanın olduğu gibi. Ama her insan hikayesini anlatmaz. Ama yolcular anlatır. Ben öğrenciyken cam kenarında uyumama fırsat vermeyenlerin hikayesini dinledim önce... Şimdi ise cam kenarında oturanlara hikayesini anlatamayan insanların hikayelerini dinliyorum. Biz insanlar böyleyiz işte; içimizi boşaltacağımız yabancı kişiler arar dururuz...
Şöför olmak iyi taksi kullanmak ya da gideceğin yerleri bilmek değildir sadece. İyi bir dinleyici ve empati yeteneği olmasını da gerekli kılar. Saatlerce yolculuk yapmış bir insanın taksine bindiğinde yorgunluğunun tavan yaptığını bilmen lazım. Zaten birçok yolcu seni danışman kendisini de danışan gibi görme eğiliminde olup onu anladığını hissetmek istiyor. Hikayeler farklı olsa da işin özü aynıdır: Anlaşılmak!
Diğer taraftan danışan ve danışman rolü de değişebilir kimi zaman. Yani senin yorgunluğunu da anlayabilecek yolcular çıkar karşına. Öyle ya sen de bütün gece çalışmış ve yorulmuşsundur. Sen de insan olduğuna göre anlaşılmak istersin.
Tek başına 12 saat seyahat eden bir yolcunun bu seyehat için verdiği parayı yarım saate evine gitmek için tekrar vermesi ne ile açıklanır? Yorgunluk psikolojisi ile... Otobüs ile taksi koşulları farklı olsa da yorgunluk psikolojisinin kesenin ağzını açtığı bir gerçek. Eğer o yolcu 1 saat seyehat etmiş olsaydı farklı seçenekleri değerlendirebilirdi. Hiç olmazsa pazarlık yapabilecek enerjiye sahip olurdu.
Uzun yol her taksici için ödül niteliğindedir. Kısa yol ise ceza. Garip bir duygudur bu. Hepimiz (çok) kısa (5 TL’lik mesela) ya da uzun bir iş çıktığında her iki durumu da kendimize mal edebiliriz. Uzun yol çıktığında ve kimse senin uzun (100 TL’lik mesela) yola gittiğini bilmediğinde onu anlatma dürtüsü sarar içini. Aynı şey kısa iş için de geçerli. Ama kısa iş ceza niteliğinde olduğundan bu dürtü haykırma şeklinde nüfus bulur (özellikle üst üste gelen kısa işler). Garip olanı tüm değişkenler senden bağımsız olduğu halde tüm değişkenlerin sebebi senmişsin gibi davranmak. Ben dahil herkes bu iç dürtüyü az ya da çok yaşamıştır.
Çok kısa çıkan işlerde yolculardan anlayış bekleriz. "şurdan şuraya gitmek için beni sıradan çıkardın. Hemde dünya kadar eşyan var!" der gibi bakarız gözlerinin içine. Kimi hiç oralı olmaz. Kimi de yargılayıcı bakışlarımızından doğru anlamlar çıkarır. Gideceği yere gider ve taksimetre ne yazdıysa (Örneğin 6 TL) yazanın neredeyse iki katını (Örneğin 10 TL) verir. Aynı şey uzun iş için de geçerli: Eğer yolcu uzak (Örneğin 100 TL’lik) bir yere gidecekse, ona farklı muamele etme eğilimine gireriz.
Taksiciler kaba mı? Daha fazla para kazanabilmek için yolu uzatıyorlar mı? Peki ya taksici numaradan yolu karıştırabilir mi? Hani yolu karıştırdığı izlenimini verip yolu uzattığı olur mu? Bunlar benim aklıma gelen paranoyak fikirler değil. Bu bir yolcunun benim hakkımda verdiği hükümlerdir. Bizler hakkında ön yargıya sahip olan bu yolcunun, taksimetrede sadece hakkım olanı talep ettiğimde yüzündeki o utanç ve pişmanlık duygusunu hissetmesi kaçınılmaz oldu. Bu duyguları hissetmesi onun ve benim için bir kazançtı. Onun için kazançtı, çünkü doğru düşünmeyi öğrenmişti. Benim için de kazançtı, çünkü biz taksiciler hakkında ön yargısını kırmıştı...
YORUMLAR
Galiba ben pek sohbet açmayan ama açılınca da reddetmeyenlerdenim. Para konularına hiç girmeyelim daha iyi zira siz yeterince aydınlatmışsınız.
Gel gör ki son dönem taksicilerinin çoğu, gideceğim yeri duyar duymaz "Nereden gideyim" ya da "Ben karşının taksisiyim, yolu gösterir misiniz?" diye sorar oldular. Ya da ben mi vesveseli oldum artık? Ben de "Navigatörün yok mu?" diyorum, gideceğim yeri çok iyi biliyormuş edası takınarak. Genelde sorular samimi olsa da arada nahoş zigzaglara girenler de olmuyor değil elbet.
Yazınızı zevkle içim kıpır kıpır okudum. Güzel tahliller yapmışsınız. Maslow'a yaptığınız gönderme esaslıydı.
Tebrik ederim
Mkite
Yorumunuz ve geribildiriminiz için teşekkür ederim :)