- 420 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evrim
Evrim
Evrimi kendi ideali yönünde “Devrim” ile etkileme arzusu, insanlığa kendince “Doğru” yolu gösterip kendi ideal evrimine ulaşma isteğinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar!
Evrensel işleyişte frekans esastır! Frekansı çok olan “İyi veya kötü” göreceliliğinde işler! Bu işleyişte gizli bir sınır vardır!
Yani frekansı çok olan işler iken kritik bir noktada “Sınır” doğal olarak frekansı da sınırlar. Bu varlık sahasının sınırına işarettir! Bu sınır, evrenin işleyiş sistemine dairdir! Bir kara delik, teorik olarak tüm evreni yutmalı diye düşünülebilir ama öyle olmaz! Kara delik kritik bir sınırda ya çöker ya da dağılır; yuttuklarını kusar! Aynı şekilde bir fikir kapsamında üretilen frekans da evrensel “Evrim” kapsamını aşamaz! Bu evrenin, evrim dairesine dairdir!
Sümerce ve Akadca yazılmış bu tablet;
"SAG.BA
Büyü, Ant, aşılamayan Ant Dairesi,
Tanrıların aşılamayan Ant Dairesi,
Göğün ve yerin değiştirilemeyen Ant Dairesi,
Tanrı tektir, ve değiştirilmez,
Tanrı ve İnsan, birbirlerinden ayrılmazlar."
Bir düşünce ekseninde, (ideolojik, dinsel veya kişisel) olarak üretilen frekansın, evrende sınırsızca gelişmesi ve evreni mutlak olarak kapsaması bu sınır yüzünden mümkün olmaz! Yani evren bir sınır ile frekansların evreni mutlak olarak kaplamasını engeller! Frekans, işletilir ama bir daire içerisinde kalır! Bir kurallar kapsamına dahil olanlar, o kapsamın dışına çıkamaz! İnsanlık, evrenin sisteminden bağımsız frekans üretmeyi amaçlar ama bunu evrenin dahilinde başaramaz! Evrenin tekamülü, gelişimi, “Evrim” ile oluyor! İnsanlar ise bu gelişimi, kendi amaçları doğrultusunda “Devrim” ile etkilemek ve evrenin evrimini etkilemek, değiştirmek arzusunda! Kendi ürettikleri frekansın, “Evrim” olarak yerleşmesini arzulayan insanlar, “Devrim” olarak bu frekansları evrene arz ediyor! Evren ise bu frekansın işlemesine izin veriyor ama frekansın, evrensel işleyişi değiştirmesine sınır koyuyor! Sadece evrensel sisteme uygun olan frekansların devamına “Evrim” ile sağlıyor! Evrime uygun olmayan frekanslar, “Ant dairesi” sınırına takılıyor! İnsanların evrim ile kazandıkları tekamül, “Devrim” ile hızlanmıyor, aksine devrim ile yayılan yapay frekanslar, “Karşı devrim” ile geri alınıyor; denge sağlanıyor! Devrim kapsamında olan frekansların, “Evrim” kapsamında olanları işlemeye devam ediyor! “Devrim Evrim Konusu” yazımda bahsettiğim gibi devrim, evrimi hızlandırmayı amaçlasa da “Evrim” kendi işleyiş sisteminden “Devrim” yönünde taviz vermiyor! Evrenin aklını, evrenin kapsamında olan elemanlarca geçilemiyor! Evrene ait elemanlar, evreni frekansla etkiliyor ama işleyişe uymak zorunda kalıyor! Evrenin sistemini değiştirmek için evrene hakim olmak, kapsamak gerekir! Bu kapsama “Tanrı” denilebilir! Yani evrenin aklı, “Tanrı” olarak düşünüldüğünde; Evrenin aklı ve sistemini geçmek mümkün görünmüyor! Bu insan yapımı bir makinenin insanı tüm alanlarda geçmesi gibidir! Bir kaynaktan çıkanın, kaynağı kapsaması mümkün değildir! Kaynak, evren olunca bu kapsamda olan hiçbir düşünce frekansı da evrenden daha kapsamlı olamıyor! İnsanlık evren kapsamında eviriliyor ve insanlar bu evrimi, kendi amaçları ve hedeflerine dair ürettikleri frekans ile yani “Devrim” ile yönetmek istiyor! İşte tam da bu nedenle, ilk dönemlerde; bazıları kendisini “İnsan ilah” olarak arz ediyor! Ve o yönde “Devrim” frekansı üretiyor! Evren ise “Evrim” ile bu frekansları dengeliyor! Evrime uygun olmayan frekanslar “Ant dairesi” sınırına takılıyor! Kendilerini “İnsan ilah” olarak arz edenler, “Yarı insan, yarı ilah” konumuna daha sonraları da ilahların göğe çıkarılması ve yerde “Aracı” konumuna kadar geliniyor! Evrim, “Aracı” konumunu da sınırlar ve günümüzde insanları kontrol etmek için daha farklı frekans denemeleri kaçınılmaz! Üretilen bu frekansın da evrime uygun olanları işleyecek, uygun olmayanların “Ant dairesi” sınırına takılması kaçınılmaz olacaktır!
Evrimi etkilemek veya yönetmek için üretilen frekansın ana dayanağı, gerekçesi; “İnsanlığa yardım ve yol göstermek!” olarak sunulmak durumunda! Yoksa oluşturulan frekansa, insanların ikna olması zor olur! Bu amaçla ve gerekçe ile üretilen frekansın, frekansı üretenlerin amaçları ve hedefleri doğrultusunda olacağı açıktır! Bu kapsamda üretilen frekans, evrime uygun ise zaten işleyecek değil ise bu frekansı üretenler ve tüm taraf olanlar, evrimin “Ant dairesi” sınırına takılacaktır! Ve tüm izafi kazanımlar, kusulacaktır!
Fikir, şahıstan ayrı olmaz! Bir şahıs tarafından üretilen fikir de o şahsın tekamülünü amaçlar! Gerekçesi de “İnsanlığın yararı” olur! Bu aslen doğrudur! Çünkü bir insan, potansiyel olarak tüm insanlığı temsil edebilir! Üretilen frekans, gerçekten insanlığın yararına ise yani evrime uygun ise bir insandan tüm evrene yansır! Tüm devrimler bu ve benzeri amaçlarla yapılır! Evrime uygun olmayan devrimler de “Karşı devrim” ile sınırlanır! Evrim, devrim ile hızlandırılmaya çalışılsa da evren kendi dinamiğinden vaz geçmez!
Sual: Varlık sahasındaki “Ant dairesi” sınırı, geçilebilir mi?
Cevap: Evet geçilebilir ama varlık sahasından vaz geçildiğinde geçilebilir! Yani bir şey, bir kapsam dahilinde kalarak o kapsamı kapsayamaz! “Boyutlar” konusunda çok yazdım, kısaca bahsetmek isterim. Hiçlik, boyutsuzluk ana kaynak; varlık sahasındaki her şeyi kapsar!
1. Boyut; salt “Ben” yani tercih boyutu! Varlık sahasını tercih eden “Ben” 1. Boyuta dairdir! Varlık sahasını kapsar! Yani salt “Ben” “Ant dairesi” sınırını potansiyel olarak aşabilir! Ama hiçliğe ulaşması gerekir. Boyutta kalmayacak! Bunun farkındalığı önemli! Yani buna inanmak gerek! Zaten salt “Ben” boyutsuzluğa, hiçliğe en yakın olan boyuttur! İnsanın aslı, orjinine dairdir! Varlık sahasını terk etmeden asıla ulaşmaya çalışmak ise “İlahlık” gibidir! Ama ilahlık da bir boyuta dairdir! Yani onun da alanı sınırlıdır! “İlah değil Allah” derken buna işaret edilir! Yani bir boyutta kalarak, sadece “İlahlık iddiası” mümkündür! Bu da maddi alanda “Ant dairesini” geçememektir! Hiçlik konusunda kişinin kendi deneyiminden ötesi yoktur! “Aşk yaşanır, anlatılmaz!” gibi hiçlik de yaşanır, anlatılmaz!
2. Boyut; yazılım boyutu, frekanslar da buna dahil! Yazılımla sınırlı bir alan, korunmuş alan! Korunması önemli çünkü yazılıma virüs girmesi istenmez! Ruh boyutu! “Ben” idaresindeki yazılım boyutu! Üretilen frekansların da olduğu boyut! “Ant dairesi” belki bu kapsamı işaret eder! Yani evrim ile sınırlanan boyut!
3. Boyut; donanım boyutu, tüm maddi alandaki varlık sahası! 2.boyut maddi olarak 3.boyuta yansır! Bildiğimiz Uzay ve Dünya alanı! Zaman ve mekan sınırına tabi olan izafi maddi alan! Neden izafi? Çünkü 3.boyutun görünmesi tamamen hiçlikten 1.boyutta tercih edilmesi ve 2.boyutta yazılımla planlanmasına bakar! Yani tercihin sonucudur! Başlangıç değil, sonuçtur; varlığı, diğer boyutlara bağlıdır!
Tüm boyutlardaki işleyiş, aslında eş zamanlıdır! “An” da olur ama 3. Boyutta görünümünde zaman ve mekan izafiyeti vardır! Tüm görünen, hiçlikte var idi; 1. Boyutta, tercih edildi; 2. Boyutta yazılım olarak var; 3. Boyutta görünür! Yani ana kaynak, hiçlik!
Son tahlilde; insan, varlık sahasında yer kapmak için frekans ürettiğinde en fazla “İlahlık” iddiası söz konusu! Bu durumda “Hiçlik” mümkün olmaz! İnsan kendi öz potansiyeline inandığında ise hiçliği hedefleyecek ve varlık sahasında “İlahlık” yarışından çekilecek! Yani şirki terk edecek! Tüm savaş ve çekişmelerin ana sebebi, varlık sahasında yer kapmaca yarışının yansımasıdır! İnsanda tüm varlık sahasını kapsayacak bir potansiyel var iken sadece 3. Boyuttaki alan kapma yarışı, insanlığı 3. Boyuta hapsediyor! İnsanın 3. Boyuttaki varlığı, cürümü kadardır! Yani kapladığı alan ve ürettiği frekans kadardır! Bu da “Ant dairesi” ile sınırlıdır! İnsan, 1. “Ben” boyutunun farkına vardığında, hiçliği arzular! “İlim, kendin bilmek” ve “Bana seni gerek” yani önce insan kendini bilecek sonrası hiçliğe dair olacak!
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.