- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDA TEPESİ
Burnundaki çilleri, gözündeki maviyi görmek için sabırsızlanıyordum.
17’ sinde nasıl aşık olursa insan, öyle aşktım ona.
Son anda, gelemeyeceğini söyledi telefonda.
O zamanlar, sevgililer sadece hafta sonları görüşebilirl
erdi. Bir muhallebicide buluşur, sütlaç yerlerdi. Erkek, ancak hesabı ödedikten
sonra neşelenirdi. Para kıtına yetiyor, bir aksilik çıkmadan
muhallebiciden
çıkmalı
Demek, bir hafta daha göremeyeceğim Hacer’i...Yüreğimde
bir sıkıntı, tozlu kaldırımlara
vuruyorum kendimi. Gültepe’ li gençler, çok yürürler. Minibüs
parasından tasarruf etmek değildir bunun
sebebi. ( Hoş o da önemsiz değildir. )
Hayaller, yürürken
canlanır; 17 yaşın rüzgarı saçları
dağıtırken, çilli
kızlarla iyi kalpli esmer oğlanlar mutlu sona ulaşırlardı.
Nasıl olduysa
ayaklarım sevda tepesine götürdü beni. Hacer’le pastaneden sonra mutlaka bu tepeye
gelirdik. Ben onu mavi gözlerine
bakarak öperken, boğaz vapurları düdük çalarak bizi
selamlardı.
Işte, bizim gibi iki aşık Sevda Tepesi’ndeki ağacın
altından henüz kalkmışlar, benim olduğum tarafa doğru
geliyorlar.
Kız, sevgilisinin
göğsünden kafasını kaldırıp çevresine bakıyor. Aynı anda geri dönüp koşmaya
başlıyorum.
Insan hem tüm
gücüyle koşarken, hem de tüm zavallılığıyla ağlayabilir mi?
Şimdi anlıyorum ki; o
şekilde ağlamamın asıl nedeni, Hacer’i amcasının oğlu Cemil’ le sarmaş dolaş görmem değil, hayatın kirli bir şey
olduğunu öğrenmemdi.
Bir hafta sonra aradı beni Hacer. Sesi her
zamanki gibi sıcacıktı; ama bu kez içimi acıtıyordu. Buluşmak için sözleştik. O gün
hiç bir şey belli
etmedim ona. Bana "Durgun görünüyoraun" bile demedi.
Sevda Tepesi’ de mavi gözlerine
bakıyorum yine; ama her zamankinden çok, tutkuyla öpüyorum.Vapurlar her zamankinden çok yüksek sesle
selamlıyorlar bizi.
Hacer, " Seni seviyorum " diyor.
Hayatın kirli bir şey olduğunu çok çabuk öğrenmişim. " Ya
Cemil’i? " diye soruyorum.
Hacer’i, mavi gözlerindeki tarifi imkansız şaşkınlık ifadesyle hatırlıyorum şimdi.
Öyle hızla kalkıp ayrıldım ki yanından, peşimden gelmeye çalışmadı bile. Sadece oturduğu yerden bir kez ismimi
söyledi.
Hacer’in burnundaki çilleri, gözlerinin mavisini ve o vapur düdüklerini hiç ama hiç unutmadım.
Bir de soru kaldı o günden aklımda. Hacer’i öylece bırakıp gitmiştim.Acaba, yanında minibüs
parası var mıydı ?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.